İçindekiler:

19 Mayıs 2023
Sayı: KB 2023/07

Seçim oyununda ilk perde kapandı
Dengeyi devrimci sınıf mücadelesi değiştirecek!
Sefalet koşulları ancak örgütlü mücadeleyle aşılır
Talan düzenine dair yeni ifşaatlar
Pişkince alay ediyorlar!
Gerici-faşist rejiminin seçim "vaatleri"
Rejim ağır bilançonun sorumlusudur!
AKP'nin nefret söylemi
Alınlarını seccadeye koyup şükrettiler ve...
İş cinayetleri katliama dönüştü!
"Mata süreci böyle bitmemeliydi"
Direnişçi Kocar işçilerinden kamuoyuna
Devrimci parti ve legal alanın kullanımı
Denizlerin mücadelesi sandıklara hapsedilemez!
İbrahim Kaypakkaya mücadelemizde yaşıyor!
İşçi sınıfı iktidarından ne anlıyoruz?
Yine ırkçı-Siyonist rejimden yine katliam
Arap Birliği Şam'a geri döndü!
ABD göçmen düşmanlığını sürdürüyor
Gültekin Malcı ile dayanışma devam ediyor
Kimi, neden protesto ettik?
Devrimci 1 Mayıs Korteji'nden açıklama
Basın özgürlüğünün güvencesi mücadeledir!
Üniversitelerin sesi yükseliyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

İş cinayetleri katliama dönüştü!

 

İşçi sınıfının güvenceli ve sağlıklı çalışma koşullarını ortadan kaldıran kapitalistlerin aşırı kâr hırsları yüzünden işçilerin hayatı her zaman tehlike altındadır. 21 yıllık AKP iktidarında da işçi kanı adeta oluk oluk aktı. İş cinayetleri gelinen aşamada katliamlara dönüştü. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi her ay açıkladığı “İş Cinayeti Raporu” ile bu gerçek tüm çıplaklığı ile ortaya serilmektedir. 2023 yılının ilk dört ayında 585 işçi iş cinayetlerine kurban gitti. Bu rakam 2002 yılından bu yana 31 bin 131 buldu. Kısacası sermayenin “demir yumruğu” olan Erdoğan AKP’si, kapitalistlere sunduğu yeni çalışma rejimi ile işçiler sermayenin dişlileri arasında öğütülüyor. Madenlerde, tersanelerde, inşaatlarda, fabrikalarda her gün ölümle burun buruna çalışmak zorunda bırakılıyor.

21 yıllık iktidarını kapitalistlerin bir dediğini iki etmemesine borçlu olan gerici-faşist rejim, işçi sınıfının üstünden silindir gibi geçerek çıplak köleliği dayattı. İşçi sınıfının örgütlülüklerini dağıtarak sermaye sınıfına dikensiz gül bahçesi bahşetti. Özelleştirme ve taşeronlaştırma yaygınlaştırıldı. 2003 yılında çıkartılan 4857 sayılı İş Kanunu ile esnek çalışma kalıcı hale getirildi ve “işyerinin, işletmenin korunması” ilkesi öncelikli oldu. Kuralsız, güvencesiz ve esnek çalışma koşulları işçilere reva görüldü. Böylelikle, ağır koşullarda düşük ücretle ve uzun saatler çalışan işçiler için ölüm kaçınılmaz oluyor. Öyle ki, bu 21 yıllık dönemde iş cinayetlerinde hayatını kaybeden işçilerin sayısı 6 kat arttı ve Türkiye, Avrupa’da birinciliği yıllardır kimseye kaptırmayarak, “kıskanılacak” ülke olma “onurunu” taşımaya devam etti.

En çok iş cinayetlerinin yaşandığı inşaat ve maden sektörleri, AKP döneminde palazlanan ve büyüyen sektörler oldu. Özellikle son 20 yıldır maden ruhsatı verilen kişilerin neredeyse hepsi üst düzey AKP yöneticisinin akrabası, arkadaşı veya bizzat kendileri oluyor. Diğer yandan inşaat ihalelerinde komisyonun en büyünü alan Erdoğan, ülkeyi beton yığınına çevirdi ve yandaş müteahhitlere ülkeyi parsel parsel peşkeş çekti. Ölüm ve sömürü sisteminde kendi sermayesini yaratan AKP, devletin bütün olanaklarını kullanarak katliamların üstünü örmektedir. Soma ve Bartın maden katliamları ile Sakarya Havai Fişek katliamını burada anmak yeterli olacaktır. Yaklaşık yüzde yüzü önlenebilir iş cinayetlerinde, mühendisler, teknisyenler veya iş güvenliği uzmanları günah keçisi sayılıyor. Böylece cezasız kalan işletme sahipleri, yeni katliamlara ve cinayetlere davetiye çıkartan uygulamalarına kaldığı yerden devam ediyor. 

Diğer taraftan ülkede yaşanan derin ekonomik krizin de iş cinayetlerini arttırdığını görüyoruz. Özellikle ihracata dayalı büyüme odaklı emek yoğun üretimde, yaratılan ucuz iş gücü cehenneminde işçiler neredeyse karın tokluğuna çalışır duruma geldiler. Göçmen işçilerin de ağırlıklı çalıştığı ve ne iş verilirse yapılan böyle ortamlarda, işçiler açlıkla yaşamak arasında zorunlu bir şekilde yaşamak ile ölmek arasında bir tercihte bulunmak zorunda bırakılıyor.

Gerici-faşist rejim, dinsel, mezhepsel ve etnik temelde işçi sınıfını yıllardır böldü ve parçaladı. Bu şekilde işçilerin yaşamını hiçe sayan vahşi politikalarını tek tek hayata geçirdi. Sınıfta yaratılan bu dikey yarılma işçi sınıfının mücadele dinamiklerini kötürümleştiren bir aşamaya varmış durumdadır. Kendi sınıf çıkarları temelinde birleşmeyen işçi sınıfının kölelik zincirlerinden kurtulması mümkün değildir ve bunu her zaman hayatıyla ödemek durumunda kalmaya devam eder. Fakat bu yaşananlar geçici olmaya mahkumdur. İçinde bulunduğu boğucu atmosferde kendini çaresiz ve alternatifsiz gören işçi sınıfı, er ya da geç kurtuluşunun kendi eseri olduğu bilincine varacaktır.

 

Soma Katliamı’nın 9. yılında...

 

Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olarak kayıtlara geçen Soma Katliamı’nın üzerinden 9 yıl geçti. Soma’da yaşanan katliam ve ardından yaşanan gelişmeler kapitalist düzen gerçeğini ve sermaye devletinin işçi düşmanı karakterini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yapılan tüm uyarılara rağmen alınmayan önlemler nedeniyle Soma Holding’e ait Eynez Maden Ocağı’nda meydana gelen yangında en az 301 madenci yaşamını yitirdi. Katliamın ardından sermayenin sözcüleri bir kez daha “kader planı”na ve “fıtrata” sığınarak madenciler için “güzel öldüler” diyebildiler. Madenci yakınları hakkında davalar açıldı. İki askerin kollarından tuttuğu madenci yakınını tekmeleyen Yusuf Yerkel, konsolos atanarak ödüllendirildi. Katliamdan 11 ay sonra açılan davada ise göstermelik cezalar verildi.

Bundan 9 yıl önce Soma’da düşen ateş dört bir yana sıçramıştı. Birçok kentte işçi ve emekçiler katliama karşı ses yükseltmiş, fabrikalarda protesto eylemleri yapmış ve iş durdurmuştu. Liseler boykot edilmiş, üniversite işgalleri yaşanmıştı. Sermaye devleti uğursuz rolünü burada da oynamış katliamın failleri yerine tepki gösterenlere vahşi bir biçimde saldırmıştı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen eylemlere yönelik açılan davalarda hala cezalar yağmaya devam ediyor. Öyle ki katliama ilişkin görülen davada hiç tutuklu sanık kalmazken, davanın avukatları Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı çeşitli bahanelerde tutuklu bulunuyor. Soma için Ege Üniversitesi’nde gerçekleştirilen işgal eyleminin mart ayında sonuçlanan davasında 30 öğrenciye 102 yıla kadar hapis cezası verildi.

Soma’da redevans sisteminin, denetimden yoksunluğun, sınırsız üretim ve kâr hırsının, yaşam odaları ve kaçış yollarının olmamasının sonucu olarak yüzlerce kişi katledildi. Katliamın ardından madenlerde iş güvenliği önlemlerinin yetersizliği de gün yüzüne çıktı. Teknolojinin gelişimine rağmen yüzyıllar öncesinden kalma çalışma koşulları ve yöntemleri altında binlerce madenci her gün yeraltına inmeye devam ediyor.

“Yerli ve milli” iş cinayetleri

Soma ne ilkti ne de son oldu. O günden bugüne çok sayıda işçi, iş cinayetlerine katledildi. Hendek, Ermenek, Amasra, Şırnak…

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) raporuna göre, Türkiye’de 2022 yılında iş kazalarında en az 1843 işçi, 2023 yılının ilk dört ayında en az 585 işçi hayatını kaybetti...Bu yılda her gün en az 5 işçinin iş cinayetilerinde hayatını kaybettiğini gösteriyor. 

Özelleştirme, taşeronlaştırma, işsizlik, düşük ücret, grevsiz, sendikasız, güvencesiz ve kuralsız çalışma politikalarına hız verilen AKP’li yıllarda en az 31 bin 131 işçi hayatını kaybetti.

AB’nin resmi istatistik kurumu Eurosat ve SGK’nın verilerine göre, Avrupa ülkeleri arasında en fazla işçi ölümlerinin yaşandığı ülke Türkiye. Katliamın ardından “Bu işin fıtratında var” deme yüzsüzlüğünü gösterenler tüm dünyada madenlerde en fazla işçinin katledildiği ülkenin Türkiye olmasını da “yerli ve milli” olarak açıklayabilecekler midir?

İş cinayetlerinde katledilen işçiler sadece bir sayı değildir. Eğer gerekli önlemler alınsaydı binlerce işçi şimdi yaşıyor olacaktı. 31 bin 131 kişi eşini, babasını, kardeşini, çocuğunu kaybetmemiş olacaktı. En az 31 bin 131 işçinin hayalleri, planları, aileleri, hayatları yarıda kalmamış olacaktı.

İş cinayetlerine karşı mücadeleye!

Her işçi katliamının ardından aileler kan parası ile susturulmaya çalışılıyor, ölen işçiler suçlanarak katiller aklanıyor, asıl sorumlular yargılamalara dahil edilmiyor. Amasra’da 14 Ekim 2022’de yaşanan 43 madencinin hayatını kaybettiği patlamanın davası görülmeye başlandı. Sanıkların sorgulamasının tamamlandığı davada senaryo hep aynı. Sorumluluğu birkaç tekniker, iş güvenlikçi, mühendisin üzerine yıkıp katliamın üzerini örtmeye çalışıyorlar. Amasra’da yaşanan katliamın nedeni de daha ilk duruşmada ortaya çıkmıştır. Hem sanıkların hem işçilerin ifadeleri gösteriyor ki Amasra’da 43 madenci; üretim zorlaması ve 4 bin personel sayısının 500’e düşürülmesi sebebiyle yaşamını yitirmiştir. Amasra Davası’nda da katillerin aklanmaması işçilerin örgütlü mücadelesine bağlıdır.