BEKO işçisi saldırılarla karşı karşıya!
Bekoda işçiler TİS aracılığıyla bir kez daha düşük zamma mahkum edildi. Geçtiğimiz dönem imzalanan TİSlerde bu dönemin zam oranının enflasyona göre belirleneceği söylenmişti. Buna göre 2004ün Mart ayından itibaren geçerli olacak zam oranı % 7.3 olarak açıklandı.
Türk Metal Sendikasının örgütlü olduğu Bekoda işçiler diğer fabrikalarda çalışan işçilere göre daha yüksek ücret alıyorlar. Bir takım sosyal haklara da sahip olmaları Beko işçisini diğer işçilerden biraz ayrıcalıklı hale getiriyor. Ancak sömürünün her biçimiyle yaşandığı Beko, öyle dışardan göründüğü gibi güllük gülistanlık bir fabrika değil. Sorun kendi başına ücretlerin düşüklüğü, yüksekliği ya da bir takım sosyal haklar da değil. Gelinen süreçte gerek esnek çalışma yasasıyla, gerekse Türk Metal çetesinin ihanetçi tutumlarından dolayı Beko işçisi çok kapsamlı ve ciddi saldırılarla karşı karşıya.
Saldırıların temeli esnek çalışma
Bekoda işçilere saldırıların temelini çalışma koşullarının esnekleştirilmesi oluşturuyor. Taşeronlaştırmayla, sözleşmeli-yevmiyeli işçi çalıştırmayla, telafi çalışmasıyla, işyerinin bir bölümünün başka işverene devriyle esnek çalışma her biçimde kendisini gösteriyor. O sıkça tekrarladıkları Bir dünya markası ve Avrupa devi olmasının, üretim rekorları kırmasının arkasında işçilerin yoğun şekilde çalıştırılması vardır.
2002 ve 2003de Avrupanın 3 büyük TV üreticisinden biri olan Beko, 2005de Avrupada birinci olmayı hedefliyor. 2003de 5 milyon 167 bin TV üreterek üretim rekoru kıran Beko, 2004te de 6.5 milyon adet TV üretmeyi hedefiyor. Bu rekorun nasıl kırıldığını en iyi çalışan işçiler bilir. Gece-gündüz demeden, hiç dinlenmeden makina gibi çalıştırılan işçilere, devasa kârlara rağmen % 7 gibi komik sadaka zammı verilmesinden de anlaşılacağı gibi, bu yıl ve önümüzdeki yıllarda işçileri daha da yoğun saldırılar bekliyor. İstenilen üretim hedeflerinin gerçekleştirilmesi için işçilerin emeğinin sömürüsünün de iki katına çıkması gerekiyor. Çünkü rekorlara imzalar atıldıkça, kârlar büyüdükçe işçiler de o oranda sömürülüyor.Örneğin Grundigi satın almasıyla birlikte, üretim miktarında da artış oldu. Fabrikada bantlar yetersiz gelince yeni bantlar açıldı. Ancak işçi sayısı aynı kaldı. Bu bantlarda işçiler iki katı çalıştırılmaya başlandı. İşçi alınsa bile hemen sonrasında çıkarmalar yaşanıyor. Zaten sürekli işçi sirkülasyonu var. Ocak ayından itibaren başlayan toplu çıkarmalar nedeniyle işçiler adeta bıçak üzerinde oturuyolar. Sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Bu aralar yeni işçi alınması işçileri tedirgin ediyor.
Taşeronlaştırmayla kadrolu
işçi sayısı azaltılıyor
İşçileri bekleyen en büyük saldırı taşeronlaştırma. Taşeronlaştırma ile kadrolu işçilerin sayısı giderek azalıyor. Üretim bölümünde kadrolu işçilerin yerine teşeron işçiler yerleştiriliyor. Kadroluların yaptığı işler taşeron işçilere yaptırılıyor. Aynı işi yapıyor olmalarına rağmen taşeron işçiler asgari ücretle her türlü haktan yoksun olarak çalıştırılıyorlar. Dışlanmaları, aşağılanmaları, ikinci sınıf insan muamelesi görünmeleri de cabası. Kadrolu işçiler gerek aldıkları ücret, gerekse sahip oldukları sosyal haklar nedeniyle kendilerini ayrıcalıklı konumda görüyorlar.
Kadrolu-taşeron işçi ayrımı bizzat yönetim tarafından körükleniyor. Böylece kadrolu işçiler patronların işçileri bölme oyununa alet ediliyor. Oysa belki birkaç ay sonra kendileri de ya taşeron olacak ya da işten çıkarılarak yerlerine taşeron işçiler alınacak. Yapılan hazırlıklar kalan bölümlerin de taşerona ya da bir fabrika içinde olan yan sanayiye devredilmesi yönünde. Zaten plastik, hoparlör, matbaa, uzaktan kumanda, depo, boyahanenin bir kısmı, yemekhane ve temizlik yan sanayi ve taşeron adı altında başka şirketlere devredilmiş durumda. Aynı fabrikada hatta aynı bölümde birden fazla işyeri, birden fazla patron bulunuyor. Ayrıca başka fabrikalara da iş veriliyor. Kalıphane, montaj ve dizgiden bazı bölümlerin de yan sanayiye devredilmesiyle kadrolu işçi sayısı iyice azaltılmış olacak.
Pazar çalışmaları zorunlu
Esnek çalışma saldırısının bir boyutu da telafi çalışması. Telafi çalışmasıyla işçiler her pazar zorunlu olarak, üstelik mesai parası almadan çalıştırılıyorlar. Bayramlarda, karlı havalarda, ya da üretim yokluğunda gelinmeyen, tatil yapılan günlerin yerine pazar günü çalıştırılıyor. Gelinmeyen günler işçilerin maaşlarından kesilmiyor. Böylece işçiler zorunlu olarak borçlandırılmış oluyor. İşçi pazar mesaisini % l00 alması gerekirken normal çalışma olarak alıyor.
Sayı sistemli vardiyalar arası rekabet kızıştırılıyor
Bekoda herşey sayı sistemine göre belirleniyor. Her vardiyanın gün içinde ürettiği TV miktarı her gün fabrika içindeki panolara asılıyor. Bu miktarlar her gün azar azar artıyor. En fazla TV üreten vardiyaya teşekkür ediliyor. Kimi zaman o vardiyanın en başarılı bandı seçilerek ödüllendiriliyor. Bu yolla bantlar hızlandırılıyor, işçilerden istenen sayı miktarı arttırılıyor. İşçi nefes alamaz hale geliyor. Daha az zamanda daha çok iş isteniyor. İstenilen sayı yüzünden kimi zaman tuvalete gitmek bile yasaklanıyor.Bu uygulama vardiyalar ve işçiler arasındaki birliğin en büyük engeli. İşçinin işçiyle rekabetine neden olarak, gruplaşmalara zemin hazırlıyor.
İşçiler suskunluğu kırmalıdır
Beko işçisi, kendisine yöneltilen saldırıları sessizlikle izlemekten, çaresizce beklemekten vazgeçmeli, artık tutum almalıdır. Sendikasına sahip çıkarak sendikacıların oyununa gelmemelidır. Sağlam bir komite kurarak iç örgütlülüğü pekiştirmeli, yöneticilerden inisiyatifi alarak hesap sormalıdır. Esnek çalışmaya karşı gelinmediği sürece tüm kazanımlar bir bir gaspedilecektir. Boyun eğildiğinde taşeron işçilerle aynı akıbet paylaşılacaktır. Zaten sosyal hakları bir bir gaspediliyor, ücretler düşürülüyor. Taşeron ve sözleşmeli işçi uygulamasıyla hiçbir şey kalmayacaktır.
Beko işçisi taşeron işçileri de yanına alarak birlikte saldırıları püskürtmelidir. Bu yapılmayacak şey değildir. Geçmişin deneyimleri, bıraktığı miras var. Bekoda bu mücadele ateşi yeniden harlandırılmalıdır. Acil ihtiyaç budur. Sorunların bilincinde olan işçiler bir araya gelmeli, bu mücadeleye öncülük etmelidir. Mücadele ettiklerinde, tıpkı geçmişte Beko işçilerinin yaptığı grevlerdeki gibi kazanan işçiler olacaktır.
|