İçindekiler:

1 Temmuz 2023
Sayı: KB 2023/10

Rejimin saldırılarını püskürtmek için...
Merdan Yanardağ'a kumpas...
TÜSİAD'ın "demokrasi aşkı" mı nüksetti?
Gerici kuşatmaya karşı mücadele...
"Sivas Katliamı ortak mücadele noktası"
Sivas Katliamı 30. Yılında...
Hukuksuzluk rejimi iş başında!
Depremin üzerinden 150 gün geçti...
Asgari ücretin sefaleti
Çürümüş sendikal düzen aşılmalıdır!
DEV TEKSTİL GMYK toplantısı
Bir Kazım Doğan klasiği!
Antony Blinken'in Çin ziyareti
Emperyalist vahşetin ölüm bilançosu
Antony Blinken ne umuyor?
Rusya'da "isyan" ve olası sonuçları!
Paralı katil şirketler
Kopeng'da gizli toplantı
Ekonomik Forum!
Yunanistan'da yeni mülteci katliamı
Almanya demiryollarında süresiz grev kapıda
Dünyada grev ve eylemler
İsviçre'deki "Kadın grevi" üzerine
1. Avrupa Kadın Konferansı gerçekleşti
DGB MYK Haziran ayı toplantısı sonuçları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sendikamızın GMYK toplantısı gerçekleştirildi!

 

Sendikamızın haziran ayı GMYK toplantısı gerçekleşti. Toplantıda seçimlerin ardından ülkedeki siyasal durum, alanlarda yürütülen çalışmalar ve yaklaşan genel kurulumuza dair öneriler ele alındı. Ülke gündemini çok uzun zamandan beri meşgul eden seçim süreci Erdoğan ve Cumhur İttifakı’nın “zaferi” ile sona erdi. Baştan aşağıya yolsuzluğa batmış olan Erdoğan rejiminin bu seçim başarısı elbette ki birçok açıdan değerlendirmeyi hak ediyor. Düzen muhalefetinin ve ona kayıtsızca destek veren toplumsal muhalefetin bütün çabasına rağmen ortaya çıkan bu sonuç, yalnız gerçek bir toplumsal değişim sürecinin değil düzen içi sınırlı değişimlerin bile ancak kitlelerin kendi taleplerine dayalı mücadelelerinin ürünü olabileceğini bir kez daha gösterdi. Bu temel gerçek göz ardı edilerek toplumsal muhalefetin ve DİSK merkezli sendikaların, ilerici işçi ve emekçi kitlelerde yarattığı değişim beklentisi büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. İşçi sınıfı ve emekçilerin karşı karşıya kaldığı ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılar karşısında kılını kıpırdatmayanlar, kitlelerin bütün özlem ve taleplerini seçim sandığına bağlayanlar, 1 Mayıs’ın nerede kutlanacağını dahi seçim sonucuna endeksleyenler, ortaya çıkan hayal kırıklığından birinci dereceden sorumludurlar.

İşçi sınıfını düzen siyasetine dolgu malzemesi yapan işbirlikçi sendikal düzen yıkılmalıdır!

- Türkiye sendikal hareketi uzun süredir bir kriz yaşamaktadır. Yaşanan bu kriz ideolojik, politik ve örgütsel birçok öğe taşımaktadır. Bununla birlikte bu krizin en önemli başlıklarından biri sendikaların düzen siyaseti ve partileriyle kurduğu ilişkidir. Birçok sendika yönetimi halihazırda düzen siyasetinin arka bahçesi olarak işlev görmektedir. Yönetici bürokratlar bir yandan sendikaları düzen siyasetinde koltuk kapmanın aracı olarak kullanırken öte yandan ortaya çıkan mücadele dinamiklerini ya sahipsiz bırakmakta ya da kontrol altına alıp etkisizleştirmektedirler. Seçimlerin ürünü politik atmosferi işçi sınıfı ve emekçilerin taleplerini görünür kılmak, bağımsız bir hatta sınıfın tabandan mücadelesini örgütlemekle yükümlü olan sendika yönetimleri neredeyse istisnasız bir biçimde düzen siyasetine yedeklendiler. Tüm süreç boyunca yaptıkları açık ya da dolaylı yöntemlerle oluşan ittifaklara destek açıklamaları yapmaktan ötesine geçmedi. Seçim süreci yalnız işçi sınıfı için değil tüm ülke halkının çıkarları için mevcut işbirlikçi-uzlaşmacı sendikal düzenin yıkılarak, yerine sınıfın bağımsız örgütlenmesine dayanan yeni bir sendikal hareket yaratılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.

- Sendikamız seçim sürecinin başından itibaren sandığa endekslenmiş bir değişim beklentisinin seçimler nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarında esaslı bir farklılık yaratmayacağını en açık biçimde ifade etmiştir. Kitlelerin beklenti ve özlemlerinin sandığa, dolasıyla düzene hapsedilmesinin tehlikelerine dikkat çekmiştir. Bu süreçte ulaşabildiği her işçi ve emekçiye temel sınıfsal ve siyasal gerçekleri anlatmak için çaba göstermiştir.

- 21 yıllık iktidarı boyunca işçi ve emek düşmanı kimliğini defalarca kanıtlayan AKP iktidarının seçimlerin ardından bu saldırılarına kaldığı yerden devam edeceği kesindir. Özellikle seçim döneminde uygulanan popülist politikalarla, devlet hazinesini boşaltan iktidarın ortaya çıkan tablonun bütün faturasını işçi sınıfı ve emekçilere keseceğinden şüphe duymamak gerekir. Mehmet Şimşek yönetiminde oluşan ekonomi yönetimi emekçiler için yeni bir saldırı hükümeti anlamına gelmektedir. Ekonomi yönetiminin teslim edildiği bütün ekip siyasal iktidarın büyük bir riyakarlıkla tefeciler diye suçladığı uluslararası sermayenin temsilcilerinden oluşmaktadır. Uygulayacakları ekonomik programın yeni bir IMF-Dünya Bankası programı olacağına şüphe yoktur. Bu programın öncekilerden elbette belli mecburi farkları olacağı görünmektedir. Ama değişmez ana ekseni derinleşen krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere çıkarmak olacaktır.

- Artık seçim aldatmacası da geride kaldığı ölçüde işçi sınıfı ve emekçiler olarak önümüzde ya bu duruma boyun eğmek ya da bu saldırıları püskürtmek için göğüs göğüse militan bir mücadele örmek dışında bir şans kalmamıştır. Sendikamız bütün gücü ve varlığıyla önümüzdeki dönemi iktidarın ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılarına karşı bir direniş hattı örme süreci olarak ele almaktadır. Halihazırda bu direnişin temel kalesi fabrikalar ve buralardaki mücadeledir. Bu mücadeleyi örgütlemek, büyütmek ve tek tek fabrikaların sınırlarından çıkararak birleşik bir sınıf hareketine dönüştürmek günün en önemli görevlerinden biridir. Sendikamız kendi cephesinden bu görevi en güçlü tarzda omuzlamaya çalışacaktır. GMYK’mız başta tekstil işçileri olmak üzere tüm işçi sınıfını AKP’nin ve tek adam rejiminin ekonomik, sosyal ve siyasal saldırılarına karşı birleşmeye, sınıfın fiili meşru mücadelesini fabrika fabrika, işyeri işyeri, meydan meydan örgütlemeye büyütmeye çağırmaktadır.

 İktidar ve oluşan meclis bileşeni kadınların tüm yaşamını tehdit ediyor. Kadınlar direnişe!                                           

- Seçimlerin ardından ortaya çıkan tablo işçi ve emekçiler, gençler, kadınlar adına önümüzdeki dönemin zorlu geçeceğinin, baskı ortamının artacağının ve son kırıntı kalan kazanımların da ısrarlı bir şekilde gasp edileceğini göstermektedir. Bunun için haklar mücadelesinin kararlı bir biçimde yürütülmesi görevi önümüzde durmaktadır. Bu saldırıların temel hedeflerinden birinin kadınların kazanılmış hakları olacağı seçim sürecinde yapılan açıklamalardan görülmektedir. AKP iktidarının söz konusu kadınlar olduğunda nasıl bir gericiliğin temsilcisi olduğu bugüne kadar ki açıklama ve pratikleri üzerinden yeterince açıktır. Bir de buna şimdi Hüda Par ve Yeniden Refah Partisi gibi kadın düşmanlığını saklamaya dahi gerek duymayan partilerin meclise taşınması eklenmiştir. Bugün kadın hareketi AKP’nin bu gerici saldırılarına karşı halen bir direniş odağıdır. Buna rağmen saldırıların önüne gereğince geçilemiyorsa bunun önemli nedenlerinden biri bu saldırıların işçi kadınların ama ondan öte kadını erkeği ile tüm işçi sınıfının gündemine gereğince taşınamamasıdır. Sendikamız, başta kadın işçilere olmak üzere, saldırıların mahiyetinin ve anlamının anlatılması bunlara karşı bir direniş ve mücadele hattının örgütlenmesi için özel bir çaba harcayacaktır.

Sığınmacı ve göçmen işçi düşmanlığı karşısında yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!

- Sermaye partilerinin toplumun bilincini köreltmek, onları sorunların gerçek kaynağından uzaklaştırmak için gündeme getirdiği birçok suni gündemin aksine ülkede yaşanan mülteci sorunu gerçek bir sorundur. Bugün ülkemizde çoğu Suriye, Afganistan gibi ülkelerdeki savaştan kaçan milyonlarca mülteci bulunmaktadır. Burjuva düzen partilerinin köpürttüğü, çoğu işçi kardeşimizin inandığının aksine bu kesimlerin önemli bir kısmı insanlık dışı koşullarda yaşamakta ve en ağır koşullarda çalışmaktadır.

Yalnız ülkemizde değil dünyanın birçok yerinde yaşanan ekonomik, sosyal sorunların üstünü örtmek için egemenlerin başvurduğu temel yöntemlerden biri mülteci-yabancı düşmanlığını körüklemektir. Her türlü ahlaki etik ilkenin bir kenara itildiği 2023 seçim sürecinde bu durum ibretlik bir hal almıştır. Kitlelere sözde “adalet”, “barış”, “insan hakları” vaat eden düzen muhalefeti özellikle seçimin ikinci turunda bu şoven rüzgârın hiç olmadığı kadar güçlenmesine yol açmıştır. Daha utanç verici olan ise sözde ilerici, “devrimci” olan sendikaların bu duruma rağmen düzen muhalefetine desteğini sorgulamayı akıllarına dahi getirmemiş olmalarıdır. Aynı şey isminde “sosyalist”, “komünist”, sol geçen partiler için de geçerlidir. 2023 seçim dönemeci, ülkemizin ilerici birikimi açısından utanç verici bu kara leke ile de hatırlanacaktır. Sendikamız mültecilerin, yaşam koşulları olmadığı halde zorla ülkelerine göndermeye dönük her türlü söz, politika ve eylemi kesin bir dille kınamaktadır. Bunun bir insanlık suçu olduğunu hatırlatmakta, her bir işçi kardeşimizi bu suça ortak olunmaması gerektiği konusunda uyarmaktadır. Önümüzdeki dönemde sendikamız mülteci işçilerin sorunlarını daha çok gündeme getirecek, sorunun gerçek çözümü olan mülteci işçilerin örgütlenme sorunları konusunda daha çok çaba harcayacaktır.

DEV TEKSTİL olarak, yaklaşan genel kurulumuz ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu yeni koşullar altında gerçekleşecektir. Tüm bu başlıkların ele alınacağı genel kurulun, büyüyüp gelişmesi kaçınılmaz olan sınıf hareketinin olanak ve ihtiyaçlarının ele alındığı bir kürsü olması için gerekli hazırlığa dair tartışmalar yapılmıştır.

 Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası

20 Haziran 2023