İçindekiler:

25 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-28

Pandemi yılı ve işçi sınıfı
Sermaye iktidarı KDP-PKK çatışmasını kışkırtıyor
Bir garip yolsuzluk hikayesi
Çıplak arama dayatması insanlık onuruna saldırıdır!
Soytarılar tarihin çöplüğünü boylayacaklar!
“Devlet hakikatten hoşnut olmuyor”
MİB: Yaşatacak olan örgütlü gücümüzdür!
İşçinin isyanı ve ötesi
Eğitim Sen’de kriz ve sendikal bunalım
28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 2 - H. Fırat
Alman kolluk güçlerindeki faşist örgütlenmeler / 3
BM’nin İnsani Gelişme Raporu üzerine
Veysel Akgül yoldaşı kaybettik!
“İfşa hareketi”nin gösterdikleri
“Taleplerimiz için de mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor!”
Gençlik mücadelesi ve 2020
Roboski Katliamı 9. yılında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gençlik mücadelesi ve 2020

 

Güncel tablo

Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de 2020 yılı koronavirüs pandemisinin etkisi altında geçti. Her şeyin temeline daha fazla kârı koyan kapitalist sistem salgının sonuçlarını da ağırlaştırdı. Gelişmiş kapitalist ülkelerde dahi sağlık sistemleri çöktü. Güncel resmi verilere göre dünya genelinde 1,7 milyon insan yaşamını yitirirken, yüz milyona yakın kişi ise hastalandı.

Pandemi, toplumsal yaşamı derinden etkiledi, yeniden düzenlenmesini zorunlu kıldı. Pandemi için alınan tedbirler kapsamında çalışma yaşamından, sağlık ve eğitim alanına kadar bir dizi kamusal alanda önemli değişiklikler yaşandı. Türk sermaye devleti, salgının resmi olarak açıklandığı 11 Mart’ta ilk icraat olarak sermayedarlara vergi indirimi, teşvik ve destek paketleri vb. uygulamaları devreye soktu. İşçi, emekçiler ve gençler için ise “kolonya dağıtılacağı müjdesi” verildi. 16 Mart 2019’da ise okul öncesinden üniversiteye dek tüm eğitim kurumlarında eğitime ara verildi. Yandaş medya durmadan “evde kalın” çağrısı yaparken milyonlarca işçi ve emekçi çalışmaya zorlandı, salgından ölmek ya da açlıktan ölmek ikilemi arasında bırakıldı. Üstelik sermayedarlara teşvikler veren AKP iktidarı, salgına karşı “Milli Dayanışma Kampanyası” adı altında işçi ve emekçilerden “bağış” isteme yüzsüzlüğünü de gösterdi. Salgına karşı alınan göstermelik tedbirler, süreci daha da ağırlaştırdı. Tek adam rejimi, süreci açıklıktan ve şeffaflıktan uzak bir şekilde yönetmeye çalıştı/çalışıyor. Gerçek vaka ve ölüm sayıları toplumdan gizlenirken, toplumu uyaran, sermaye iktidarını acil önlemler almaya çağıran ve tablonun ağırlığını duyuran bilim insanları hedef gösterildi.  Gelinen yerde salgının merkezi üretim alanları yani fabrika ve çeşitli işletmeler oldu. Üstelik bunun yanında işçi ve emekçiler salgın koşulunda daha da ağır bir sömürüye maruz bırakıldılar. “İşten atma yasaklandı” yalanı ile paralel olarak ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalarla işçi sınıfını daha da yoksullaştırılıp, açlığa mahkum edildi.

Salgın ve gençlik

Toplumsal yaşamı, özellikle de işçi ve emekçileri böylesine etkileyen salgın, gençliği de pek çok yönüyle etkiledi. Kapitalist sistemde gençliğin boğuştuğu geleceksizlik, işsizlik, eğitim hakkının gaspı, baskı ve yasaklar gibi bir dizi sorun pandemiyle birlikte daha da derinleşti. Öyle ki, eğitim hakkı başta olmak üzere bir dizi sorun gençliğin özgün sorunları olmaktan çıkıp toplumsal bir nitelik kazandı. Halihazırda eğitim sisteminde yaşanan çürüme, 16 Mart’ta örgün eğitime verilen ara ve ardından yaşanan sorunlar ile adeta bir çöküş halini aldı. Eğitim hakkının gaspı daha da derinleşti. Salgına önlem kapsamında eğitim kurumlarının kapatılması toplumsal açıdan yerinde bir tedbirdi. Ancak sermaye iktidarı tıpkı sağlık alanında olduğu gibi eğitim alanında da bu süreçte hiçbir adım atmadı. MEB’in EBA TV üzerinden devam edeceğini iddia ettiği eğitime ve üniversitelerin kendi sistemleri üzerinden sürdüreceklerini duyurduğu online eğitime yüz binlerce çocuk ve genç erişemedi. Online eğitim için gereken teknik altyapı (bilgisayar, internet vb.) ücretsiz olarak sağlanmadı. Bu durum eğitimdeki fırsat eşitsizliğini her zamankinden daha da derinleştirdi. Yapılan araştırmalara göre bu sorunlar nedeniyle en az 8 milyon kişi eğitim hakkından mahrum bırakıldı.

Üniversitelerde de durum farklı değildi. Birçok köklü üniversite dahi teknik altyapı eksikliklerinden ötürü uzunca bir dönem online eğitime geçemedi. Geçildiği dönemde ise online eğitim sistemleri çöktü.

Eğitim sistemini yap-boza çeviren AKP iktidarı, tam da böylesi bir dönemde 4 milyona yakın öğrencinin girdiği liseye ve üniversiteye geçiş sınavlarını salgın tehlikesi ortadan kalkmamış olmasına rağmen gerçekleştirdi. Üstelik sınav tarihleri turizm sermayedarlarının talepleri doğrultusunda defalarca değiştirildi. Pandemi boyunca, sınav tarihlerinden eğitimin nasıl ilerleyeceğine kadar hiçbir konuda eğitimin gerçek öznelerinin, yani öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin, velilerin ve eğitim emekçilerinin, sendika ve meslek örgütlerinin fikri dahi alınmadı. Süreç boyunca sosyal medyadan sınav tarihleri başta olmak üzere eğitim alanında yaşanan bir dizi sorun gençler tarafından sıklıkla gündeme getirildi, eleştirildi. Tek adam rejiminin “ben yaptım oldu” anlayışı salgın döneminde eğitim sisteminin tek belirleyeni oldu. Yeni eğitim yılında, eğitim emekçilerinin bütün uyarılarına rağmen önlemler alınmadan, ilk öğretim düzeyinde belli kademelerin örgün eğitime açılması vaka sayılarının artmasına neden oldu. Artan vaka sayıları ile okullar tekrar kapatıldı.

Kuşkusuz salgın ile geçen bir yıllık süreç, eğitim hakkının gaspı bağlamında en ağır dönemlerden biri oldu. Bu gerçeği, kapitalist sistemin yıllardır diğer kamusal alanlarda olduğu gibi eğitimde de hayata geçirdiği neo-liberal saldırı politikalarından bağımsız düşünmemek gerekir. “Salgının daha ilk günlerinde kapitalistlere teşvikler, vergi indirimleri ve ayrılan bütçe paketleri duyurulurken, en önemli kamusal alanlardan biri olan eğitime dönük hiçbir paket, bütçe vb. açıklanmadı. Eğer o dönemde kapitalistlere ayrılan kaynaklar eğitime ayrılsaydı, eğitim hakkına erişim bugünkü kadar zor olmayacaktı. Dahası sermaye devleti eğitim hakkının kullanılmasından ziyade, bu hakkı bir tercih meselesine dönüştürdü. Toplumun iki temel hakkı, “sağlık hakkı ve eğitim hakkı” karşı karşıya getirildi. Okullar açılırsa vaka sayılarının artacağı vurgulanıp, okulların belli kademelerde online devam edeceği belirtildi. Online eğitimde yaşanan teknik altyapı, internet gibi eğitime erişimi engelleyen bir dizi sorun ise görmezden gelindi.”* Eğitim, yeniden, tüm kademeler için online olarak devam ediyor. Ancak unutmamalı ki online veya örgün her şekilde eğitim hakkının kullanılmasını sağlamak devletin yükümlülüğündedir.

Yaşanan bütün sorunlar gençliği yaşadığı geleceksizlik sorununu daha da derinleştirdi. Bu nedenle pandemi günlerinde birçok genç yaşamına son verdi.

Bir yıl geride kalırken gençlik hareketi

Uzunca bir dönemdir gençlik hareketi, ilerici devrimci öznelere daralmış durumda. Haziran Direnişi’nden bugüne, gerici-faşist AKP iktidarının gençlik üzerindeki baskı, yasak ve saldırıları aralıksız bir şekilde sürüyor. Üniversitelerde siyaset yasağı adı altında devrimci, ilerici ve muhalif öğrencilere dönük cadı avı, soruşturma, uzaklaştırma ve okuldan atma saldırıları ile devam ediyor. Üniversitelerin ve yurtların kapalı olması nedeniyle gençlik kitleleri ortak buluşma zeminlerinden yoksun bırakılmış durumda, bu tablonun ne kadar devam edeceği ise belirsizliğini koruyor. Ancak bu durumun yanıltıcılığına ve rehavetine kapılmamak da önemli bir yerde duruyor. Böylesi bir dönemde bile gençliğin devrimci, ilerici ve örgütlü kesimlerinin başta toplumsal sorunlar ve tarihsel gündemler olmak üzere çeşitli vesilelerle bir araya geldiğini görebiliyoruz. Üniversitelerin kapalı olmasına rağmen Suruç ve Ankara Katliamı, Soma Katliamı, genç intiharlar, 6 Kasım YÖK protestoları, işçi sınıfıyla dayanışma eylemleri gençlik örgütlerinin bir araya geldiği ve eylemler gerçekleştirdiği süreçler olarak yaşandı.

Gelecek dönem

Gençlik cephesinden 2020 yılı, birçok sorunun derinleştiği bir yıl olarak geride kaldı. Eğitim hakkının gaspı, gençliğin söz-yetki-karar hakkının çok daha kapsamlı bir şekilde budanması, elemeci sınav sistemi, artan baskı ve geleceksizlik, işsizlik ve yoksulluk gibi bir çok sorun gençlik açısından daha da katmerleşti. Gençlik cephesinden bütün bu sorunlara dair bir öfke birikiyor. Henüz bu öfke sokaklara taşmış değil. Ancak kuşkusuz o günler de gelecek.

Zira salgın sürecinde görüldüğü gibi kapitalist politikaların aşamayacağı krizler gün be gün çoğalıyor. Sistemin çok yönlü krizleri nedeniyle ağırlaşan sorunlar karşısında gençliği elimizdeki tüm imkanları değerlendirerek “düzene karşı devrim” ekseninde taraflaştırmak, örgütlemek ve harekete geçirmek yarınlar için en önemli hazırlığımız olacaktır.

* Pandemi ve eğitim hakkı sorunuKızıl Bayrak

Devrimci Gençlik Birliği