İçindekiler:

15 Ağustos 2023
Sayı: KB 2023/13

Haklar ve özgürlükler mücadelesini büyütelim!
Emekçiye düşman ekonomi programlarına devam!
Mızrak çuvala sığmıyor!
Enflasyon tahminleri
Diyanet
Direne direne kazanacağız!
Çürümüş rejim yıkılmayı bekliyor
Sendika başkanlarından "Saray gezisi"
Metal işçileri insanca yaşamak istiyor!
İşçi ve emekçi eylemlerinden...
100 işçiden 85'i sendikasız
Bir verip iki alıyorlar
Tarihsel temelleriyle Türkiye'de dinsel gericilik
Nijer'de askeri darbe ve tepkiler
ABD Basra Körfezi'nde gerilimi tırmandırıyor!
ABD-İngiltere suç ortaklığı
Dünyada grev ve eylemler
Emperyalizm insanlığın düşmanıdır
Wuppertal'da coşkulu Engels anması
"48 Filistinlileri" Siyonist hükümeti protesto ediyor
"Felaket toplulukları" ve 6 Şubat depremleri
Çocuk istismarcılarına "af" hazırlığı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Nijer’de askeri darbe ve tepkiler

A. Vedat Ceyhan

 

Eski Fransız sömürgesi olan Nijer’de, 1960’ta bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana birçok darbe girişimi yaşadı. Son darbe ise seçimle başa gelen ve Nisan 2021’den beri Cumhurbaşkanı görevinde bulunan Mohamed Bazoum’a karşı yapıldı.

Resmi adıyla “Nijer Cumhuriyeti” olarak bilinen Nijer, coğrafi olarak Afrika kıtasının batısında yer almakta, ancak denize kıyısı bulunmamaktadır. Adını büyük bir Afrika nehri olan Nijer’den alan ülke Cezayir, Libya, Çad, Nijerya, Benin, Burkina Faso ve Mali ile sınır komşusudur.

24 milyon nüfuslu Nijer 1,27 milyon kilometrekare yüzölçümü ile Batı Afrika’nın en büyük ülkesi konumundadır. Geçmişte Fransız sömürgesi olan ülke, 1960’da bağımsızlığına kavuşmuş olsa da Fransa’nın etkisi ve nüfuzu günümüze kadar devam etti.

Bağımsızlığını 3 Ağustos 1960’da kazanan Nijer’de, arada başarısız darbe girişimlerini saymazsak 1974, 1996, 1999, 2010 ve son olarak 26 Temmuz 2023’te olmak üzere beş darbe gerçekleştirildi.

***

İhtiyaca değil, kâra ve büyümeye dayalı kapitalist ekonomiler büyümelerini sürdürebilmek için daha fazla hammadde ve enerjiye ihtiyaç duymaktadırlar. Emperyalistler, bu ihtiyaçlarını karşılamak için başka ülkelerin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını talan ederek “sürdürebilirlik” hedeflerini tutturmaya çalışıyorlar. Nijer, bu vahşi kapitalist zihniyetin kurbanı ülkelerden biridir. Doğal zenginliklerine rağmen halkın geniş kesimleri yoksulluk ve sefalet içinde yaşıyor.

Nijer ve Afrika Kıtası

ABD ve batılı emperyalist ülkeler gibi Rusya ve Çin de bu kıtaya büyük “ilgi” duyuyorlar. Düzenledikleri zirvelerle bu ilgilerini pekiştiriyorlar. Rusya’nın ilk olarak 2019’da Soçi’de düzenlediği Rusya-Afrika Zirvesi’ne 43 Afrikalı lider katılmıştı. 

25 Temmuz 2023’de Rusya’nın St. Petersburg kentinde toplanan ikinci Rusya-Afrika Zirvesi’ne katılan 40 ülkenin 27’si devlet başkanı seviyesinde temsil edildi. ABD-NATO cephesinin Rusya’ya ambargo uyguladığı koşullarda küçümsenmeyecek sayıda devlet başkanı Putin önderliğinde düzenlenen zirveye katıldı. 

Katılımcı sayısının azalmasına gelince: ABD-NATO ve Afrika’nın eski sömürgeci ülkelerinden Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İtalya tehdit ve şantajlarla birçok Afrikalı liderin zirveye katılmasını engellemeleriydi.

Fransa’nın, eski sömürgelerinden 14 ülkenin kukla rejimleriyle imzalanmış anlaşmaları var. Bu anlaşmalar gereği; uranyum, altın, petrol, elmas vb. yeraltı zenginliklerinden elde edilen gelirlerin yüzde 80’nini Fransa Merkez Bankası’nda tutmakla yükümlüler. Bu da yılda yaklaşık 500 milyar dolara tekabül ediyor.

Elbette ki bu denli yüksek bir meblağ için bırakın tehdidi, savaş bile “mubahtır” eski sömürgeci Fransa için.

Mesele 500 milyar dolardan da öte

l. Emperyalist Dünya Savaşı sonrası birçok yerde olduğu gibi Afrika kıtasında da keyfi haritalar çizerek nüfuzlarını devam ettirmek isteyen diğer sömürgeciler gibi, Fransız da bu kıtadaki hegemonyasını başkalarına kaptırmamak için her türlü yol ve yöntemi deniyor.

ABD ve Fransa’nın yanı sıra, diğer emperyalist ülkeler de St. Petersburg’da 25 Temmuz’da düzenlenen 2. Rusya-Afrika Zirvesi’ne katılımı engellemeye uğraşırken, 26 Temmuz’da Nijer’de gerçekleşen darbe, adeta soğuk duş etkisi yarattı.

26 Temmuz’da eski Fransız sömürgesi olan Nijer’de askerler darbe yapıp Fransa’nın Afrika’daki en önemli işbirlikçilerinden biri olan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’u devirerek yönetime el koydular.

Pay alan bir avuç işbirlikçi bir yana bırakılırsa, zenginlik kaynakları talan edilen Nijer halkı yokluk ve yoksulluk içinde yaşıyor. Bu nedenledir ki darbeciler küçümsenmeyecek bir kitle desteğini arkalarına alabildiler. Askeri yönetimi desteklemek için sokaklara çıkan kitleler Fransa aleyhine Rusya lehine sloganlar da atıyor.

Darbenin hemen sonrasında tepkiler ve tehditler peş peşe sıralandı. Fransa, ABD, AB ve onların “yerli” işbirlikçileri darbecileri darbeyle tehdit ettiler. 15 üyesi bulunan Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) Nijer’e 6 Ağustos gece yarısına kadar Muhammed Bazum’u serbest bırakması ve kışlalarına dönmesi için darbecilere ültimatom verdi.

Mali ve Burkina Faso’dan destek alan “çiçeği burnunda” darbeciler ise Nijer’de konuşlanan Fransız üslerini kapatarak, uranyum ve benzeri madenlerin ihracatını durdurdular ve hava sahasını kapatarak ültimatomu tanımadıklarını ilan ettiler. Ülkenin en büyük stadyumunda halkın da katılımıyla gösteri düzenleyen askeri yönetim, olası bir saldırıya karşı direneceklerini duyurdular, Nijer’e saldırmanın tüm bölgeyi çatışma alanına çevireceği konusunda uyardılar. Stadyumda on binlerce kişinin katıldığı darbe yanlısı gösteride Rusya ve Rusya’nın paralı asker şirketi Wagner’in bayrakları taşındı. Eski sömürgeci Fransa’nın yerine yeni hakem Rusya/Wagner atanmış oldu.

Zengin kaynaklara sahip bir ülke

Fransa’da 56 nükleer reaktör bulunuyor ve tükettiği elektriğin yüzde 75’ni bu santrallerden elde ediyor. Bu 56 nükleer reaktör için gerekli olan uranyumun yüzde 30’u ise Nijer’den geliyor.

Kazakistan, Kanada ve Namibya’dan sonra uranyum üretiminde Nijer dünyada dördüncü sırada yer alıyor. Fransa’nın yanı sıra AB ülkeleri de kullandıkları uranyumun yüzde 25’ini Nijer’den “tedarik” etmekteler. Nijer’de altın, kömür ve elmas çıkarmada olduğu gibi, uranyumu çıkaran şirketlerin de tamamı Fransa merkezli.

1950’li yıllardan bu yana önlem alınmadan çıkarılan uranyumdan dolayı milyonlarca yoksul Nijerli radyasyona maruz kalarak hastalıkların pençesine itildiler ve bu sorun halen devam ediyor.

Nijer’in stratejik önemi

Son iki yılda Mali ve Burkina Faso’daki nüfuzunu ve etkinliğini yitirip kapı dışarı edilen Fransa, askeri varlığını Nijer’e taşımıştı. Fransa’nın Nijer’de savaş uçaklarının yanı sıra, casus uçaklar diye tabir edilen özel operasyon uçakları da bulunuyor. Fransa’nın buradaki askeri varlığından faydalanan ABD de burada İHA ve SİHA üssü bulundurmaktadır.

Üslerin kapatılması, anlaşmaların feshedilmesi, “sürdürebilirliği” sürdürülemez kılıyor. Bu bağlamda arı kovanına çomak sokulduğu için, darbecilere darbe yapmak ve hatta savaş açmak “mubah” oluyor. ECOWAS’ın Nijer’e ültimatomuna Fransa’nın “askeri müdahale” dahil “her türlü desteği” vereceğini açıklaması bu nedenledir. Ancak ECOWAS üyelerinin sadece dördü askeri saldırıya katılabileceğini ilan etti. 11 ülkenin buna destek vermemesi ve bölgenin en güçlü devleti Cezayir’in yaptığı sert uyarı, Nijer’e savaş açma kararının alınmasının kolay olmadığına işaret ediyor. Olası bir saldırı ECOWAS’tan çok emperyalistlerin takınacakları tutuma bağlıdır.

ABD ve Batılı emperyalistlerin şimşeklerini üzerine çeken Nijer’in darbecileri çareyi Rusya ve Çin’e dümen kırmakta görüyorlar. ABD ve eski sömürgeciler, Rusya ile Çin’in bölgeye gösterdikleri “ilgi” ve önü alınamayan etkisi karşında adeta çılgına dönüyorlar.

Hali hazırda Afrika’nın onlarca ülkesinde Rusya’nın “askeri danışmanları” bulunuyor. Ek olarak Rusya, 27 Afrika ülkesiyle bir dizi alanda anlaşma imzalayarak ilişkileri daha da geliştiriyor.

Çin ise bölgede en az 20 ülkeye tarım, ulaşım, madencilik, petrol ve benzeri birçok alanda destek veriyor. Binlerce Çin şirketinin bir dizi Afrika ülkesiyle milyarlarca dolarla (8-10 milyar dolar) ifade edilen ticareti bulunuyor. Batılı emperyalist sömürgecilerin halkların hafızasında bıraktıkları olumsuz izler, Kıta’daki değişimi engelleme imkanlarını büyük ölçüde sınırlıyor.

Özelde Nijer genelde kıtada yaşanan gelişmeler Ukrayna cephesine Afrika cephesinin eklenmesini olası kılıyor.

Ukrayna üzerinden Çin destekli Rusya ile NATO-ABD arasında süren savaşın öngörülebilir bir sürede bitirilmesi ihtimali çok düşük görünüyor. Bu da “sürdürülebilirliği” sürdürebilmek için başka coğrafyalarda cereyan edecek yeni kapışmaları körüklüyor.

Onlarca yıla yayılan yağmaya rağmen “bakirliği” ve zengin kaynakları ile Afrika kıtası bu coğrafyaların başında yer alıyor. Mali ve Burkina Faso’da başlayan ve halihazırda Nijer üzerinde süren güç gösterisinin kimin lehine sonuçlanacağı hala ucu açık bir sorudur. Buna karşın batılı eski sömürgecilerin Afrika’da sarsılan hegemonyalarını yeniden inşa etmeleri pek olası görünmüyor.