İçindekiler:

25 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-28

Pandemi yılı ve işçi sınıfı
Sermaye iktidarı KDP-PKK çatışmasını kışkırtıyor
Bir garip yolsuzluk hikayesi
Çıplak arama dayatması insanlık onuruna saldırıdır!
Soytarılar tarihin çöplüğünü boylayacaklar!
“Devlet hakikatten hoşnut olmuyor”
MİB: Yaşatacak olan örgütlü gücümüzdür!
İşçinin isyanı ve ötesi
Eğitim Sen’de kriz ve sendikal bunalım
28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 2 - H. Fırat
Alman kolluk güçlerindeki faşist örgütlenmeler / 3
BM’nin İnsani Gelişme Raporu üzerine
Veysel Akgül yoldaşı kaybettik!
“İfşa hareketi”nin gösterdikleri
“Taleplerimiz için de mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor!”
Gençlik mücadelesi ve 2020
Roboski Katliamı 9. yılında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sermaye iktidarı KDP-PKK çatışmasını kışkırtıyor

 

Türk sermaye devletinin izlediği yayılmacı-fetihçi dış politika, el attığı her alanda kanlı çatışmaları kışkırtıyor. Suriye’de, Libya’da, Karabağ’da, Somali’de, Doğu Akdeniz’de yaşanan gerilim, çatışma ve savaşlarda bu politikanın önemli bir rolü var. Bu uğursuz politika, son olarak KDP-PKK çatışmasının kışkırtılmasında kendini gösterdi.

Başka ülkelerin topraklarını işgal, işbirlikçilerini finanse edip silahlandırarak ülkelerin iç işlerine karışma, maaşlı teröristleri bir ülkeden bir ülkeye taşıyıp savaştırma, çatışmaları kışkırtma, çökmüş ekonominin kaynaklarının önemli bir kısmını silahlanmaya harcama… Bunlar dinci-ırkçı AKP-MHP rejiminin dış politikasının köşe taşlarını oluşturuyor.

Yayılmacı hedeflerle başka ülkeleri karıştıranlar, Kürt sorununu çözmekten aciz olanlar, iç politikada ırkçı-şoven histeriyi hiç olmadığı kadar tırmandırıyorlar. Sınırları aşan ırkçılığı ise ne batmış ekonomi ne felakete dönüştürülen pandemi ne artan işsizlik ne derinleşen yoksulluk durdurabiliyor.

Kendi topraklarında Kürt halkına karşı azgın saldırılar eşliğinde iğrenç bir ırkçı söylemi tırmandırırken, Suriye’de Afrin’den Tel Rıfat’a, Menbic’ten Ayn İsa’ya uzanan alanda işgal, taciz, tehdit, şantaj politikası izliyor. Irak’ta ise Başika’ya yerleşen işgal güçleri, Bağdat yönetiminin tepkisine rağmen burayı terk etmiyor. IŞİD’e karşı direnişin ardından kurulan Şengal özerk bölgesi taciz ediliyor. Mahmur ve Kandil sık sık bombalanıyor.

İşgalci-saldırgan politika Kürt hareketini tutunduğu alanlardan söküp atamadığı için, AKP-Türk devleti, işbirlikçisi KDP’yi kışkırtıp PKK ile savaştırmak istiyor. Uzun süredir gerilimli olan ilişkilere rağmen Irak hükümetini de PKK karşıtı koalisyona ortak olmaya zorluyor, bunun için rüşvet, şantaj, tehdite başvuruyor. Nitekim Irak Başbakanı Mustafa el Kazımi’nin Türkiye ziyareti sırasında yaptığı açıklamalar, dinci-ırkçı rejimin Irak üzerinde etkili olmaya başladığı izlenimi veriyor. “Irak toprakları üzerinden Türkiye’yi tehdit eden hiçbir oluşuma ve yapıya müsamaha göstermemiz mümkün değil. Sincar’da bununla ilgili adım attık” diyen el Kazımi, geçen Ekim ayında Barzani yönetimi ile Şengal konusunda yapılan anlaşmaya atıfta bulunuyor.

Taraflar, PKK’nin Şengal’den çıkarılması, özerk idarenin dağıtılması ve Irak ordusunun bölgeye yerleşmesi konusunda anlaşmaya vardıklarını açıklamışlardı. PKK buna sert bir tepki göstermiş ve anlaşmayı tanımadığını ilan etmişti. Bağdat-Erbil ikilisinin dayatmasını savaş ilanı saydığını ve yerleştiği alanlardan çıkmayacağını açıklayan PKK, Barzani’ye çağrıda bulunarak, çatışmaya engel olmasını talep etmişti.

O süreçten sonra KDP yönetimi, hem Şengal-Sincar hem Kandil çevresinde yığınak yaparak gerilimin artmasına yol açtı. Kuşatmaya tepki gösteren PKK’nın çeşitli eylemlerle kuşatmayı yarmaya çalışması, karşılıklı hamleler Aralık ayında silahlı çatışmaları tetikledi.

***

Görünen o ki, kuşatılan ve Türk devletinin bombardımanı altında KDP ile çatışmaya zorlanan PKK, yıpratıcı bir savaşa çekilmek isteniyor. Barzani’ye çağrıda bulunan Murat Karayılan’ın, “Kürtler arası bir savaş yaşanırsa her şeyi kaybederiz” uyarısı, çatışmaların yaratacağı sonuçlardan duyulan kaygıyı özetliyor. Bu kaygı, Ankara’daki rejimin iki Kürt gücü çatıştırmak için ağırlığını koymasının nedenine de ışık tutuyor. 

ABD işbirlikçilerinden oluşan Ankara-Erbil-Bağdat üçlüsünün anlaşması, çatışmanın sürmesi ihtimalini güçlendiriyor. ABD emperyalizminin icazeti olmadan böyle bir çatışmanın kışkırtılması gündeme gelmezdi. Yani emperyalist efendilerinden icazet alan bir tür “şer üçlüsü” oluşturulmak isteniyor. Farklı çıkarlar devreye girse de, bu uğursuz koalisyonda esas kışkırtıcı olan ise dinci-ırkçı sermaye iktidarıdır.

Gerilimin silahlı çatışma boyutuna ulaştırılması, Türk devletinin politikasının bu alanda kısmen de olsa başarıya ulaştığına işaret ediyor. Bu kısmi başarının esas aktörü ise, AKP-MHP koalisyonuna angaje olan KDP yönetimidir. 1990’lı yıllarda hem Talabani liderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği hem PKK ile savaşan KDP, her iki hareketle de çatışmama konusunda anlaşmıştı. Görünen o ki, dinci-ırkçı rejimle kirli çıkar ilişkileri anlaşmaları yok sayma noktasına getirmiş. Buna rağmen Barzani güçlerinin PKK ile kapsamlı bir savaşı göze alması kolay değil. Hem Ankara’dakileri teskin edecek hem çatışmayı belli sınırlarda tutacak bir yol tercih etmeleri olasılığı yüksektir.

***

ABD onaylı Ankara-Erbil-Bağdat ittifakının hedefindeki PKK, bir tür kuşatmaya alınıyor. Kuşatmanın tamamlanması, yani Kandil ile Rojava arasındaki bağlantının kesilmesi için Şengal’in düşürülmesi hedefleniyor. Türk sermaye devleti bunun için adeta çırpınıyor. Ancak tek başına yapabileceği fazla bir şey yok. İş, Bağdat hükümeti ile Barzani güçlerinden bekleniyor. Ekim ayında varılan anlaşmanın üzerinden geçen süre, her iki tarafın da PKK ile kapsamlı bir savaştan kaçınmak istediğine işaret ediyor. Yine de farklı manevralarla bu hedefe ulaşmak için çabalar devam edecektir.