7 Mart 2008 Sayı: SİKB 2008/10

  Kızıl Bayrak'tan
  Kirli savaş cephesinde iç muharebe...
  8 Mart’ın ruhu, kurultayların coşkusuyla
8 Mart’ta mücadele alanlarına!
Kürt halkına bir kez daha “siyasal çözüm” tuzağı! - U. Taner
Kanlı operasyonlarda medyanın rolü ve görevi
Kadıköy’de kitlesel SSGSS karşıtı eylem! 
Sermaye SSGSS konusunda son adımlarını atıyor...
  Tekel işçisi direniyor:
  Tersane İşçileri Birliği Derneği Başkanı Zeynel Nihadioğlu ile konuştuk….
  Tersaneler cehenneminde direniş: “Artık yeter!”
  Sol basının tutumu üzerine... - Z. Us
  15 Mart Temsilciler Meclisi toplantısı ve ön hazırlık sürecine dair...
  Gençlik hareketinden...
  İstanbul Emekçi Kadın Kurultayı Sonuç Bildirgesi...
  Operasyona karşı Kürt halkı ile eylemli dayanışma!
  Irkçı–siyonistlerden Filistin halkına “soykırım” tehdidi!
  KESK’e bağlı sendika şubelerinin genel kurulları cansız geçiyor…
  Doğ güneş doğ, tüm kızıllığınla doğ! -
H. Doğan
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bahar dönemini kazanmak için devrimci inisiyatifle yüklenelim!

Oldukça hareketli ve sıcak gündemleri olan bir bahar döneminden geçiyoruz. Dönemin başında, devletin Güney Kürdistan’a yönelik kara harekatı gerçekleşti. “Girdik, çözmeden çıkmayacağız. Zap’ı aldık, Kandil’e çıkıyoruz” yaygarasıyla toplumu dolduruşa getirmek için sınır gözetmeden savaş çığırtkanlığı yapan düzen cephesi, emperyalist efendisinin gerici çıkarları uğruna koyduğu sınırlara çarptı, gerçeğe döndü. Oldukça biçimsiz bir şekilde kara harekatını bitirmek zorunda kalırken, düştüğü durumu gerekçelendirmek uğruna manevra üstüne manevra yapıyor şimdilerde.

Kürt sorunu cephesinden bu duruma düşen düzen, diğer taraftan ABD’nin Ortadoğu planlarında taşeronluk yapmak üzere hazırlanıyor. Zira ABD hediyesi, Kürt kanının karşılığı en beterinden bir uşaklıktır. Bundan dolayı bahar dönemi bu çerçevede, Kürt sorunu ile birlikte, emperyalist uşaklığın başat bir gündem olarak öne çıkmasına zemin hazırlamaktadır. Öyle ki, bu yılın Newroz’u Kürt sorununda, devletin Kürt hareketini marjinalleştirme ve Kürt halkını düzene entegre etme planlarına verilecek bir yanıt olma özelliğine sahiptir. ABD emperyalizminin tam desteğinde Kürt halkının mücadele gücünü ve düzen dışı dinamiklerini ezmeye yönelecek olan düzene karşı Newroz, Kürt emekçi halkının kendisine biçilen elbiseyi yırtıp atmasına tanıklık etmelidir. Dolayısıyla Newroz, devrimci mücadele hattından alanlara çıkılması ölçüsünde kazanılmış olacaktır. Bununla birlikte devrimci Newroz, Kürt emekçi halkının diğer milliyetlerden işçi ve emekçilerle kaynaştığı ölçüde gerçek gücüne ve zeminine oturacak, düzeni devrimci yoldan aşmanın bir imkanı haline gelecektir.

Fakat işçi ve emekçilerin Kürt sorunu başta olmak üzere politik mücadeleden ne denli uzak olduğu biliniyor. Bundan dolayı, Kürt işçi ve emekçileri ile Türk işçi ve emekçiler arasındaki soğukluk ve güvensizliklerin giderilmesine hizmet edecek tarzda dönemi ele almak durumundayız. Halihazırda işçi ve emekçiler cephesinden yaşanmakta olan hareketlilik, bu bakımdan büyük bir imkan olarak orta yerde duruyor. GSS ve bu saldırıya eklenecek olan kıdem tazminatı saldırısına karşı yükselen işçi ve emekçi eylemlilikleri, Tekel işçilerinin ülkenin dört bir yanında özelleştirmeye karşı süren direnişleri, tersane ve oldukça yaygın olan bir dizi mevzi direniş, mevcut işçi ve emekçi hareketliliği tablosunu oluşturmaktadır. Bu hareketlilik tablosuna, kendi özgünlükleri ve dinamikleri zemininde yapılacak devrimci müdahalenin önemi tartışılmazdır. Öte yandan, bahar döneminin devrimci politik gündemi de bu hareketliliğe devrimci bir politik bilinç taşımak ve temelde parçalı durumda olan sınıf dinamiklerinin birleştirilmesi amacıyla değerlendirilebilmelidir. Bundan dolayı bahar dönemi, sermayeye, emperyalizme ve kölelik düzenine karşı işçilerin, emekçilerin ve Kürt halkının birleşik direnişini yaratmak hedefiyle ele alınmalıdır.

Bu amaçla, örneğin, 12 Mart’ta, 16 Mart ve 31 Mart’ta gündemleştirilecek olan devlet terörünün hedefinde sadece devrimcilerin ve ilerici güçlerin olmadığı vurgulanmalı, son dönemlerde işçilere uygulanan terör döne döne teşhir edilerek anlatılabilmelidir. Bununla birlikte işçi ve emekçilerin duyarlılıklarını yakalayacak bir tutum ve duruşla hareket edilmelidir. Diğer taraftan devrimci günlerin tarihsel anlamı yaratıcı biçimler kullanılarak işçi eylemlerine ve direnişlerine taşınmaya çalışılmalı, işçilerin kendi deneyimleriyle ilişkilendirilerek işlenebilmelidir.

Bu noktada, belirtmek gerekir ki, baharın devrimci günleri, kendi içerisinde kök aldıkları olaya ve tarihsel ana indirgenemeyeceği gibi, o günlere denk getirilen alan eylemleriyle de sınırlandırılmamalıdır. Bu önemli günlerin içerdiği tarihsel anlam, işçi ve emekçilerin güncel sorunlarıyla bağlantılandırılarak, yaratıcı yol ve biçimlerle bu zemine oturtulmalıdır.

Örneğin 8 Mart sözkonusu olduğunda bu yıl, işçi kadınların belli bir yoğunluk oluşturduğu işçi direnişleri 8 Mart’ın eylem merkezleri haline getirilebilmelidir. Yanısıra bu direnişçi işçilerin ilgili merkezi eylemlere taşınmasına özel bir önem verilebilmelidir. Öte yandan Newroz gündemi, özellikle kirli savaşla topraklarından koparılan-kopmak zorunda bırakılan Kürt işçilerinin bugün yoğunlaştığı bölgelerin başında gelen tersane gibi yoğun sömürü alanlarında, düzen ve devletin kıyıcılığının işçilerle birlikte Kürt halkına karşı olduğu vurgusu etrafında bir çalışma yürütülebilir, eylem ve etkinlikler organize edilebilir.

Bahar döneminin finali ise doğal olarak 1 Mayıs’tır. Emek dünyasıyla sermaye düzeninin, ezilenlerle ezenlerin, geçmiş ile geleceğin karşı karşıya geleceği 1 Mayıs bu yıl da büyük bir önem taşımaktadır. Halihazırda gelişen işçi-emekçi eylemlerinin belli bir özgüven ve kararlılık kazanabilmesi, mevzi direnişlerindeki sınıf bölüklerinin yalnız olmadığının gösterilmesi, şovenizm ve savaşla önü alınmaya çalışılan Kürt emekçi halkıyla dayanışmanın büyütülerek “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği!” şiarının somutlanabilmesi için 1 Mayıs büyük bir olanaktır.

1 Mayıs, GSS ve sosyal yıkım saldırılarına karşı, işçilerin, emekçilerin tok bir yanıt verdikleri bir gün olmalıdır.

1 Mayıs, bir dizi mevzide devam eden işçi direnişleriyle ortaya konulan sınıf hareketliliğinin birleşik bir zeminde buluşacağı bir gün olmalıdır.

1 Mayıs, devletin emperyalistlerle işbirliği halinde sindirmeye, direncini kırmaya çalıştığı, böylece ulusal hak taleplerini boğmak istediği, Kürt emekçi halkının kitlesel ve devrimci bir ruhla bu saldırıya verdiği bir yanıt olmalıdır.

1 Mayıs, ezilmişliğe, horlanmışlığa, açlığa, sefalete, toplu işçi kıyımlarına, faşist teröre, emperyalist köleliğe karşı çeşitli milliyetlerden işçi ve emekçilerin yek vücut olduğu bir gün olmalıdır.

Bu, devrimci 1 Mayıs demektir ve bu, böyle bir 1 Mayıs’ın alanı tartışmasız Taksim’dir. Geçtiğimiz yıl devrimci bir inisiyatifle Taksim’in kapılarına vurulan zincirler kırılmıştır. Bu yıl bu kapıdan onbinlerce işçi ve emekçi geçerek, düzenin koyduğu sınırları aşıp bu ülkenin geleceğinin ellerinde olduğunu göstermelidir.

Buraya kadar söylediklerimizden de görüleceği üzere, bahar dönemini kazanmanın ana halkası, dönemi sınıf zemininde örgütlemek, başta direniş halindeki işçi bölükleri olmak üzere sınıfı bu sürece etkin olarak katmak ve devrimci bir hattan yürümektir. Eğer, bu hakkıyla yapılabilirse hem mevcut işçi hareketliliği ileriye doğru geliştirilebilir, hem de devrimci politikanın işçi ve emekçilerin geniş yığınlarına taşınmasında mesafe alınabilir.

Bahar dönemini 8 Mart’tan başlayarak kazanmak ve 1 Mayıs’la taçlandırmak için tüm güç ve imkanlarımızı seferber etmeli, çalışma tempomuzu alabildiğine yükseltmeliyiz. Sınıf mücadelesinin kritik bir dönemden geçtiği, mücadelenin gelecek seyrini tayin edebilecek önemde olay ve gelişmelerin yaşandığı bu dönemi kazanmak için devrimci irade ve inisiyatifle ileri atılmalıyız.