17 Nisan'04
Sayı: 2004/07


  Kızıl Bayrak'tan
  1 Mayıs alanlarını zaptedelim!
  Gençliğin 1 Mayıs'a katılımını kitlesel örgütleyelim!
  1 Mayıs'a yönelik pratik görevlere nasıl yaklaşmalıyız?
  NATO Zirvesi ve güncel devrimci görevler
  Sendika bürokratları AB konusunda sermayeyle işbirliği içerisinde
  Yeni yönetmeliklerle kölelik yasalarına eğitim sektöründe işleyiş kazandırılıyor...
  Sermaye devleti "ağa"sının önüne secdeye yattı
  OSİM-DER coşkulu bir şenlikle açıldı
  "Sol", sosyal-demokrasi ve CHP tartışmaları...
  Irak halkının direnişi er geç emperyalist haydutları dize getirecektir!
  Büyüyen direnişin yarattığı ilk yankılar
  Bush-Şaron katilleri suç işlemeye devam ediyor!
  Devrimci değerleri sömürme sevdasında olanların gerçekliği üzerine birkaç söz!
  Hapishaneler gerçeği ve yeni saldırı hazırlıkları
  Şov dünyasının pazarlama aracı: Demokrasi!
  "Kazanan biz olacağız, kazanan devrim davası olacak!"
  Sınıfı ve devrimi öörgütlemede parti kadrosunun tayin edici rolü
  Solu olmayan alternatifler!
  Mücadele postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Büyüyen direnişin yarattığı ilk yankılar

Bağdat’ın düşüşünden bir yıl sonra işgal karşıtı mücadelenin “halk direnişi” düzeyine sıçraması, emperyalist saldırganlığa karşı olan ilerici-devrimci güçler tarafından sempatiyle karşılanarak destek buldu. Bu onurlu direnişin coşkuyla karşılanması doğaldır; zira Irak halkının direnişi, Ortadoğu’nun emperyalistler ile işbirlikçilerinden temizlenmesi açısından hayati bir önem taşıyor.

Direnişin yankısının bir diğer boyutu ise, işgalciler ile onların destekçileri arasında baş gösteren panik oldu.

Savaş kundakçıları arasında
anlaşmazlık

Direniş bizzat savaş kurmayının merkezinde yankı buldu. Basında yer alan haberlere göre, “Pentagon’daki sivil ve asker ilişkileri hiç olmadığı kadar kötüleşti. Siyasiler Irak’taki asker sayısını düşürmek isterken komutanlar takviye birlikler istiyor.” Krizin diğer bir nedeninin ise “Irak’taki özel güvenlik firmalarının ihale savaşları” olduğu vurgulanıyor.

İngiltere’de yayınlanan The Daily Telegrahp gazetesi, Amerika’nın Irak’taki en yüksek rütbeli komutanı General John Abizaid’in Washington’ı uyardığını ve “Irak’taki şiddetin artması durumunda ilk elde ‘harcanacak kişi’ olmak istemediğini” ifade ettiğini yazdı. Direnişin faturasının kendisine kesilmemesini isteyen Abizaid, başarısızlığın nedeninin askeri birliklerin sayı azlığında aranmasını istedi. Irak’taki 130 bin askerin yetersiz olduğunu söyleyen Abizaid, Washington’daki siyasilerden takviye güç istemiş. Buna rağmen Rumsfeld ve diğer Savunma Bakanlığı yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, Irak’ta takviye güce gerek olmadığını dile getirdiler. Bu tür sürtüşmeler işgalci haydutların içinde bulundukları çıkmazın göstergesidir.

İşgal ordularının ikinci büyük
ortağından itiraflar

İngiliz halkına söylediği tüm yalanların peşpeşe açığa çıkmasıyla rezil olan Bush’un “fino köpeği” Blair, direnişin yayılması ile iyice köşeye sıkıştı. Emperyalist saldırganlığın baş destekçisi Blair hükümeti de Irak’taki durumun vahemetini sonunda kabul etti. İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw yaptığı açıklamada, “Irak’ta bir yıl sonra durumun bu kadar kötüye gideceğini tahayyül edemezdim. Bazı kötü ve iyi günler geçirileceğini düşünüyordum. Şu anki durumun çok ciddi olduğuna ve bunun karşılaştıklarımızın en ciddisi olduğuna şüphe yok” diye konuştu.

Irak’taki İngiliz komutanlar da katliamların vahşetini kabul ederek ABD askerlerini suçlayan açıklamalarda bulundular. Adlarının açıklanmasını istemeyen bazı İngiliz komutanlar, gazetecilerle yaptıkları konuşmalarda, asıl sorunun ABD askerlerinin Iraklılar’ı insan olarak kabul etmemesi olduğunu dile getiriyorlar. ABD askerlerini Nazi askerlerine benzeten bir komutan, “Benim ve İngiliz komutasının görüşü, Amerikalılar’ın şiddet kullanmasının uygun olmadığıdır. Onlar Iraklılar’ın kayıplarıyla ilgilenmiyor bile” diyor.

Bu açıklamalar İngiliz komutanların da işgalci ve tüm katliamların suç ortağı oldukları gerçeğini değiştirmiyor elbet. Fakat bizzat işgalci konumunda olanların bile bu eleştirileri dile getirmesi, Irak halkına yönelen katliamların boyutu hakkında fikir veriyor.

İşgalin “küçük müttefikler”i
dökülmeye başladı

“Irak’ta işler yoluna girdi, 30 Haziran’da yönetim devri yapılacak” türünden demagojilerin yapıldığı günlerde beklenmedik bir biçimde patlak veren direniş, emperyalist ordulara yamanmış uşakların paniklemesine neden oldu. Tayland, Yeni Zelanda, Singapur gibi ülkelerden, askerlerini Irak’tan çekme sinyalleri hemen gelmeye başladı. Singapur az sayıdaki askerini geri çekti. Yeni Zelanda ise Eylül ayında bu ülkeden ayrılacağını açıkladı. Tayland hükümeti de Irak’taki birkaç yüz askerini Eylül ayından önce çekeceğini açıkladı.

Tabii bu gelişmeler haydutbaşı Bush’la savaş çetesini oldukça rahatsız etti. Zira önemli olan bu ülkelerin geri çekmeyi planladıkları asker sayısı değil, “koalisyon güçleri” diye adlandırılan işgal ordularının dağılma sürecine girmesidir. Üst düzey savaş kundakçılarının bu ülkelerle hemen temasa geçmesi de bundan kaynaklanıyor.

Tekellerin yağma hevesi şimdilik
kursaklarında kaldı

Direnişçilerin yeni taktiklerinden biri de, emperyalist ordularla işbirliği yapan, “yeniden yapılandırma” adı altında Irak’ın yağmasından pay almak için bu ülkeye üşüşen şirket temsilci ve çalışanlarını rehin almak. Rehin alındıktan sonra serbest bırakılanlar hariç, halen 40 yabancı uyruklu sivil direnişçilerin elinde rehin tutuluyor. Bir-iki hafta içinde gerçekleşen bu eylemler, yağmacı tekellerin gözünü korkuttu. Sermayenin ürkekliği de hesaba katılınca, bu şirketlerin Irak’taki faaliyetlerini askıya almaları, dahası bu durum devam ederse Irak’ı terkedeceklerini açıklamaları hiç şaşırtıcı değil.

Pek çok “yeniden yapılanma” projesi askıya alınırken, Amerikan şirket çalışanları Bağdat’taki ABD işgal karargahına sığınmış durumdalar. Irak’ın çalışmak için güvenli bir yer olmadığını açıklayan şirket yetkilileri, Iraklılar’ın da kendileriyle çalışmaktan kaçındığını dile getiriyorlar. Pek çok şirket ve “yardım kuruluşu” Irak’taki elamanlarından bir kısmını tahliye etmiş bulunuyor.

Kukla askerler Felluce’ye
saldırmayı reddetti

ABD’nin Irak’ta kurmaya başladığı yeni ordunun bir taburu Felluce’de ABD askerleriyle birlikte çatışmalara katılmayı reddetti. Washington Post gazetesinin Bağdat’ta üst seviyedeki Amerikan askeri yetkililerine dayanarak verdiği haberde, işgalcilerin beklentilerine yanıt vermeyen Iraklı askerlere güvenilemeyeceği vurgulandı. Amerikalı Tümgeneral Paul Eaton yaptığı açıklamada, Irak silahlı kuvvetlerinin 620 askerden oluşan 2. Taburu’na mensup askerlerin, Pazartesi günü Felluce’ye giderken, Bağdat’ta Şii bölgesinde saldırıya uğraması dolayısıyla çatışmalara katılmayı reddettiğini söyledi.

İşgalci general, Iraklı askerlerin tutumunu her ne gerekçeyle açıklamaya çalışırsa çalışsın, açık olan bir şey var, o da Iraklılar’ı birbirine kırdırmanın pek kolay olmayacağıdır. Elbette bunu sağlayan direnişin kendisidir.

Direnişe katılmak için geri dönüş

Emperyalist işgal öncesinde ülkeden kaçan pek çok Iraklı Ürdün’e yerleşmişti. Saddam yönetiminden kaçan Iraklılar’ın da bir kısmı bu ülkede bulunuyor. Son iki haftada sıçrama yaşayan direnişin yarattığı sarsıntı bu kesimlerde de yankı buldu. Bunların bir kısmı Irak’a dönüp direnişe katılmaya karar verdiler.

Ürdün’ün başkenti Amman’da dönüş hazırlığı yaparken gazetecilere konuşan Sünni ve Şii Iraklılar, işgalcilere karşı savaşmak ve direnişi güçlendirmek için Irak’a dönmeye karar verdiklerini dile getirdiler. Bir Iraklı’nın yola çıkmadan önce söylediği sözler direnişin yarattığı etkinin özlü bir ifadesidir: “Savaşmak istiyorum. Amman’da iki yıl kaldım, daha da kalacaktım. Ama televizyondaki görüntüleri izledikten sonra fikrimi değiştirdim. Mehdi Ordusu’na katılmalıyım.”