1 Mayısa az bir süre kaldı. Politik-pratik görevlerimiz ışığında 1 Mayısa yönelik çalışmalarımızın mevcut durumuna bakmak, zayıflık ve eksikliklerimizi tespit etmek, buradan hareketle çalışmamızı daha ileri bir düzeyden örgütlemek görevi bizleri bekliyor. Burada, görev ve sorumluluklarımızın genel çerçevesi ile birlikte, çalışmalarımızda yüklenmemiz ve özel bir tarzda yoğunlaşmamız gereken bazı temel noktalar üzerinde duracağız.
Basınımızda 1 Mayısın güncel politik anlam ve önemi üzerinde sıklıkla ve çeşitli vesilelerle duruluyor. Doğruları bir kez daha yinelemek belki gereksiz görünebilir. Ama pratik faaliyet ve örgütlenmenin politik hedeflerimizle bağının canlı ve doğru bir biçimde kurulması, çalışmanın gücü ve sonuçları bakımından hayati önem taşımaktadır. Birçok durumda pratik faaliyetin araç ve görevleri politik hedeflerinden koparıldığında, çalışmada ortaya konulan enerji ve ısrar sınırlanabiliyor. Kendiliğindenlik ve sıradanlık, bir politik kampanya süreci içinde olunmasına rağmen aşılamayabiliyor. Belli araçların kullanımı ile kendini sınırlayan, yaratıcı bir inisiyatiften yoksun bir pratik-örgütsel tablo ortaya çıkabiliyor. Ya de elde edilen imkan ve kazanımlar değerlendirilemiyor, ortaya konulan onca enerji ve emeğe karşın souç alınamıyor.
Bunun böyle olmasının birincil nedeni, çalışmamızın politik hedeflerinin dönemin özgünlükleri ile birlikte kavranılamamış olmasıdır. Bu açıdan yerel güçlerimiz, genel olarak düşünüş planında olmasa da, pratik-politika planında devrimci-demokrat akımlarla aynı zaafa düşebiliyorlar. Sorunun anlaşılabilmesi için devrimci-demokrat akımların 1 Mayısa ilişkin yaklaşım ve pratiklerini biraz açmak gerekiyor.
1 Mayıs gibi, sınıf mücadelesinin dönemsel ihtiyaç ve hedeflerinin aynası olma özelliği taşıyan bir gün sadece takvimsel-tarihsel boyutuyla sınırlı bir algılayışla ele alınabiliyor. Özellikle devrimci-demokrat geleneğin 1 Mayıslara ilişkin tutumu yıllardır böyle. Devrimcilerle devletin boy ölçüşmesine daraltılmış bir 1 Mayıs algılayışı, eni sonu kendi güçlerinin 1 Mayıs alanına taşınmasına, bayrak ve sembollerle güçlendirilmiş bir güç gösterisine bağlanıyor. Kendi taraftar güçlerini yönetmekle sınırlı bir önderlik anlayışı ile, güçlerinin yeterliliği ya da azlığı üzerinden politik iddia ve hedefler belirleniyor. Sonuç, sınıf ve kitle hareketinin yaşadığı kısır döngünün geleneksel devrimci-demokrat hareketin politik-örgütsel durumuna damgasını vurması oluyor. Bu durum kabullenildiği öl&ccdil;üde, son dönemde iyice belirginleştiği üzere, onlar için 1 Mayısı devrimcileştirme hedefi de anlamını yitiriyor.
Sınıf devrimcileri elbette genelde bu tablonun dışında bulunuyorlar. Seçim politikası ve pratiği bunun bir kanıtıdır. Komünistler seçimlerde politik platformlarını, ne seçimlere ilişkin dar beklentiler üzerinden kurmuşlardır, ne de mevcut güçlerinin toplum çapında siyasal etki sağlamaya yeterli olup olmayacağı üzerinden... Politik-sınıfsal ilkelerinden ve konumundan taviz vermeyen, bunu her siyasal gelişme üzerinden net bir politik tutum ve pratikle birleştiren bir siyasal yapı için, toplum çapında etki ve güç yaratmak eninde sonunda kazanılacak bir hedeftir.
Bizim için sorun genel planda, pratik görevlerle sınıfsal zeminde belirlenmiş politik hedefler arasında ilişkiyi kuramamak planında değil, daha çok belirlenmiş bir politik tutumu, yerellerde somut pratik-örgütsel görevlere bağlama alanında yaşanmaktadır. Yerel güçlerimiz döneme ilişkin siyasal değerlendirmelerimize pratiğe yol gösteren metinler olarak ya bakmamakta, ya da pratik yoğunluk içerisinde gerekli önemi verememektedirler. Oysa yapılması gereken, yerelin özgünlüklerini de gözeten, belirlenmiş siyasal hedefler doğrultusunda sistematik bir politik-pratik faaliyeti örgütlemektir. Genel politik tutumumuz ile yerel politik-pratik-örgütsel çalışma bütünlüğünü kurabilmektir. Bu ise temelde bir kavrayış sorunudur. Son dönemde çalışmalarımızın başlangıcında kampanyanın siyasal hedefleri ve ekseni üzerinden ypılan tartışmalar oldukça eğitici olmuş, güçlerimizin çalışmaya katılımları ve inisiyatifleri açısından olumlu sonuçlar yaratmıştır. Ancak bu kadarı yine de yetersiz kalmaktadır. Siyasal çizgimiz ile yerellerdeki politika ve pratik arasındaki bağların çalışmanın bütününde kurulabilmesi için bu tarz genelleştirilmeli, bir bütün olarak sürece yayılabilmelidir.
Eğer bunu gerektiği biçimde yapabilirsek, yarattığımız etkiyi daha da genişletebilir, kazandığımız güç ve imkanları etkin biçimde değerlendirebilmenin zeminini oluşturmuş oluruz. 1 Mayısa ilişkin temel değerlendirmelerimizin bu gözle yeniden incelenmesini öneriyoruz.
Ön hazırlık çalışmalarından alandaki duruşumuza ve müdahalemize kadar tüm bir 1 Mayıs pratiğimizi, güne ilişkin politik çizgi ve tutumumuza bağladığımızda, teknik gibi duran birçok sorun dahi bu çerçevede hem anlamını bulur, hem de çözüm yolu açılmış olur. Örneğin 1 Mayıs ön hazırlık çalışmaları, belli bir süreklilik kazanmış ve az çok oturmuş alanlarda, 1 Mayısa yönelik genel araçlarımızın yanında bu mevcut alanların özgünlüklerine de dayanmak durumundadır. Bu, bir alanda, o alanın özgül sorunlarını temel alarak oluşturulmuş esnek bir platformsa, platformun özgül hedefleriyle 1 Mayısın güncel politik anlamı arasında canlı bağlantılar kurmayı gerektirmektedir. Bunun için platformda yer alan güçlerin kavrayışlarının geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Ancak böylelile bu güçlere dayanılarak alandaki platform çalışmasının sınırları genişletilebilir ve daha geniş bir kitle 1 Mayıs alanına taşınabilir.
Diğer taraftan, 1 Mayısın politik hedefleri üzerinden, çevremizde duran ama bugüne kadar belki seçim döneminde bir parça harekete geçirebildiğimiz güçleri belli esnek oluşumlarda tanımlayarak seferber edebilmeliyiz. 1 Mayısın güncel politik önem ve anlamının bu güçlere kavratılması, bu yolla politik motivasyonlarının yükseltilmesi böyle bir çalışmanın anahtarı olacaktır.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ancak burada yapmaya çalıştığımız, pratiğe ilişkin hazır formüller vermek değil, politik çalışmanın etkili biçimde yürütülmesinin anahtarı olabilecek bir takım noktaları hatırlatmaktır.
Siyasal hedefler noktasında tam bir netlik ve pratik çalışmaya yol gösterici biçimde ele alınması, yerel inisiyatifleri ve yaratıcılığı geliştirecektir. Bu tarzın çevremizdeki tüm güçlere egemen kılınmasıyla kullandığımız araç ve biçimler de zenginleşecektir. Önümüzdeki süreçte, kitlelerin örgütlenmesi, alana taşınması ve alana müdahale konusunda ve çevremizdeki her insanın her açıdan çalışmalara katılımını sağlamak noktasında yoğunlaşmalıyız.
İstanbul:
Daha önce KESK, DİSK, TTB ve TMMOB tarafından yapılan görüşmelerde bu yıl 1 Mayısın kitlelerle içiçe bir alanda kutlanması üzerinden bir fikir birliği sağlanmıştı. Geçen hafta içinde toplanan Emek Platformu İstanbul bileşenleri bu yılki 1 Mayıs başvurusunun Taksim Meydanı üzerinden yapılmasında anlaştılar. Ancak Ankarada yapılan Emek Platformu Başkanlar Kurulu toplantısında Hak-İş ve Türk-İş başvurunun Taksim Meydanına yapılmasına karşı çıktı.
14 Nisan günü yapılan görüşmeler sonucunda KESK ve DİSK, Taksim Meydanı için başvuru kararı aldı. Tertip komitesine son anda Türk-İş de katıldı. Tertip Komitesi başkanı Musa Çam, 1 Mayısın Taksim Meydanında yapılması için ellerinden geleni yapacaklarını söylerken, KESK Genel Başkanı Sami Evren de hiçbir şekilde Abide-i Hürriyet, Beykoz Çayırı ya da Kazlıçeşme gibi alanları kabul etmeyeceklerini söyledi. DİSKe bağlı birçok sendika şubesinin 1 Mayısı Taksimde kutlamak için karar aldığı söyleniyor.
Öte yandan devrimci grup ve kurum temsilcileri kendi aralarında toplanarak 2004 1 Mayısını değerlendirdiler. Bu değerlendirmeler ışığında oluşturulan bir komitenin 1 Mayıs Tertip Komitesiyle ilişkileri tek elden yürütmesi ve böylelikle bir takım oldu bittilerin engellenmesi kararı alındı. Oluşturulan komite değişik sendikalarla ve tertip komitesiyle görüşmelere başladı.