İçindekiler:

19 Aralık 2022
Sayı: KB 2022/34

Kriz ve çelişkilerin derinleştiği bir yıl: 2022
Sermayenin saray rejimi zıvanadan çıktı!
"Dinci ucubeleri" ve çocuk istismarı
CHP'nin "Vizyon Belgesi"
CHP'nin kurallı neoliberal düzen vizyonu
Esad Erdoğan'la ne görüşecek?
"Kutsal aile"de istismar
Fiili-meşru direniş, birleşik mücadele!
İşçi sınıfı grev silahını kullanırsa
Asgari değil insanca yaşam!
Saray rejiminin grev yasağına karşı grev!
Üniversite gençliği, sorunlar ve sorumluluklar
ABD, Rusya ile gerilimi tırmandırıyor
Almanya'da darbe planı yapanlara operasyon
Avrupa Parlementosu'nda rüşvet skandalı
Peru'da Amerikancılar devlet başkanını hapsetti
Silah tekelleri vurgun vuruyor
Rus ruleti mi "Vahşi Batı"mı?
Çin devlet başkanından Suudi Arabistan ziyareti
Amerika-Afrika zirvesi
Kadınlar baskılara, gericiliğe, boyun eğmedi!
Yalanlarınız nafile!
EYT... EYT'mi?
İnsanca yaşayacak bir ücret...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kutsal aile”de istismar

G. Umut

 

Hiranur Vakfı Onursal Başkanı Yusuf Ziya Gümüşel’in kızına, başta tarikat şeyhi babası olmak üzere ailesinin icazetiyle yıllarca uygulanan istismar ve bu olayın hukuk ve devlet eliyle üstünün örtülmesi tarikatlarda yaşananların bir kez daha tartışılmasına vesile oldu.

BirGün’de Timur Soykan’ın kaleme aldığı yazı vesilesiyle konunun gündeme gelmesi üzerine Yusuf Ziya Gümüşel’in adı kurucusu olduğu Hiranur Vakfı’nın sitesinden silindi. Yandaş basın çok farklı alanlarda “faaliyet yürüten” bu vakfın reklamını verdi. Hiranur Vakfı açıklama yaptı ve “konun aile içi” olduğu iddia etti ve hukuk sistemine güvendiklerini ifade etti.

Bu iğrenç olay vesilesiyle din istismarcısı bu gerici zihniyetin bünyesinde yaşadığı kokuşmanın ve çürümenin hangi boyutlara sıçradığını bir kez daha açığa çıkardı. Olay hiçbir biçimde münferit değil. Aile içinde yaşanan bir olay hiç değil. Enes Kara, bu kokuşmuş ve karanlık dünyadan bunaldığı için yaşamına son vermişti. Karaman’da, Adıyaman’da, Çorum’da, Uşak’ta, Antep’te ve birçok yerde tarikat, cemaat ve vakıf yurdunda yaşanan istismarlar açığa çıkmış ancak üstü örtülmüştü. Ensar Vakfı ve Kaim-Der yurtlarında da onlarca çocuk cinsel istismara uğramış ve “bir kereden bir şey olmaz…” denilmişti.

Hiranur Vakfı’nda açığa çıkan bu iğrenç istismar olayı medyası, yargısı, gerici vakıfları ile bu kokuşmuş ve çürümüş düzen gerçeğine ayna tutmaktadır. 6 yaşındaki kız çocuğunun ailesinin icazetinde yıllarca ve sistematik olarak bir tarikat mensubu tarafından cinsel istismara uğraması sistemin “kutsal ailesi”nin göstergesidir. Bir tarikat yapılanmasının güvendiği hukuk sistemi ise “adaletin” kimlerin iki dudağı arasında olduğunun ifadesidir. 

Hiranur Vakfı valilik, kaymakamlık, belediye her türlü kurumla çok yakın ilişki içindedir. Şanlıurfa Valiliği ile birlikte ortak eğitim çalışmaları yaptığı, Suriye’den öğrenci getirdiği, icazet töreninde AKP’li isimlerin boy gösterdiği ve İstanbul Sancaktepe’de bir okulda ders verdiği bilinenler arasındadır.

Dinci-faşist rejimin açtığı alanda bir salgın gibi yayılan bu karanlık oluşumların sermaye iktidarıyla ilişkisi çok açık bir biçimde orta yerdedir. AKP çatısı altında birleşen din istismarcısı gericilik, gerici-faşist iktidar bloğuyla ülkeyi yönetmektedir.

Ordu, bürokrasi, polis, yargı, eğitim, diyanet, medya, hükümet ve meclis tümüyle bu gerici-faşist koalisyonun elinde ve denetimindedir. Bu koalisyon iktidarı çıkarları farklı bu güç odakları sayesinde elinde tutmaktadır.

Aşağıdaki değerlendirme bu tabloyu en özlü biçimde tanımlamaktadır:

“Resmi devlet aygıtları gayrı-resmi paramiliter yapılar, toplumun lümpen tortusu gruplar ve mafya çeteleri ile iç içe geçmiştir. Sistemin kendi işleyişi içinde temel meşruiyet aracı olan seçimler güvenirliğini, parlamento işlevini yitirmiştir. 15 Temmuz darbe girişiminin Fettullahçı çete tarafından önemli ölçüde ele geçirildiğini açığa çıkardığı düzen ordusu, bir zamanların sözde cumhuriyet bekçisi o anlı şanlı kurum, artık tarikatların ve cemaatlerin işgali altındadır. Bu şekliyle dinsel gericiliğin ve tek adam diktasının bekçisidir. İktidarın yasa, ölçü ve kural tanımaz sopası olmaktan öte bir işlevi kalmamış düzen yargısı, itibarsız devlet kurumları içinde denilebilir ki en itibarsız olanıdır. Diyanet kendi yönünden benzer bir çürümüşlüğün bir başka örneğidir.” (TKİP VI. Kongresi toplandı! Sınıfa karşı sınıf!  http://www.tkip.org/parti/yazi/-/tkip-vi-kongresi-toplandi/ )

AKP iktidarı “Aile kanunu” düzenlemesi adı altında din istismarcısı yapıların “Büyük aile mitingleri” yoluyla ahlak üzerine vaazlar vermesinin yolunu düzlüyor. Her türlü kirli ve karanlık yöntemi kullanarak toplumu birbirine düşürmeye çalışan gerici-faşist iktidar, LGBTİ+ ve kadın düşmanı politikalarla kendi gerici tabanını memnun etmeye çalışıyor.

AKP iktidarının tepesine oturduğu din istismarcısı gerici güçler, toplumun çok geniş kesimlerine kendi gerici zihniyetini ve hayat tarzını dayatıyor. Bu çürümüş ve kokuşmuş rejime son vermek, kapitalist düzenin temeli olan bu kurumlara, dinsel gericiliğe, sermaye düzenine ve emperyalizme karşı mücadele ile mümkün olabilir.

Çocukların güvenli geleceği, toplumsal hayatın tüm alanlarında kadın-erkek eşitliği, inanç ve vicdan özgürlüğü, işçi ve emekçilerin insanca çalışma koşulları için birleşik mücadeleye!

Diyanet dağıtılsın!

Devletin dinsel kurumlara her türlü yardımına son!

Tarikatlar, cemaatler, gerici vakıflar dağıtılsın!

 

 

 

 

Çocuk sömürüsüne hayır!

 

Pandemi döneminde okulların yüz yüze eğitime ara verdiği süreç de dahil olmak üzere meslek liselerinde maskeden dezenfektana, izolasyon kıyafetinden siperliğe kadar üretim yaptırılan liselilere yönelik sömürü dayatmalarının sonu gelmiyor. Üstelik bu sömürü, “Öğrencilerimiz hem üretiyor hem iş öğreniyor”, “Tabii ki ceplerine harçlıklarını veriyoruz”, “İş hayatına atılmadan önce tecrübe kazanıyorlar” gibi riyakarca sözlerin ardına saklanarak gerçekleşiyor. Mesleki eğitimden sorumlu olan yöneticiler arada bir yaptıkları konuşma ve açıklamalarda öğrencilerin gelişimlerinden ziyade bu okullarda bulunan atölyeler sayesinde fabrikalarla yarışacak oranda gelir elde ettiklerini övünerek anlatıyorlar. Yıllık ciroları dahi açıklanan meslek liseleri, fabrikalarla benzer teknikle donatılarak sömürü çarklarının döndüğü kurumlar arasına dahil ediliyor. Öğrencilerin sırtından ise “iş öğreniyorlar” denerek kar elde ediliyor. Sömürü öyle boyutlara ulaşmış ki, arada bir okul içerisinde bulunan atölyelerde alınmayan önlemler sonucu iş ‘kazası’ yaşandığına dair haberler de duyuluyor.

***

 Zonguldak İl Milli Eğitim Müdürü, yaptığı bir açıklamada il genelinde 18 bin öğrenciye ücretsiz yemek hizmeti vermekle övündü. Aynı konuşmasında 18 bin öğrenciye verilen yemeği, meslek liselilere hazırlattıklarını da söyledi. Toplamda 4 Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi mutfağının da dahil edildiği projede meslek liseliler ayrı bir yerde duruyor. Yerel gazeteler de “Meslek liseliler de bu kampanyaya destek veriyor” şeklinde yayınlanan haberlerin ardında emek sömürüsü ve sahtekarlık yatıyor. Öyle ki meslek liseli öğrenciler bu proje kapsamında vardiyalı bir şekilde çalıştırılıyor.

Parasız, nitelikli, ulaşılabilir beslenme haktır!

Lüks ve şatafatından asla ödün vermeyen sermaye devleti, çocukların yetersiz beslenememesi sorunu karşısında üç maymunu oynuyor. Ancak bazı illerde lokal projeler geliştirerek, sorunu çözdüklerine dair imaj yaratmaya çalışıyorlar. Yani işleri güçleri sahtekarlık.

Tüm eğitim kademelerinde hiçbir ayrım gözetilmeksizin parasız, nitelikli, ulaşılabilir beslenme hakkının sağlanması şarttır. Özellikle açlığın ve sefaletin daha da yakıcı hale geldiği, her geçen gün daha geniş kesimlerde hissedildiği, öğretmenlerin “çocuklar açlıktan derste bayılıyorlar, başları ağrıyor, dersi algılamakta zorluk çekiyorlar” dedikleri bir dönemde ivedilikle karşılanması gereken bir haktır. Ancak sorun, Zonguldak örneğinde görüldüğü gibi 18 bin öğrenciye parasız bir öğünün karşılanması değil. Yemeklerin, kendileri de ücretsiz bir öğüne muhtaç olan öğrencilere hazırlatılıyor olmasıdır. Çocuklarımızın yeterli şekilde beslenme haklarını savunalım, emeklerinin sömürülmesine geçit vermeyelim!

M. Nevra