Kardeşler!
Ortadoğu halkları, dünyanın tüm diğer emekçi halkları gibi, yüzyıllardır zulme ve zorbalığa karşı direniyorlar. Bu kavgada yiğit evlatlarını kaybeden halklar bize kurtuluşun yolunu gösterdiler, onurlu bir miras bıraktılar. İşte 21 Martta tüm Ortadoğu halklarının ateşler yakarak kutladığı Newroz, bu tarihsel mirasın bir parçasıdır.
Kavgayla örülen, kanla tarihe kazınan mirasımıza sahip çıkmak, yalnızca bir vefa borcu değil, öncelikli bir görevdir. Çünkü mücadele mirasımızdan güç alarak sömürü ve zulüm düzenini yıkacağız. Çünkü mücadele tarihimize, yarattığımız değerlere sahip çıkarak geleceğimizi kuracağız. Çünkü iktidar koltuğuna oturan modern sömürücü zorbalar, Dehakların kaldığı yerden kanımızı içmeye, zulüm ve talana devam ediyorlar. Üstelik bu soysuz takımı tüm dünya halklarının kanını istiyor. Meydanı boş bulan bu haydutlar, emekçi dünya halklarına diz çöktürmek için büyük bir saldırı içindeler. Tek başına ABD emperyalizmi 130 ülkede 702 üs ve 500 bin askerle adeta dünyayı kuşatmış bulunuyor. Dünyanın dört bir yanındadarbeler tezgahlıyor, askeri yığınaklarını her geçen gün daha da artırıyor. Diğerleri de bundan geri kalmak istemiyor. Japonya ve Almanyanın da katılımıyla silahlanma yarışı yeniden tırmanmış bulunuyor. Bunlar da gösteriyor ki, tüm dünya, tüm emekçi halklar ciddi bir savaş ve saldırı tehditi altındadır.
Ortadoğu bu saldırının ve kuşatmanın merkezi durumundadır. Başını ABDnin çektiği haydut takımı, Büyük Ortadoğu Projesiyle sömürgeleştirme ve talan savaşına muazzam bir çehre kazandırmış bulunuyor. Afganistan ve Irak saldırısı yalnızca bir ilk vuruştur. Hedefleri Fas ve Mısırdan başlayarak Asyaya, Çine kadar uzanan bölgede hakimiyet kurmak, zengin petrol ve doğalgaz yataklarına el koymaktır. Hedefleri Ortadoğudan başlayarak tüm dünyayı kayıtsız şartsız sömürgeleştirmektir. Bir de utanmazca bu barbarca saldırıyı geri Ortadoğu halklarına demokrasi getirmek, onları modern yaşama kazandırmak kisvesi altında tezgahlıyorlar. Bunun için gerekirse, kendi elleriyle iktidara getirdikleri gerici iktidarları da karşılarına alacaklarını ilan ediyorlar. Oysa bu, işin görüntüye çıkarılan aldatıcı yanıdır. Demokrasi, onların dilinde savaş, soygn ve talan demektir. Asıl hedef, asıl tehdit gerici işbirlikçiler değil, bu bölgede yaşayan halklardır. Varlıklarını emperyalistlere borçlu olan gerici iktidarların çok geçmeden modern barbarlık projesinin hizmetine gireceklerinden kuşku duymamak gerekir. Nitekim daha şimdiden birçok gerici Arap lideri beyaz bayrak çekmiş bulunuyor.
Ortadoğuyu ABDnin arka bahçesine çevirecek bu projede Türkiyedeki işbirlikçi uşak takımına biçilen rol ise, yalnızca emperyalizmin diplamatik uşağı gibi davranarak diğer ülkeleri bu projeye ikna etmesi değil, aynı zamanda askeri olarak da bu projeye destek vermesidir. Yani savaş taşeronluğudur. Geciken tezkereyle bu yönde kusurlar telafi edilmişti. Şimdi bu projeye bakıp iştah kabartan işbirlikçi sermaye ve onun uşak temsilcileri, bir parça kemik için her türlü kanlı ve kirli göreve talip olduklarını daha açıktan ilan ediyorlar. 13-14 Nisanda İstanbulda islam ülkelerinin katılacağı bir toplantıya, ardından Haziran sonunda NATO zirvesine ev sahipliği yapacak olan işbirlikçi sermaye iktidarı efendisi ABDye, uşaklıkta model ülke olmanın tüm gereklerini yerine getirmede kusursuz hareket edeceğini müjeliyor. İslamcı kimliğini pazarlayarak seçimleri kazanan AKP hükümeti, bu konuda temsil ettiği sınıfları bile geride bırakacak kadar kraldan çok kralcı davranmaktadır. Haydut takımının hem içerde hem Ortadoğudaki en büyük kozlardan biri AKP gibi bir islamcı kimlikli uşağa sahip olmasıdır.
Türkiyeli işçi ve emekçiler!
Ulusal çıkarlar, model ülke, modernleştirme-demokratikleştirme vb. safsatalarla yürütülen bu uşaklık politikasının sonu, haydutlara paralı askerliktir; kirli savaşa, halkların kıyımına suç ortaklığıdır. Bizden istenen, haydutların bu projesine kanımızla, canımızla, oyumuzla destek vermek, ya da sessiz kalarak onaylamaktır. Yani elimizi kardeş kanına bulamayı, insanlık suçu işlememizi istiyorlar bizlerden. Bu kirli ve kanlı ABD projesinde yer almakta-destek vermekte hiçbir onur, hiçbir çıkarımız yoktur. Bu suça ortak olmayalım! Bu vahşete gözlerimizi kapamayalım. Çıkarlarımız ve geleceğimiz yüzyıllardır yanyana, içiçe yaşadığımız, aynı kaderi paylaştığımız halklarlarla bir ve aynıdır. Öyleyse safımız da aynı olmalıdır! Bizi bölmelerine izin vermeyelim! Düşmanlarımız bir ve aynıdır. Hepsi modern kılıklı aşağılık birer Dehaktır, ortadan kaldırılması gereken birer kan emici asalaktır!
Ulusal kurtuluş ve bağımsızlık talebi uğruna ağır bedeller ödeyen Kürt işçi ve emekçi kardeşler!
On yıllardır ödediğiniz bedelleri düzene yamanmak, kırıntılardan pay kapmak için pazarlık masasına yatıran teslimiyetçi Kürt hareketinden yollarınızı ayırmak sizler için en öncelikli, en temel bir görev ve sorumluluktur. ABDden, sermaye iktidarından çözüm bekleyen bu çizgi hem ulusal kurtuluş davanıza, hem de bölge halklarına yıkım, zulüm ve felaketten başka bir şey getiremez. İyi niyet ve samimi duygularla Kürt teslimiyetçi önderliğine verdiğiniz destek, bu noktadan sonra artık bu ihanet çizgisine, haydut takımına verilmiş bir destek demektir. Sizlere düşen görev, bu gerçeği görerek Demirci Kawanın çekicine sarılmak, Newroz ateşiyle büyüyen isyanı kuşanmaktır. Bölgenin ezilen mazlum halkları ve işçi sınıfıyla omuz omuza bir mücadele vererek geleceği birlikte kurmak dışında bir kurtuluşumuz yoktur.
BDSP olarak, bu topraklarda yaşayan Türk, Kürt, Arap, Laz, Ermeni, Rum, Çerkez, Abhaza her milliyetten işçi ve emekçileri, özgürlük ateşini birlikte harlamaya, emperyalist kapitalist zorbalara karşı tek bir bayrak altında mücadele etmeye çağırıyoruz.
Gelin 21 Martlarda, 1 Mayıslarda direniş ateşine güç verelim!
Gelin sömürücü zorbaları ülkemizden ve bölgemizden defedip, geleceği birlikte kuralım!
Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği!
Kahrolsun emperyalizm, kahrolsun sömürgecilik!