6 Haziran 2008 Sayı: SİKB 2008/23

  Kızıl Bayrak'tan
  Kürt sorununda “çözüm” tartışmaları
   1 Haziran mitingi fiyaskosu
Düzen içi dalaşmanın “telekulak” safhası
TÜSİAD enerjide özelleştirmenin bir an önce tamamlanmasını buyuruyor...
Kürt diline özgürlük!
AKP Kyoto’yu imzladı...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Temiz bir damla su için bile sosyalizm!
  Bahar süreci, sınıf hareketi ve sol hareket
  Gençlikten...
  İşçi sınıfının ve sosyalizmin büyük şairi Nazım Hikmet yaşıyor!
  Petrol fiyat artışlarını protesto eylemleri yayılıyor...
  Suriye-İsrail görüşmeleri
Ortadoğu’ya barış vaadetmiyor!
  2008 Avrupa Futbol Şampiyonası egemenlerin elinde kirli bir araç işlevi görüyor...
  Habip Gül’ün mezarına saldırı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Temiz bir damla su için bile sosyalizm!

Geçtiğimiz günlerde kapitalist bir düzende aslında şaşırılmaması gereken bir haber kamuoyuna yansıdı. Başkentin belediye başkanı sıfatındaki birinin cehaletiyle övünürcesine yaptığı açıklamada, Kesikköprü Barajı’ndan gelen Kızılırmak suyunun 21 gündür şehir içme suyu şebekesinde kullanıldığı belirtilerek, “Kimse de bunun farkına varmadı. İshal vakaları da artmadı” deniliyordu. Ellerindeki bir takım yetkilere, bu anlamda güce sahip bu kişilerin insan sağlığıyla bu denli kolay oynayabilmeleri ve hatta yaptıklarıyla övünebilmeleri işin hem komik hem trajik yanıdır.

Melih Gökçek, düzenlediği basın toplantısında, Kızılırmak’tan verilen suyun son derece “kaliteli ve “sağlıklı” bir su olduğunu iddia ederek, Ankaralı işçi ve emekçilere haber verme gereği bile duymadan 21 gün denek olarak kullandığını itiraf ediyor. Bu açıklamayı yaptıktan sonra Melih Gökçek bir de “özür” dileyerek küstahlığına son noktayı koyuyor.

Ankara’da yaşanan su sıkıntısını çözmek için daha öncesinde de Kızılırmak suyunun kullanılması girişimleri olsa da, M. Gökçek bu konuda geçtiğimiz yıldan beri oldukça ısrarlı çalışmaktaydı. O zamanki tartışmalarda Kızılırmak suyunun zararlarına dair yapılan pek çok bilimsel araştırma ve açıklama ortaya konulmasına rağmen, Melih Gökçek tüm bunları göz ardı ederek kapitalist düzenin ahlakına uygun davranmış ve gizlice halka “zehir” içirmiştir.

Çeşitli meslek odalarının yaptıkları araştırmalara göre, Kızılırmak suyundaki sülfat, klorür ve sodyum miktarının “TS266 İçilebilir Suların Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri” ve “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” değerlerinin üzerinde olduğu tespit edilmiştir. Odalar, bu suyun özellikle bebek ve çocuklara zarar vereceğini söylerken, sudaki sertliğin su kullanılan araç gereçlere dahi zarar vererek kullanım ömürlerini kısaltacağını ifade etmiştir. Odaların araştırmalarında Kızılırmak suyunun sadece ishal gibi vakalara değil kansere de yol açabileceği belirtilmiştir.

Konuya ilgili bir başka açıklamayı geçtiğimiz günlerde DSİ Genel Müdürlüğü’nün 2005 yılında yayımladığı ve Kızılırmak üzerine kurulu bulunan ‘’Hirfanlı ve Kesikköprü Baraj Gölleri ve Havzalarında Kirlilik Araştırması Raporu’’na dayanarak TÜDEF başkanı Ali Çetin yapmıştır. Melih Gökçek’in, Kızılırmak suyu için “1. kalitedir” dediğini ve bu sudaki sülfatın litrede 339-357 miligram olarak açıkladığını, Sağlık Bakanlığı standardına göre ise 1. kalite suda bulunması gereken sülfat oranının 25 mg/litre, 2. sınıf suda bulunması gereken en fazla sülfat oranının 250 mg/litre olduğunu anlatan Çetin, halihazırdaki Ankara suyunda sülfat oranının 21 mg/litre olduğunu belirtmiştir.

Klorürün şu an Ankara’daki kullanılan suda 8 mg/litre, Kızılırmak suyunda ise 262 mg/litre olduğunu belirten Çetin, fazla klorürün kanser yaptığını vurgulayarak, belirtilen raporda söz konusu barajlarda yapılan kirlilik araştırmaları kapsamında suların bakteriyolojik açıdan ikinci kalite olduğu, içme suyu olarak kullanılamayacağının belirlendiğini de hatırlatmıştır.

Bir su kaynağının temiz, sağlıklı ve kaliteli olup olmadığına karar verilmesi fiziksel, kimyasal, biyolojik birçok parametrenin bilimsel yöntemlerle ölçülüp değerlendirilmesiyle mümkün olabilir. M. Gökçek gibi “21 gündür içiliyor, kimse ishal olmadı” türünden açıklamalar tam bir arsızlık örneğidir. Suyun kalitesi ile ilgili bilimsel tartışmaları işine gelmediği için “ideolojik” diyerek bir kenara bırakan Gökçek bilimsel gerçekleri tersyüz etme maharetiyle övünebilir. Ancak o, işin ciddiyetinin farkında olamayacak denli cahil olduğunda değil kapitalist düzenin has bir adamı olması gerçeğinden dolayı bu şekilde davranmaktadır.

Örneğin Kızılırmak suyuna “1. kalite sudur” diyen Melih Gökçek’in yanılgısına daha ayrıntılı bakılmalıdır. 2003 tarihli bir raporda* Kızılırmak suyu ile beslenen Kesikköprü Baraj Gölü’nün Limnoloji Araştırma sonuçlarında su kalitesinin oldukça düşük olduğunu gösteren veriler şu şekilde yer almaktadır: “Suyun elektriksel iletkenliğinin yüksek olması, bir tuzluluk sorunu olduğunu kanıtlamaktadır. Özellikle sodyum katyonu ve klorür ile sülfat iyonlarının yüksek değerler göstermesi Kızılırmak suyunu III. sınıf su kalitesine dönüştürmektedir.” Raporda ayrıca klasik arıtma yöntemleriyle Kızılırmak suyunu arıtıp içme suyu standartlarına uygun duruma getirmenin bir hayli sorun içereceği vurgulanmaktadır. Bunların düşürülmesi için yeni yöntemlerin uygulanması gerekmektedir. Raporda Kesikköprü Baraj Gölü’nün suyunun, kıta içi su kaynaklarının sınıflandırmasına göre; sadece renk, sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, nitrat azotu ve amonyak azotu bakımından I. sınıf su kalite ölçütlerine uyduğu da belirtilmiştir. Halka gerçekleri doğru bir şekilde değil de işine geldiği gibi tek yanlı açıklayan M. Gökçek gerçekte yalan söylemektedir.

Bunun dışında Kızılırmak suyu için, suyun getirildiği Kesikköprü barajında tarımsal sızıntı ve orman altı maddelerin erozyonla göle karışmasıyla ortaya çıkan Asterionella ile evsel ve endüstriyel atıkların göle karıştığının bir göstergesi olan Synedra denilen mikrocanlıların görüldüğü, bunların her ikisinin de filtre tıkayıcı, aynı zamanda kötü tat ve koku verici algler olduğu belirtiliyor. Filtre tıkayıcı alglerin yüksek yoğunluklarda olması, Kesikköprü Baraj Gölü’nden su sağlayacak içme suyu projelerinde çeşitli soruna neden olacaktı. Bu da söz konusu plan ve projelerde ek uygulamalar ve buna bağlı maliyet demektir. Sermaye devletinin herhangi alanda önlem adına koruyucu tedbir almak gibi bir tercih yaptığı ise görülmemiştir.

Kızılırmak suyunu Ankara’ya getirmenin oldukça pahalıya malolacağı kesindir. Tüketici Hakları Derneği (THD) Başkanı Turhan Çakar, Kızılırmak suyunun arıtılması için ileri teknoloji arıtma tekniklerinin kurulması gerektiğini, bunun da maliyetinin yüksek olacağını belirttikten sonra, Kızılırmak suyunun Ankara’ya getirilmesi projesinin 700 milyon dolar olduğunu, oysa Gerede projesinin 230 milyon dolara mal olacağını ifade etmiştir. Çakar açıklamasında artan maliyetlerin Ankaralı tüketicilere yansıyacağını ve insanların damacana suya yöneleceklerini vurgulamıştır. Çakar’ın kaygısını doğrulayan bir örnek geçtiğimiz yıllarda yaşanmıştı. Kocaeli’nin yaşadığı kuraklık sorunundan sonra baş gösteren susuzluk nedeniyle Sapanca Gölü’nden Yuvacık Barajı’na su pompalanması gündeme geldiğinde projenin maliyeti su fiyatlarına yapılan %40’a yakın zamla Kocaeli halkına ödettirilmiştir.

M. Gökçek gibilerinin derdi de susuzluk sorunundan elde edeceği çıkardır. Onları ne insan sağlığı ne de susuzluk problemi ilgilendirmektedir.

Temiz bir damla su için bile sosyalizm!

Kapitalist düzen koşullarında susuzluk gibi yaşamsal önemdeki bir soruna gerçekçi ve kalıcı bir çözüm bulunamaz. Kapitalist mantığın sonucu olarak herşeye kâr üzerinden bakıldığı için doğal kaynaklar hızla tüketilmektedir. Buna bağlı ortaya çıkan susuzluk gibi sorunların çözümü olarak ortaya sürülenler ise çare olmaktan uzaktır.

Çünkü sorunun kaynağı olanlar çözümün bir parçası olamazlar. Mücadelemizin ana hedefine kapitalizme karşı sosyalizmi koymak her açıdan zorunludur. Çünkü ancak sosyalist bir düzende bilim ve teknoloji insanlığın hizmetinde çıkarsız bir şekilde kullanılacağı için, susuzluk gibi sorunlara çözüm bulmak zor olmayacaktır. Bu nedenle her zamankinden daha fazla sosyalizme ihtiyacımız vardır.

* Kaynak: DSİ 2003. Kesikköprü Baraj Gölü Limnolojik Araştırma Raporu, İşletme ve Bakım Dairesi Başkanlığı, Nisan-2003, Ankara, Cumhuriyet Bilim Teknik 14.09.2007