İlk kez Robert Fisk yazdı, Irakta: Çok rahatsız edici yeni bir olgu, yüzlerini örten siyah başlıklı silahlı adamların sahneye çıkmasıdır. Amerikalılar için çalışarak aramalara, Bağdatın kuzeyindeki yol kontrol noktalarındaki denetimlere katılıyorlar... Askeri üniforma giyiyorlar, ama yüzlerini gizliyorlar, ne bağlı oldukları birimleri gösteren işaret var üniformalarında ne de bir rütbe işareti... Aynı adamlar şimdi Bağdat sokaklarında da belirmeye başladılar (The Independent, 17.12.2003). On gün sonra Fisk yeni bilgiler de aktardı: Siyah başlıklı adamlar Saddamın subaylarını infaz ediyorlar! (27.12.2003)
Bu konuyu biraz araştırınca karşıma tüyler ürpertici bir görüntü çıktı: Irakta gelişen direnişi bir türlü denetim altına alamayan Bush yönetimi Vietnam, El Salvador, Gutemala, Hondruas gibi bölgelerde geliştirdiği ve uyguladığı infaz mangaları taktiğini şimdi Irakta uygulamaya başladı: Resmen varlığı kabul edilmeyen gizli, yasadışı paramiliter bir örgüt, yargısız infazlarla rejim/işgal muhaliflerini imha ediyor!
İnfaz mangaları
İnfaz mangaları ilk kez, ABDnin onayıyla 1960larda Latin Amerika askeri diktatörlüklerinin sol eğilimli köylü ayaklanmalarını bastırma taktiklerinin bir parçası olarak ortaya çıktı; Vietnam Savaşı sırasında Phonix harekatı adıyla rejim muhaliflerinin imha edilmesinde kullanıldı. Reagan 1980lerde Guatemalada, El Salvador ve Hondurasta uygulanmasına göz yumdu, hatta teşvik etti. İşkenceciler ve katilller, infaz mangalarını kuran subaylar, ABD askeri okullarında değitildiler. (Ayrıntılı bilgi için: www.inthesetimes.com)
O zaman basın, bu insan hakları ihlallerine, Guatemaladaki Maya halkı söz konusu olduğunda soykırıma dönüşen bu taktiklere, soğuk savaş gereği, komünist tehlikeye karşı direniş bahanesiyle gözlerini kapadı. Açıklayanlarıysa komünist propagandası, maşası olarak suçlamayı seçti. Ancak bugün artık soğuk savaş yok, ama aynı taktikler yine uygulanıyor. Böylece bir gerçek bir kez daha kanıtlanıyor, geçmişte infaz mangaları sözde komünist tehlikeye karşı demokrasiyi değil, ABDnin ve yerli işbirlikçisi oligarşinin ve kasaplarının çıkarlarını savunuyorlardı.
1980lerde Reagan döneminde Orta Amerikada infaz mangaları cirit atarken, bu cinayetler, katliamlar ve soykırımlar gerçekleşirken, ABDde bölgeden sorumlu diplomatlar ve üst düzey bürokratlar, istihbarat görevlileri, şimdi Bush yönetiminin en üst düzeyinde görevlendirilmiş durumdalar; anlaşılan Vietnam ve Lain Amerika deneylerini Iraka taşımaya karar vermişler.
Örneğin Eliot Abrams, 1980lerde Latin Amerikadan sorumlu dışişleri bakan yardımcısıydı. Şimdi, Milli Güvenlik Konseyinde Bushun Ortadoğu danışmanı. John Negraponte, 1981-95 döneminde Honduras Büyük Elçisiydi. Bush tarafından BMye ABD temsilcisi olarak atandığında, Hondurasta infaz mangalarının kurulması, finansmanı sürecinde diktatör General Alvarezle işbirliği yaptığını kanıtlayan bilgiler yeniden ortalığa döküldü. Paul Bremmer, Iraktaki görevine atanmadan önce, Marsh&Mclennan isimli, uluslararası güvenlik ve risk hizmeti veren şirketin, yönetim kurulu başkanı ve siyasi risk bölümü sorumlusuydu. Bir terörizme karşı mücadele uzmanı olan Bremmer, Reagan döneminde, önce 24 saat kriz yönetimi masasını yönetmiş, sonra da 1986da ABDnin terörizmle uluslararası mücdele politikasını (infaz mangaları bu politikanın bir parçasıydı) uygulamak üzere genel ambasador olarak atanmıştı. Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard L. Armitage Vietnamda, Phonix dahil, gizli operasyonları yönettikten sonra 1976ya kadar Tahranda görev yaptı. Reagan yönetiminde 1981-83 arasında Uzakdoğu ve Asya konusunda uluslararası güvenlik danışmanlığı yaptı. 1987de Associated Press, Burmada bir büy¨k uyuşturucu kralına atıfla Armitageın antikomünist eylemleri finanse etmek için uyuşturucu ticareti yaptığını aktardı. 1989da İran kontra soruşturmasında, Vietnamda ABD yanlısı Vietnamlıları ve ABD askerlerini terketmekle ve eroin ticaretine katılmakla suçlandı. Dick Chaney ise herkesin malumu, ancak, Beyrutta 1985te Şeyh Fadallalı öldürmek için yerleştirilen, ancak yanlışlıkla 80 sivilin ölümüne yolaça, CIAnın sahiplenmediği bombalı saldırıyla ilgisi olduğuna ilişkin dedikodular pek bilinmez.
Ve Irak...
Bu karanlık işler için yalnızca kadrolar tamam değil, gerekli kaynaklar da hazır. The American Prospectin öğrendiğine göre, kasımda Kongrede onaylanan 87 milyar dolarlık Irak iaşe fonunun 3 milyar doları, gizlice, infaz mangası olarak da kullanılmak üzere, yeni bir paramiliter birimin kurulması için ayrılmış (1.01.04). Prospectle konuşan eski CIA Terörizmle Mücadele Bölümü Başkanı Vincent Cannistraro, Açık ki Vietnamdaki Pheonix operasyonuna benzer bir operasyon oluşturuyorlar dedikten sonra, ABD Irak yönetiminin, Saddamın istihbarat örgütünün önde gelen görevlileriyle birlikte çalışmaya başladıklarını ekliyor. Global Securiy.orgdan, gizli askeri bütçeleri okumak konusunda uzman John Pike, bu paranın Hava Kuvvetleri Gizli Harekatları başlığı altına gizlenerek, söz konus karanlık harekatlar için kullanılacağını söylüyor.
Prospectin yaptığı araştırmalara göre, bu yeni paramiliter gücün kurulmasında Ahmet Çelebinin adamlarından ve peşmerge gruplarından faydalanılıyormuş. Prospect, son aylarda, Bağdatta, Basrada ve bazı küçük kentlerde yüzlerce eski Baas partisi üyesinin infaz edildiğine, bu cinayetlerin işgal yönetimi tarafından soruşturulmadığına dikkat çekiyor. Araştırmanın yazarı, geçenlerde Washingtonda bir öğle yemeğinde neocon uzmanlardan biriyle konuşurken adamın kendisine, büyük bir rahatlıkla Bu sokaklarda Kahrolsun Amerika diye bağıranların hepsini öldürmek gerekir dediğini de aktarıyor. (CIAnın uluslararası siyasi suikast yetkisinin Bush yönetimince yeniden aktif hale getirildiğini anımsayarak şimdi uluslararası düzeyde savaşa, işgale karşı çıkan yazar ve aktivistlerin de tehdit altında oduğunu düşünemez miyiz?)
Yazarın adını vermeden aktardığı neocon uzman bu sapıklığın tek örneği değil. Bir süredir, Council of Foreign Relations üyesi kimi analistler, Weekly Standart yazarları vb... Hatta Christopher Hichens gibi sözde liberal yazarlar, Bush yönetimine, daha sert ve kararlı olması için telkinlerde bulunuyorlardı. Örneğin Donnelly ve Gary Schmit, Washington Postdaki bir yorumlarında şöyle diyorlar: Doğru kavga: Irakta gereken temkinli davranmak değil, isyanı bastırma taktikleridir (26.10.03).
Bu yorum çok beğenilmiş olacak ki, bir ay sonra, Tom Donnelly ve Vance Serchukun American Enterprise Instituteün yayını National Securiy Outlook içindeki Irakta isyanı Bastırma: Filipin Dersleri başlıklı yazılarında (01.11.03), yerli halktan oluşturulacak paramiliter güçlerin kullanılmasını, Vietnamda bu tip gizli örgütleri koordine eden COORDS (Phoenix, bu çatı altında örgütlendi) programının deneylerinden faydanılmasın gerektiğini savunuyorlardı.
İşte Irakta özgürlük ve demokrasi böyle gelişiyor. Bölgemizde operasyon sürdüren ve hükümetin sıkı fıkı olduğu böyle bir yönetim.
2003ün son günlerinde en çok tartışılan konulardan biri yeni asgari ücret oldu. Birçok işyerinde çalışma sırasında ve paydos saatlerinde yapılan sohbetlerde asgari ücret tartışıldı. Yeni asgari ücretin bu kadar yaygın bir ilgiye maruz kalmasının gerisindeki nedenler neydi?
Elbette sermaye medyasının gündem üzerine farklı tutumu belirleyici oldu. Özellikle Erdoğanın has uşağı olan medya grupları asgari ücrete dönük vaadleri döne döne gündeme taşıdılar. Tam bir mizansen sergilendi. Bu mizansenle Tayyip Erdoğanın asgari ücretle çalışan işçiler için patronlara karşı kıyasıya bir mücadele yürüttüğü propaganda edildi. Tabii bu oyunu daha gerçekçi kılabilmek için de herkes kendi rolünü gayet iyi oynadı. Bugüne kadar açıkladığı çarpıtılmış istatistiki verilerle hep tartışılagelen DİE, birden asgari ücretin kayıplarını hesaba katarak 2004 yılı için olması gereken asgari ücret miktarını Erdoğanın vaadettiği rakamın üzerinde açıkladı. Bunu yaparken yeni ücretin net hesaplanması yolunu seçti. Öte yandan Erdoğan, asgari ücrein patron çocuklarının bir gecelik eğlence menü olduğu yönlü açıklamalar yaptı. Tüm bunlar AKPnin işçi ve emekçiler nezdinde bir imaj tazeleme çabaydı.
Patronlar da kazançlı çıkmalarına rağmen feryat-ı figan ettiler. Ödedikleri vergilerin yüksekliğinden şikayet ettiler, vergi oranlarının düşürülmesi gerektiğini dile getirdiler. Aksi halde kayıt dışının artacağı, istihdamın daralacağı ve işsizliğin çoğalacağı tehditleri savurdular. Elbette sendikalara çöreklenmiş hain sendika bürokratlarının kendilerine verilen rolü yerine getirmesi de unutulmamalı. Diğer oyunculardan hiç de aşağı kalır yanlarının olmadığını son Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıları vesilesiyle bir kez daha göstermiş oldular.
Sonuçta açıklanan miktar sınıf bilinçli işçiler cephesinden hiç de şaşırtıcı değildir. Ancak sermaye hükümetinin bu asgari ücret oyunuyla hedeflediği asıl kesim sınıfsal bilinci geri kesimler olduğu için, gerek asgari ücret öncesi oynanan oyun ve yaratılan hayallerle, gerekse de asgari ücretin açıklanmasıyla yürütülecek demagojik propagandalarla bu kesimlerde bir etki yaratması olasıdır. Özellikle de AKPye oy vermiş olan işçi ve emekçiler asgari ücret artışında en çok beklentiye sahip olan kesim oldu.
Açıklanan rakamın beklentilerin altında gerçekleşmiş olması, geniş işçi kesimlerin AKPnin emekçi düşmanı yüzünü görmelerine ve sermayenin hizmetinde bir parti olduğu gerçeğini kavramalarına yetmeyeceği açıktır. Zira AKP, sermaye medyasının sunduğu olanakları da kullanarak, Başbakan aslında vermek istedi de, patronlar engelledi, yapılan artışın son beş yılın en yüksek rakamı olduğu açıklamalarıyla, yine belirlenen ücretin ilk altı ayı kapsadığını, ikinci altı ayda söylenen rakama ulaşılacağına dair söylemlerle yeni beklentiler yaratmaya ve kitleleri aldatmaya çalışacaktır.
Sınıf devrimcileri ve öncü işçiler sınıfın geniş kesimlerine dönük ısrarlı bir ajitasyon-teşhir faaliyeti yürütmeliler. AKPnin icraatları (vergideki adaletsizlikler, hortumlamalar, yolsuzluklar, özelleştirmeler, sendikasızlaştırmalar, kölelik yasası ve sonuçları vb.) güncel ve somut örneklerle sürekli işlenmeli. Ayrıca asgari ücret gibi işçi ve emekçilerin doğrudan ilgi alanlarına giren talepleri, parti programımızda yer alan taleplerle birlikte kitlelere maletmeye çalışmalıyız.