17 Eylül 2005 Sayı: 2005/37 (37)

  Kızıl Bayrak'tan
  Hesabı işçi sınıfı soracak!
  Başbakan ABD’ye 5. gezisinde
   Tüpraş işçisi talana karşı ayakta!
  Burjuva hukuku ve devlet terörü
  Faşist darbeciler 25 yıldır gülüyorlar...
Son gülen iyi güler!
Faşist 12 Eylül askeri darbesi protesto
edildi
Eylül karanlığını yırtacağız! Yeni Ekimler yaratacağız!
  12 Eylül tartışmalarının gösterdikleri
  12 Eylül hukuku sürüyor: Yeni yasal düzenlemeler/1
  AKP sağlığa zararlıdır!
  “Okulumuzu geri istiyoruz!”
  Faşizme Karşı Gençlik Buluşması başarıyla gerçekleştirildi! Yeni dönemde mücadeleyi büyütmek için ileri!
  12 Eylül sendikacılarının son marifeti... Sınıfa ihanet, Kürt halkına düşmanlık!
(Orta sayfa)
  12 Eylül’ün turnusol kağıdı: DİSK
  Ruth Tekstil işçilerinin açıklaması

  Emperyalist ordular katliamlar eşliğinde
Telafer’i yakıp yıkıyor!

  Katrina sarsmaya devam ediyor
  Almanya’da seçimler...
  12 Eylül faşizmi üzerine/2
  Yılmaz Güney anıldı
  İnkar ve imha sisteminde ısrar ile
teslimiyetin sefaleti!
  Eylem ve etkinliklerden
  Bültenlerden/ Anadolu Yakası İşçi Bülteni
  Almanya’daki seçimler üzerine
  Basından
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın


 

Almanya'da seçimler...

Emekçilerin yeni politikacılara değil yeni bir düzene ihtiyacı var

Almanya'da 18 Eylül günü genel seçimler yapılacak. 7 milyonu bulan ordusuyla işsizlik sorunu, emekçileri yoksullaştıran Agenda 2010 ve Hartz IV gibi saldırı yasaları ve ülkede giderek önemli bir sorun haline gelen “yabancılar” üç temel gündem durumunda. Ancak Alman burjuva partileri toplumun bu en can alıcı sorunlarının nasıl çözüleceği noktasında susmayı tercih ediyorlar. Örneğin, Almanya'da çığ gibi büyüyen işsizlik konusunda ne SPD ne de CDU kayda değer bir şey söylemektedir.

Seçimlerde Hıristiyan Demokratlar (CDU ve CSU) ile Sosyal Demokratlar (SPD) başa yarışan iki parti durumunda. Alman tekelci basını, sermayenin çıkarlarını en iyi bu iki partiden birisinin temsil edebileceği bilinciyle desteğini esirgemiyor. “Ülkenin geleceği için Schröder mi, Merkel mi” ikilemi yaratılarak, özellikle muhalif ve devrimci sesleri devre dışı bırakmak için özel bir çaba harcanıyor.

Her iki parti de emekçilere düşmanlıkta birleşiyorlar. Schröder halihazırdaki sosyal hak gasplarının mimarı olduğu için bunları zaten savunuyor. CDU ise “bu reformları” yumuşak ve yetersiz buluyor. CDU yabancı düşmanlığı yaparak oy toplamaya çalışırken, SPD yabancılara dost görünüyor. Ne var ki, bu onları oy deposu olarak görmenin dışında bir değer taşımıyor. Özellikle de göçmen emekçiler içinde SPD'nin sözde sosyal demokrat kimliğine aldanarak, fakat en çok da CDU gelirse herşey daha kötü olur korkusuyla oylarını yine SPD'ye verme eğilimi gelişiyor.

Seçimlerde Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller/90'ın pek bir belirleyiciliği bulunmuyor. Yalnızca olası bir koalisyon bileşenleri olması bakımından önem taşıyorlar.

Bu seçimlerde sürpriz çıkışı yapan PDS/Sol Parti oldu. Eski SPD yöneticilerinden Oskar Lafontaine'nin WASG'si ile Almanya Sosyalizm Partisi'nin (PDS) oluşturduğu bu ittifak, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre %10'a yaklaşan oy oranı ile üçüncü büyük parti durumuna yükselmiş durumda. Sol ve hatta sosyalist söylemlerle dikkatleri üzerine çekmeyi başaran bu partiye, gerçek sosyalist alternatifin zayıflığı koşullarında emekçiler belli bir ilgi göstermektedir. Bu parti, sahte sol söylemlerin ötesine geçmeyen, SPD'nin yarattığı boşluğu doldurmaya aday, yeni dönemin sosyal demokrat partisidir. Kapitalizme karşı gelişen düzen karşıtı tepkileri düzen içine çekme misyonu görecektir. Fakat bu partinin bu niteliğinden ziyade tartışılması gereken nokta, onu bir anda üçüncü parti konumuna getiren sosyal ve siyasal zemindir. Bu, Almanya'da gittikçe derinleşen sınıf çelişkilerinin bir dışavurumudur.

Geçtiğimiz günlerde Almanya'nın en ciddi haftalık politika dergilerinden biri olan Der Spiegel'in, Marks'ın resimini kapak yaparak “Avrupa'da yeniden bir hayalet dolaşıyor” başlığı atması bir rastlantı değildir. Bahsedilen “hayalet” bilindiği gibi komünizmdir ve yeni arayışın yönünü anlatmaktadır.

Almanya'da toplumsal ve siyasal koşullar bir yandan sol oluşumlara ilgiyi artırırken, diğer yandan ırkçı-faşist partilerin güçlenmesine zemin oluşturmaktadır. Almanya'da yabancı düşmanlığı üzerinden politika yapan NPD ve DVU gibi ırkçı-faşist partiler, “önce Almanlara iş”, “Yabancılar dışarı” gibi ırkçı sloganlar kullanarak oy toplamaya çalışmaktadır.

Komünistler olarak bu seçimlere güç ve olanaklarımız oranında müdahale edip, bir taraf olma çabasına girdik. Bu amaçla TKİP-YÖ imzalı bir seçim bildirisi çıkardık. “Gerici, faşist, sosyal demokrat ve sahte sol partilere oy yok, kapitalizme karşı alternatifimiz sosyalizmdir!” başlıklı bildirinin yanısıra “Alternatifimiz sosyalizmdir!” başlıklı ve BİR-KAR imzalı broşür çıkarıldı.

Seçimlerde hedefimizi ve nasıl bir pratik hat izleyeceğimizi bildirimizde şu şekilde ifade ediyoruz: “Bu seçimler vesilesi ile kapitalizme karşı sosyalizm alternatifini savunmak, bu alternatifin gelişip güçlenmesi doğrultusunda çalışma yapan parti ve örgütlerle etkin işbirliği yapmak bir diğer hedefimizdir. Bu çerçevede bu seçimlerde “alternatifimiz sosyalizmdir” diyen ve bu doğrultuda çalışma yürüteceğini açıklayan MLPD ile çalışmamızı mümkün olduğu ölçüde ortaklaştıracak ve adaylarını destekleyeceğiz.” Seçimlere dönük çalışmalarımıza bu bakışaçısı yön veriyor.

TKİP taraftarları/Köln

------------------------------------------------------------------------------------------

Almanya'nın Kürt gazetesi Özgür Politika'yı kapatmasını şiddetle protesto ediyoruz!

Özgür Politika susturulamaz!

SPD ve Yeşiller ortak hükümetinin içişleri Bakanı Schily'in talimatlarıyla yayını durdurulan Özgür Politika gazetesinin yasaklanması ne tesadüfü bir olay, ne de içişleri Bakanı Schily'nin kendi başına aldığı bir karardır. Bu tamamen Alman devletinin Türkiye'yle olan ekonomik ve siyasi çıkarlarıyla ilintilidir. Bu saldırı bir süre önce Brüksel'de yapılmak istenen basın toplantısının yasaklanmasıyla önemli bir sinyal vermiş ve ardından Almanya'da Özgür Politika gazetesinin yasaklanması gündeme gelmiştir. Tüm bu saldırılar genel olarak emperyalist güçlerin Kürtler üzerindeki bildik oyunlarının bir parçasıdır.

Ayrıca, Almanya'da yapılacak genel seçimlerin hemen öncesinde Özgür Politika ve birçok Kürt kurumlarının kapatılması aslında düşündürücü bir gelişmedir. Bu durum aynı zamanda Kürtlerin seçim döneminde iç politikaya malzeme edilmesidir. Kürt kurum ve kuruluşlarının bu seçimde daha çok Sol parti içinde aday gösterdikleri ve bu partiye oy vermek için Kürt kitlesine çağrı yapıldığı bilinmektedir. Buna karşı, SPD ve Yeşiller hükümeti adeta Kürtler'i cezalandırırcasına ve ayrıca Türk oylarını çekmek ve Almanya'daki sağ oyları almak için böyle bir karar almış olduğuna şaşmamak gerekir.

Yeri geldiğinde demokrat geçinen, insan hak ve hürriyetinden dem vuran, basın özgürlüğü, haber alma özgürlüğü ve düşünce özgürlüğünde en önde gittiğini her fırsatta açıklayan Almanya'nın sanıldığı kadar demokrasinin beşiği olmadığı açıktır.

11 Eylül'den bu yana onlarca yasa çıkartan Almanya'nın polise verdiği yetki ABD'den sonra ikinci sırada gelmektedir.

Göçmenlere ve onların kurumlarına karşı yapılan saldırı, kapatma ve “terörize etme” günlük olaylar içinde en ön sıralarda yer almaktadır. Özgür Politika gazetesinin kapatılması Almanya'daki saldırıların bir parçasıdır. 5 Eylül günü 14 ev ve yanısıra Mezopotamia Haber Ajansı, Roj Online ve Mir Müzik ve yayın evinin basılarak aranması ve bu kurumlara karşı soruşturma başlatılması, Almanya'nın Türk devletine 3 Ekim öncesi vermiş olduğu önemli bir mesajdır. 5 Eylül'de hem Türkiye'de hem de Almanya'da Kürtler'e ve kurumlarına eş zamanlı saldırlar düzenlenmesi de ayrıca düşündürücüdür.

Özgür Politika gazetesinin yayının durdurulmasını şiddetle protesto ediyor, tüm ilerici demokratik kamuoyunu duyarlılığa, demokratik hak ve özgürlüklere sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Özgür Politika susturulamaz!

TKP/ML-YDB, MLKP-AK, MKP-YD-ÖK, TKİP-YDÖ