KESK yönetiminin yasak
savma çizgisi...
Mücadelenin önünü kesmek için
11 yıllık mücadele birikimi sonucu KESKin evrildiği icazetçi-uzlaşmacı
çizgide, bu sonucun nedeni olan reformist anlayışlar kadar, sürece şube
yönetimlerine gelme mantığıyla müdahale etmeye çalışan ilerici-devrimci
unsurların da sorumluluğu vardır. Sınıf hareketi ve toplumsal muhalefetin geriliği, sermaye devletine,
kamu emekçilerinin fiili-meşru mücadelesi ile kazanmış olduğu sendikal
haklara sahte sendika yasası saldırısı için uygun fırsatı
sağlamıştır. Devletin kamu emekçileri hareketinin önünü kesmek için yıllardır
bu fırsatı kolladığı bilinmektedir. Devletin bu politikasına karşı KESK yönetimi protestoculuğu aşmayan,
sürekli savunmada kalan bir mücadele anlayışını benimsemiş, geniş kamu
emekçisi tabanını KESKte örgütleyebilmek adına kitlelerin geri bilincine
göre hareket etmiştir. Siyasetin ve hak alıcı eylem biçimlerinin örgütsüz
kamu emekçilerini sendikalardan uzaklaştırdığını ve bu nedenle kitleselleşemediğini
öne sürerek, kamu emekçileri mücadelesini meclis koridorlarına hapsetmiştir.
Bu anlayış kamu emekçilerinde güvensizliğe neden olurken, KESKle
taban arasında derin bir uçurum yaratmış, bu kopukluk KESK yönetiminin
bürokratlaşmasına ve üstten aldığı kararları alta doğru dayatmasına neden
olmuştur. Bu durumu tersine çevirme sorumluluğu taşıması gereken devrimci kamu
emekçileri ise taban çalışması yapmak yerine kendilerini şubelere ve yönetime
muhalefete kilitleyerek teoride eleştiren, pratikte boşa düşen bir tutum
izlemiş, alanı reformist anlayışlara terketmiş, tabana güven veren bir
pratik sergileyememişlerdir. Taban basıncını üzerinde hissetmeyen KESK yönetimine hakim reformist
anlayışlar, bu boşluğu da fırsat bilerek kendi geri politikalarını hayata
geçirmek için zemin bulmuş ve icazetçi-uzlaşmacı çizgilerini ihanete kadar
vardırmışlardır. KESK yönetimi, reformist konumu gereği, devletin saldırı
olarak dayattığı sahte sendikası yasasını püskürtmek niyeti
taşımamaktadır. Son dönemde KESK MYKsının aldığı eylem kararları ve bu kararları
hayata geçirme konusunda sergilediği tutarsızlık ve ciddiyetsizlik, tabanın
dinamik ve ileri unsurlarını yıldırmaya, etkisizleştirmeye yöneliktir.
Bir gecede alınıp sabahında iptal edilen iş bırakma kararlarında olduğu
gibi, saati ve yeri bir gece önceye kadar belli olmayan eylem kararları
aktif üyeleri yormakta, işyeri temsilcilerini zor durumda bırakmaktadır.
Bu tutum kamu emekçilerinde yasanın püskürtüleceğine dair inancı ve kararlılığı
ortadan kaldırmakta, kamu emekçilerinin kendilerine ve mücadeleye olan
güvenini zedelemektedir. 11 yıllık fiili-meşru mücadelesi sonucu küçümsenmeyecek bir mücadele
deneyimi ve birikimi kazanan kamu emekçilerini ihanete ikna etmenin kolay
olmadığını bilen KESK yönetimi kararlılık nutukları atarak tabanı oyalamaktadır.
Diğer taraftan kararlılık ve direniş gösterileriyle harekete geçirdiği
taban dinamiğini, yasayı çıkarlarına zarar getirmeyecek çerçevede yumuşatmak
amacıyla devlete karşı koz olarak kullanmaktadır. Son süreçte yaşanan eylemliliklere yansıyan parçalılık ve dağınıklık
bu sürecin bir ürünüdür. İşin diğer yüzünde ise, KESK yönetiminde ağırlığı
olan ÖDPnin yaşadığı tasfiye sürecinin KESK kongresine de yansıması
vardır. Kongre sürecinde ortaya çıkan Siyamiciler ve Samiciler
şeklindeki ayrışma, özünde reformist anlayışa değil yönetime muhalefet
eden bir bileşimin ortaya çıkmasına neden olmuştur. KESKin geldiği
noktada önemli bir payı olan eski yönetimin ve taraftarlarının bu süreçte
daha ileri bir tutum sergiler görünmesinin altında kendini temize çıkarma
ve yeniden yönetime oynama mantığı yatmaktadır. Siyamicilerin
başını çektiği ve ilerici, devrimci unsurları da kendine yedeklediği bu
muhalif kesim, eylemleri daha ileri taşıma noktasında da&urren;ınık da
olsa bir çaba sarfetmektedir. Fakat bu çaba tabandan değil de belli siyasi
anlayışların şekilsiz ittifakı üzerinden yükseldiği için, KESK yönetiminin
ihanetçi tutumunu aşamamakta, merkezi olarak KESKe hak alıcı eylem
kararları aldıramamaktadır. Halihazırda KESK, yönetimin uzlaşmacı ve ihanetçi tutumundan bağımsız
olarak, 26 Mayıs eyleminde olduğu gibi, merkezi olarak aldığı eylem kararıyla
onbinlerce kamu emekçisini harekete geçirebilecek bir potansiyele sahiptir.
İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük iller başta olmak üzere tüm illerde
KESKe bağlı sendika ve şubelerde ilerici, devrimci ve aktif üyeler
KESK yönetiminin ihanetini açık ya da gizli tartışmaktadır. Gelinen noktada
kamu emekçilerinde ne yapılırsa yapılsın yasanın nasıl olsa geçeceğine
dair bir umutsuzluk ve güvensizlik havası hakim. 26 Mayısta, kitlenin büyük bir ağırlığı, yasa geri çekilene kadar
alanda kalınması gerektiğinin bilinci ve umuduyla Ankaraya gelmesine
rağmen, KESK bürokratlarının merkezi olarak aldığı geri dönüş kararını
fiilen aşacak iradeyi gösterememiştir. Çünkü böyle bir iradeyi ortaya
koyabilecek taban örgütlülüklerinden yoksundur. Bu olumsuzluk 26 Mayıs
sonrası eylemlere katılımı zayıflatmış, eylemlerin aktif üye ve kadroların
katılımıyla sınırlanmasına neden olmuştur. 26 Mayısta tabanın kararlı tutumu ve öfkesinden korkan KESK yönetimi,
bu eylemden sonra 5 Haziranda olduğu gibi bir gecede işbırakma kararı
alıp ertesi gün bu kararı iptal ederek, eylemleri merkezileştirmek yerine
yerelliklerdeki eylemlerin de altını boşaltacak kararlar almıştır. Tabanına
güven vermeyen bir yönetimin aldığı işbırakma kararına katılımı kendisi
de beklemeyen KESK bürokratları, sürecin sonunda biz işbırakma da
dahil hak alıcı eylem kararları aldık, fakat taban uymadı bahanesine
sığınarak, ihanetini örtmeyi, güven tazelemeyi amaçlamaktadır. 31 Mayısta Ankara sokaklarında yüzlerce kamu emekçisi devletin
coplu, bombalı, panzerli saldırısına karşı direnirken, Kadıköyde
Ankaraya gidelim ne bekliyoruz diye harekete geçen kamu
emekçilerine KESK disiplinine uyuyoruz, oturma eylemimize devam
ediyoruz anonsları yapılmış, harekete geçmeye hazır kitle pasifize
edilmiştir. Bu eylemden sonra KESKin merkezi olarak aldığı karar
gereği sendika genel merkezlerine fakslanan metinde, Yasa tasarısının
12 Haziran 2001 tarihinde Meclis Genel Kurulunde görüşüleceği düşünülmektedir.
Bu nedenle 12 Haziran Salı günü aşağıda çerçevesi belirlenen merkezi Ankara
eylemi yapılacaktır. İçinde bulunduğumuz koşullar düşünüldüğünde gerçekleştireceğimiz
eylem çok daha önemli bir hale gelmiştir denilmiştir. Ve yerelliklerde
ger&edil;ekleştirilecek kitlesel oturma eylemi ve yürüyüşleri zayıflatmayacak
şekilde şubeler platformu dönem sözcüsü ve örgütlenme sekreterleri hariç
olmak üzere tüm GYK ve MYK üyeleri Ankaraya çağrılmıştır. Bu çağrı,
şube yönetim kurullarının onayını alması koşuluyla Ankaraya gelmek
isteyen diğer üyelere de yapılmıştır. Bu çağrı üzerine ağırlığı İstanbuldan olmak üzere Ankaraya
yasa geri çekilene kadar alanda kalmak üzere hazırlık yaparak gelen 2
bin kamu emekçisi Sami Evrenin polis şefi eşliğinde Güvenparka
giriş yapması üzerine uğradığı ihaneti somut olarak hissetmiştir. Bu durum
eylem başlamadan önce kitlede varolan coşkuyu söndürmüştür. Meclis görüşmelerine
endeksli eylem biçimleriyle yıldırılmaya çalışılan kamu emekçileri Sami
Evrenin kürsüden yasa ertelenirse oturma eylemimize son vereceğiz
sözleriyle noktaladığı konuşmasının ardından umutsuzluğa düşmüştür. Eylem öncesi Ankarada katılımı engelleme yönünde karşı çalışma
yapılması, Ankara Şubeler Platformunun alana KESKe ait döviz,
pankart vb. materyallerin getirilmemesi uyarısında bulunması, Ankaradaki
kitlenin katılımını olumsuz yönde etkilemiştir. Gene Ankarada bazı
şubelerde eylem öncesi yapılan toplantılarda üyelerin KESK yönetimini
ihanetle suçladığı tartışmalar yaşanmış, üyeler saldırı püskürtülene kadar
alanda kalınması gerektiğini dile getirmelerine rağmen, KESK bürokratlarının
rantı için kafa-kol kırdırmayacaklarını belirtmişlerdir. Sami Evrenin meclis dönüşü kürsüden yaptığı yasanın ertelendiği
müjdesini kazanımmış gibi sunduğu konuşması kamu emekçilerinde
umutsuzluk ve güvensizlik ruhhali oluşmasına, bu ihaneti kabullenemeyen
kamu emekçilerinin de patlamasına neden olmuştur. Gelinen noktada KESK bürokratlarının bu ihaneti sonucu kamu emekçilerinde
oluşan olumsuz ruhhalini tersine çevirmek herşeye rağmen mümkündür. Bu
konuda başta yönetimlerde bulunan ileri, devrimci kamu emekçileri olmak
üzere tüm kamu emekçilerine görev düşmektedir. İleri konumda olan tüm
şube ve sendikalar merkezi Ankara eylemliliklerine katılımı KESK bürokratlarının
ihanetçi tutumunu aşacak şekilde örgütlemeli, yerelliklerde ise KESKin
iç boşaltan merkezi eylem kararlarını aşan eylemlilikler KESK şubeler
platformları tarafından örgütlenmelidir. |
|||||