20 Mart'04
Sayı: 2004/03


  Kızıl Bayrak'tan
  Saldırıları işçi sınıfını ve kitleleri örgütleyerek karşılayalım!
  Cam sektöründe sözleşme imzalandı...
  Fatura işçi ve emekçilere kesildi
  Emperyalist tekellerin önündeki tüm engeller kaldırılıyor
  Kürt-Arap çatısması yalanı...
  Devlet terörüne karşı devrimci mücadeleye!
  Düzen partilerine oy vermeyelim, hesap soralım!
  BDSP seçim çalışmalarından...
  BDSP seçim çalışmalarından...
  Kent gerçeği ve belediyeler!
  Düzenin muhalefet boşluğu ve CHP'nin yeri
  13 Mart'ın ardından...
  Liberal solun yerel seçim perişanlığı.../3
  CHP'den "Güçbirliği"ne geçişlerin anlamı ve sınırları
  BES Genel Kurulu yapıldı...
  Sermayenin "sosyal savaş"ına karşı Avrupa emekçileri 2-3 Nisan'da alanlarda!
  İspanyol halkı gerici oyunları bozdu!
  İspanya'daki saldırıların gerisinde kim var?
  Kıraç'ta patronların sömürü ağı evlere girdi...
  Bültenlerden...
  BEKO işçisi saldırılarla karşı karşıya!
  Dizayn Teknik Plastik Boru fabrikasında kuralsız sömürü
  Süreç bize önemli görev ve sorumluluklar yüklüyor
  Cejra Newroz piroz be!..
  Güney Batı halkımızın haklı direnişinin yanındayız!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Dizayn Teknik Plastik Boru fabrikasında
kuralsız sömürü

Bir yanda patlayan-çatlayan borular ve beraberinde yaşanan su taşkınları, diğer yanda üzerinden buldozer geçmesine rağmen kırılmayan dayanıklı borular... Hepimizin bildiği gibi “Dizayn Grup” adı altında sunulan reklamların ana temasını oluşturuyor bu görüntüler. Reklamcılık açısından belli bir başarıyı yakalayan Dizayn Şirketler Grubu, belli ki bu yolla pazardaki payını artırmayı ve alıcı kitlenin hafızasında kalıcı bir yer edinmeyi umuyor. Alıcı kitlelerin hafızalarında reklamlarla ne oranda kalıcı bir yer edindiği bilinmez ama, bu boruların üretildiği Dizayn fabrikasında çalışma koşullarının ve uygulamaların fabrikada çalışan işçilerin hafızalarında hiç silinmeyecek bir iz bıraktığı söylenebilinir.

Değişik sektörden birçok fabrikayı içinde barındıran Kıraç’ın Kuruçeşme Mahallesi’nde, Gezer Terlik gibi tanınmış markaların yanı sıra göze çarpan ilk fabrikalardan biri Dizayn Teknik Plastik Boru ve Elemanları San. şirketidir. Ancak ilk göze çarpan, Dizayn reklamlarında kötülenen su taşkınlarının ve çukurlarla dolu yolların görüntüsü olur. Zira her yağmur yağışında Dizayn fabrikasının da bulunduğu caddede, yağmur sularından oluşan seller ve çamur deryası evinden işine gitmek isteyen Kıraçlı emekçilerin en büyük çilesinden biridir. Yine ilk göze çarpan, fabrikanın, mahallenin çarpık yapılaşmasına uyum sağladığını kanıtlarcasına caddenin iki tarafında da dağınık bir şekilde bırakmış olduğu plastik borular vb. olur. Bu haliyle de Avrupa standartlarında üretimde bulunduğunu iddia dilen bir fabrikanın çevreye ne oranda önem verdiği görülebilir.

Fabrikada 100-200 arası işçi çalışmaktadır. Sayının değişkenliğinin en önemli nedenlerinden biri dönem dönem işçi sirkülasyonunun yaşanmasıdır. Yanı sıra 100’ün üzerinde idari personel çalışmaktadır. Bu sayının bu kadar yüksek tutulmasının en önemli nedeni, geçmiş yıllarda işçilerin başarısızlıkla sonuçlanan sendikal mücadelesidir. Yani başarısızlıkla sonuçlansa da, bundan ders çıkaran Dizayn patronu, işçilerin ileride yeniden sendikalaşma girişimlerini ve sendikanın yetki almasını engellemek için idari personel sayısını fazla tutmaktadır. Bununla da yetinmemiş Dizayn Metal adında bir başka şirket kurmuştur. Plastik fabrikasında çalışmakta olan kimi işçileri Dizayn Metal şirketinde çalışıyor göstermektedir. Böylece işçilerin en temel hakkı olan sendikal örgütlenme hakkını her türlü oyuna başvurarak gaspetmektedir.Elbette bu nedensiz değildir. Zira Dizayn patronun sermayesini büyütmesinin ve pazarda büyümesinin en büyük nedeni Dizayn işçileri üzerine kurduğu sömürü çarkıdır. Bu çarkın bozulmaması için elinden geleni yapmaktadır.

Dizayn işçileri hiçbir zaman maaşlarını düzenli olarak alamamaktadırlar. Ücretler taksitler halinde verilmektedir ve işçilerin muhakkak geçmiş aylardan alacakları bulunmaktadır. Bu uygulama Dizayn’da bir kural haline gelmiştir. Patron işçilerle yaptığı toplantıda artık yalan söyleme gereği bile duymamaktadır. Ücretleri tam verip vermeyeceğinin kendi tercihine kaldığını söyleyerek, beğenmeyenin çekip gidebileceğini söyleme cüreti gösterebilmektedir.

Ocak zammı ortalama %10’ları ancak bulmaktadır. Birçok işçi asgari ücretle çalışmaktadır. Eski işçilerin maaşları geçen yıla oranla düşmüştür. 3 yıllık bir işçi asgari ücretten sadece 50 milyon fazla alabilmektedir.

Kurduğu sömürü çarkı ile işçilik maliyetini en düşük seviyeye çekmeye çalışan Dizayn patronu, yanı sıra üretimi en azami şekilde sürdürmektedir. Fabrikada üç vardiya sistemi uygulanmaktadır. Yanı sıra pazar günleri 12’şer saat fazla mesai yaptırılmaktadır. Böylece sosyal yaşam adına hiçbir şeyleri kalmayan Dizayn işçilerinin yaşamı fabrikayla ev arasında sıkışıp kalmaktadır.
Dizayn patronu, henüz “kölelik yasası”nın meclisten geçmediği bir dönemde, bu yasanın kimi maddelerini uygulayarak, işçilere kuralsız ve sınırsız çalışma dayatmıştır. Süresi belirsiz hizmet akdi adı altında işçilere sunulan 3 sayfalık sözleşme kağıdında şu maddeler özellikle dikkat çekmektedir. Madde-3: “İşçi yukarıda adresi yazılı işyerinde işçi olarak çalışacaktır. İşçi, ücretinde indirim yapılmaksızın işverenin başka işyerinde veya işte görevlendirilmesini kabul eder”. Bu madde şimdiki kölelik yasasında “ödünç işçi” kavramı adı altında yasal hale gelmişken, Dizayn patronu bu uygulamayı daha 2001’de hayata geçirmekteydi.

Madde-5: “İşçinin ücreti asgari ücrettir... İşçiye ücret ödemeleri her ayın 5. gününe kadar yapılır”. Bu madde sayesinde işe başlayan işçiye asgari ücret peşinen kabul ettiriliyor, ilerde yasal herhangi bir hak talep etmemesi sağlanıyor. Ancak kendisi ücret ödemeleri her ayın 5. gününe kadar yapılır taahhüdüne uymuyor.

Madde-8: “... Fazla mesai ödemesi, tatil günü çalışmış olsa dahi haftalık çalışma süresi 45 saati aşması halinde, aşan süre için söz konusudur”. Böylece işçiler çeşitli sebeplerden dolayı hafta içerisinde 45 saatten az çalışmış ve o hafta Pazar günü çalıştırıldıkları takdirde fazla mesai ücreti alamayacaklarını peşinen kabul etmiş oluyorlar.

Madde-10: “İşyerinde vardiyalar halinde çalışma .... sayılı yasanın 43. Maddesine uygun olarak, işçilere hafta içerisinde bir gün hafta tatili verilir. Bu durumda vardiyalı işçi sırf Pazar günü çalışmış olmasından dolayı ilave ücrete hak kazanamaz”. Bu madde de hafta sonu tatili kavramını kaldıran “kölelik yasasının” meşhur maddelerinden biri.

Madde-13: “İşçi, işten ayrılması veya iş akdinin haklı sebeplerle işveren tarafından feshedilmesi halinde, 3 yıl süre ile iş sahibi ile rekabet edebilecek bir işi kendi namına yapamaz, rakip bir müessesede çalışamaz, ... Rekabet yasağına aykırı hareket eden işçi ... (USD- Amerikan Doları) cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt eder. Ayrıca bu sebeple işverenin uğradığı zarar bu cezai şartın üzerinde olduğu takdirde işçi, BK mad 351 hükmüne göre bu fazla zararı tazminle yükümlü olur”. Bu madde ile Dizayn patronu işçiye çalışırken dayattığı kölelik koşulunu işten ayrıldıktan sonra da sürdürebiliyor.

Madde-14: “İşçi kendi isteği ile işten ayrıldığı takdirde, ayrıldığı tarihten bir yıl öncesine kadar işveren tarafından yapılan eğitim, staj, kurs vs. masrafları cari değerinin iki katı ile ödemek ve rekabet yasağı sözleşmesini imzalamak zorundadır. Sözleşme imzalamaktan imtina edilmesi halinde, işverenin düzenlediği sözleşmeyi aynen kabul etmektedir”.

Madde-15: “İşçi işveren tarafından çıkarılmış ve çıkarılacak yönetmelik, genelge, sirküler, tamim ve talimat hükümlerine aynen uymayı kabul eder” vb. maddelerle devam eden bu sözleşme metni Dizayn patronu tarafından daha kölelik yasası hayata geçmeden işçilere dayatılmıştır.

Tüm bunları yeterli görmeyen Dizayn patronu bir de üretim içerisinde işçileri bölmek ve birleşmelerini engellemek için rekabet ortamı yaratmaya ve böylece işçileri daha fazla sömürmeye çalışmaktadır. Yaptığı toplantılarda ve fabrika içersinde astığı tabelalarda, “burada herkes patrondur, biz bir aileyiz” vb. yalanlarla, işçilerin bu sömürü çarkının işlemesine katkıda bulunmalarını istemektedir.

Dizayn fabrikasındaki tüm bu olumsuz koşullara karşı işçilerin tepkisi ne yazık ki bireysel olmakta ve çözüm olarak iş değişikliği görülmektedir. Geçmişte başarısızlıkla sonuçlanan sendikal mücadele ise ortak hareket etmelerinin önünde bir engel olarak durmaktadır. Dizayn işçileri bu olumsuz deneyimden dersler çıkartıp, birbirlerine karşı güvensizliklerini kıramadıkları müddetçe sömürü koşulları daha da ağırlaşacaktır.

Geçmişte sendikal mücadelenin başlamasının en önemli nedenlerinden birisi patronun hafta sonu tatilini kaldırmak istemesiydi. İşçilerin sendikal mücadele yolunu tercih etmesi sonucunda bu saldırıdan bir süre vazgeçmişti. Ancak şimdi yine bu saldırıyı hayata geçirmek niyetindedir. Yani mücadele yolu seçilmedikçe saldırılar devam edecektir. Eski-yeni işçi ayrımı bir yana bırakılarak ortak çıkarlar uğruna sendikal örgütlülüğü yaratabilmek için bir çalışma başlatabilmek gerekmektedir. İşten ayrılmak ve iş değiştirmek çözüm değildir. Dizayn’da başarılacak bir sendikalaşma faaliyeti civardaki işçileri de etkileyecektir. Unutmamalıyız ki, işçilerin kendisinden başka güveneceği bir güç yoktur.

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!

Komünist bir işçi/İstanbul