20 Mart'04
Sayı: 2004/03


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırıları işçi sınıfını ve kitleleri örgütleyerek karşılayalım!
  Cam sektöründe sözleşme imzalandı...
  Fatura işçi ve emekçilere kesildi
  Emperyalist tekellerin önündeki tüm engeller kaldırılıyor
  Kürt-Arap çatısması yalanı...
  Devlet terörüne karşı devrimci mücadeleye!
  Düzen partilerine oy vermeyelim, hesap soralım!
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  Kent gerçeği ve belediyeler!
  Düzenin muhalefet boşluğu ve CHP'nin yeri
  13 Mart'ın ardından...
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../3
  CHP'den "Güçbirliği"ne geçişlerin anlamı ve sınırları
  BES Genel Kurulu yapıldı...
  Sermayenin "sosyal savaş"ına karşı Avrupa emekçileri 2-3 Nisan'da alanlarda!
  İspanyol halkı gerici oyunları bozdu!
  İspanya'daki saldırıların gerisinde kim var?
  Kıraç'ta patronların sömürü ağı evlere girdi...
  Bültenlerden...
  BEKO işçisi saldırılarla karşı karşıya!
  Dizayn Teknik Plastik Boru fabrikasında kuralsız sömürü
  Süreç bize önemli görev ve sorumluluklar yüklüyor
  Cejra Newroz piroz be!..
  Güney Batı halkımızın haklı direnişinin yanındayız!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Kıraç’ta patronların sömürü ağı evlere girdi...

Yoksulluk ve işsizlik en çok
kadınları vuruyor!

Yokluk ve yoksulluğun, sefalet ve sömürünün diz boyu olduğu bir semttir Kıraç. Ve tüm bunların faturasını en çok biz Kıraçlı kadınlar ödüyoruz. Patronlar ucuz işgücü olarak bizleri kullanıyor. Fabrikalarda çok düşük ücretlerle, kötü ve ağır sömürü koşulları altında çalışıyoruz. Emeğimizin karşılığını alamıyoruz, hiçbir sosyal hakkımız yok. Kölelik yasasıyla birlikte esnek çalışma tüm fabrikalarda uygulanmaya başlandı. Birçok fabrikada geçici, sözleşmeli, kısmi zamanlı olarak taşeron firmalar aracılığı ile işçi çalıştırıyorlar. Taşeronda kölece çalışmanın yanında şimdi de evlere iş verme sistemini yaygınlaştırdılar.

Kıraç’ta patronların sömürü ağı evlerimizin içine kadar girdi. Çoğumuz kendi evlerimizde patronlar için iş yapar hale geldik. Fabrikaların kapıları biz kadınların suratına birer birer kapanırken, evlerimiz fabrikanın bir parçası haline getiriliyor. Patronlar aracılar vasıtasıyla evlere parça başı olarak çok komik ücretlerle iş veriyorlar. Böylece sigorta derdinden, yemek, servis vb. masraflardan kurtulup bizleri evlerimizde köle durumuna getiriyorlar. Biz ise gün boyu çalışarak ancak ekmek paramızı çıkarabiliyoruz. Emeğimizin hakkını almadığımız gibi bir yandan ev işleri diğer yandan fabrikaların parça başı işleriyle kapana kıstırılıyoruz. Evdeki çalışmamız, harcadığımız emek ne kayıtlara geçiyor ne de istatistiklere yansıyor. Ücretli emek ordusunun büyük çoğunluğunu oluşturan biz kadınların emekleri bu şekliyl hiçe sayılıyor. Oysa üretimde tuttuğumuz yer küçümsenemeyecek orandadır.

Kıraç’ta birçok fabrika küçültülüyor. Bazı bölümler, atölyeler kapatılıp burada çalışan işçiler çıkartılıyor. Önceden fabrikada yapılan işler şimdi dışarıya veriliyor. Bir kısmı mahalle aralarında kurulan küçük atölyelere gidiyor, bir kısmı evlere dağıtılıyor. Böylece patronlar birçok yükümlülükten kurtuluyor. Örneğin Makel Elektrik’te işyeri içerisindeki birçok bölüm kapatıldı ve buralarda yapılan montaj işleri mahalledeki evlerde ve sokak arasına kurulan atölyelerde kadınlara ve çocuklara yaptırılmaya başlandı. Böylece her türlü haktan yoksun olarak, parça başı ücret yöntemi ile kadın ve çocuk emeği vahşice sömürülüyor.

Patronların işleri işyeri dışına kaydırması, yani evlere iş vermesi, düzenin üzerimizdeki sömürüsünü kat be kat arttırıyor. İşgücüne bu şekilde katılmamız sonucu emeğimiz her biçimde daha yoğun sömürülüyor. Evlerimiz adeta sömürü atölyeleri haline geldi. Hapis olduğumuz evlerden hiç çıkamaz hale geldik. Gece-gündüz demeden hep çalışıyoruz. Ne dinlememiz var ne de herhangi bir hakkımız. Aldığımız işleri istenen zamanda teslim etmek için insan olduğumuzu unuttuk. İşlerin yoğunluğu ve düzensizliği sosyal hayattan iyice uzaklaşmamıza yol açıyor. Günlerce uyumadan dinlenmeden çalışmamız, psikolojik ve fiziksel olarak sağlığımızı bozuyor. Ailemizle, çocuklarımızla ilgilenemez hale geldik. Komşularımızın eş-dostun yüzünü dahi göremez olduk. Sürekli oturup çaıştığımızdan boyun ve bel ağrıları çekiyoruz.

Kimi zaman çocuklarımız bile ders yerine işe oturuyorlar. Fabrikadan gelen eşlerimiz gün boyu çalıştıkları yetmezmiş gibi işlerin yetişmesi için evde de çalışıyorlar. Evdeki hemen herkes böylesi yoğun bir şekilde çalışıp sosyal yaşamdan mahrum kalınca ev içi stres artıyor. Aile içi ilişkilerimiz yıpranıyor. Deyim yerinde ise hayatımız tam bir cehenneme çevriliyor.

Kapitalizmin yarattığı yıkımın faturasını giderek yoksullaşarak ve birçok şeyden mahrum kalarak biz kadınlar iki kat ödüyoruz. Çifte sömürümüz katlanarak devam ediyor. Bu yalnızca yaşadığımız semt olan Kıraç’la sınırlı değil, tüm dünya ölçüsünde yaşanan bir gerçektir.

Dünyada milyonlarca kadın daha ucuz iş gücü arayışının sonucu olarak köleler haline geliyor. Çoğunluğu kadınlardan oluşan düşük ücretli işçilerin sömürüsü her geçen gün hızla artıyor. Milyonlarca kadın işçi düşük ücretlerle, uzun saatlerde, sağlıksız koşullarda, sosyal haksız ve güvencesiz çalışıyor. Gelişmiş ülkelerde de özellikle göçmen işçiler bu ağır sömürüyü yaşıyorlar. Örneğin Avustralya’da Vietnamlı kadınlar, İngiltere’de Asyalı kadınlar, Hollanda’da, Çin’de, ABD’de tüm göçmen işçiler...

Dünyadaki birçok işçi kadın gibi bizler de Kıraç’ta yoğun sömürü altındayız. Fabrikalarda en düşük ücretle, patronların cinsel baskısı, küfrü altında sigortasız ve örgütsüz çalışırız. Hamile kaldığımızda işten atılır, en onur kırıcı hakaretlere maruz kalırız. Fabrikalarda kreş ve emzirme odalarımız yoktur. Doğum iznimiz yoktur. Ev işleri ile sömürümüz kat be kat artar. Bunları hepimiz yaşayarak biliyoruz.

Ancak asıl sorunda burada. Yaşadığımız bildiğimiz halde sessiz kalıyoruz. Kurtarıcı bekliyoruz. Oysa sorunlarımızı çözmek için öncelikle bizim bir adım atmamız gerekiyor.

Yaşadığımız türlü sorunlara kader demeyelim artık. Çekilecek çilemiz var deyip kabullendikçe daha çok çile çekeceğimizi bilelim. Sömürü düzenine karşı birlik olup örgütlenelim.

Seçimler silkinip ayağa kalmak için bir fırsattır. Bu fırsatı kullanalım. Kölelik düzeninin temsilcileri, sorunlarımızın kaynağı olan düzen partileri kapımızı çalıp oy isteyecekler. Türlü vaatlerde bulunan bu kan emicilerin sahtekarlıklarını yanlarına bırakmayalım. Yalnızca sandıkta değil sokakta, fabrikada her alanda örgütlenip mücadele ederek hesap soralım. Ulusal, sınıfsal, cinsel baskı ve sömürüye karşı örgütlenip mücadele edelim. Bu amaçla BDSP’nin yükselttiği çağrıya yanıt verelim. Kıraç’tan Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu’nun adayı olan Rıdvan Türker’i destekleyelim.

Kıraç’tan bir metal işçisi



Genç İşçi Bülteni işçilerle buluşuyor

Genç İşçi Bülteni’nin son sayısı Topkapı ve Doğu Sanayi sitesi işçileri ile buluştu. Son sayımız, seçimler yaklaşırken genç işçileri düzen partilerine karşı devrim ve sosyalizme, BDSP’ye omuz vermeye çağırıyor.

Topkapı’da sabah işçilerin yol güzergahında yaptığımız dağıtımda 200 adet bülteni tükettik. Bültenimizi alan işçilerin birçoğunun okuyor olması, genç bir işçinin işyerinde arkadaşlarla okuruz demesi bize büyük bir moral verdi. Doğu Sanayi Sitesi’nde ise işçiler “Niye bu kadar az getirdiniz, daha fazla getirin” diyerek bültene olan ilgilerini gösterdiler.

Genç İşçi Bülteni’ni yeni işçilerle buluşturma çabamız devam edecek. Sanayi sitelerini patronlara dar edilene dek mücadelemiz sürecek.

Sefaköy’den Genç İşçiler



Frankfurt’ta 8 Mart etkinliği

Bir-Kar Kadın Grubu olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle bölgemizde biraraya geldik. 8 Mart’ın anlam ve önemine ilişkin yürüttüğümüz tartışmalardan sonra nasıl bir etkinlik yapabileceğimizi tartıştık. Bir takım kararlar alarak işbölümü yaptık. 8 Mart etkinliğine çağrı bildirisi ile bilet çıkarma çalışmalarına başladık.

Bildiri ve biletlerimizi yaygın bir şekilde kitle ilişkilerimize ulaştırdık. Tümüyle kendi güç ve imkanlarımızla bir program hazırladık. Kısa sürede kadınların yeraldığı bir tiyatro oyunu hazırladık. Etkinliğimiz açılış konuşmasından sonra kadın bir arkadaşımızın söylediği türkülerle devam etti. 8 Mart’ın anlam ve önemine ilişkin hazırladığımız konuşma metnini bir kadın arkadaşımız okudu. Kısa tiyatro oyunuyla programımız devam etti. Bir arkadaşımız Nazım Hikmet’in “Kadınlarımız” şiirini okudu. Ardından bölgemizde uzun süreden beri çalışmalarını sürdüren müzik grubumuz bir dinleti sundu. Ayrıca aramıza yeni katılan bir arkadaşımız gitarıyla hazırladığı bir müzik programı sundu.

Bir takım eksikliklere rağmen programımız amacına uygun gerçekleşti. Bizim için en önemlisi bölgemizdeki kadın grubumuzun somut bir çalışmayı örgütlemiş olmasıydı. Atıl durumda olan kadınların sergilediği performans, bölgemizde daha somut bir kadın çalışmasının imkanlarını ortaya koydu. Bir-Kar Kadın Grubu olarak bölgemizdeki politik faaliyetlerde daha etkin bir yer tutacağız.

Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!

Bir-Kar Kadın Grubu/Frankfurt