İçindekiler:

19 Aralık 2022
Sayı: KB 2022/34

Kriz ve çelişkilerin derinleştiği bir yıl: 2022
Sermayenin saray rejimi zıvanadan çıktı!
"Dinci ucubeleri" ve çocuk istismarı
CHP'nin "Vizyon Belgesi"
CHP'nin kurallı neoliberal düzen vizyonu
Esad Erdoğan'la ne görüşecek?
"Kutsal aile"de istismar
Fiili-meşru direniş, birleşik mücadele!
İşçi sınıfı grev silahını kullanırsa
Asgari değil insanca yaşam!
Saray rejiminin grev yasağına karşı grev!
Üniversite gençliği, sorunlar ve sorumluluklar
ABD, Rusya ile gerilimi tırmandırıyor
Almanya'da darbe planı yapanlara operasyon
Avrupa Parlementosu'nda rüşvet skandalı
Peru'da Amerikancılar devlet başkanını hapsetti
Silah tekelleri vurgun vuruyor
Rus ruleti mi "Vahşi Batı"mı?
Çin devlet başkanından Suudi Arabistan ziyareti
Amerika-Afrika zirvesi
Kadınlar baskılara, gericiliğe, boyun eğmedi!
Yalanlarınız nafile!
EYT... EYT'mi?
İnsanca yaşayacak bir ücret...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Saray rejiminin grev yasağına karşı grev!

 

Bekaert işçilerinin grevi “milli güvenliğe tehdit” olduğu gerekçesiyle yasaklandı. Bekaert kapitalistinin yoksulluk dayatmasına karşı alınan grev kararının uygulanmasına saatler kala, varlığını sermayeye hizmette sınır tanımamasına borçlu olan AKP-MHP rejimi, uğursuz rolünü oynayarak birkez daha işçi düşmanlığını ortaya koydu. Bu yazının hazırlandığı saatlerde Bekaert işçileri işçi sınıfına deli gömleği giydirmek anlamına gelen grev yasaklarına karşı, tek yapılması gerekeni yaptı ve “yasağı tanımıyoruz” diyerek greve çıktı.

AKP iktidara geldiği andan itibaren sayısız kez grev yasaklarına imza attı. Kölece çalışma ve sefalet içinde yaşam koşullarını adım adım hayata geçiren bu iktidar, 20 yıldır işbaşında kalmasını her şeyden önce işçi sınıfını hareket edemez hale getirmesine borçludur. Baskı, tehdit ve her türlü manipülasyonla toplumu karanlık tünellere hapsetmeye çalışan, imal ettiği yapay ayrımlarla işçi ve emekçilerin önyargılarını kışkırtan AKP rejimi 20 yıldır bu uğursuz rolünü oynuyor. Mafyatik rejimin şefi Tayyip Erdoğan hem ‘yerli’ hem ‘yabancı’ sermeyenin temsilcilerine hitap ederken, defalarca işçi sınıfının grev hakkını gasp etmekle övündü. Onlara dikensiz sömürü bahçesi hazırladığını vaaz etti. Bu pervasızlık işçi düşmanlığının itirafı olduğu kadar, sermayeye hizmette sınır tanımamanın da ilanı olmuştur.

Evet, sermayenin ‘demir yumruğu’ olan AKP, iktidara geldiği andan itibaren yüzbinlerce işçinin grevini yasakladı. Sendikal bürokrasinin aktif desteği ile sendikal örgütlülükleri zayıflattı, TİS süreçleri işlevsiz hale getirildi. Sermayenin sınırsızca sömürebildiği ucuz, güvencesiz ve siyasal gericiliğin çitleri arasına hapsedilen işçiler toplamı yaratıldı.

Grev, işçi sınıfının sermaye karşısında yaptırım gücü olan en etkili silahıdır. Bu ülkede işçi sınıfı hareketinin gelişip serpilmesi ve kendini toplum ölçeğinde bir güç olarak ortaya koyabilmesi, grev silahını dişe diş bir mücadele sonucu kazanabilmesiyle olanaklı oldu. Grev hakkı olmayan, grev silahını kullanamayan işçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklarını geliştirmesi bir yana elinde kalan hakları koruyabilmesinin bile mümkün olmadığını görüyoruz. Dahası grev hakkı saray rejimi tarafından fiilen ortadan kaldırılır, grevler sahte gerekçelerle yasaklanırken örgütlü tepkisini ortaya koyamayan sınıf kitlelerinin hakları parça parça gasp edildi. Böyle devam ederse sendikal örgütlülüğün tabeladan, sözleşme görüşmelerinin ise mizansenden öteye bir anlamı kalmayacaktır.

Sınıf mücadelesi kapitalistlerle işçilerin örgütlü gücü üzerinden hayat bulur. Tepeden tırnağa örgütlü sermaye sınıfı ve bu sınıfın tek adam diktatörlüğüne dayalı saray rejimi, işçi sınıfı mücadelesinin zayıf olmasından güç alıyor. Tayyip Erdoğan, bu zaaftan aldığı güçle işçi sınıfının en önemli silahı olan grev hakkını hoyratça ortadan kaldırarak, siyasal bir saldırı gerçekleştiriyor. Ekonomik ve sosyal yıkımı sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde sistematik olarak devreye sokmak, sınıf hareketini ise baskı ve zorbalıkla engellemek ekonomik ve sosyal sorunların çok ötesinde bir mahiyet kazanmıştır. Grev yasakları, işçi sınıfını çatıştığı kapitalistler karşısında silahsızlandırmaktır.  Dolayısıyla işçi sınıfının bütününü hedefleyen bir saldırı olarak görülmeli ve topyekün bir karşı koyuşla yanıtlanmalıdır.

Sorun, ne TİS süreçlerinde kimi maddelerin kabul edilmesi ne sendikal bürokrasinin anayasal meşruiyet gerekçesi üretme çabasından ibarettir. Birleşik Metal-İş’in “grev yasağını tanımıyoruz” tutumu ve Bekaert işçilerinin yasağa rağmen ortaya koydukları grev iradesi kuşkusuz anlamlı ve bu irade her imkan kullanılarak desteklenmeli, güçlendirilmelidir. Ancak bunu tek bir fabrika ölçeğinde yaşanılan bir sürece hapsetmek baştan kaybetmek anlamına gelecek. Somutta bugün saray rejiminin Bekaert işçilerine salladığı sopa dün metal işçilerinin toplamına, Şişecam vb. işçilerine sallanıyordu. Yarın da o ya da bu nedenle mücadeleye girişecek, greve çıkacak tüm işçilere sallanacaktır. Zira AKP-MHP zihniyetinde temsil edilen din istismarcısı, ırkçı-şoven zihniyete göre işçiler kölece çalışma ve sefil yaşam koşullarına katlanmak zorundadır. Bu zihniyet, işçi sınıfının hak arama mücadelesinden nefret eder.

Ekonomik ve sosyal yıkımın derinleştiği böylesi bir süreçte, yaşanılan siyasal keşmekeş karşısında 20 yıllık AKP pervasızlığının önüne bir set çekebilmek, temel demokratik hak ve örgütlüklere vurulmak istenen zincirleri parçalayıp atabilmek, işçi sınıfının fiili-meşru mücadelesini geliştirmeye, yasakları tanımama iradesini güçlendirmeye, birleştirmeye ve örgütlü bir zeminde açığa çıkartmaya bağlıdır. 

E. Eren Yılmaz

 

 

Gemi Söküm’de Ocak zamları yaklaşırken

 

Ege İşçi Birliği yayınladığı yazılı açıklamayla Gemi Söküm işçilerine seslenerek, Ocak zamları için “ortak bir irade ve kararla taleplerimizi şimdiden belirleyelim, yoksa bize sunulan ücret şubat ayında istediğimiz ücretler sınırı olacak”tır…

Ege İşçi Birliği’nin Gemi Söküm işçilere yaptığı çağrı şöyle:

Gemi Söküm işçisi dostlar, kardeşler!

 Ocak zamları yaklaşırken hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz, “ücretlerimiz ne olacak?”

22 firmada farklı senaryolar var. Çünkü firmalar arası ücret farkları esas sorun olan düşük ücrete karşı toplamda mücadelemizi etkilemekte. Gemi sökümde Metaş ve Ersay gibi firmalarda kesimci yevmiyeleri 410 ve 430 TL arasında, Reyal’de 460 TL iken Kalkavan’da 500 TL civarında… çırakların haliyse daha kötü açlık sınırında ücretler… haliyle bu durum her firmada bu ücretler üzerinden ocak zamlarının önemini ortaya koyuyor. Bu durum en çok da Gemi Söküm patronlarına yarıyor, çünkü her firma da kendi içinde bağımsız hareket etmek patronların istediği ortamı da sağlıyor. Bir yanda hurdalar gitmiyor diye işsizlik tehditti üzerimizde, diğer yanda Gemi Söküm kapanacak gibi içi boş söylemlerin yayılması ve bunların üstüne Gemi Söküm asalak patronlarının işçileri kendi içinde bölen argümanları… örnek olarak zamlar yapılırken herkesle bireysel konuşup bu az çalışıyor bu çok çalışıyor diyerek ücretler üzerinde yarattıkları farklarla bizi bölmeye çalışmaları. Bu durumu eylem zamanı da yapmışlardı “herkese aynı zammı veremeyiz, az çalışan var diye” o dönem bir gemi söküm işçisi arkadaşımız “hurda fiyatları artıyor, kârınız yükseliyor bunda sorun yok ama alt sınır ücreti vermemek için bahaneler üretiyorsunuz” diyerek cevap vermişti. İşte esas mesele bu, sermaye sürekli kazanmak istiyor bunu da ancak işçileri bölerek yapabilir.

Gemi Söküm işçisi dostlar, kardeşler!

Hesap ortada, alım gücümüz son 2 senede hiç oldu! Asgari ücrete gelen zamdan sonra aldığımız ücretin bir anlamı kalmıyor, bunu hepimiz biliyoruz. Gelin farklı firmalarda farklı ücretleri tartışıp patronlara istediği ortamı sağlamayalım. Gelin ortak bir irade ve karar ortaya çıkarıp ocak zamlarına hazırlıklı olup taleplerimizi şimdiden belirleyelim! Yoksa bize sunulan şey şubat ayında istediğimiz ücretler sınırı olacak…

Ege İşçi Birliği (EİB)

13 Aralık 2022