İçindekiler:

25 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-28

Pandemi yılı ve işçi sınıfı
Sermaye iktidarı KDP-PKK çatışmasını kışkırtıyor
Bir garip yolsuzluk hikayesi
Çıplak arama dayatması insanlık onuruna saldırıdır!
Soytarılar tarihin çöplüğünü boylayacaklar!
“Devlet hakikatten hoşnut olmuyor”
MİB: Yaşatacak olan örgütlü gücümüzdür!
İşçinin isyanı ve ötesi
Eğitim Sen’de kriz ve sendikal bunalım
28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 2 - H. Fırat
Alman kolluk güçlerindeki faşist örgütlenmeler / 3
BM’nin İnsani Gelişme Raporu üzerine
Veysel Akgül yoldaşı kaybettik!
“İfşa hareketi”nin gösterdikleri
“Taleplerimiz için de mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor!”
Gençlik mücadelesi ve 2020
Roboski Katliamı 9. yılında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İşçinin isyanı ve ötesi

 

İşçi sınıfına yönelik insani olmayan zorlamalar pandemi döneminde artarak sürüyor. Durumun vahametini anlamak için Malatya Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan bir işçinin intihar girişiminde bulunduğu sırada söylediği sözlere bakmak fazlasıyla yeterlidir: “Biz işçiyiz, hayvan değiliz. Selahattin başkan bizi sömürdüğün yeter”

İşçilerin canı, sağlığı AKP iktidarının umurunda değil!

Belediye işçisinin isyanı kapitalistlerin ve sermayeyi korumak için çaba gösteren AKP iktidarının pandemi döneminde iyice gün yüzüne çıkan vahşiliğine duyulan tepkinin ifadesiydi. Zira koronavirüs salgınında getirilen kısıtlamaların hiçbiri AKP iktidarının tam desteğine sahip olan kapitalistleri olumsuz yönde zerrece etkilemedi.

AKP iktidarının tam desteğine sahip olan kapitalistler sömürü çarklarının dönmesi ve karlarının artarak sürmesi için sokağa çıkma yasağına rağmen işçileri çalıştırıyorlar. İşçilerin hasta olmaları bile kapitalistleri durduramıyor, hasta olan işçileri bir araya getirip aynı bantta çalıştırmaktan alıkoymuyor. Bu nedenle, korona salgını yayılıyor. Bu yaşananlar kapitalizmin en vahşi halinin açık göstergesidir.

Pandemi koşullarında ekonomik kriz büyüyor. İşsizlik artıyor. İşçi sınıfının alım gücü de ekmeği de küçülüyor. Vergi yükü artıyor. Sefalet ücretine mahkum edilen işçiler kiralarını ve faturalarını ödeyemiyorlar. Tüm bunlar yetmezmiş gibi işçiler pandemiden dolayı ölüm ve yaşam arasındaki çizgide ölümüne çalıştırılıyorlar. Pandemiyle birlikte ağırlaşan çalışma koşulları nedeniyle işçiler ciddi travmalar yaşıyor, intihar ediyorlar.

Salgın başlar başlamaz kapitalistlerin korunması için AKP iktidarı kesenin ağzını açtı. Sermayeyi korumak için kesintisiz mesai yaptı. Teşvik paketleri vb. yoluyla kapitalistlerin işçi giderleri, vergi giderleri vb. yükleri omuzlarından alındı. Kısa Çalışma ödeneği, ücretsiz izin gibi uygulamalara hız verildi. 

Kapitalistler para, altın, döviz ve menkul kıymetlerini Türkiye’ye getirmeleri karşılığında tüm cezalardan azade oldular. Varlık barışı kapsamında getirilen varlıklar nedeniyle kapitalistler ödüllendirildiler. Vergi ödemekten kurtuldular. Ayrıca kapitalistler, Türkiye’de bulunan ancak işletmelerin kayıtlarında yer almayan para, altın, döviz, menkul kıymetler ve diğer sermaye araçları ile taşınmazların kanuni defterlere kaydedilmesi hakkına da sahip oldular. 

Covid-19 salgınıyla birlikte sermaye koruma altına alındı. İşçilere ve emekçilere yönelik olarak hiçbir önlem alınmadı. Çarkların dönmesini en üst düzeyde, ebedi şefinin ağzından ilan eden AKP iktidarı işçinin canını değil, kapitalistlerin karını esas aldı. Covid-19 ile mücadelenin en etkin yolu evde kalmak ve teması kesmek olduğu ortadayken, aklın ve bilimin gösterdiği bu yol tercih edilmedi. Alınan karantina ve izolasyon önlemlerinden işçiler yoksun kaldılar.

Pandemi ortamında milyonlarca işçi işe gitmek zorunda bırakılırken, kapitralistlerin karı katlanıyor. İşçiler istifa etmiş gibi gösterilip işinden ekmeğinden ediliyorlar. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini gereksiz masraf olarak gören kapitalistler pandemiden korunmak için gerekli ekipmanı sağlamakta özenle uzak duruyorlar.

Tüm uyarılara ve feryatlara karşın özellikle inşaat, tersane, maden gibi sektörlerde işlere ara verilmiyor ve binlerce işçinin hayatı hiçe sayılıyor. Bu sebeple işçiler arasında Covid-19 pozitif oranı ülke ortalamasının üç katına çıktı. Sonuç olarak işçiler salgının kuşatması altındalar. 

Salgın nedeniyele işsizlik de büyümeye devam ediyor. İşinden, ekmeğinden edilen işçiler ücretsiz izin işkencesi altında eziliyorlar. Günlük 39 lira ile yaşamaya mahkum ediliyorlar. Üstelik 3 aylık ücretsiz izin süreci sonunda kapitalistlerin işçiyi işten çıkarmalarının önünde bir engel de bulunmuyor. Bu tabloyu değiştirmek, pandeminin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkardığı kapitalist barbarlığa son vermek, işçi sınıfı ve emekçilerin birleşik, devrimci politik mücadelesiyle mümkün olabilir ancak.

İşçileri pandemi koşullarına mahkum eden ve öldüren kapitalizmdir. İşçi sınıfı ve emekçilerin salgının yükünü omuzlamak yerine, salgının ve tüm melanetlerin kaynağı olan kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolu yoktur. İşçi sınıfını, emekçileri ve ailelerini ölüme mahkûm eden bu düzeni ve burjuva sınıf iktidarını yıkmak sorunun kalıcı çözümünün biricik yoludur.

Salgının üstesinden gelmek artık işçi ve emekçilerin mücadele kapasitesine bağlanmıştır. Bu yolu açacak olanlar öncü, örgütlü işçilerdir. Zira, emekçilerin tek tek ortaya koyduğu isyanın ve öfkenin birleştirilmesi ve devrimci sınıf mücadelesine kanalize edilmesi her şeyden önce sınıf bilinçli işçilerin önderlik noktasında gösterecekleri başarıya bağlıdır. 

 

 

 

 

 

Baldur’da saldırılara rağmen grev

 

Çayırova’da Şekerpınar Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Baldur Süspansiyon fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye olan işçiler işten atılmış ve direniş başlatmışlardı. Direniş sürerken sendika grev kararı aldı. İşçiler greve hazırlanırken Baldur patronu grevi kırmak için 15 kişiyi fabrikada çalıştırmak istedi ve fabrikanın önüne polis yığdı. Grev kırıcılığına karşı direnen Erkan Kaya, Serkan Yolcu, Soner Aygün ve Levent Kılıç ile Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Başkanı Necmettin Aydın sabah saat 5’te gözaltına alındı.

“Bütün işçi sınıfının grevi”

Fabrika önünde yapılan açıklamada konuşan Adnan Serdaroğlu Baldur’daki greve çıkış sürecini anlattı. Grev öncesinde bakanlık ve yetkililerle yapılan görüşmelere atıfta bulunarak “grev hakkını da elimizden almak istiyorlar, grevimiz bütün işçi sınıfının grevidir” dedi.

Sendika adına yapılan açıklamada Baldur fabrikasının İspanyol sermayesi olduğunu ve greve gelinen süreçte neler yaptıklarını anlatılarak şunlar ifade edildi:

“Sabah dışarıdan sayısını bilmediğimiz bir miktar grev kırıcıyı fabrikaya sokmaya çalıştılar. Burada günlerce arkadaşlarımız insan kaynakları tarafından tehdit ediliyor. Saat 4’te ve 4.30’da grevi kırmak için insanları getiriyorlar. Biz grev kararını almış bulunuyoruz. Yapılan her iş yasa dışı bir grev kırıcılığıdır. Arkadaşlarımız engellemeye çalıştığı sürece ona fiili müdahalede bulunan ve suç işliyorlar. İş veren dört- beş yıl boyunca işlemediği suç kalmamış. Arkadaşlarımız gözaltına alınıyor.”

“Artık direneceğiz”

Örgütlenme sürecinde yaşanan zorluklara değinilen açıklamada, patronların arkasına siyasal iktidarın desteğini aldığı vurgulanarak şunlar ifade edildi:

“MESS ile de müzakere yapıyoruz. Neye güveniyor bunlar, nasıl olsa yasaklanır diyorlar. Soma’nın yürüyüşünü Anayasa Mahkemesi’nin kararı barışçıl buluyor, Soma Valisi yasaklıyor. Kimileri doğru bulmuyor, tanımıyor ama bizden Anayasa kararlarına uymamızı bekliyorlar.”

Konuşmanın devamında patronlara karşı işçilerin birlikte mücadele edeceği vurgulanarak “Artık direneceğiz” denildi.

Açıklamanın ardından fabrikaya grev pankartı asıldı.

Kızıl Bayrak / Gebze