İçindekiler:

25 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-28

Pandemi yılı ve işçi sınıfı
Sermaye iktidarı KDP-PKK çatışmasını kışkırtıyor
Bir garip yolsuzluk hikayesi
Çıplak arama dayatması insanlık onuruna saldırıdır!
Soytarılar tarihin çöplüğünü boylayacaklar!
“Devlet hakikatten hoşnut olmuyor”
MİB: Yaşatacak olan örgütlü gücümüzdür!
İşçinin isyanı ve ötesi
Eğitim Sen’de kriz ve sendikal bunalım
28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 2 - H. Fırat
Alman kolluk güçlerindeki faşist örgütlenmeler / 3
BM’nin İnsani Gelişme Raporu üzerine
Veysel Akgül yoldaşı kaybettik!
“İfşa hareketi”nin gösterdikleri
“Taleplerimiz için de mücadeleyi büyütmemiz gerekiyor!”
Gençlik mücadelesi ve 2020
Roboski Katliamı 9. yılında…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Roboski Katliamı 9. yılında…

 

Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Roboski köyünün çevresinde gerçekleştirilen bombardıman sonucu, 19’u çocuk 34 kişinin katledilmesinin üzerinden 9 yıl geçti. 9 yıl önce Türk Silah Kuvvetleri’ne (TSK) ait uçaklardan atılan bombalarla, yanlarındaki katırlarla birlikte sınırdan geçen köylüler katledilmişti. Yaşanan katliam Genelkurmay Başkanlığı’nın resmî sitesinde yayınlanana dek haberlerde yer almamıştı.

Roboski’de katliam yaşanırken bölgeye herhangi bir yardım gitmedi. Köylüler yakınlarının parçalanmış bedenlerini battaniyelere sararak topladılar. Onlarca cenaze katırlarla kilometrelerce taşındı. Katliamın boyutları, bombardımanı yaşayanların anlatımları ile daha fazla gün yüzüne çıktı. Mazlum Der ve İHD’nin hazırladığı raporda katliamdan sağ kurtulan Hacı Encü verdiği bir röportajda katliamdan şöyle bahsediyordu:

Bu işi (sınır ticareti) babalarımız da dedelerimiz de yapıyordu. Biz de yaptık. Burada fabrika falan yok. Biz bu iş ile geçiniyoruz. Bu köyde bu sınırlarda herkes bu işi yapıyor. Olayın olduğu gün akşam 2-3 köyden 7-8’er kişilik olmak üzere toplam 40’a yakın kişi katırlarımızı alıp sınırı 2 km kadar geçtik. Orada Iraklılardan mazot, şeker ve gıda aldık. Haftanin ve Sinat’a da gitmedik. Geri dönerken askerler yolumuzu kestiler. Her zaman keserdiler. Ancak geçmemize izin verirlerdi. Bu kez izin vermediler. Bizi sınırda beklettiler. En son da üzerimize bomba yağdırdılar. Yaşları 10 ile 20 arasında değişen ve içlerinde öğrencilerin de olduğu 37 kişi 50, 60 veya 100 TL için bu işi yaparken vuruldular.”

Yıllardır sınırda ticaret yaparak geçimini sağladıkları bilinmesine rağmen katliamda öldürülenlerin ‘terörist’ oldukları iddia edildi.  Ardından yapılan açıklamalarda ise “hata olmuş” denildi.

Katliam yargıya taşındı ve TBMM’de kurulan komisyon, “Kasıt yok. Sivil idare ile askeri yetkililer arasında koordinasyonsuzluk var” kanaatine vardı. Askeri mahkemeye devredilen dava takipsizlik kararı ile kapatıldı. Ailelerin AİHM’e yaptığı başvuru ise “2 gün gecikti” gerekçesiyle reddedildi. Katliamda yakınlarını kaybeden ailelerin kurdukları Roboskî İçin Adalet Yeryüzü İçin Barış Derneği (ROBOSKİ-DER) KHK ile kapatıldı. Davanın avukatlarından Tahir Elçi katledilirken, Roboski’de 11 yakınını kaybeden Ferhat Encü tutuklandı, milletvekilliği düşürüldü.

Saldırılar devam ediyor

Roboski’de yaşanan katliamın birinci derecede sorumlusu devlettir. Dümeninde AKP-MHP iktidarının oturduğu devlet, Kürt halkına dönük saldırılarına devam etmektedir. Her fırsatta baskı, terör ve zorbalı tırmandıran Türk sermaye devleti katliamın ilk gününden bu yana inkâr ve imha politikalarını sürdürmektedir.

Halk sağlığının düşünülmesi gereken pandemi sürecinde bile Kürt halkına dönük saldırılar durulmadı. Köylüler işkenceye uğrayıp, helikopterden atılarak öldürüldü. Bu cinayeti ortaya çıkaran ve haberini yapan Kürt gazeteciler tutuklandı. Bunların yanı sıra, HDP’li belediyelere yönelik kayyım saldırıları, kayyımların hayata geçirdiği ayrımcı düzenlemeler, HDP’lilere ve Kürt halkına yönelik gözaltı-tutuklama terörü başta olmak üzere, işkence ve hapishanelerdeki saldırılar kesintisiz devam ediyor.

Kurulduğu ilk andan itibaren konumunu katliamlarla sağlamlaştırmaya çalışan Türk sermaye devletinin ne ilk ne de son katliamı Roboski. Emperyalist-kapitalist düzenin ürünü olan kirli savaşların ve katliamların sona erdirilmesi ancak bu düzeni hedefleyen mücadelelerle, bu mücadeleler içinde halkların kardeşleşmesi ile mümkün olacaktır.

K. Düşgör

 

 

 

 

 

Proletaryanın emektar sanatçısı: Charlie Chaplin

 

Gerçek adı Charles Spencer Chaplin olan proleter sanatın emektarı Charlie Chaplin, 16 Nisan 1889’da İngiltere’nin yoksul bir kentinde ses ve gösteri sanatçılığı yapan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Daha üç yaşındayken anne ve babası ayrılır ve Chaplin kardeşi Sydney ile birlikte annesinin yanında kalır. Charlie Chaplin’in annesi bir gösteride sesini kaybetmesinin ardından yaşadığı ekonomik zorluklar, onun ruhsal olarak da sıkıntılar yaşamasına neden olur. Charlie Chaplin’in annesi rehabilitasyon merkezine yatırılır ve ardından kardeşi Sydney ile birlikte babasının yanına gönderilir.

Hayatının bu zorlu çocukluk yıllarında Charlie Chaplin sinemaya ilgi duymaya başlar. Kardeşi Sydney ile birlikte 1906 yılında turnelere gitmeye başlarlar. Birçok ülkede gittiği turnelerin ardından 1912’de ABD’ye gider. ABD’ye gitmesinin ardından 1913 yılıyla beraber Chaplin için profesyonel oyunculuk yaşamı başlar. Yaşadığı zorluklar Chaplin’in sanat yaşamını da şekillendirir. Küçük melon şapka, bol pantolon ve bastonuyla ünlü Şarlo (Charlot) karakteriyle bütünleşir. 1918 yılına kadar çalıştığı film şirketinden ayrılır. Sonrasında ise kendi film şirketini kurar ve sanat yaşamına bu şekilde devam eder.

Yaşamı boyunca altmıştan fazla filmde oynar, birçok filmin yazarı olur. Her daim oynadığı ve kendi yazdığı filmlerde toplumsal yaşamın gerçekliğini işler. Örneğin “Modern Zamanlar” adlı filminde kapitalist sistemim işçi sınıfını fabrikalara doldurup makinelerin birer parçası haline getirdiğini anlatır. O kendisini komünist olarak tanımlamasa da onun şu sözleri hayat karşısındaki duruşunu da özetler: “Ben bir sanatçıyım. Hayat beni ilgilendirir. Bolşevizm de hayatın yeni bir evresi. O halde ona karşı ilgisiz kalamam.”

O’nun Nazi Almanya’sını eleştirdiği Büyük Diktatör filmi de bir kez daha onun sanatının emekten ve yeniden yana olduğunu gösterir. Sanatta ve hayattaki bu tavrı nedeniyle ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesinde hakkında karalama kampanyaları başlatılır. Charlie Chaplin ise karalama kampanyalarına karşı her zamanki dik ve onurlu duruşu ile karşılık verir.

Charlie Chaplin 25 Aralık 1977 yılında aramızdan ayrılmış olsa dahi sanatı ve yapıtları ile bir örnek olmaya devam etmektedir. Çünkü; Charlie Chaplin sanatı ve yaşamı ile evrenseldir. O, proleter sanatın emektarıdır.

Zenginlerin soytarılığını yapmaktansa proletaryanın onurlu sanatçısı olmayı tercih eden Charlie Chaplin’i ölümünün 43.yılında bir kez daha saygıyla anıyoruz…

K. Sönmez