10 Temmuz'04
Sayı: 2004/27 (19)


  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist savaş bezirganlarının kanlı hesaplarını bozalım!
  Türkiye emperyalist ordulara üs yapılmak isteniyor
  Sosyal güvenlik sistemi tasfiye ediliyor...
  Katil NATO’yu saraylarda ağırlayanlar emekçilerin evlerini başlarına yıkıyorlar!
  Aydos’ta yıkıma karşı direniş!
  Ekonomide pembe tablo ve derinleşen sefalet
  Deprem değil kapitalizm öldürür!
  Sendikal ihanet çetesi bu kez o kadar kolay kurtulamayacak
  İşçi hareketi ve kamuoyu önünde, DİSK yöneticilerine soruyoruz!
  Direnişteki Castleblair işçileri iki ayrı basın açıklaması yaptı...
  İşten atılan Castleblair işçileri kardeşlerimize;
  Beybi Çuval’da, Sun Tekstil’de ve Reha Tekstil’de aynı şeyleri yapmışlardı!..
  İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu’ndan direnişçi Castleblair işçilerine…
  Partinin yayın cephesindeki sorunları ve görevleri
  Ekim’in Haziran 2004 tarihli 237. sayısı...
  “Kirli Savaş” sermaye devletinin karakteristik yöntemidir...
  CHP’nin olaylı Kurultayı ve gösterdikleri...
  Amerikan uşağı Allavi hükümeti Saddam Hüseyin’i yargılamaya başladı...
  Tarih pişmanlık yasalarıyla bitmiş bir direnişe tanık olmamıştır!
  Siyonist vahşet Irak zindanlarına kadar uzandı
  İşgal karşıtı direniş daha çok Bremerler eskitecektir
  Sağlıkta adım adım özelleştirme...
  “Sivas şehitleri ölümsüzdür!”
  “Yerel dil ve lehçelerde TV yayını” komedisi üzerine birkaç söz!
  “Şili’nin en büyük yüreği” Neruda yüz yaşında!
  Memleketin kıyıcığından bir sınıf yazarı
  10. yıl ve “Kızıl Bayrakçı” olmak...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Siyonist vahşet Irak zindanlarına kadar uzandı

İsrail devleti sadece katliamcı kimliğiyle değil işkenceci kimliği ile de tanınır. Kurulduğu günden beri Filistinli direnişçilere işkence yapmakta sınır tanımayan İsrail’de işkenceciler hakkında herhangi bir soruşturma açılamıyor. Yasal kılıfına uydurulan işkence yaygın ve sistematik bir şekilde yapılıyor.

Bu konuda oldukça deneyimli olan İsrailli ajanların, Ebu Garib zindanında uygulanan vahşete ortak olmaları şaşırtıcı değil. Bu alanda onları eğiten ağababaları ABD emperyalizmine gerisin geriye “hizmet”te bulunuyorlar. Bu hizmeti sadece savaş çetesinin hayrı için yapmadıkları, işlerine yarayacak bilgi peşinde oldukları da muhakkak.

Başta Şaron olmak üzere siyonistler bu gerçeği inkar etseler de pek bir işe yaramadı. Zira bu kirli bilgiyi ifşa eden Ebu Garib hapishanesinin eski komutanı ABD’li Tuğgeneral Janis Karpinski’dir. Karpinski, işkence vahşetinden sorumlu tutulup görevden alındığı halde hakkında soruşturma açılmadı.

Ebu Garib hapishanesindeki işkence vahşetinin ortaya çıkmasından sonra görevden alınan Karpinski, BBC radyosuna verdiği demeçte çarpıcı açıklamalarda bulundu. Karpinski, Bağdat’taki bir istihbarat merkezine işgal güçlerinden üst düzey bir generalle birlikte yaptığı ziyaret sırasında, İsrailli olduğunu söyleyen bir kişiyle karşılaştığını belirtti. ABD’li general, bu kişiye ne yaptığını sorması üzerine, “Burada sorgulama yapıyorum. Arapça konuşurum ama Arap değilim, İsrailliyim” yanıtını aldığını söyledi.

Siyonist ajanların Irak’ta yoğun bir faaliyet içinde olduklarına dair çok sayıda haber ve iddia basında yer alıyor. Ebu Garib’deki tutsaklara uygulanan işkenceyi açığa çıkartan Amerikalı gazeteci Seymour Hersh de, Irak’ta İsrailli ajanlar bulunduğunu daha önce açıklamıştı. Mossad ajanlarının önemli amaçlarından biri, eski Irak istihbaratının gözaltındaki üyelerine erişebilmek.

Kanada televizyonu tarafından Mayıs ayında yayınlanan bir programa katılan eski Amerikalı diplomat Eugene Bird de benzer açıklamalarda bulunmuştu. Bird, savaşın başlangıcından bu yana, İsrailli ajanların Irak’ta faaliyet yürüttüğünü söylemişti. ABD’li general Antonio Taguba tarafından hazırlanan gizli işkence raporunda da, Ebu Garib zindanında yabancı bir ülkeden şahısların bulunduğu belirtilmekteydi. Kirli ilişki ağının diğer bir kanıtı ise, Titan ve CACI adlı özel güvenlik şirketlerinin siyonistlerle yakın işbirliği içinde bulunmalarıdır. Titan şirketinin yönetim kurulunda, İsrail’e yakınlığıyla bilinen eski CİA şefi James Woosley de bulunuyor. İşkence vahşetinin merkezinde bulunan ikinci şirket CACİ de, İsrail hükümetiyle “özel” ilişkilere sahip.

Ortadoğu’da yürütülecek anti-emperyalist mücadele, anti-siyonist bir kapsamda ele alınmadığı sürece tek yanlı kalacaktır. Savaş kundakçılarıyla beraber İsrail’in Ebu Garib’de açığa çıkan suç ortaklığı bu gerçeği bir kez daha tescil etmiştir.



Gazze’den çekilme mi,
siyonist vahşet mi?

Başında kasap Şaron’un bulunduğu İsrail rejimi, aylardır “Gazze’den çekilme planı” hazırlığı içindeyiz diyerek azgınca saldırılarına devam ediyor. Bu sürede yıkım ve katliamlara daha da ağırlık veren siyonist İsrail, Batı Şeria’da devam eden tecrit duvarı inşaatını da aralıksız sürdürüyor. Yine İsrailliler’nin “güvenliği” adına Gazze-Mısır sınırına kilometrelerce uzunluğunda bir hendek açıyor. İsrail yönetimi tecrit duvarını görüşen BM Uluslararası Adalet Divanı mahkemesinden çıkacak kararı tanımayacağını da şimdiden ilan etmiş bulunuyor.

Bu ve benzer icraatların tümü güya Gazze’den çekilme planı adına yapılıyor. Başta ABD olmak üzere tüm emperyalistlerin takdirine mazhar olan kasap Şaron’un planından, şimdiye kadar yıkım, tecrit ve katliamdan başka bir şey çıkmadı. Buna rağmen “uygar batı”nın temsilcileri Şaron planının “barış yönünde atılmış önemli bir adım” olduğunu iddia edebiliyorlar.

Günübirlik katliamlarını sürdüren İsrail ordusu, yine Gazze Şeridi’nden çekilme planı çerçevesinde, “güvenlik bölgesi” oluşturmaya hazırlanıyor. Gazze’nin kuzey kesiminde kurulması planlanan bölge, siyonist ordunun fiili işgali altında tutulacak. Bu bölgede yüzlerce İsrail askeri cirit atacak. Şaron’un istemi üzerine gündeme gelen bu saldırı ile Beyt Hanun kenti de kuşatma altına alınacak. Kentin endüstri bölgesi ile binlerce dönüm tarım arazisi bir süre önce İsrail ordusu tarafından tahrip edilmiş, muazzam sayıda zeytin ağacı sökülmüştü.

İşgal karşıtı direnişi ezebilmek için Filistin topraklarını ölüm tarlasına çeviren İsrail ordusu bu arsızlığını, emperyalistlerden aldığı sınırsız destek sayesinde sürdürebiliyor. Ama emperyalist barbarlığın ve siyonist vahşetin gücü Filistin direnişini ezmeye yetmeyecektir.