13 Mart'04
Sayı: 2004/02


  Kızıl Bayrak'tan
  Son işçi-emekçi eylemlerinin gösterdikleri
  6 Mart eyleminin gösterdikleri
  6 Mart Ankara mitinginde emekçilerle konuştuk...
  6 Mart eylemi...
  BDSP'nin işçi ve emekçilere Newroz çağrısı...
  Edirne'de Ekim Gençliği okurlarına polis terörü...
  Sağlık emekçileri 10-11 Mart'ta iş bıraktı...
  10-11 Mart eylemlerinden...
  Yerel seçimler ve AKP'nin yalanları
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  13 Mart'ta Kızılay'da olacağız!
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../2
  "Paris Komünü proletarya diktatörlüğü idi"
  8 Mart'ın devrimci özüne sahip çıkalım!
  8 Mart devrimcidir, devrimci kalacak!
  8 Mart eylemleri...
  8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
  12 Mart '95... Gazi'de faşist katliam ve devrimci kitle direnişi
  Yerel seçimler ve EMEP'in devrimci imaj çabası
  Geçici Irak Anayasası kabul edildi
  Bağdat ve Kerbela'da katliam...
  Siyonist vahşet tırmanıyor!
  Bültenlerden...
  Yurtsever Kürdistan halkına! Kongra-Gel içindeki gelişmeler
  Basından...
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!

Her 8 Mart günü kadınlar hatırlanır, konuşulur, tartışılır; kadınlarla ilgili eylemler gündeme getirilir, eylemler yapılır. Her 8 Mart günü genelde bir tekrarı hatırlatır...

Elbette tek başına ve birebir bir tekrardan sözedilemez. Genel toplumsal mücadelenin düzeyine bağlı olarak kadın sorunu da belli bir düzey kazanır. Ulusal ve toplumsal mücadelelerin düzeyi, kadın kurtuluş hareketinin gelişme düzeyi ve etkisi, 8 Mart’ın pratik etkinlik düzeyini de belirlemektedir.

Tasfiyeciliğin egemen olduğu, sağdan ve düzenden sert rüzgarların estiği, yenilgili ruh halinin, karamsarlığın ve umutsuzluğun genel yaşam gözeneklerine sindiği bir dönemde, 8 Mart ve Kadın Sorunu ile ilgili sözlerin içeriksiz ve yavan niteliği hemen kendisini dışavurur...

Günümüzde Kürdistan’da, Kürt halkının yaşadığı ülkelerde olduğu gibi...

Kürt kadınları, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyor, eylemli olarak, kitlesel toplantılarla... Bu toplantılarda ve etkinliklerde 8 Mart ile ilgili, kadının özgürlüğü ile ilgili yığınca laf ediliyor... Ama bu etkinlikler ve toplantılar içerikten, ruhtan, umuttan yoksundur... Gerçekten “Önderliğe bağlılıkla” başlayan ve “Öndeliğe bağlılık”la biten bu sözlerin gerçek anlamda 8 Mart’la, kadın kurtuluşu ile bir ilişkisi olamaz.

8 Mart, kadın özgürlüğüne çağrı, kadının yaşamı, geleceği ve kişiliği üzerine söz ve karar sahibi olma iddiası ve mücadele kararlılığıdır.

8 Mart, tarih boyunca yaşamın dışına itilen, her açıdan kullaştırılan, köleleştirilen kadının tarih sahnesine çıkışı, kendi tarihini yazma bilinci ve kavgasıdır!

Peki Kürdistan kadınları 8 Mart’ı böyle mi algılıyor ve yaşıyor?

Evet, teorik olarak 8 Mart’ı ve içerdiği değerleri biliyor; kendi mücadelesiyle bunu sayısız kez kanıtladı. Ancak bağlandığı sisteme, bir kült ve giderek dine dönüşen Öcalan sistemine karşı küçücük bir söz söyleme, kendini ifade etme olanağı var mı? Yoksa buna özgürlük denilebilir mi? Soruları uzatmak mümkün, ancak bunların üzerinde düşünülmesi bile sayısız gerçeği açığa çıkarmaya yeterlidir...

“Önderliğe bağlılık” ayinlerine dönüşen kadın etkinliklerinin gerçekten özgürlükle, kadın kurtuluş mücadelesiyle ne ilgisi olabilir?

Özgürlük için ödenen bunca bedele rağmen Kürdistan kadınlarının çok daha geri noktalara itilmesi, herhangi bir müritler topluluğundaki bireylerden farksız bir noktaya düşürülmesi gerçekten acıdır!

8 Martlar’da sayfalar dolusu laf sıralayan, toplantılarda uzun uzun konuşmalar yapan İmralı Partisi’nin etkisindeki kadınların gözlerinde bir yaşam ışığı, bir umut parıltısı, heyecan ve enerji ışıltısı görmek mümkün mü?
İçerikten yoksun bir “mecburi vazifeyi yerine getirmenin” ölgün duruşu ve donukluğu dışında başka bir yaşam ve mücadele işaretine rastlamak mümkün mü?

Gerçekten düzene, aileye, toplumun köleleştirici değer yargılarına kafa tutan Kürdistan kadınının Öcalan sistemi tarafından tutsak alınarak çok daha geri konumlara itilmesi, bunun topluma ve kadına “özgürlük” olarak empoze edilmesi Kürdistan kadınları için büyük bir talihsizlik ve trajedidir. Bu trajedinin en önemli boyutu, özgürlük adına dayatılan en kaba ve ilkel kölelik bağlarının görülmemesi, bunun özgürlük olarak algılanması ve sürekli tekrarlanarak karşı çıkılmaz ve durulmaz bir dogmaya dönüştürülmesidir.

“Önderliğe bağlılık” ayinleri ile 8 Mart özgürlük eylemlerini birbirine karıştıran İmralı Partisi’nin etkisi altındaki kadınlar geleceği nerede arıyor, eğilimleri, erkek egemen sistem karşısındaki duruşları ne? Af ve yaşam dilenciliği ile kadın özgürlük ve kurtuluş hareketinin bir ilişkisi olabilir mi? Peki, özgür kadın bu düzene sığabilir mi? Bu düzende kadın özgür olabilir mi?

Bu sorular yanıtlanmadan özgürlükten, kadın özgürlük hareketinden sözetmek mümkün mü? Mümkün değilse o zaman kadının verili konumunu daha da ağırlaştıran, boynundaki kölelik halkalarına yeni halkalar ekleyen Öcalan sistemine bağlılığı dinsel ayinlere dönüştürmenin, bu ayinlerin başını çekmenin anlamı nedir?

Çok iyi biliniyor ki, “Kadın, özgürlük özlemiyle mücadeleye katıldı. Yanılsamalı bir formülasyonla yanılsamalı bir ışığa bağlandı. Öcalan ‘sizi ben yarattım, ben varsam siz varsınız, ben yoksam siz de yoksunuz’ biçiminde bir kültür ve psikoloji yarattı ve kendine bağladı.” Bugün bu sistemin, bu kültün en büyük kurbanı yine kadının kendisidir!

Peki, bu kadar büyük bir paradoksu ve trajediyi yaşayan Kürt kadını ne yapmalı? Kulluğa devam mı? Egemen yaşam ve siyasetin basit bir eklentisi olmak mı, “özgürlük yanılsamasının” bitirici tutsağı olmaya devam mı?..

Bu soruların yanıtı, son çeyrek yüzyıllık mücadele pratiğinin çözümlenmesinde saklıdır!

Ulusal, toplumsal ve cinsel olarak sömürülen, ezilen, egemenlik ve denetim altında tutulan kadın, “özgürlük yanılsamasının” tutsağı Kürt kadını ulusal, toplumsal ve cinsel sorunlarının, kimliğinin eylemli bilincine ulaştığı ölçüde, bu bağlamda kendi yaşamı, kaderi ve geleceği üzerinde söz ve karar hakkını kazandığı ölçüde özgürleşme sürecine girer; daha doğrusu kesintilere uğrayan, baltalanan, tersine çevrilen özgürleşme sürecini toparlayabilir, yeniden ayakları üzerinde doğrulabilir!

Bunun için Kürt kadını, öncelikle Öcalan sistemini sorgulamak ve aşmak durumundadır. Örgütsel, kadrosal tasfiyeyi öngören ve devrimci değerlerden, simgelerden geriye ne kalmışsa onların tasfiyesini hedefleyen Kongra-Gel ve onun özünü oluşturan İmralı çizgisiyle radikal devrimci anlamda hesaplaşmadan özgürlük yanılsamasından kurtulmak ve özgür bir kadın hareketini geliştirmek mümkün değildir.

Özgürlüğe çağrı, geleceği ve yaşamı üzerinde söz ve karar sahibi olmanın mücadelesi ve onun simgesel ifadesi olan 8 Mart’ın Kürt kadını açısından anlamı budur! Öcalan kültünden kurtulmadan, özgürce soru sormadan, tartışmadan, eleştirel bir duruşa sahip olmadan özgürleşmek mümkün olmadığına göre, öncelikle beyinlerdeki duvarları yıkmak, ruhlara sinen kölelik tortularını silip atmak gerekiyor...

Kürt kadını için 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nün öncelikli ve güncel anlamı budur!

Özgürlük, her şeyden önce “Tanrılara” kafa tutmaktan geçer!

8 Mart, her türden “Tanrı”ya kararlı ve sürekli bir kafa tutuştur!

Bu kafa tutuş, yaşamı ve yaşam ilişkilerini özgürce belirleme ilkesi bir yaşam tarzına dönüştürüldüğünde, 8 Mart da bir gün olmaktan çıkarak sürekli bir yaşam gerçekliğine dönüşür!

Bu ise, ulusal, toplumsal ve kadın devrimlerinden geçer!..

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!

Kürdistan Devrimci Sosyalistleri



Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi’nde
8 Mart etkinliği

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle 6 Mart günü Berlin İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi olarak bir etkinlik gerçekleştirdik. Programımız seminer ve kültürel faaliyetleri içeren iki bölümden oluşuyordu.

İlk bölümde kadın sorununu tarihsel süreçleriyle ele alan ve kapitalist sistemde kadının yerini ve konumunu anlatan seminer büyük bir ilgiyle dinlendi. Sade bir anlatımla sunulan seminerin bir kadın yoldaşımız tarafından verilmiş olması, kitle üzerinde ayrıca olumlu bir etki yarattı.

Programımızın ikinci bölümünde ise kültür merkezi bünyesinde oluşturulan çalışmaların sunumu yapıldı. Genç arkadaşların yoğun emek sarf ederek hazırladıkları tiyatro, folklor gösterisi ve müzik dinletisi beğeniyle izlendi. Sistemin yaratmak istediği kadın ve erkek tiplemelerini canlandıran ve bununla sistemi teşhir eden tiyatro oyunu bir taraftan güldürürken aynı zamanda düşündüren ve gerekli mesajı veren bir işlev gördü.

Açılışımızdan bu yana ikinci kez düzenlediğimiz 8 Mart etkinliği bir önceki yıla göre daha nitelikli ve daha örgütlü bir çalışma oldu. Kültür merkezi olarak bir dönemdir başlattığımız kadın çalışmasının ilk ürününü bu etkinlikte aldık. Gerek etkinliğin örgütlenmesinde kadın arkadaşlarımızın oynadığı rol, gerekse katılımda gösterdikleri çoğunluk bu çalışmanın önemine işaret etti.

Yaklaşık 100 emekçinin ve gencin katıldığı etkinlik çekilen halaylarla son buldu.

İşçi ve Gençlik Kültür Merkezi/Berlin