27 Ağustos 2005
Sayı: 2005/34 (34)


  Kızıl Bayrak'tan
  Kamuda toplu görüşme oyununda üçüncü perde
  İncirlik'e yürüyoruz!
  26-28 Ağustos’ta İncirlik’e yürüyoruz.
  Özelleştirme saldırısında gelişmeler
  Üniversitelerde soruşturma saldırısı ve
alınması gereken tutum
Sendikal ihanet ve kokuşma
Sendikalar Kanunu değişiyor
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  1900 okul birincisi açıkta
  Formula 1 “kentsel dönüşüm” projesinin bir parçasıdır!
  Büyük depremin 6. yılında deprem
manzaramız
  Sefaköy İKE’de TUYAB etkinliği
  Hakkını arayan DERBY işçilerine polis
azgınca saldırdı.
  Sermaye düzeninin Kürt sorununda
tarihi çözümsüzlüğü (Orta sayfa)
  Burjuvazi İçindeki Bölünmenin
Anlamı ve Sınırları
  Siyonistler Gazze Şeridi’nden çekildi
  Gazze fiyaskosunu seyretmek

  Irak’ın anayasa taslağını işgalciler
belirliyor

  Pentagon şefleri işkence görüntülerine
sansür koyuyor
  Brezilyalı genç işçi Menezes’in
yargısız infazı belgelendi
  Daha zorlu günlere hazırlanmalı!
  Almanya’da yaşayan tüm sınıf bilinçli
işçiler ve emekçiler
  Bültenlerden
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Formula 1 ‘cazibe merkezi' İstanbul'da yapıldı...

Formula 1 ‘kentsel dönüşüm' projesinin bir parçasıdır!

Bir süredir İstanbul'un dünya şehri olması, dünyanın ‘önde ‘gelen insanları için cazibe merkezi olması için MGK da dahil olmak üzere sermaye düzeninin tüm kurumları büyük bir çaba içerisindeler. Bu amaca ulaşmak için ‘vize uygulamaları' gündeme getirilmiş, kentin görüntüsünü bozan yoksulları her an gözetim altında tutmak, gerektiğinde şehir merkezinden uzaklaştırmak için tüm şehre kameralar yerleştirilmişti. İstanbul'u cazibe merkezi haline getirmek için son olarak ‘Kentsel Dönüşüm Projesi', binlerce insanın evsiz kalması pahasına uygulanmaya konulmuştu. Tüm bu çabalar yetmemiş olacak ki Formula 1 yarışmaları da İstanbul'a taşındı.

‘Kentsel dönüşüm' projesinin bir parçası

Sermaye iktidarı tarafından ‘kentsel dönüşüm' projesi, ‘kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesi, gecekondulaşmaya son verilmesi, imar planının uygulanması, şehrin dokusunu bozan yapılanmaların ortadan kaldırılması, daha sağlıklı ve güvenilir konutların inşa edilmesi...' gibi nedenlerle kamuoyuna sunulmuştu. Ancak biz biliyoruz ki, kentsel dönüşüm projesinin amacı sermaye çevreleri için ciddi bir rant alanına dönüşmüş şehir merkezlerinden işçi-emekçileri atmak, bu rant alanlarını sermayenin kullanımına açmaktır. Bugün emekçilerin yaşadığı alanlar yarın büyük alışveriş merkezlerine ya da sermaye ve uşaklarının yaşadığı villalara dönüştürülecektir. Ancak tüm bunlar bir yana ‘kuralsız' yapılan gecekondulara karşı ‘kuralları, kanunları' bu denli önemseyen iktidar bu kurallara kendisi uyuyor mu' Formula 1 yarış pistinin yapım sürecine şöyle bir bakmak bile sermayenin hiçbir kurala uymadığını görmek için yeterli olacaktır:

Formula 1 pistinin yapıldığı alan orman arazisiydi. Yasa gereği ormanlar ‘satılamaz ve kullanılamaz'. Ancak özel bir yat yaptırmak için Türkiye'ye gelen Formula 1'in patronu Ecclestone tarafından bu alanın beğenilmesi üzerine, alan orman olmaktan çıkarılıp ‘mera' haline getirildi. Hemen ardından da bu ‘mera' kiraya verildi. Pist olarak seçilen bu alan İstanbul'un su ihtiyacının %40'nı sağlayan Ömerli Barajı'nı besleyen su havzası içinde yeralmaktadır. İSKİ tarafından, suyu kirleteceğinden dolayı, alanda ‘tesis kurulamaz' kararı verilmişti, ama bu karar hiçe sayıldı. Bu tesisin yapılabilmesi için Çevre Bakanlığı tarafından ÇED (Çevre Etki Değerlendirilmesi) onayı verilmesi gerekiyordu, ancak İstanbul Valiliği tarafından onaya gerek olmadığı karar altına alındı.

Arazi sorununu bu şekilde çözümleyen İstanbul Ticaret Odası pistin yapımı için gerekli olan parayı da işçi-emekçilerin cebinden çıkarmayı planlıyordu. Bunun için işçi ve emekçilerden sermayeye ‘turizm teşvik ve avantaları' adı altında aktarılan ödeneklerden yararlanmak gerekiyordu. Hükümete başvuru yapıldı, hemen ardından Bakanlar Kurulu tarafından pist alanı ‘turizm bölgesi' olarak ilan edilerek, Formula 1'e, inşaat başladıktan 7 ay sonra geriye dönük olarak, ‘turizm teşvik belgesi' verildi. Pist için toplam 153 milyon dolar harcandı. Bununla da yetinilmedi, Formula 1 için Eccleston'e hükümet tarafından sadece 13.5 milyon dolar ödendi, 2012'ye kadar da her yıl bu parayı ödemeye devam edecekler.

Sermaye medyasında Formula 1'in Türkiye'de yapılma başarısı anlatılırken, İstanbul Ticaret Odası, İstanbul Belediyesi, İstanbul Valiliği'nin ortak yürüttüğü projeye övgüler düzülürken bunların hiçbiri anlatılmadı, çünkü öncelikli olan sermayenin çıkarlarıydı. Ancak sözkonusu olan barınma haklarına sahip çıkan işçi ve emekçiler olduğunda, otobüs duraklarında barınmaya çalışan yoksullar olduğunda tüm bu kurumlar aslan kesilmekte, yasadan, nizamdan bahsetmektedir. Kolluk kuvvetlerini emekçilerin üstüne salmakta, duraklarda yaşamaya mahkum etmektedir. Formula 1 pistinin yapıldığı Kurtköy'de geçen ay sermaye düzeni tarafından yıkımlar gerçekleştirilmiş ve yüzlerce emekçi barınma hakkından mahrum bırakılmıştı. Evine sahip çıkanlar ‘terörist' olmakla, ‘milletin' arazisine gaspetmekle suçlanmıştı. Hiçbir kural gözetmeden, kaçak olarak yapılan, 12 milyonluk şehrin kullandığı suyu kirleten pist ve pisti yapanlar ise alkışlanmaktadır. Çünkü İstanbul Pisti kentsel dönüşümün ya da kentin sermaye çıkarlarına göre yeniden yapılandırılmasının önemli bir ayağını oluşturmaktadır.

Tüketim toplumunu öteki yüzü

Kapitalist sistem herşeyi kendi çıkarları için biçimlendirmektedir. Spor kapitalist sistemin bunu yapmakta en başarılı olduğu alanlardandır. Özellikle futbol gibi kolektif sporlar şirket mantığıyla örgütlenmekte, önemli bir rant alanına dönüştürülmektedir. Sistem kendi yasalarına göre biçimlendirdiği spor sayesinde kitleleri de kolayından manipüle edebilmektedir. Motor sporları da bu mantık çerçevesinde organize edilmektedir.

Ancak sözkonusu olan Formula 1 olunca şunu da söylemek gerekiyor: Tersi biçimde sunulmaya çalışılsa da, Formula 1 spor değildir, tüketim ideolojisinin en uç noktada cisimleşmiş halidir. Arabaların, tekerlek ve benzin şirketlerinin, her türlü markanın tüketime sunulduğu bir alandır. Tükettiği kadar mutlu olan güruhun, tükettikleri üzerinden kendisini var kıldığı alandır. Formula 1'de sponsorlar yarışmaktadır ve kazanan da her zaman ‘para' olmaktadır.

Formula 1 üzerinden sermaye medyası tarafından propagandası yapılan işte bu hayat-varolma biçimidir. Formula 1, tüketimi bu denli özendirdiği, sistemin ‘tükettiğin kadar varsın' söylemini ete-kemiğe büründürdüğü için sahiplenilmektedir. Formula 1 teknolojiyi fetişleştirdiği, hızlı arabalar, son marka giysiler, patlatılan şampanyalar arasında sürdürülen hayatı olumladığı, ulaşılması gereken amaç olarak gösterdiği için sahiplenilmektedir.
Kaçak bir alan üzerinde yapılan pistte Formula 1'in ‘şampiyonuna' Tayyip tarafından ödülü verilirken, Güzeltepe'de evlerinden atılanlar durakta barınmaya devam ediyorlardı. Ve pistin önünden kalkan son model arabalar yıkılan evlerin önünde durup, iş merkezi planlarını yapmaya çoktan başladılar.

----------------------------------------------------------------------------

Formula 1'in ardından...

Kaybeden yine işçi ve emekçiler oldu!

Geçtiğimiz günlerde İstanbul büyük bir yarışa ev sahipliği yaptı. Dünyada birçok kişi tarafından izlenen Formula 1 yarışları bu yıl İstanbul'da düzenlendi. 3 gün boyunca devam eden bu yarış, renkli görüntülere sahne oldu.

Bu yarış için İstanbul aylar önceden hazırlanmaya başladı. İstanbul'un birçok yeri reklamlarla donatıldı. Duraklarda ‘İstanbul kazandı' yazılı kırmızı beyaz panolar, köprülerde ‘Welcome to İstanbul (İstanbul'a hoşgeldiniz)' ve ‘One lay Two continents (Tek tur, iki kıta)' yazılı pankartlar, lambalı direklerde ‘Dünya kenti olma yarışımız sürüyor... ileri... daha ileri...' yazılı bayraklar bu reklamaların birkaçı. Bütçesinin sadece %5'ini eğitime ayıran düzenin bu reklamlara kaçta kaçını ayırdığı bilinmez, ama daha az olmadığı kesin. Ayrıca her fırsatta İMF'ye olan borcu öne süren ve unutulmaması gerektiğini bildiren Erdoğan bu sefer bunu unutmuşa benziyordu.

Aylar önceden reklamları yapılan bu yarışın nerde yapılacağı merak ediliyordu. Çünkü İstanbul'da bu yarışlara uygun pist yoktu, fakat yapıldı. Yapımı yüzmilyon dolarları bulan pistin faturasının ise yine işçi-emekçilerden çıkarılacağı su götürmez bir gerçek.

Pistin olduğu park son zamanlarda yıkımlarla gündeme gelen Kurtköy'de bulunuyor. Kimimizin yarış sebebiyle öğrendiğimiz bu semt, kuş uçmaz, kervan geçmez denilen yerlerden, bu yüzden de işçi-emekçilerin oturduğu bir semt. Böyle olduğu için burası kiraların, ev fiyatlarının düşük olduğu yerler olarak bilinir. Evet, bir zamanlar öyleydi. Kiralar ve satılık ev fiyatları düşükken, birden değer kazandı. F-1 sayesinde 20-30 milyar olan ev fiyatları 50 milyara yükseldi. Boş arsalar bir anda herkes tarafından aranır duruma geldi. Böylece insanların evleri, yani gecekonduları başlarına yıkıldı. 21 Ağustos'ta biten yarışların ardından yapılan açıklamalarda İstanbul'un 18 milyar dolarlık reklam yaptığı söylendi. Bunun ardından İstanbul'un kazandığı yazılı pankartlar çoğaltıldı. Sonuçta kazanan yine sermaye devleti, kaybeden ise işçi ve emekçiler oldu.

Bir İLGP'li/İstanbul