Büyüyen direnişin yarattığı ilk yankılar
Bağdatın düşüşünden bir yıl sonra işgal karşıtı mücadelenin halk direnişi düzeyine sıçraması, emperyalist saldırganlığa karşı olan ilerici-devrimci güçler tarafından sempatiyle karşılanarak destek buldu. Bu onurlu direnişin coşkuyla karşılanması doğaldır; zira Irak halkının direnişi, Ortadoğunun emperyalistler ile işbirlikçilerinden temizlenmesi açısından hayati bir önem taşıyor.
Direnişin yankısının bir diğer boyutu ise, işgalciler ile onların destekçileri arasında baş gösteren panik oldu.
Savaş kundakçıları arasında
anlaşmazlık
Direniş bizzat savaş kurmayının merkezinde yankı buldu. Basında yer alan haberlere göre, Pentagondaki sivil ve asker ilişkileri hiç olmadığı kadar kötüleşti. Siyasiler Iraktaki asker sayısını düşürmek isterken komutanlar takviye birlikler istiyor. Krizin diğer bir nedeninin ise Iraktaki özel güvenlik firmalarının ihale savaşları olduğu vurgulanıyor.
İngilterede yayınlanan The Daily Telegrahp gazetesi, Amerikanın Iraktaki en yüksek rütbeli komutanı General John Abizaidin Washingtonı uyardığını ve Iraktaki şiddetin artması durumunda ilk elde harcanacak kişi olmak istemediğini ifade ettiğini yazdı. Direnişin faturasının kendisine kesilmemesini isteyen Abizaid, başarısızlığın nedeninin askeri birliklerin sayı azlığında aranmasını istedi. Iraktaki 130 bin askerin yetersiz olduğunu söyleyen Abizaid, Washingtondaki siyasilerden takviye güç istemiş. Buna rağmen Rumsfeld ve diğer Savunma Bakanlığı yetkilileri yaptıkları açıklamalarda, Irakta takviye güce gerek olmadığını dile getirdiler. Bu tür sürtüşmeler işgalci haydutların içinde bulundukları çıkmazın göstergesidir.
İşgal ordularının ikinci büyük
ortağından itiraflar
İngiliz halkına söylediği tüm yalanların peşpeşe açığa çıkmasıyla rezil olan Bushun fino köpeği Blair, direnişin yayılması ile iyice köşeye sıkıştı. Emperyalist saldırganlığın baş destekçisi Blair hükümeti de Iraktaki durumun vahemetini sonunda kabul etti. İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw yaptığı açıklamada, Irakta bir yıl sonra durumun bu kadar kötüye gideceğini tahayyül edemezdim. Bazı kötü ve iyi günler geçirileceğini düşünüyordum. Şu anki durumun çok ciddi olduğuna ve bunun karşılaştıklarımızın en ciddisi olduğuna şüphe yok diye konuştu.
Iraktaki İngiliz komutanlar da katliamların vahşetini kabul ederek ABD askerlerini suçlayan açıklamalarda bulundular. Adlarının açıklanmasını istemeyen bazı İngiliz komutanlar, gazetecilerle yaptıkları konuşmalarda, asıl sorunun ABD askerlerinin Iraklıları insan olarak kabul etmemesi olduğunu dile getiriyorlar. ABD askerlerini Nazi askerlerine benzeten bir komutan, Benim ve İngiliz komutasının görüşü, Amerikalıların şiddet kullanmasının uygun olmadığıdır. Onlar Iraklıların kayıplarıyla ilgilenmiyor bile diyor.
Bu açıklamalar İngiliz komutanların da işgalci ve tüm katliamların suç ortağı oldukları gerçeğini değiştirmiyor elbet. Fakat bizzat işgalci konumunda olanların bile bu eleştirileri dile getirmesi, Irak halkına yönelen katliamların boyutu hakkında fikir veriyor.
İşgalin küçük müttefikleri
dökülmeye başladı
Irakta işler yoluna girdi, 30 Haziranda yönetim devri yapılacak türünden demagojilerin yapıldığı günlerde beklenmedik bir biçimde patlak veren direniş, emperyalist ordulara yamanmış uşakların paniklemesine neden oldu. Tayland, Yeni Zelanda, Singapur gibi ülkelerden, askerlerini Iraktan çekme sinyalleri hemen gelmeye başladı. Singapur az sayıdaki askerini geri çekti. Yeni Zelanda ise Eylül ayında bu ülkeden ayrılacağını açıkladı. Tayland hükümeti de Iraktaki birkaç yüz askerini Eylül ayından önce çekeceğini açıkladı.
Tabii bu gelişmeler haydutbaşı Bushla savaş çetesini oldukça rahatsız etti. Zira önemli olan bu ülkelerin geri çekmeyi planladıkları asker sayısı değil, koalisyon güçleri diye adlandırılan işgal ordularının dağılma sürecine girmesidir. Üst düzey savaş kundakçılarının bu ülkelerle hemen temasa geçmesi de bundan kaynaklanıyor.
Tekellerin yağma hevesi şimdilik
kursaklarında kaldı
Direnişçilerin yeni taktiklerinden biri de, emperyalist ordularla işbirliği yapan, yeniden yapılandırma adı altında Irakın yağmasından pay almak için bu ülkeye üşüşen şirket temsilci ve çalışanlarını rehin almak. Rehin alındıktan sonra serbest bırakılanlar hariç, halen 40 yabancı uyruklu sivil direnişçilerin elinde rehin tutuluyor. Bir-iki hafta içinde gerçekleşen bu eylemler, yağmacı tekellerin gözünü korkuttu. Sermayenin ürkekliği de hesaba katılınca, bu şirketlerin Iraktaki faaliyetlerini askıya almaları, dahası bu durum devam ederse Irakı terkedeceklerini açıklamaları hiç şaşırtıcı değil.
Pek çok yeniden yapılanma projesi askıya alınırken, Amerikan şirket çalışanları Bağdattaki ABD işgal karargahına sığınmış durumdalar. Irakın çalışmak için güvenli bir yer olmadığını açıklayan şirket yetkilileri, Iraklıların da kendileriyle çalışmaktan kaçındığını dile getiriyorlar. Pek çok şirket ve yardım kuruluşu Iraktaki elamanlarından bir kısmını tahliye etmiş bulunuyor.
Kukla askerler Felluceye
saldırmayı reddetti
ABDnin Irakta kurmaya başladığı yeni ordunun bir taburu Fellucede ABD askerleriyle birlikte çatışmalara katılmayı reddetti. Washington Post gazetesinin Bağdatta üst seviyedeki Amerikan askeri yetkililerine dayanarak verdiği haberde, işgalcilerin beklentilerine yanıt vermeyen Iraklı askerlere güvenilemeyeceği vurgulandı. Amerikalı Tümgeneral Paul Eaton yaptığı açıklamada, Irak silahlı kuvvetlerinin 620 askerden oluşan 2. Taburuna mensup askerlerin, Pazartesi günü Felluceye giderken, Bağdatta Şii bölgesinde saldırıya uğraması dolayısıyla çatışmalara katılmayı reddettiğini söyledi.
İşgalci general, Iraklı askerlerin tutumunu her ne gerekçeyle açıklamaya çalışırsa çalışsın, açık olan bir şey var, o da Iraklıları birbirine kırdırmanın pek kolay olmayacağıdır. Elbette bunu sağlayan direnişin kendisidir.
Direnişe katılmak için geri dönüş
Emperyalist işgal öncesinde ülkeden kaçan pek çok Iraklı Ürdüne yerleşmişti. Saddam yönetiminden kaçan Iraklıların da bir kısmı bu ülkede bulunuyor. Son iki haftada sıçrama yaşayan direnişin yarattığı sarsıntı bu kesimlerde de yankı buldu. Bunların bir kısmı Iraka dönüp direnişe katılmaya karar verdiler.
Ürdünün başkenti Ammanda dönüş hazırlığı yaparken gazetecilere konuşan Sünni ve Şii Iraklılar, işgalcilere karşı savaşmak ve direnişi güçlendirmek için Iraka dönmeye karar verdiklerini dile getirdiler. Bir Iraklının yola çıkmadan önce söylediği sözler direnişin yarattığı etkinin özlü bir ifadesidir: Savaşmak istiyorum. Ammanda iki yıl kaldım, daha da kalacaktım. Ama televizyondaki görüntüleri izledikten sonra fikrimi değiştirdim. Mehdi Ordusuna katılmalıyım.
|