24 Nisan 2015
Sayı: KB 2015/16

Sınıfımız ve onurumuz için kavgaya, 1 Mayıs’a!
AKP’nin kozu devlet terörü!
“Haklarımız, avukatlık mesleği saldırı altında”
Soma Davası: Düzenin aynası
Katliam davasına karartma talebi
Metal işçisinin büyük isyanı
Metal işçisinin öfkesi mücadeleye dönüştü!
Türk Metal’in kaderi pamuk ipliğine bağlı
MİB’den Renault işçilerine: Yumruk gibi kenetleneceğiz!
Sendikal ihanete ve sermayeye karşı direnen metal işçilerini selamlıyoruz!
İlbeyli işçileri hakları için eylemde
DİSK/Tekstil’de yeni ihanetler için yola devam
‘Rüyalar’ sektöründe kabustan uyananlar
Seçimler, düzen partileri, HDP ve solda parlamentarizm
Düzen siyasetine sendikal bürokrasiden destek!
BDSP: Sınıfın kızıl bayrağı altında 1 Mayıs'ta alanlara!
Ümraniye'de çok yönlü 1 Mayıs hazırlığı
Mamak'ta coşkulu 1 Mayıs şenliği
İşçi bültenlerinde 1 Mayıs rüzgarı
Ankara’da coşkulu 1 Mayıs etkinliği
İzmir’de DGB-DLB’den 1 Mayıs pikniği
Ermeni soykırımı ve burjuva propagandanın iğrenç yüzü
Kapitalizm Akdeniz'i mezarlığa çevirdi
ICOG’dan 1 Mayıs çağrısı
Alman devleti bir polis devletidir!
İşçiler, emekçiler ve gençler ayakta!
Eğitimde özelleştirme saldırısı
Bozuk düzende sağlam çark olmaz
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bozuk düzende sağlam çark olmaz

 

Kürdistan coğrafyasında sanayinin nüfusa oranla yeterince gelişmemiş olması, bu coğrafyalardaki iş gücünü genellikle tarım alanlarına yöneltmiştir. Türkiye’de milyonları bulan ‘göçmen’ tarım işçileri Kürdistan’da 3 milyon civarındadır. Tüm bu insanlar herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmadan çeşitli bölgelere “ekmek parası” için göç etmek zorunda bırakılmaktadır.

Günde en az 10-12 saat çalışmak zorunda kalan tarım işçileri, emeklerinin çok altında bir ücretle yetinmek zorundadır. Emeğinin karşılığını alamayan işçiler, bu emek sömürüsünün yanında patron-elçi baskısını da sonuna kadar hissetmektedir. Tarım işçilerinin sorunları bunlarla sınırlı olmayıp iş güvencesi, konaklama, sağlık, zamanında ücretlerini alamama gibi sorunların yanı sıra son derece ciddi zorluklar yaşamaktadır. Her yıl mevsimlik işçilerin mevsimlik göçler sırasında yaşadığı trafik kazaları sonucu yüzlerce can kaybı yaşanmaktadır. Bu kazalar sonucu aileler yok olurken çoğu zaman da çocuklar anne-babasız kalmaktadır.

‘İş kazası’ sonucu hayatını kaybeden mevsimlik işçi sayısı; 2010’da 269, 2012'de 117, 2013’te 292, 2014’te 209.

‘İş kazası’ sonucu yaralanan mevsimlik işçi sayısı 2010’da 12.135, 2011’de 13.288, 2012’de 14.216, 2013’te 23.723’tür.

Çocuk işçilerin en yoğun şekilde bulunduğu bu sektördeki işçi hakları yasal düzenlemelere konu edilecek değerde bulunmuyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) istatistikleri, ‘iş kazaları’ ve meslek hastalıkları yönünden maden ve inşaat sektöründen sonra tarım sektörünün geldiğini gösteriyor.

Türkiye’de 1950’lilerde başlayan tarımda makineleşme ve kapitalist tarım politikaları ile birlikte tüm yük çiftçilerin sırtına bindirilmiştir. Köyden kente göç edemeyen tarım işçileri ise mevsimlik tarım işçisi olarak yaşam mücadelesine devam etmeye mecbur bırakılmıştır.

Sendikal planda herhangi bir örgütlülüğü bulunmayan mevsimlik tarım işçilerinin neredeyse tamamının bir gelecek garantisi yoktur. Yüzbinlerce işçi kıdem ve ihbar tazminatı, işten çıkarılmayı engelleyen yasalar, kazalar ve hastalıklara karşı güvenceler, yıllık ve haftalık izin gibi en tabii haklardan yoksun olarak çalışmak durumundadır.

Mevsimlik tarım işçilerini göç ettiren sorunların kaynaklarına bakıldığında göç veren bölgelerde var olan yüksek işsizlik sorunu göze çarpmaktadır. Dönemin politikaları ile adaletsiz toprak dağılımı ile köylülük içinde özel mülkiyet farkının oluşmasına neden olan sermaye devleti, büyük toprak sahiplerini kırsaldaki temel dayanakları olarak kullanmasını bilmiştir.

Yetersiz eğitim şartları ve devletin dine yönelik gerici politikaları köylülerin hak arama mücadelelerinin önünde her zaman temel engellerden biri olmuştur. Kırsal alanda yeterli istihdamın olmaması nedeniyle emekçi köylülük, ya mevsimlik tarım işçisi olup kendi topraklarından aylarca uzakta kalarak sayısız sorunla boğuşmakta ya da iş bulma ümidiyle kapitalizmin merkezi olan metropollere göç etmektedir.

2010 yılında BDP milletvekilleri tarafından meclise taşınan bu sorun için gerekli adımların atılacağı ve halihazırda bir projenin olduğu dile getirilerek verilen soru önergesi reddedilmiştir. Bu reddin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen tek bir adım dahi atılmamıştır.

Biz devrimciler, bu vaatlerin altının tamamen boş olduğunu biliyoruz. Çünkü kapitalist düzenin işçi ve emekçilere verebileceği hiçbir şey yoktur! Bu yüzden bu sömürü düzeninde ne kadar iyileştirme yapılırsa yapılsın sonuç hep aynıdır.

Mersin’den bir Kızıl Bayrak okuru

 

 

 

 

 

ATİK’le dayanışma eylemleri

 

Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) ve Yeni Kadın’a yönelik Avrupa’da gerçekleşen operasyonlar ve tutuklamalar İstanbul ve İzmir’de protesto edildi.

İzmir

Partizan, Yeni Demokrat Gençlik ve Yeni Demokrat Kadın’ın örgütlediği eylem için Kıbrıs Şehitleri Caddesi üzerindeki ÖSYM bürosu önünde toplanılarak Sevinç Pastanesi’ne yüründü.

Burada yapılan açıklamada, Türk sermaye devleti ile işbirliği yapan Alman devleti teşhir edildi. Operasyonların ve tutuklamaların nedeninin ATİK’in Avrupa’daki mücadelesinin yükselmesi olduğu belirtildi.

Kapitalist devletlerin kendisine tehdit olarak algıladığı kurumlara karşı faşist yüzünü gösterdiği söylenen açıklamada, tutuklananların serbest bırakılması ve baskıların son bulması istendi.

İstanbul

İstanbul’daki Almanya Konsolosluğu önünde gerçekleştirilen eylemde basın açıklamasını okuyan DDSB temsilcisi Veysel Arslan, bu operasyonun tek başına Alman hükümeti tarafından organize edilmediğinin altını çizdi.

Arslan, suçlamalar arasında “Türkiye’ye dönük eylem hazırlığında olmak” iddiasının yer aldığı ve operasyonun Türk-Alman-Fransız devletleri tarafından organize edildiğini belirtti.

Avrupa devletlerinin NSU ve Pegida gibi faşist örgütlenmelere kucak açtığının belirtildiği açıklamada buna karşın göçmen işçi ve emekçilerin hak arama mücadelesinin önüne geçildiği ifade edildi.

Açıklamada bu operasyonla işçi ve emekçilerin sesinin Avrupa’ya taşınmasının engellenmek istendiği, ATİK’in işçi direnişlerine ve Kobanê direnişine verdiği desteklerin bu saldırının gerçekleşmesinde etken olduğu söylendi.

Kızıl Bayrak / İzmir - İstanbul

 
§