18 Ocak 2008 Sayı: SİKB 2008/03

  Kızıl Bayrak'tan
   Ablukayı parçalamak için direnişi büyütelim!
  İstanbul’dan Eskişehir’e Ankara yürüyüşü...
SSGSS saldırısını püskürtmek ve “Herkese sağlık, güvenli gelecek” için grev!..
Sermayenin sendikalardaki “iyi çocuklar”ı
iş başında!
Sendikal bürokrasiye
büyük öfke!
Sınıf hareketinin gelişimi önündeki engeller ve çıkış noktaları
  Emperyalist/kapitalist ‘medeniyet’ler buluştu...
  Devletin emekçilerle yeni sınavı: Paralı üniversite...
Yüksel Akkaya
  İşçi ve emekçi hareketinden....
  Avrasya iç savaş coğrafyasına dönüşüyor...
Pakistan: Balkanlaşma dalgası yayılıyor
Volkan Yaraşır
  Haydutbaşı’nın uğursuz Ortadoğu gezisi sona erdi…
  Uşağa aşağılayıcı muamele…
  Üniversite–sermaye işbirliğinde
girilecek yeni aşama!
  2007’nin Hrant Dink penceresinden bir dökümüdür…
  Kapitalizmde kadın ve kadın emeği
  Emekçi kadınların sesi 17 Şubat’ta Çiğli’deki kurultayda buluşacak!
  Dağıtım engeli basın özgürlüğünün engellenmesidir...
  Liberal solun Gregor Samsa’sı: Baskın Oran
S. Kızılırmak
 yök Alevilere düşen yol Pir Sultanlar’ın yoludur!
  Alevilik ve cumhuriyet...
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Onbinlerce kişi R. Luxemburg ve K. Liebknecht’i andı...

“Zafer her yerde sosyalizme aittir!”

Baskın OranHer yıl geleneksel olarak Berlin’de gerçekleştirilen ve Almanya’nın en büyük politik gösterisi olan Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht anması, bu yıl da Ocak ayının ikinci haftasında, 13 Ocak 2008 tarihinde gerçekleştirildi.

Alman devleti, her yıl yaptığı gibi bu yıl da, her türlü kirli saldırı ve rezilce provokasyona başvurdu. Önce, besleyip-koruduğu neo-nazi çetelerini, bu yürüyüşe karşı bir yürüyüş izni almak üzere harekete geçirdi. Bununla da kalmadı, ırkçı partiyi harekete geçirerek, 1944 yılında idam edilen KPD yöneticisi ve sendikacı Anton Saetlow’un adının verildiği, Berlin’in Lichtenberger ilçesindeki meydanın adını değiştirme girişiminde bulunmasını sağladı. Alman devleti ve polisinin tüm çabalarının biricik amacı, ortamı mümkün olduğunca germek, terörize ederek korku yaratmak, böylece yürüyüşe ve diğer etkinliklere katılımı engellemekti. Ancak bu kirli oyunlar bu kez de başarıya ulaşmadı.

Bu yılki yürüyüşe, geçen yılkinden daha fazla, yaklaşık onbin kişilik bir katılım gerçekleşti. Sabahın erken saatlerinden başlayarak gerçekleştirilen anıt mezar ziyaretine de her yıl olduğu gibi onbinlerce insan katıldı. Yürüyüşe katılımın ezici ağırlığını genç bir kitle oluştururken, anıt mezar ziyaretinin konuklarını, her zamanki gibi, belirgin bir ağırlıkla yaşlı kuşak sosyalistler oluşturuyordu. Yine her yıl olduğu gibi, sosyalizme ait sloganları ve sembolleri heyecanla karşılıyorlardı. Özellikle de yaşlı kuşak sosyalistlerin tutumu, sosyalizmin iki seçkin önderi R. Luxemburg ve K. Liebknecht’in unutulmadığının ve asla unutulmayacağının somut örneğiydi.

Yürüyüş, çeşitli ülkelerden ve Almanya’nın irili-ufaklı tüm yerleşim birimlerinden gelen işçi, emekçi ve gençlerin toplanmasının ardından, saat 10.00’da Berlin’in Frankfurter Tor Meydanı’nda başladı. Yürüyüşe, Almanya’dan DKP, Die Linke, “Sosyalizm kazanacak!” pankartıyla MLPD, İG Metal’den muhalif sendikacılar ve anti-faşist otonom gruplar katıldı. DKP kitleselliğiyle, MLPD korteji ise Rebbel gençliğinin kitlesel katılımı ve canlılığı ile dikkati çekti. PDS ve Die Linke’nin katılımı ise sembolikti. Bunların yanısıra, başka ülkelerden ilerici ve devrimci partiler de pankart ve dövizleriyle yürüyüşe katıldı.

Anadolu Federasyonu, TKEP-Leninist, TKP/ML, MKP, MLKP, TİKB, PDD, TKP, DİDF gibi Türkiyeli parti ve kurumlar da yürüyüşte yerlerini aldılar. Taşıdıkları pankart ve dövizlerle, görsellikleri ve dinmeyen sloganları ile Türkiyeli gruplar, her zamanki gibi eylemin en canlı ve coşkulu katılımcılarıydı.

Yürüyüşte, sosyalizme dair olanların yanısıra, sosyal yıkım saldırısına, militarizme ve savaşa karşı pankart ve dövizler taşındı, yine aynı sloganlar haykırıldı. Yer yer yerli ve göçmen devrimciler ortaklaşa ve gür bir biçimde “Yaşasın enternasyonal dayanışma!” sloganını attılar. Pek çok kortejin önündeki ses cihazlı arabalardan yükselen Enternasyonal, devrimci marşlar ve müzik dinletileri ile yürüyüş Alman burjuva gericiliğine ve onun denetimindeki provokasyonlara karşı anlamlı bir devrimci yanıttı.

Eylemin sorunsuz geçmesi beklenmiyordu. Nitekim polis, yürüyüşün sonlarına doğru, Otonom grupların bir pankartını bahane ederek provokasyona başvurmakta gecikmedi. Bu kez, sözkonusu pankartın olması gerekenden büyük olduğu ve bunun yeni çıkartılan gösteri ve yürüyüş yasasına uygun olmadığı gibi son derece keyfi ve gülünç bir gerekçeyle saldırdı. Saldırı kısa sürede püskürtüldü ve yürüyüşe devam edildi. Her zamanki güzergahtan geçilerek anıt mezarlara gelindi.

Anıt mezarlar oldukça kalabalıktı. Alanda saygının ifadesi bir sessizlik vardı. Onbinlerce insan kırmızı karanfillerini anıt mezarlara bırakarak, burada yatan seçkin komünistlere saygı duruşunda bulunarak, yerlerini yeni gelecek olanlara bırakıyor ve geri dönüyorlardı. Anıt mezarlar adeta bir kırmızı karanfil bahçesine dönmüştü.

Bu manzarayı bozan tek şey, Alman polis devletinin desteği ve koruması altında, gerici çevrelerin geçen yıl bu alanın yakınına diktikleri, “Stalin kurbanları anıtı!” idi. Komünizme ve sembollerine duyulan sınırsız düşmanlığın ifadesi bu anıtla amaçlanan, tarihin çarpıtılması ve bilinçlerin karartılmasıdır. Avrupalı ve en çok da Alman insanının Stalin’e dönük önyargıları ve tepkilerini istismar ederek, ilerici, devrimci ve komünist güçlerle karşı karşıya getirmektir. Giderek anmalara katılımı zayıflatıp, en alt sınırlara düşürerek unutturmaktır.

Ama Alman burjuvazisi ve devleti, Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht’i unutturamayacaktır. Zira, dün olduğu gibi bugün de, sosyal devrim korkusu onun yakasını hiç bırakmayacaktır. Rosa’nın sözleri ile, “Devrim hala açık duran mezarların üzerinden, ‘zaferlerden’ ve ‘yenilgilerden’ geçerek, kendi büyük hedeflerine doğru fırtınalar içinde yürüyecektir.’’

Komünistler olarak bu anlamlı yürüyüşte 70 kişilik kortejimizle biz de yer aldık. “Gelecek her yerde sosyalizme aittir!”, “Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!” sloganlarının yazılı olduğu pankartlarımızı taşıdık, kızıl bayraklarımızı dalgalandırdık. Kortejimiz disiplinli, coşkulu ve canlıydı. Sosyalizme ve enternasyonal dayanışmaya dair sloganlarımız ile faşizme karşı sloganlarımız hiç susmadı.

Yürüyüşte, “Onları unutmadık, unutturmayacağız!” başlıklı ve TKİP imzalı binlerce bildirimizi dağıttık.

Almanya’dan komünistler


Köln’de R. Luxemburg ve K. Liebknecht anması!

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht bundan tam 88 yıl önce katledildiler. Katledenler, tarih boyunca işçi sınıfına hep ihanet eden ve o dönem iktidarda olan sosyal-demokratlardı. Oysa bu sınıf işbirlikçisi hainler, daha dün denebilecek kadar kısa zaman önce aynı parti çatısı altında yer almışlardı. Sonuç hiç de şaşırtıcı değildi. Liberalizmin ve sınıf işbirlikçiliği fikrinin, günü gelince katliamcı olmaya kadar varabileceğinin, bilim ve tarih tarafından bir kez daha doğrulanmasından başka bir şey değildi.

Sınıf düşmanları ve onların işbirlikçileri tarih sayfalarında lanetli yerlerini alırlarken; Rosalar ise, işçi sınıfı ve emekçilerin haklı davasına canları pahası sahip çıkmanın onurunu taşımaya devam ediyorlar. Aradan bir asra yakın zaman geçmesine rağmen, hala Almanya’da her yıl onbinlerce kişi onların anısına Berlin’e akmakta, onların düşmanlarının yüzüne devrim ve sosyalizm sloganlarını haykırmaktadır. Bu yüzden de onlar asla ölmediler, savundukları dava ve görüşleri ile işçi-emekçi ve ezilen halkların kavgasında yaşıyorlar.

Rosalar’ı anmak, öncelikle onların görüşlerini ve sınıfın devrimci ideolojisini kavramaktan geçmektedir. Bu yüzden Köln Bir-Kar çalışanları olarak, bir yandan Berlin’de yapılacak yürüyüşe hazırlanırken, bir yandan da bu süreçte kendimizi ve yakın çevremizi eğitme bilinciyle davrandık. Bu amaçla yürüyüşten bir gün önce, 12 Ocak günü, Köln İşçi-Kültür Evi’nde bir seminer düzenledik.

Semineri sunan yoldaş, R. Luxemburg ve K. Liebknecht’in kısa yaşam öykülerinin yanısıra, o dönemi karakterize eden temel bazı gelişmeler, bu gelişmelere karşı tutum, vb. hakkında bilgi verdi. Sözkonusu yılların en önemli olayları olan birinci emperyalist savaş, bu savaşa karşı başta dönemin SPD’si olmak üzere 2. Enternasyonal’in ihanetçi tutumu, Rosalar’ın ve Bolşevikler’in devrimci tutumları, aynı yılların en önemli gelişmesi olan Büyük Ekim Devrimi ve buna karşı tutumlar, ayrıca ulusal sorun ve örgütlenme sorunu üzerine Lenin ile Rosa arasındaki fikir ayrılıkları vb. konulara ana hatlarıyla değinildi.

Yapılan sunuştan sonra canlı bir tartışma yürütüldü. Tartışma sırasında sorulan sorular, özellikle sosyalizmin sorunları, işçi sınıfının tarihsel rolü ve devrimin güncelliği konusunda tartışma ve öğrenme ihtiyacını ortaya koydu. Bundan sonra, çeşitli vesilelerle ve daha bilinçli bir tutumla bu tür seminerler ve tartışma toplantıları düzenlemeye devam edeceğiz.

Bir-Kar/Köln


İÜ’de faşist saldırı…

“Beyazıt faşizme mezar olacak!”

Üniversite öğrencilerinin tek sosyal paylaşım ve üretim alanı olan Öğrenci Kültür Merkez’i 10 Ocak günü kapatıldı. Senelerdir üniversite yönetiminin ve faşistlerin onlarca kez saldırısına uğramasına rağmen muhalif kulüpler yılmamış, faaliyetlerine devam etmişlerdi.

9 Ocak günü faşistlerin kulübü olan Türkçe Yaşam Kulübü ve Halkbilim Kulübü arasında bir gerginlik yaşanmıştı. Oda tartışması üzerinden çıkan gerginlik faşistlerin solcu öğrencilere tacizleri ile devam etmişti. Bunun üzerine 10 Ocak günü ÖKM’nin kapısına rektörlük tarafından “ÖKM kapatılmıştır” yazısı asıldı. Üniversite öğrencileri olarak bu olayı ve Türkçe Yaşam Kulübü’nün gerçek yüzünü ve taciz saldırısını teşhir eden bir bildiri dağıttık.

Bunun üzerine, Hergele Meydanı’nda düzenlenen Hrant Dink anmasından sonra yaklaşık 15 faşist Hergele’ye gelerek, ellerindeki bildiriler ile küfür ederek saldırmaya kalkıştılar. Yaklaşık 50 solcu öğrenci toplandı. Araya sivil polisler girdi. Hergele Meydanı‘nda karşılıklı sloganlar atıldı. Faşistler teşhir edildi ve “Faşizme karşı omuz omuza!” “Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!” “Beyazıt faşizme mezar olacak!” sloganları atıldı.

Okula çevik kuvvet girerek iki grubun arasında beklemeye başladı. Dekan yardımcısı yanımıza gelerek dağılmamızı söyledi. Biz bekleyeceğimizi ve herkesin önünde bize saldırdıklarını ve faşistlerin okuldan çıkması gerektiğini söyledik. Bunun üzerine faşistler yan taraftan çıkarken bir grup solcu öğrenci bir faşisti yakalayarak cezalandırdı. Yaklaşık 50 solcu öğrenci olarak okuldan toplu çıkış yapıldı.

İstanbul Üniversitesi/Ekim Gençliği


Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu çalışmalarından…

Emekçi Kadın Kurultayı hazırlıkları Küçükçekmece’nin emekçi semtlerinde ve ağırlıklı olarak kadın işçilerin çalıştığı fabrikalarda devam ediyor.

Ocak ayının ilk haftası afiş çalışması ile çağrısını yaptığımız Emekçi Kadın Kurultayı’nın hazırlık anket çalışmasıyla devam ediyor. İlk elden tanıdığımız emekçi kadınlarla yaptığımız anketler sonucunda temel olarak karşılaştığımız sorunun, ev işlerinin ve çocuk bakımının kadınlar üzerindeki etkisi oldu. Özellikle semtlerde ve fabrikalarda kreşlerin olmaması, kadınları çocukları ile birlikte eve kapanmasına, zamanının çoğunun çocuk bakımı ile geçirmesine yolaçtığını bir kez daha ortaya koydu.

Öte yandan semtlerde yaptığımız anketlerde sırasında, toplumun kadına bakış açısındaki çarpıklıkları ve kadına yönelik şiddet konusunu tartışma fırsatımız oldu. Ev kadınlarının çalışmasının önündeki temel engellerden birinin de çocuk bakımının yanısıra eşlerinin bu konudaki engelleyici tutumları olmaktadır.

Ayrıca, ilk olarak merkezi yerlerde başlattığımız Emekçi Kadın Kurultayı bildirilerinin dağıtımını, bu haftasonu Sefaköy’de önlüklerimizi giyerek sokak sokak gerçekleştirdik.

Komisyon olarak kadın işçilerin çalıştığı fabrikaları hedefliyoruz. Paydos saatlerinde bildirilerimizi bu fabrikadaki kadın-erkek tüm işçileri dağıtarak kurultaya çağrı yapıyoruz. İlk anda erkek işçiler çağrımızı yadırgıyorlar, ancak kurultaya üzerine yaptığımız konuşmaların sonucu ilgileri artıyor.

Çalışmalarımız önümüzdeki günlerde ev toplantıları, fabrika dağıtımları ve anketlerle devam edecek.

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu

 

Devlet terörüne son!

“Baskılar bizi yıldıramaz!”

7 Ocak günü yurtseverlere yönelik operasyon kapsamında 21 kişi gözaltına alınırken, 8 Ocak sabahı 14 HÖC’lü gözaltına alınmıştı. Gözaltı ve tutuklama saldırısı 11 Ocak akşamı Yüksel Caddesi’nde yapılan eylemle protesto edildi.

Açıklamada devlet terörünün geldiği son nokta teşhir edildi ve Güney Kürdistan operasyonu kınandı. Eylemde “Devlet terörüne son! Baskılar bizi yıldıramaz!” yazılı pankart taşındı, “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Bijı bratiya gelan!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Devlet terörüne son!” sloganları atıldı. Eyleme 100 kişi katıldı.

Gözaltına alınan 14 HÖC’lüden 12’si, basın açıklaması yapılırken süren duruşmada, suçu ve suçluyu övmek, örgüte yardım yataklık, örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklandı.

Kızıl Bayrak/Ankara


HÖC: Tutuklananlar serbest bırakılsın!

10 Aralık’ta katledilen devrimci Kevser Mırzak’ın cenaze törenine katıldıkları gerekçesiyle 12 HÖC üyesi tutuklanmıştı. 12 Aralık’ta Ankara Yüksel Caddesi’nde, tutuklanan HÖC’lülerin serbest bırakılması talebiyle bir basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın metninde şunlar söylendi:

“Tutuklamalardaki amaç işbirlikçilerin, tekelcilerin sömürü çarklarını rahatça döndürmeye devam etmektir. Bir yandan tutuklamalarla infazlar meşrulaştırılmak istenirken, diğer yandan haklarına sahip çıkıp örgütlenenlere de gözdağı verilmek isteniyor.”

Açıklama esnasında “Tutuklananlar serbest bırakılsın!”, “Gözaltılar, tutuklamalar, baskılar bizi yıldıramaz!” sloganları atıldı. Basın açıklamasına devrimci kurumlar da katılarak destek verdi.

 Kızıl Bayrak/ Ankara


Meryem Özsöğüt serbest bırakılsın!

Ankara SES ve KESK üyeleri, ev baskınlarında gözaltına alınan SES MYK üyesi Meryem Özsöğüt’ün serbest bırakılması talebiyle 9 Ocak akşamı Yüksel Caddesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdiler.

SES Merkez Yönetim Kurulu adına açıklamayı SES Ankara Şube Başkanı Adem Bulat okudu. Açıklamada Özsöğüt’ün evi basılarak gözaltına alınmasının insan hakları ihlali olduğu ifade edildi.

Eylemde “Meryem Özsöğüt serbest bırakılsın!”, “Baskılar bizi yıldıramaz!”, “Gözaltılar serbest bırakılsın!” sloganları atıldı.