13 Mart'04
Sayı: 2004/02


  Kızıl Bayrak'tan
  Son işçi-emekçi eylemlerinin gösterdikleri
  6 Mart eyleminin gösterdikleri
  6 Mart Ankara mitinginde emekçilerle konuştuk...
  6 Mart eylemi...
  BDSP'nin işçi ve emekçilere Newroz çağrısı...
  Edirne'de Ekim Gençliği okurlarına polis terörü...
  Sağlık emekçileri 10-11 Mart'ta iş bıraktı...
  10-11 Mart eylemlerinden...
  Yerel seçimler ve AKP'nin yalanları
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  13 Mart'ta Kızılay'da olacağız!
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../2
  "Paris Komünü proletarya diktatörlüğü idi"
  8 Mart'ın devrimci özüne sahip çıkalım!
  8 Mart devrimcidir, devrimci kalacak!
  8 Mart eylemleri...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
  12 Mart '95... Gazi'de faşist katliam ve devrimci kitle direnişi
  Yerel seçimler ve EMEP'in devrimci imaj çabası
  Geçici Irak Anayasası kabul edildi
  Bağdat ve Kerbela'da katliam...
  Siyonist vahşet tırmanıyor!
  Bültenlerden...
  Yurtsever Kürdistan halkına! Kongra-Gel içindeki gelişmeler
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Yurtsever Kürdistan halkına!

Kongra-Gel içindeki gelişmeler

İmralı partisi Kongra-Gel cephesinde çekişme, çözülme ve dağılma haberleri geliyor. Bir süreden beridir alttan alta yaşanan yoğun çekişme ve didişmelerin gelinen noktada su üstüne çıktığı anlaşılıyor. Yapılan açıklamalar, dağıtılan bildiriler, içe dönük gönderilen talimatlar bu gelişmelere işaret ediyor.

Anılan bu gelişmeler şaşırtıcı değildir. Çünkü çözülme, dağılma, eriyip yitme İmralı çizgisinin mantıki sonucudur. İmralı çizgisinin kendisi, çok yönlü, sistematik bir tasfiye, devrimci çizgi ve değerleri yok etme, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin gelişimi ve geleceği üzerinde ipotek kurma, TC’yi ve Kemalizm’i yeniden Kürdistan’a taşıma hareketinden başka bir şey değildir. 1999’dan bu yana yaşanan pratik tamı tamına bu sözlerimizin somut kanıtları niteliğindedir.

Hatırlamakta yarar var: Önce ideolojik tasfiye yapıldı, Kemalizm yeniden keşfedildi. Bununla birlikte bağımsızlık, federasyon ve özerkliğin Kürtler için hayal olduğu, bunun yerine bazı kültürel kırıntılara sahip TC vatandaşlığının Kürtler için en hayırlı çözüm olduğu söylenerek Kürt halkı ulusal kurtuluş program ve stratejisinden yoksun bırakıldı. Bu, “Demokratik Cumhuriyet” tezi ile meşrulaştırılmaya çalışıldı. Hemen ardından gerilla politik ve askeri stratejiden yoksun bırakıldı ve mevzilerinden boşaltılarak politik-askeri bir değer olmaktan çıkarıldı; “dağa mahkum edilen eli silahlı adamlar” derekesine indirgendi. Ve adım adım PKK ve devrimci ulusal kurtuluş mücadelesini anımsatan ne kadar değer, kavram, sembol ve imaj varsa hepsi sistematik bir biçimde terk edildi, yok edildi. 7. Kongre ile bu tasfiye çizgisi resmileştirildi. 8.Kongre ile PKK adından vazgeçildi, onun yerine KADEK kuruldu. Ancak bu da yeterli değildi, geçmişe ait ne varsa hepsinin terk edilmesi, var olanın içinin boşaltılması, bilinç, bellek ve ruh katliamının sonuna kadar götürülmesi gerekiyordu. Çünkü devlete hizmet sözü verilmişti, işleyen irade TC, onun ardındaki emperyalist ve bölge gerici güçlerinin karşı-devrimci iradesinden başka bir şey değildi. Bu hizmetlein karşılığında ise yaşam, af ve bazı kırıntılar dilenciliğinde bulunuyorlardı. Gerçeklik böyle olmasına rağmen tam bir ikiyüzlülük ve yalanlarla tasfiye süreci halkımıza farklı gösterilmeye, gerçekler yalanlar perdesi altında gizlenilmeye, tam bir yanılsama ve sanal dünya yaratılmaya çalışıldı. İşler yalan, demagoji ve bastırma hareketiyle yürütüldü...

En son kendilerini TC ve ABD’ye kabul ettirmek için bir kez daha adlarını değiştirip “eskiye” ait ne varsa hepsinden “kurtulmak” istediler. Bunun karşılığında istedikleri tek şey vardı: Af edilmek, hatta pişmanlık yasasından yararlandırılmak!

Ancak TC, İmralı üzerinden yürütülen operasyonun her aşamada ve düzeyde kendi denetiminde olduğunu biliyordu, teslimiyete dahi taviz vermenin kendi inkar ve imha stratejisine uygun olmadığını, tümden tasfiyenin, utanç içinde bırakarak direnme potansiyelini nihai olarak yok etmenin yakalanan “politik ve psikolojik üstünlük” açısından gerekli olduğunu, bir daha bu tür fırsatların yakalanamayabileceğini düşünüyor ve bastırıyordu, dostlarına ve müttefiklerine de böyle davranmalarını dayatıyordu. Kongra-Gel’e “Pişmanlık Yasası” ile karşılık vermesinin anlamı buydu. Yine ABD’nin Kongra-Gel’i “Terörist örgütler” listesine almasının anlamı buydu.

Kuşkusuz bu gelişmeler Kongra-Gel cephesinde tartışmalara, çekişmelere, gelecek kaygısına götürüyordu. Bir yanda her şeylerini veriyorlardı, vermedik, terk etmedik tek bir değer kırıntısı bile bırakmıyorlardı. Ama buna karşılık TC ve emperyalist sistemden aldıkları karşılık şu oluyordu:

“Af yok, son pişmanlık bile para etmez, teslimiyet, sisteme hizmet temelinde düzen içi bir yaşama ve siyasal faaliyete de kesinlikle izin yok, her açıdan yok olup gidin, bundan başka bir yaşam seçeneğiniz yok!”

Önce Pişmanlık Yasası, hemen ardından DEHAP’ın SHP çatısı altında seçimlere sokturulması operasyonu teslimiyet ve tasfiye sürecinden gelinen son noktayı anlatmaktadır.

Ad değiştirme, yalvarma, kendini düzene kabul ettirmek için kılıktan kılığa girme, utanç verici kırıntı dilenciliği, ama buna karşılık her defasında daha katmerli ve yoğun bir teslimiyet ve tasfiye tutumuyla karşılaşma durumu tasfiyeci şeflerde de bir telaş, panik, yaşam kaygısını yaratmıştır. Bağımsız iradelerini yitirenlerin, her koşulda ve fırsatta İmralı çizgisine tapınmayı bir “erdem” olarak sunanların, tasfiyeciliği halkımıza yedirmede “öncü” rol üstlenenlerin bugün, yaşam kaygısına kapılmaları, halkımızın değerlerini kendi kişisel çıkarları için kullanma çabalarını “üstün siyaset” olarak pazarlamalarının yadırganacak bir yanı yoktur. Tasfiyeci şeflerin Kürdistan ve özgürlük kaygıları yoktur. Onların tek kaygıları, “Önderlikleri” gibi bireysel yaşam ve gelecek kaygılarıdır. “Örgüt, birlik büt&uum;nlük” gibi lafların altında gizlenilen gerçeklik budur! ABD’yi “Ortadoğu’da “demokrasi öncüsü” olarak alkışlayanların, “terör örgütü”, “her açıdan kendinizi dağıtın” karşılığını almaları, hiçbir biçimde kabul görmeyeceklerini net olarak anlamaları var olan bireysel çekişme ve çatışmalarını daha da derinleştirmiş ve artık bir arada bulunma olanaklarını ortadan kalkmasında önemli bir dış etken olmuştur.

Kongra-Gel’in örgüt ve kadro tasfiyeciliği üzerine oturması ve bunu sonuna kadar götürme planı ile TC’nin buna kapsamı sınırlı Pişmanlık yasası, ABD’nin “Terör örgütü listesine alma” karşılıklarını vermesi, İmralı Partisi cephesinde karamsarlık, çöküş, çözülme, çekişme ve dağılma eğilimini dönülmez, tamiri olanaksız bir noktaya getirmiştir.

Yoksa ortada tasfiye sürecine karşı bir eleştirel duruş, çekişmelerin altında ideolojik bir farklılık yoktur. Farklılık ve çekişme mücadelemizin ortaya çıkardığı değerleri pazarlama ve üzerinde saltanat sürdürme hesaplarından başka bir şey değildir.

Öcalan sistemi ve İmralı çizgisine tavır almadan, bu konuda samimi ve dürüst bir duruşa sahip olmadan, bağımsız ve özgücü esas alan, ideolojik ve politik bir çizgi temelinde tavır almadan söylenecek her sözün, atılacak her adımın koca bir yalan, tasfiyeciliğe katkı anlamına geldiği açıktır. Dolayısıyla Kongra-Gel şefleri arasındaki çekişmeden bir şey beklemek, dağılmaları ve çözülmelerinden herhangi bir hayale kapılmak, kendi kendisini aldatmaktan başka bir şey değildir.

Çözülme, çekişme, dağılma ve tükeniş İmralı çizgisinin mantıki bir sonucu ve adım adım gerçekleştirmek istediği temel hedeftir. Yasal planda DEHAP’ın tasfiyesi, bunun SHP ve “Demokratik Güç Birliği” operasyonu ile gerçekleştirilmesi ile Pişmanlık Yasası aynı sürecin iki yönünü ifade etmektedir. Öncelikle bunu görmek ve tasfiyeciliğin geldiği aşamayı tespit etmek gerekir.

Kuşkusuz İmralı Partisi Kongra-Gel halkımızın özgürlük mücadelesi, değerleri önünde aşılması gereken bir engeldir. Mücadelemizin ortaya çıkardığı değerler ve iktidar düzeyi, özgür arayış, tartışma, demokratik ayrışma ve sağlıklı mücadele önünde bir bastırma aracı olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla hangi biçimde olursa olsun bu gerici, karşı-devrimci, Kürt halkının iradesi, düşünme ve mücadele süreçleri üzerinde bir ipotek, bastırma ve saptırma işlevi gören İmralı Partisi ve Öcalan sisteminin dağılması, çözülmesi gerekli ve “hayırlı” bir şeydir. Çünkü Öcalan’ın bastırıcı sisteminin çözülmesi, daha özgür tartışma, arayış ve ayrışma ortamının doğmasına yol açabilecektir. Son çeyrek yüzyıllık değerlerimize sahip çıkmanın, onları yenidn mücadelenin hizmetine sunmanın yolu da buradan geçmektedir. Açık ki mücadele değerleri ve mevzileri ile Öcalan sistemini çok net biçimde birbirinden ayırmak gerekir. Değerler bizim, ama Öcalan sitemi onlara el koydu ve devrimci güçleri ve çizgiyi bastırmada, tasfiyede kullandı. Şimdi devrimci değerlerimizi ve mevzilerimizi Öcalan sisteminden ve onun ayakları olan iradesiz şeflerinin denetiminden kurtarma zamanıdır

Gelişmelerin yönü de gösteriyor ki, ideolojik ve politik olarak geleceği olmayan İmralı Partisinin sonu görünüyor; çözülme, dağılma ve çekişerek yitip gitme artık bir zaman ve süreç sorunudur. Bu noktada halkımızın, hala devrimci yurtsever umudunu ve değerlerini koruyan arkadaşlarımızın dayatılan karanlık süreci görmeleri, kavramaları, daha da önemelisi bağımsız bir tutum almaları, ulusal devrimci çizgide ayağa kalkmaları, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini toparlama ve yeniden inşa mücadelesi içinde etkin bir biçimde yer almaları kaçınılmaz bir sorumluluktur. Uyanmak için, ayağa kalkmak için, Mazlumların, Hayrilerin, Kemallerin devrim çizgisine sahip çıkmak, kendi değerlerimize sahip çıkmak için ne bekliyoruz? Daha hangi felaketlerin yaşanmasını bekliyoruz?

Ayağa kalkma zamanıdır, tasfiyecilerden, tasfiyeci şeflerden hesap sorma, değerlerimize sahip çıkma zamanıdır!

Bunun olanakları, zemini ve koşulları her zamankinden daha uygun ve elverişlidir!

İmralı tasfiyeciliği halkımız için bir kader değildir. Ayaklar altına alınan onurumuz için, başı dik bir yaşam için bu elverişli zemini kullanmak kaçınılmazdır! Unutmayalım ki, sayısız kez kanıtlandığı gibi “Teslimiyet İhanete, Direniş Zafere Götürür!”

Kahrolsun Teslimiyet, İhanet ve Tasfiyecilik!

Yaşasın Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini Toparlama ve Yeniden İnşa Mücadelemiz!

1 Mart 2004
Kürdistan Devrimci Sosyalistleri