Güney Batı halkımızın haklı direnişinin yanındayız!
Sömürgeci Suriye rejimi, Güney Batı halkımız üzerinde dünyanın gözleri önünde bir katliam ve kırım hareketi uyguluyor. Buna karşılık Güney Batı Kürdistan halkı, yılların birikimi sonucu ayakta ve sömürgeci zulme karşı direniyor, birçok yerde serhıldana duruyor!
Öncelikle halkımız üzerinde geliştirilen katliam ve kırım hareketine karşı başta emekçi sınıflar olmak üzere bütün parçalardaki Kürt halkı sesini yükseltmeli, ulusal direniş hareketini geliştirmelidir!
Katliam ve kırım, zulüm ve her türlü yıkım halkımız için bir kader mi?
Sömürgeciler ve emperyalist sistem temsilcilerine bakılırsa bu, değişmez bir kaderdir!
Öyle düşündükleri için her kritik gelişme karşısında biraraya gelir, ortak bastırma ve sindirme stratejileri çizer, günlük olarak bunu uygulama alanına sokarlar. TC, Suriye ve İran son aylarda birkaç kez biraraya gelip ortak bastırma stratejilerini gözden geçirip güncelleştirdiler. Her üç sömürgeci güç de tetikte bekliyor, herhangi bir parçada meydana gelebilecek bir kıpırdanmayı ortak bastırmaya çalışıyor. Şimdi yine tetikteler, Suriye rejiminin Kürt halkının haklı öfkesini ve kalkışmasını bastırmasını alkışlamaktadırlar...
ABDnin Irakı işgal hareketini, bunun Güney Kürtleri için ortaya çıkardığı elverişli koşulları, oluşmaya başlayan federasyonlaşmayı Güney Kürtlerini kışkırttığı, sokaklara döktüğü propagandasıyla gerçekleştirilen katliam ve kanlı bastırma hareketini meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.
Yıllardır en sıradan haklardan bile yoksun bırakılan Güney Batı Kürdistan Kürtlerinin haklı ve meşru talepleri, bu doğrultudaki direnişleri böylece gözlerden kaçırılmaya çalışılıyor.
Elbette Güneyde ve Iraktaki son gelişmeleri Güney Batı Kürtlerini de etkilemekte ve ulusal istemlerini daha etkin biçimde ifade etmelerini tetiklemektedir. Ama bu etkilenmenin kendisi, sorunun kendisini ve yakıcılığını ortadan kaldırmaya yeter mi?
Büyük bir çoğunluğu hukuksal bir statüye sahip olmayan Güney Batı halkımız, diğer parçalardaki gelişmelerden etkilendiği gibi, daha çok da Kuzeydeki ulusal kurtuluş savaşından etkilenmiş, bu mücadele içinde etkin bir biçimde yer almış, çocuklarını bu mücadeleye seferber etmiş, bunun sonucu sayısız bedel ödemiştir. Yılları bulan bu mücadelenin Güney Batı Kürtlerinde belli bir bilinç ve birikim yaratmıştır. Bunlardan dolayı bütün haklarından yoksun bırakılan bu parçadaki halkımızın bugün küçük bir kıvılcımla ayaklanması anlaşılır değil mi?
Bu parçadaki halkımızın haklı istemleri ve serhildana dönüşen tepkisini katliamla bastıran sömürgeci Suriye devleti, belki kısa sürede başarı kazanabilir. Ama bu başarı geçici olmaya mahkumdur. Bu parçada da ok yaydan çıkmıştır, halkımızın haklı özgürlük istemlerini bastırmak ve yeniden küllendirmek mümkün değildir.
Bu noktada Kuzeydeki ulusal kurtuluş mücadelesinden doğrudan etkilenen Güney Batı Kürdistandaki halkımızın direnişi karşısındaki görev ve sorumluluğumuzun altını bir kez daha çizmek durumundayız. Katliamları eylemli olarak protesto etmek, destek ve dayanışma mesajlarını yine eylemli olarak vermek gereklidir. Ancak bunlar güncel ve etkileri son derece sınırlı olan tutumlardır. Esas olan bu güncel görevleri ihmal etmeden stratejik boyutta yapılması gerekenlerdir. Bunun özü de İmralı çizgisi tarafından tasfiyeye götürülen ulusal kurtuluş mücadelesini devrimci emekçi çizgide toparlamak ve yeniden inşa etmektir! Bunu başardığımız ölçüde sömürgeci devletlerin ortak stratejileri karşısında gerçek anlamda bir savunma hattını oluşturabilir, diğer parçalardaki direniş ve mücadelelerle ilkeli ve sonuç getirici ortak politikalar geliştireiliriz. Son 25-30 yıllık mücadele pratiği de bunu kanıtlamıştır.
Sömürgeci Suriye devletinin katliamını lanetlerken, Güney Batı halkımızın haklı direnişinin yanında olduğumuzu vurgulamak istiyoruz.
Özgür ve onurlu gelecek, direnen ve direnişinde sonuna kadar ısrar eden halkımızın olacaktır!
15 Mart 2004
Kürdistan Devrimci Sosyalistleri
Filistinli eski gerilla önderi Irakta tutulduğu
cezaevinde öldü...
İşgalciler Ebu Abbası katletti!
İşgalci Amerikan ordusu tarafından tutsak edilen Filistin Kurtuluş Cephesi (FKC) lideri Ebu Abbas (Muhammed Abbas) 9 Martta yaşamını yitirdi. ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü Whitman, ölüm sebebinin doğal nedenler olduğunu söyledi.
Ancak FKC yetkilileri Ebu Abbasın ölümünden işgal güçlerini sorumlu tuttular. Konuyla ilgili bir açıklama yapan FKC siyasi büro üyesi Nazım Yusuf, Ebu Abbasın ölümünden Amerika sorumlu dedi. Yusuf, kalp ve tansiyon sorunları olan 55 yaşındaki FKC liderine on gün boyunca ilaç verilmediğini duyurdu. Böylece Ebu Abbası katleden işgalciler, ölümüne doğal bir görünüm vermiş oldular.
Filistin lideri Arafat ve Filistin yönetimince yapılan açıklamada, Halkına ve vatanına kendini adamış olan milliyetçi lider ve müstesna bir savaşçı olan Ebu Abbası saygıyla selamlıyoruz ifadelerine yer verildi.
Ebu Abbas liderliğindeki FKC, FKÖ lideri Arafatın İsrail ve ABD emperyalizmi ile yürüttüğü diplomatik görüşmelere karşı çıkmış, bu muhalefetini göstermek için İsraile karşı geniş yankı uyandıran eylemler yapmıştı. 1985te İtalyan gemisi Achille Lauroyu kaçıran dört gerilla FKC üyesiydi. 90dan sonra ise Ebu Abbas Arafatla aynı çizgiyi benimsedi, Oslo Anlaşmasını destekledi. Ancak Oslo Barışının Filistin direnişini pasifize etmeye yarayan bir aldatmaca olduğunu farketmekte gecikmedi. Ardından bir grup yoldaşıyla Iraka yerleşti.
İşgalcilerin Ebu Abbası tutuklamaları tamamen yasadışı bir uygulamaydı. Zira Oslo Anlaşmasına göre Filistin Kurtuluş Örgütünün hiçbir üyesi, 1993ten önceki eylemlerinden dolayı yargılanamayacaktı. Bu aynı anlaşma kasap Şaron için de geçerlidir. Ebu Abbası keyfi şekilde tutuklayıp katleden ABD emperyalizmi, aynı zamanda Oslo Anlaşmasının da mimarı ve garantörüdür.
Irak işgalinden hemen önce Suriye, İran, Libya, Yemen ve Lübnan gibi ülkelerden iltica talebinde bulunan Ebu Abbasa, bu ülkelerin hiçbiri kapılarını açmadı. Bağdatın düşüşünden kısa bir süre sonra işgalcilere tutsak düşen FKC lideri, yaklaşık bir yıldır işgalciler elinde tutsaktı. İlk tutuklandığı dönemde işkence ve kötü muameleye maruz kaldığı örgütü tarafından açıklanmıştı.
Ebu Abbasın katledilmesi, ABD emperyalizminin Filistin halkını hedef alan saldırganlığının bir parçasıdır. Yıllardır siyonist işgali her bakımdan destekleyen ABD, işgale karşı direnen Filistinli örgütlere ve liderlerine terörist muamelesi yapmıştır. Ebu Abbas da işgal karşıtı direnişin sembollerinden biri olarak katledilmiştir.
Fordda yeni saldırı dalgası
Ford işçilerine yönelik saldırılar devam ediyor. Ford patronları geçtiğimiz günlerde yaptıkları fabrika toplantısında işçi ücretlerini dondurduklarını açıkladılar. Yakın dönemde imzalanan satış sözleşmesine tepkiler henüz sürerken, bu açıklama Ford işçilerine yeni bir darbe oldu. Ford işçilerinin de içinde olduğu 800 bin metal işçisini ilgilendiren satış sözleşmesinde öngörülen zam miktarı %2.4tü. Bu ise sıfır zam anlamına geliyordu.
Sıfır zam dayatmasını IG Metal bürokratları kabul etmişlerdi. Ancak Ford patronları ücretlere yapılan bu zammı bile uygulamaya yanaşmıyorlar. Ford temsilcileri 2004 yılında 3.5-3.8 milyon Euro kâr sağlamayı hedeflediklerini açıkladılar. Ama işçi maliyetinin yüksek olduğunu, bu nedenle zarar ettiklerini, ücretlere yapılan yeni zamları uyguladıklarında belirlenen hedefe ulaşamayacaklarını söylediler. Dahası tam bir arsızlıkla Almanya Ford fabrikasının geçtiğimiz dönem iflasın eşiğinden döndüğünü iddia ettiler. Sonuç olarak 05 yılına kadar Ford işçilerine toplusözleşmede vaadedilen zam uygulanmayacak. Ayrıca her yıl işçilere verilen Noel parası %100den %55e düşürülüyor. Öte yandan Fordda 25-40 yıl çalışanlara ödenen jübile parası da artık brüt olarak ödenecek. Eskiden bu paradan yapılan kesinti ve vergler patron tarafından ödeniyordu. Bundan böyle işçiler ödeyecek.
IG Metalin hain bürokratlarının imzaladıkları bu satış sözleşmesi ile başta 35 saatlik iş haftası hakkı olmak üzere kazanılmış pek çok hak gaspedildi.
Bu aynı toplantıda bir büyük aymazlık örneğini de işçi temsilcileri sergiledi. İşçi temsilcileri, fabrikayı korumak ve işten atılmaları engellemek gerekçesiyle sözleşmeyi imzaladıklarını belirttiler. Bunlar daha önce de Ford patronlarının sosyal plandan vazgeçtiğini ve işçi çıkışlarının olmayacağını söylemişlerdi. Bunun bir yalan olduğu kısa sürede açığa çıktı. Gönüllü işten çıkış yalanıyla yaklaşık 1250 işçi işten atılmış bulunuyor. Nisan ayında yeni çıkışların olacağı, dolayısıyla bu sayının daha da artacağı muhtemeldir.
Ford işçileri gelinen yerde kendilerini daha zor ve kötü günlerin beklediğini biliyorlar. Ford patronu ve yardakçıları işyeri temsilcilerinin yalanlarına inanmıyorlar. Her açıklamanın yeni bir hak gaspı anlamına geldiğini düşünüyorlar. Nitekim işyeri toplantısında ücretlerin dondurulmasına ve yapılan kesintilere çok sert tepki gösterdiler.
Ford işçilerinin önünde sömürüye, işten çıkarmalara ve hak gasplarına karşı direnmekten, yakın dönemdeki TİS sürecinde olduğu gibi onbinler halinde sokağa çıkmaktan başka bir yol yoktur. Zira mücadeleyle kazanılan haklar ancak mücadeleyle korunabilir.
|