İçindekiler:

15 Ağustos 2023
Sayı: KB 2023/13

Haklar ve özgürlükler mücadelesini büyütelim!
Emekçiye düşman ekonomi programlarına devam!
Mızrak çuvala sığmıyor!
Enflasyon tahminleri
Diyanet
Direne direne kazanacağız!
Çürümüş rejim yıkılmayı bekliyor
Sendika başkanlarından "Saray gezisi"
Metal işçileri insanca yaşamak istiyor!
İşçi ve emekçi eylemlerinden...
100 işçiden 85'i sendikasız
Bir verip iki alıyorlar
Tarihsel temelleriyle Türkiye'de dinsel gericilik
Nijer'de askeri darbe ve tepkiler
ABD Basra Körfezi'nde gerilimi tırmandırıyor!
ABD-İngiltere suç ortaklığı
Dünyada grev ve eylemler
Emperyalizm insanlığın düşmanıdır
Wuppertal'da coşkulu Engels anması
"48 Filistinlileri" Siyonist hükümeti protesto ediyor
"Felaket toplulukları" ve 6 Şubat depremleri
Çocuk istismarcılarına "af" hazırlığı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

ABD-İngiltere suç ortaklığı:

Savaşın ateşine benzin dökmeye devam!

 

Ukrayna savaşının baş kışkırtıcıları olan ABD-İngiltere ikilisi, “olabildiği kadar savaşı uzatm” politikasını sürdürüyor. Ukrayna’nın yakılıp yıkılması pahasına izlenen bu politika, Volodimir Zelenski başkanlığındaki kukla rejim kullanılarak icra ediliyor. Batılı emperyalistler savaşın devamı için sürekli silah, mühimmat, istihbarat vb. sağlıyor. Böylece Rusya’yı zayıflattığını var sayan ABD ile suç ortakları, Ukrayna’nın yakılıp yıkılmasını ise umursamıyor. Ne de olsa Zelenski gibi kullanışlı bir kuklaları var.

Bu savaşın Ukrayna’ya maliyeti her açıdan çok ağır. Rusya Savunma Bakanlığı sadece temmuz ayında Ukrayna ordusunun 21 bin asker kaybettiğini iddia etti. Bu sayı abartılmış olsa da Rusya’ya karşı taarruza geçen Ukrayna ordusunun çok ağır kayıplar verdiğini Zelenski rejimi de gizleyemiyor.

ABD ile suç ortakları savaşın rutin şekilde devam etmesine de engel oluyor. İHA/SİHA kullanarak Moskova’da belli hedefleri vurma girişimleri, Kırım Köprüsü’ne ikinci kez sabotaj düzenlenmesi gibi provokasyonlar Rusya’nın daha agresif saldırılarla yanıt vermesine neden oluyor. Göründüğü kadarıyla ABD-İngiliz suç ortaklığı, Zelenski rejimini daha tehlikeli bir maceraya sürüklemeye hazırlanıyor. Bu defa hedefin Kırım olduğu söyleniyor. Sözü edilen saldırı gerçekleştirilirse eğer, bunun kendisi savaş ateşine benzin boca etmek anlamına gelecektir.  

Expres’ten aktarılan bir haberde, İngiltere’nin Ukrayna askerlerini Kırım’a saldırı düzenlemek amacıyla eğittiği belirtildi. Haberi aktaran harici.com.tr’nin belirttiğine göre, iki binden fazla asker özel tatbikatlara katılmak üzere güneybatı İngiltere’deki Dartmoor’da bulunan bir eğitim arazisine getirildi.

Habere göre operasyon havadan, karadan ve denizden saldırıları içerecek ve Ukraynalı komandolar Rus birliklerini zayıflatmak ve felç etmek için yüksek teknoloji kullanacak. Başka bölgelerde ise zırhlı birlikler, İngiltere, ABD ve Almanya’dan tedarik edilen yeni uzun menzilli füzelerle desteklenen operasyonlarla Rus savunmasını delmeye çalışacak.

Belirtildiğine göre amaç Noel’den önce Kırım’ı yeniden ele geçirmek. Üst düzey bir İngiliz askeri kaynağa dayandırılan ifadelere göre, “düşmanın kalbine” saldırmadan önce Ukraynalı birliklerin “savaş alanını şekillendirmesine” yardımcı olmak için kıvrak NATO taktikleri kullanılacak. Bu arada Ukrayna istihbarat şefi Kyrylo Budanov’un da yakında Kırım’a saldırı düzenleneceği yönündeki haberi doğruladığı ifade ediliyor.

ABD-İngiliz suç ortaklığıyla hazırlanan bu saldırı ile Kırım’ı yeniden ele geçirmenin mümkün olmadığını tüm taraflar biliyor. Zira Kırım gibi büyük stratejik önemi olan bir alanın Ukrayna ordusu tarafından işgal edilmesine Rusya’nın müsaade etmesi mümkün değil. Eğer belirtildiği gibi saldırı olursa, savaş daha şiddetlenecek demektir. Öyle bir durumda Rusya’nın çok daha yıkıcı silahlar kullanacağı kimse için bir sır sayılmaz.

Durum bu kadar açıkken Zelenski rejimi böyle bir ahmaklık yaparsa Ukrayna’da daha büyük bir yıkım ve kıyımın önünü açmış olacak. Böyle bir saldırı ABD ile suç ortaklarını memnun edebilir. Ancak bunun Ukrayna ve Kırım halkları için bedeli ağır olur. ABD ile suç ortakları adına Rusya ile vekalet savaşı yürüten Zelenski rejimi, bu adımı da atarsa, halklara karşı şu ana kadarki suçlarının en ağırını işlemiş olacaktır.

Mültecileri çölde ölüme terk ediliyor

Avrupa Birliği “düzensiz göçün önlenmesi” amacıyla 2016 yılında Türkiye ile imzaladığı Mültecilerin Geri Kabulü Anlaşması’nın bir benzerini Tunus’la da imzaladı. “Sınır güvenliğini iyileştirmesi” ve “insan kaçakçılığıyla mücadele etmesi” karşılığında Tunus’a yüzlerce milyon Euro’luk “yardım” ve yatırım sözü verildi. Tabi bu “yardımlar” AB’nin cömertliğinden kaynaklanmıyor. Tunus, bunun karşılığında Avrupa’dan geri gönderilecek göçmenleri kabul edecek. 

Her yıl çok sayıda göçmen deniz yoluyla Afrika’dan, özellikle Tunus üzerinden Avrupa’ya ulaşmaya çalışıyor. Kimi denizde boğuluyor kimi İtalya’ya ulaşıyor. İmzalanan anlaşma ile AB, “düzensiz göçle mücadele” için Tunus›a 105 milyon Euro tutarında fon sağlayacak. Ek olarak, büyük bir borç yükü altında olan ülkeye 150 milyon Euro da bütçe yardımı yapılması öngörülüyor. Geçen ay Tunus’u ziyaret eden Avrupalı siyasetçiler, uzun vadede 900 milyon Euro kredi vaadinde bulunmuştu. Ancak bu paranın verilmesi Tunus’un IMF (Uluslararası Para Fonu) ile müzakerelerini sürdürdüğü yaklaşık 2 milyar dolarlık kredinin onaylanması şartına bağlandı. Yani Tunus yönetimi, vaat edilen parayı alabilmek için geri gönderilen göçmenleri kabul etmenin yanı sıra IMF reçetesini de onaylamak zorunda kalacak.

Büyük bir ekonomik krizle boğuşan Tunus halihazırda yurtdışından kredi bulmakta zorlanıyor. Ülkede un, şeker ve pirinç gibi temel gıda maddelerinin tedarikinde zorluklar yaşanıyor. Bu anlaşmayla AB, ülkeyi ekonomik darboğazdan çıkarma vaadi karşılığında, Tunus hükümetini göçmenlere karşı işlenen insanlık suçuna ortak ediyor. 

Tunus’ta devletin işlediği insan hakları ihlallerine dair kanıtlar artarken, insan hakları örgütleri imzalanan bu anlaşmanın başarısız olmuş göç politikalarının tehlikeli bir biçimde genişlemesine yol açacağı konusunda uyardı. İnsan hakları savunucuları, bu anlaşmayı imzalayan AB şeflerinin Tunus hükümetinin gittikçe şiddetlenen baskıcı politikalarına onay vermiş olduğuna da dikkat çektiler.

Çölde en az 17 ölü

Geçtiğimiz günlerde Tunus yönetimi tarafından Sahra çölüne terkedilen göçmenlerin görüntüleri gündeme oturmuştu. Bu arada son haftalarda binden fazla mültecinin uzak bölgelere kaçırıldığına dair haberler de var. Gözlemciler, en az 17 kişinin çölde ölü bulunduğunu belirtiyor. Göçmenlerin Sahra çölünde aç ve susuz bir şekilde ölüme terk edilmesi, AB ile Tunus arasında imzalanan yeni göç anlaşmasının ne anlama geldiğini gözler önüne serdi. Suçüstü yakalanan Tunus İçişleri Bakanı, “Kolektif bir uygulama yok bunlar bireysel vakalar” şeklinde ikiyüzlü açıklamalar yaptı. Oysa insan hakları örgütlerinin raporları, Bakan’ın iddiasının tersini ortaya koyuyor.

 İnsan hakları örgütleri tarafından belgelenen bu vahşi uygulama, göçmenleri ölüme sürükleyen bir sınır dışı etme politikası izlendiğini gösteriyor. Devriye gezen Libya sınır muhafızlarıyla tesadüfen karşılaşmaları sonucu bazı göçmenler ölümden kurtuldu. Fakat birçok mültecinin hala bu insanlık dışı uygulamayla karşı karşıya bırakıldığı bildiriliyor.

Tayyip Erdoğan’dan sonra Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said’le de anlaşma imzalayan AB şefleri, göçmenlere güvenli çalışma ve yaşam koşulları sağlamak yerine onları denizlerde boğulmak, çöllerde ölmek ya da Türkiye ve Tunus gibi ülkelerde kendi hallerine bırakmak için büyük fonlar harcıyor. Göçmen fonlarını Avrupa’nın sınır bekçiliğini yapan zorba rejimlere aktarıyorlar. AB şefleri, bu icraatlarıyla temel hak ve özgürlükleri utanmazca hiçe sayıp insanlık dışı politikalarına yenilerini ekliyorlar.