15 Ocak 2005
Sayı: 2005/03(03)


  Kızıl Bayrak'tan
  CHP operasyonu ve yansımaları
  Sağlıkta özelleştirmenin ilk adımı atıldı
  İlaç üretiminde "veri imtiyazı" geliyor
  Afet bölgesine yardım sahtekarlığı
  Düzenin her kurumundan pis kokular yükseliyor
  İÜ'de iki kutup, iki farklı seçim
  Beytepe'de faşizme geçit yok!
  Sermayenin yeniden yapılanması ve "emeğin Avrupası"
  Fethullah Hoca'ya kulak verin!
  "İnsanlık için Küresel Kadın Şartı..."
  Sağlıkta tasarruf ölüm demektir
  Güvencesiz Çalışmaya Geleceksiz Yaşamaya Hayır Kampanyası
  Bilinç katliamının derinleştirilmesi
  Filistin; bölge barışı ve Mahmut Abbas
  Kirli savaş taktikleri işgalcileri kurtaramaz
  Kanlı pastadan beslenen leş kargaları
  Felaketin sorumluları bölgeye askeri yığınak yapıyor
  Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anıldı
  I. Ekim Gençliği kampı
  İLGP kampanyası
  Bültenlerden
  Düzenin yoz kültürü ve "Kurtlar Vadisi"
  Bir damlacık hayatlar...
  2005'te imparatorluk .
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 

"Ben olmadan önceki Ben"...

Motorsiklet günlüğü...

Bir yol hikayesi Motorsiklet Günlüğü ve yol boyunca birikmesi gerçekliklerin ve insanın yüzünde bir tokat gibi çarpması sonra. Maceraperest duygularla başlayan yolculuğun, Küba'nın devrimci lideri Ernesto Che Guevera'yı yaratması.
‘Önce Avrupa'yı düşündük, Arjantinli olarak bizlerin de ürünü olduğumuz uygarlığın beşiğini. Yunanistan'ı, İtalya'yı, büyük devrimin vatanı olan, Ernesto'nun dilini konuştuğu Fransa'yı, tabii bir bakıma da anavatanımız olan İspanya'yı da. Ya da Mısır'ı, firavunları ve piramitleriyle. Haftalar boyu karar veremedik. Ama gerçekte kendi kıtamız Ernesto'ya daha çekici geliyordu. Kendi Latin Amerikalı köklerimizi aramak. Kolomb öncesi uygarlıkları keşfe gitmek, Machu Picchu'ya tırmanarak gizemini çözmeye, İnkalar'ın nasıl yaşadığını anlamaya çalışmak' Avrupa, Mısır, dünyanın geri kalan bölümü, ileride, bir başka zaman''
4 Ocak Buenos Aires'ten başlayan 8 aylık yolculuklarını Alberto böyle ifade ediyordu.
Film tıp sonuncu sınıfta olan Ernesto Guevera ve biyokimyacı Alberto Granado'nun yıllardır özlemini kurdukları Latin Amerika turu için yaptıkları hazırlıkları anlatarak başlıyor hikayesine.
Yıl: 1952, 23 yaşındaki Ernesto ve 29 yaşındaki Granado, Andlar üzerinden Şili kıyıları boyunca Atacana Çölü'nü geçerek Peru Amazonu'nun içlerine, oradan da Venezuella'ya varmak istemektedirler. 1939 Norton 500 model eski bir motorsikletle başlayan bu yolculuk motorun kısa bir süre sonra bozulmasıyla yaya olarak, ya da otostop yaparak devam ettirilir.
İlk durakları olan Miramar'da gördüğü hayatlar, rahat yaşam koşulları içerisinde yaşayan insanlar yolculuğun eğlenceli başlamasını sağlar. Ve sonraki duraklarda hayat birden tersine döner ve yolculuk ilerledikçe genç Ernesto ve Alberto gerçeklerle yüzleşirler. Şili'de karşılaştıkları yaşlı ve hasta kadının karşısındaki acizliği ve çaresizliği, And dağlarında yollarına çıkan toprakları ellerinden alınmış, madende çalışan iki komünist, İspanyollar'ın istilası altındaki İnkalar ve en son durak olan San Pablo'da karşılaştığı, insanların reddettiği cüzamlılar' Bu adaletsizlikler içlerindeki isyanı körükler.
Ve bu isyan, rahibelerin eldivenle yaklaştığı, şehrin karşı kıyısına atarak kendi yaşamlarından dışladıkları cüzzamlı hastalara çıplak ellerini uzatan Ernesto'nun gözlerindedir. Yolculuğa çıkarken Ernesto Guevera olan Arjantinli genç, doğum gününü cüzzamlılarla kutlamaya karar verip şehrin karşı kıyısına, astımına rağmen, gecenin karanlığına inat, yüzerek geçtiğinde artık ne için yaşamak istediğine karar vermişti.
Ve dönüş yolculuğunda tek başına kalan Ernesto, Şilili kızların ona taktığı ‘ahbap' anlamındaki Che önadıyla Ernesto Che Guevera'dır artık.

YTÜ'den Ekim Gençliği okurları

------------------------------------------------------------

Yorgun devrimci

Sosyalizim için yeminler ettin
Kurşunlar mı yedin ne oldu da bittin!
Ettiğin yemini birden unuttun
Sana yakışmıyor yorgun devrimci
   Bizim ilkemizde yorulmak yoktur
   Biz proleteriz, bu dava haktır
   Yorulmak, usanmak, vazgeçmek yoktur
   Bize yakışan budur yorgun devrimci
Sana yakışmıyor yoruldum demek
Bizim amacımız gerçeği bilmek
Çürümüş düzeni kökünden silmek
Bize bu yakışır yorgun devrimci
   Gerçekleri söyle biz de bilelim
   Ölünecek yerde biz de ölelim
   Faşist canilerden hesap soralım
   Bize bu yakışır yorgun devrimci
Yoruldum demekle bu işler bitmez
Bizi yıldırmaya güçleri yetmez
Bir sen yorulmakla bu dava bitmez
Yanılıyorsun be yorgun devrimci
   Örgütlendik geliyoruz
   Yorulmak ne bilmiyoruz
   Yorulanı kınıyoruz
   Bize yakışan bu yorgun devrimci
Meydanlarda gümbür gümbür
Bu düğün bizim düğündür
Gün sosyalizm günüdür
Bize bu yakışır yorgun devrimci
   Marksizm-Leninizm yolundan şaşma
   Yoruldum diyenin ardına düşme
   Sosyalizimi kurana dek savaşmak
   Bize bu yakışır yorgun devrimci
Bize çok söz verdin, ne oldu sana
Öfkeyle yazıyorum darılma bana
Yorulmak yakışmaz güçlü olana
Gücün mü tükendi yorgun devrimci!'

Kızıl Bayrak okuru/Brötonya


-----------------------------------------------------------------------------

Ölümüne yaşam

Ismarlama gelmiyor, biliyorum.
Aşk da ölüm de
nerede nasıl gelir,
belli mi olur.
Ansızın kapını çaldığında,
sökmeyecek her ikisine de
evde yokum mazeretin...
Karşıla her ikisini de.
Gençliğinin asi rüzgarını kuşanarak:
Kıyısında durdum ölümün
şimdi çıkagelse, kara, soğuk yüzüyle.
Ne kalır benden geriye;
İnsana, sevdaya, aşka dair...
Varsın gelsinler gönülleri estiğince.
Ortasındaysam,
özgür yaşam için kavganın;
karşılayacağım her ikisini de
Gözlerim ufukta,
yüreğim güneşe odaklı,
onurla, tutkuyla, inatla...

K. Eylem