İçindekiler:

1 Temmuz 2023
Sayı: KB 2023/10

Rejimin saldırılarını püskürtmek için...
Merdan Yanardağ'a kumpas...
TÜSİAD'ın "demokrasi aşkı" mı nüksetti?
Gerici kuşatmaya karşı mücadele...
"Sivas Katliamı ortak mücadele noktası"
Sivas Katliamı 30. Yılında...
Hukuksuzluk rejimi iş başında!
Depremin üzerinden 150 gün geçti...
Asgari ücretin sefaleti
Çürümüş sendikal düzen aşılmalıdır!
DEV TEKSTİL GMYK toplantısı
Bir Kazım Doğan klasiği!
Antony Blinken'in Çin ziyareti
Emperyalist vahşetin ölüm bilançosu
Antony Blinken ne umuyor?
Rusya'da "isyan" ve olası sonuçları!
Paralı katil şirketler
Kopeng'da gizli toplantı
Ekonomik Forum!
Yunanistan'da yeni mülteci katliamı
Almanya demiryollarında süresiz grev kapıda
Dünyada grev ve eylemler
İsviçre'deki "Kadın grevi" üzerine
1. Avrupa Kadın Konferansı gerçekleşti
DGB MYK Haziran ayı toplantısı sonuçları
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Antony Blinken “gelişmekte olan hikayeden” ne umuyor?

 

ABD emperyalizminin başını çektiği kamp, paralı asker ordusu Wagner’in Vladimir Putin yönetimine karşı başlattığı ayaklanmayı “bulunmaz bir fırsat” saydı. Olayın başladığı andan itibaren medyanın seferber olması, sosyal medyadaki “görevlilerin” anında propagandaya başlamaları, bu yönde önden bir hazırlık yapıldığı izlenimi yarattı. Zira yapılan yorumlarda “Putin’in sonu geldi”, “Rusya dokuz parçaya bölünür” türünden iddialar hızla yayıldı. Yani ABD güdümündeki medya tekelleri ve sosyal medya hesapları ilk andan itibaren olayda taraf olarak ortaya çıktılar. Olayın bu kadar “az kanlı” bitmesini beklemiyorlardı. Doğal olarak büyük bir hayal kırıklığı yaşadılar. Büyük yalanların, sahte iddiaların ömrü bir günle sınırlı kaldı.

***

Olayın hemen ardından sahneye çıkan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ayaklanmayı yakından izlediklerini, müttefikleriyle kesintisiz bir iletişim halinde olduklarını açıkladı. ABD’nin AB’deki ortakları ise, “Bu Rusya’nın iç sorunudur. Ancak durumu yakından takip ediyor ve müttefiklerimizle iletişim halindeyiz” yönlü açıklamalar yaptılar.

Batı, “Moskova önlerinde” bir savaş olasılığını hesaba katarak el ovuşturmaya başladı. Zira böyle bir olay, nefret ettikleri Putin ve yönetimi için sarsıcı bir krize dönüşebilirdi. Bu ise, onlara Ukrayna’da “zafer” bahşeder, Rusya’yı parçalayıp yutmak için dişlerini bileme imkanı sağlayabilirdi. Ancak hesap tutmadı ve günün sonunda bir çatışma yaşanmadan ayaklanma sona erdirildi.

Olayın en azından şimdilik bu şekilde kapanmasının yarattığı hayal kırıklığı, Biden yönetiminin Dışişleri Bakanı Blinken’in yaptığı açıklamaya da yansıdı. Savaş borazanlığı yapan Amerikan medyasının hevesleri kısa sürede kırılsa da Blinken, “umudumu yitirmedim” havalarında bir açıklama yaptı:

“Rusya Kiev’i ele geçirmeye çalışırken Moskova’yı korumak zorunda kaldı. Bu durum Putin’in otoritesine doğrudan bir sınama teşkil ediyor ve derin soru işaretleri doğuruyor. Gerçek çatlakları ortaya koyuyor. Ne olacağına ya da durumun nereye evrileceğini bilemeyiz ancak Putin’in önümüzdeki dönemde cevaplaması gereken çok soru olacak” değerlendirmesi yapan Blinken’in şu sözleri dikkat çekti:

“Rusya’da henüz son hamle görülmedi. Bu, gelişmekte olan bir hikaye. ABD durumu çok dikkatli ve yakından takip diyor...”

Blinken’e göre “hikaye gelişmeye” devam ediyor ve “son hamle” henüz görülmedi. Yani ABD yeni hamleler bekliyor. Ya da birilerini “yeni hamle” yapmak için motive ediyor. Bu sözler “bir temenni” olabileceği gibi, “yeni hamle” için hazırlık yapanlarla “dirsek temasımız devam ediyor” mesajı diye de okunabilir.

***

Bu konuda henüz somut veriler basına yansımış değil, ancak bu kapsamda bir kalkışmanın ABD-NATO cephesinden bağımsız şekilde gelişmiş olma ihtimali çok düşük. Yansıyan bazı haberlerde, Wagner şefinin Ukrayna istihbaratıyla (bu, CIA olarak okunabilir) iletişim kurduğuna dair deliller olduğu öne sürüldü. Nitekim isyanı başlatmasının ardından yaptığı açıklamada Prigojin’in, “Ukrayna Silahlı Kuvvetleri NATO ile birlikte Rusya’ya saldırmayacaktı” lafları etmesi tesadüf değil. Belli ki “ilgili yerlere” mesajı iletiyordu. Zira ayaklanmadan önce Prigojin, “yeterince yıkıcı olmadıkları” gerekçesiyle ordu komutasını eleştiriyor, kitlesel seferberlik ve savaş ekonomisine geçiş çağrıları yapıyordu.

Ayaklanmanın başlamasından kısa süre sonra Batı medyasında Prigojin’in portresini düzenlemek için fırça darbelerinin başlaması da kayda değer bir ayrıntı. Zira her zaman “şeytan Putin” portresi çizen Batı medyası, bunun yanına “haydut Prigojin” portresini eklerdi. Putin’i yıkabilir ya da ona karşı “adalet savaşı” verebilir diye Prigojin’e yatırım yapan Batı, onun imajını düzeltme telaşına da düştü. Umdukları gibi olsaydı, “haydut Prigojin” portresi yerini “adalet savaşçısı/demokrat Prigojin” portresine bırakacaktı.

***

Prigojin’in silahlı kalkışmasının, Ukrayna cephesinde savaşın şiddetlendiği bir döneme denk gelmesi de dikkat çekici noktalardan biridir. Zira Kiev’deki NATO kuklası Zelenski yönetimi, bir sürece önce “karşı saldırı” başlattığını ilan etmiş, Rus ordusunun işgal ettiği toprakları geri alacaklarını öne sürmüştü. Oysa “karşı saldırının” Ukrayna ordusu askerlerinin kırılmasına neden olduğu artık gizlenemiyordu. Ukrayna askerlerini cehenneme atan NATO, bu “karşı saldırı”dan beklediği zaferi kazanamadı. Ağır kayıplar veren Ukrayna ordusu, işgal altındaki toprakları kurtaramadı.

Tam bu NATO fiyaskosunun gündemi meşgul edeceği bir zamanda Prigojin sahneye çıktı. Bunu fırsat bilen medya, kukla Zelenski’nin Ukrayna askerlerini ölüme sürmesini değil, Putin yönetiminin krizini ana gündem haline getirdi. Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun bundan dolayı Prigojin’e müteşekkir olduğunu tahmin etmek güç değil. Ayaklanma fiyaskoyla sonuçlanmış, ona bağlanan hevesler kursaklarda kalmış olsa da “güçlü Putin” portresine bir çizik attığı için, ABD-NATO cephesini memnun etmiştir.

***

ABD-NATO cephesi memnuniyetle hayal kırıklığını aynı anda yaşadı. Olay Putin yönetiminin imajını çizse de yatırım yaptıkları Prigojin bekledikleri rolü oynayamadı. Bu olayda Prigojin’in yalnız olmadığı kesin. Bu da Blinken’in “devam eden hikayeden” beklenti içinde olmasının nedeni hakkında fikir verebilir.

İki emperyalist güç arasındaki çatışmanın Ukrayna cephesinden Rusya’nın içine taşınması, savaşın yayılma riskinin arttığına işaret ediyor. Elbette Putin “devirmeyen darbe güçlendirir” bakışıyla yoluna devam etmeye çalışacak. Buna karşın olayın Putin yönetimini zayıflattığını var sayan ABD-NATO cephesi ise yeni hamle ya da hamlelerle “devam eden hikayeye” yeni halkalar eklemek için fırsat kollayacaktır. Yakında toplanacak olan NATO zirvesinde Ukrayna Savaşı konusunda alınacak kararlar, olayların seyri hakkında daha somut veriler sunacaktır.

Öte yandan hegemonya savaşı ve bundan dolayı militarizmin “özelleştirilmesi” her koşulda halkların başına bela olmaya devam edecektir. Bunu durdurmanın yegane yolu birleşik/kitlesel, militarizm ve savaş karşıtı bir anti-emperyalist hareketin geliştirilmesidir.