İsrail devleti sadece katliamcı kimliğiyle değil işkenceci kimliği ile de tanınır. Kurulduğu günden beri Filistinli direnişçilere işkence yapmakta sınır tanımayan İsrailde işkenceciler hakkında herhangi bir soruşturma açılamıyor. Yasal kılıfına uydurulan işkence yaygın ve sistematik bir şekilde yapılıyor.
Bu konuda oldukça deneyimli olan İsrailli ajanların, Ebu Garib zindanında uygulanan vahşete ortak olmaları şaşırtıcı değil. Bu alanda onları eğiten ağababaları ABD emperyalizmine gerisin geriye hizmette bulunuyorlar. Bu hizmeti sadece savaş çetesinin hayrı için yapmadıkları, işlerine yarayacak bilgi peşinde oldukları da muhakkak.
Başta Şaron olmak üzere siyonistler bu gerçeği inkar etseler de pek bir işe yaramadı. Zira bu kirli bilgiyi ifşa eden Ebu Garib hapishanesinin eski komutanı ABDli Tuğgeneral Janis Karpinskidir. Karpinski, işkence vahşetinden sorumlu tutulup görevden alındığı halde hakkında soruşturma açılmadı.
Ebu Garib hapishanesindeki işkence vahşetinin ortaya çıkmasından sonra görevden alınan Karpinski, BBC radyosuna verdiği demeçte çarpıcı açıklamalarda bulundu. Karpinski, Bağdattaki bir istihbarat merkezine işgal güçlerinden üst düzey bir generalle birlikte yaptığı ziyaret sırasında, İsrailli olduğunu söyleyen bir kişiyle karşılaştığını belirtti. ABDli general, bu kişiye ne yaptığını sorması üzerine, Burada sorgulama yapıyorum. Arapça konuşurum ama Arap değilim, İsrailliyim yanıtını aldığını söyledi.
Siyonist ajanların Irakta yoğun bir faaliyet içinde olduklarına dair çok sayıda haber ve iddia basında yer alıyor. Ebu Garibdeki tutsaklara uygulanan işkenceyi açığa çıkartan Amerikalı gazeteci Seymour Hersh de, Irakta İsrailli ajanlar bulunduğunu daha önce açıklamıştı. Mossad ajanlarının önemli amaçlarından biri, eski Irak istihbaratının gözaltındaki üyelerine erişebilmek.
Kanada televizyonu tarafından Mayıs ayında yayınlanan bir programa katılan eski Amerikalı diplomat Eugene Bird de benzer açıklamalarda bulunmuştu. Bird, savaşın başlangıcından bu yana, İsrailli ajanların Irakta faaliyet yürüttüğünü söylemişti. ABDli general Antonio Taguba tarafından hazırlanan gizli işkence raporunda da, Ebu Garib zindanında yabancı bir ülkeden şahısların bulunduğu belirtilmekteydi. Kirli ilişki ağının diğer bir kanıtı ise, Titan ve CACI adlı özel güvenlik şirketlerinin siyonistlerle yakın işbirliği içinde bulunmalarıdır. Titan şirketinin yönetim kurulunda, İsraile yakınlığıyla bilinen eski CİA şefi James Woosley de bulunuyor. İşkence vahşetinin merkezinde bulunan ikinci şirket CACİ de, İsrail hükümetiyle özel ilişkilere sahip.
Ortadoğuda yürütülecek anti-emperyalist mücadele, anti-siyonist bir kapsamda ele alınmadığı sürece tek yanlı kalacaktır. Savaş kundakçılarıyla beraber İsrailin Ebu Garibde açığa çıkan suç ortaklığı bu gerçeği bir kez daha tescil etmiştir.
Başında kasap Şaronun bulunduğu İsrail rejimi, aylardır Gazzeden çekilme planı hazırlığı içindeyiz diyerek azgınca saldırılarına devam ediyor. Bu sürede yıkım ve katliamlara daha da ağırlık veren siyonist İsrail, Batı Şeriada devam eden tecrit duvarı inşaatını da aralıksız sürdürüyor. Yine İsraillilernin güvenliği adına Gazze-Mısır sınırına kilometrelerce uzunluğunda bir hendek açıyor. İsrail yönetimi tecrit duvarını görüşen BM Uluslararası Adalet Divanı mahkemesinden çıkacak kararı tanımayacağını da şimdiden ilan etmiş bulunuyor.
Bu ve benzer icraatların tümü güya Gazzeden çekilme planı adına yapılıyor. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalistlerin takdirine mazhar olan kasap Şaronun planından, şimdiye kadar yıkım, tecrit ve katliamdan başka bir şey çıkmadı. Buna rağmen uygar batının temsilcileri Şaron planının barış yönünde atılmış önemli bir adım olduğunu iddia edebiliyorlar.
Günübirlik katliamlarını sürdüren İsrail ordusu, yine Gazze Şeridinden çekilme planı çerçevesinde, güvenlik bölgesi oluşturmaya hazırlanıyor. Gazzenin kuzey kesiminde kurulması planlanan bölge, siyonist ordunun fiili işgali altında tutulacak. Bu bölgede yüzlerce İsrail askeri cirit atacak. Şaronun istemi üzerine gündeme gelen bu saldırı ile Beyt Hanun kenti de kuşatma altına alınacak. Kentin endüstri bölgesi ile binlerce dönüm tarım arazisi bir süre önce İsrail ordusu tarafından tahrip edilmiş, muazzam sayıda zeytin ağacı sökülmüştü.
İşgal karşıtı direnişi ezebilmek için Filistin topraklarını ölüm tarlasına çeviren İsrail ordusu bu arsızlığını, emperyalistlerden aldığı sınırsız destek sayesinde sürdürebiliyor. Ama emperyalist barbarlığın ve siyonist vahşetin gücü Filistin direnişini ezmeye yetmeyecektir.