24 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/42

  Kızıl Bayrak'tan
   İnkar ve imha politikası açmazda!
  Kürt halkıyla devrimci dayanışmayı yükseltelim
Irkçı-inkarcı politikanın iflası derinleşiyor…
Çürüyen devlet katillerini aklıyor!

Mehmet Ağar Susurluk davası kapsamında yargılanacak…

Bir tarafta küresel açlık ve ölümler... Diğer tarafta küresel mali zenginler…
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal işçileri MESS dayatmalarına karşı yürüdüler!
  Metal TİS’leri üzerine BDSP’li Metal İşçileri Temsilcisi ile konuştuk...
“Grev boş bir tehdit savurmanın ötesine geçecek bir ciddiyetle, somut bir hedef olarak ele alınmalıdır!”
  Gençlikten...
  Emekçi Kadın Komisyonları’ndan çağrı:
  SSGSS’ye karşı mücadelede bir adım ileri!
  Artık kadın işçiler sinmiyor, hak arıyor, baş kaldırıyor...
  KESK’in mücadele programı ve toplu görüşme sürecine ilişkin kamu emekçileri ile konuştuk…
  “Çeber’in katilleri yargılansın!”
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 1
Volkan Yaraşır
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

16 Mart’ın katilleri aklandı!

‘78 yılının Mart ayında üniversitelerde artan faşist saldırılar nedeniyle İstanbul Üniversitesi öğrencileri de toplu giriş kararı almışlardı. 16 Mart akşamı her zamanki gibi Süleymaniye çıkışından okulu terk etmek üzere hazırlanan öğrenciler polis tarafından Beyazıt Meydanı’na yönlendirildi. Her zaman toplu çıkış yapan öğrencilerin yanında kordon oluşturan polisin uzakta durmasının amacı çok geçmeden ortaya çıktı. Öğrencilerin üzerine önce bomba atıldı, ardından otomatik silahlarla ateş açıldı. Saldırı sonucunda Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Hatice Özen, Abdullah Şimşek, Murat Kurt, Hamdi Akıl, Turan Ören hayatını kaybetti.

Saldırının ardından, saldırı olacağı istihbaratının günler öncesinden emniyete ulaştırıldığı, ancak herhangi bir müdahalede bulunulmadığı açığa çıktı. Kitlenin üzerine bomba atan Zülküf İsot ise olaydan sonra ablasına giderek yaşadıklarını anlatmıştı. İsot katliamdan birkaç yıl sonra konuşmasından endişe edilerek öldürüldü, ancak ablası bildiklerini anlatarak davanın karanlıkta kalmış pek çok yönünü de aydınlatmış oldu. Katliamın ardındaki isimlerin Latif Aktı, Sıdık Polat ve polis memuru Mustafa Doğan olduğu ortaya çıktı. Emri ise bizzat Alpaslan Türkeş vermişti. Bombaları temin eden ise, derin devletin bir başka tanınmış ismi Abdulah Çatlı’ydı.

Saldırının ardından saldırganların peşine düşen polislere ise amirleri tarafından geri dönün emri verildi. Emri veren de, ileride Dink cinayetinin ardından adı sıkça duyulacak olan Reşat Altay’dı. Altay önce İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü yardımcılığına, sonra da Niğde Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Ardından da Trabzon Emniyet Müdürü oldu. Trabzon’da çalıştığı dönemde Trabzon kontrgerilla faaliyetlerinin merkezi durumuna geldi. TAYAD’lılara linç girişiminden Dink cinayetinin azmettirilmesine kadar pek çok kirli olaya adı karışan Altay herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmadı.

Katliamın ardından Ülkü Ocakları İstanbul Şube Başkanı Orhan Çakıroğlu, Ülkü Ocakları yöneticilerinden Mehmet Gül, MHP Gençlik Kolları başkanı Kazım Ayaydın, Ülkü Ocakları’ndan Sıddık Polat ve Ahmet Hamdi Paksoy hakkında dava açıldı ancak yalnızca Sıdık Polat’a ceza verildi. ‘90’lı yıllarda dava, Remziye Akyol’un açıklamalarının ardından yeniden açıldı ancak emniyette görevli sanıklar bile bulunamadı!

Mahkeme heyeti, 20 Ekim günü gerçekleştirdiği oturumda, davanın, “zamanaşımı” hükmünü içeren eski TCK’nın 102/1 ve 104/2 maddeleri uyarınca düşürülmesine karar verdi. Davanın düşürülmesi ile birlikte adları pek çok karanlık eylemle anılan düzenin kirli isimleri de bir kez daha aklanmış oldular.

 

İÜ’de “zamanaşımı” protestosu...

“16 Mart katliamını unutmadık, unutturmayacağız!”

16 Mart 1978’de Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Hatice Özen, Abdullah Şimşek, Murat Kurt, Hamit Akın ve Turan Ören adlı 7 devrimci öğrenci katledildi. Katliamın 30. yıldönümünde İstanbul Üniversitesi Öğrencileri bir eylem gerçekleştirdiler.

20 Ekim’de İstanbul’da görülen 16 Mart Beyazıt Katliamı davasının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle düşmesi sonrasında gerçekleştirilen eylem 21 Ekim günü öğle saatlerinde yapıldı.

İÜ Beyazıt Anakapı önünde bir araya gelen İÜ Öğrencileri, “Katilleri zaman aşımında, fikirleri iktidarda!” ve “16 Mart katliamını unutmadık, unutturmayacağız!” pankartlarını açtılar.

“Faşizme karşı omuz omuza!”, “16 Mart’ı unutma, unutturma!”, “Beyazıt faşizme mezar olacak!”, “Katillerin ipleri sermayenin elinde!”, “Katil devlet hesap verecek!”, “Darbenin çocuğu katil AKP!” sloganlarının atıldığı yürüyüş boyunca şehitlerin isimleri sayılarak “Aramızda!” denildi.

İÜ Öğrencileri adına yapılan açıklamada, zamanaşımı kararıyla birlikte kontrgerillanın aklandığı belirtildi. İstanbul 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada, Orhan Çakıroğlu, Mehmet Gül, Kazım Ayaydın, Ahmet Hamdi Paksoy ve Sıddık Polat’ın yargılandığı, davada yalnızca Sıddık Polat’ın ceza aldığı ve 1982 yılında serbest bırakıldığı ifade edildi. ‘95 yılında katliamcılardan Zülküf İsot’un, diğer katliamcılar tarafından susturulmak için öldürülmesi üzerine, İsot’un ailesi tarafından, Latif Aktı, Sıddık Polat ve Mustafa Doğan’ın katliama ortak oldukları söylenerek tekrar dava açıldığı belirtilerek şunlar söylendi:

“Ülkemizi Amerikanlaştırmak, gericileştirmek ve emekçileri ezmek için yapılan tüm katliamlar, komünizmle mücadele derneği geleneğinden gelen AKP için kutsaldır ve dokunulmazdır. Ergenekon davasını Amerikancı, gerici ve piyasacı bir diktatörlük kurmak için halka karşı bir silah olarak kullanan, ülkemizdeki kanlı olayları organize eden NATO’yu, ABD’yi, kontrgerilla yuvası Ülkü Ocakları’nı, TÜSİAD’ı ve islamcıları aklamaya çalışan AKP’den hesap soracağız.”

Eylemde Nazım Hikmet’in “Hürriyet Kavgası” şiiri marş olarak hep bir ağızdan söylendi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

Tuzluçayır’da Che anması!

Ernesto Che Guevara’nın ölümünün 41. yıldönümünde, Liselilerin Sesi okurları olarak, devrim ve sosyalizm mücadelesinin yenilmezliğini vurguladığımız bir etkinlik gerçekleştirdik. Mamak İşçi Kültür Evi’nde 16 Ekim günü gerçekleştirdiğimiz etkinlik başından sonuna kadar liselilerin inisiyatifi ile hazırlandı. Liselilerin Sesi adına yapılan açılış konuşmasıyla başlayan etkinlik tüm devrim ve sosyalizm şehitleri anısına yapılan saygı duruşuyla devam etti.

Liselilerin hazırladığı Nazım Hikmet ve Nihat Behram’ın şiirlerinden oluşan şiir dinletisinin ardından, Che’nin mücadele dolu yaşamı ve sömürü düzenine karşı devrimi örgütleme çağrısının güncelliği üzerinden canlı bir söyleşi gerçekleştirdik.

Söyleşide, liseli gençliğin yaşadığı sorunların arkasında yatan düzen gerçekliğine vurgu yapıldı. Arkadaşlarımız ÖSS, geleceksizlik, okullardaki faşist örgütlenmeler karşısında yapılması gerekenler, okullardaki polis işbirliğiyle yürütülen idare baskısından bahsettiler. Canlı söyleşinin ardından Che’nin, Denizler’in, Mahirler’in, İbolar’ın sömürü düzenini yıkma bilincini kuşanmak için liselilere sorunlarımız etrafında örgütlenme çağrısı yapıldı. Ardından “El Che” belgeselinin gösterimine geçildi. Etkinlik canlı bir atmosferde geçti.

Ankara’dan Liselilerin Sesi okurları

 

EÜ’de hazırlık öğrencileri sorunlarını tartıştı

Ege Üniversitesi hazırlık öğrencileri 22 Ekim günü biraraya gelerek sorunlarını tartıştı. Toplantının ön hazırlık sürecinde hazırlık öğrencileriyle beraber hazırladığımız duvar gazetelerini ve afişleri kullanmış, toplantının duyurusunu yapmıştık. 22 Ekim günü sabah saatlerinden itibaren açtığımız Ekim Gençliği masamızın arkasına duvar gazetelerimizi ve afişlerimiz astık. Müzik yayını da yaptığımız masamız oldukça dikkat çekti. Toplantı saatinde ise hazırlık binası önündeki çimlerde toplanmaya başladık.

Toplantıda öne çıkan gündem hazırlık öğrencilerinin yaşadığı sorunlar oldu. Öne çıkan başlıklar ise barınma ve kitap sorunu... Her bir arkadaşımızın yaşadığı sorunları paylaştığı toplantıda hazırlık öğrencilerinin tüm sorunlarının aslında ortak olduğu konuşuldu. Yapılan tartışmanın ardından hazırlık öğrencilerine sesimizi ulaştırma, ortak sorunlarımıza ortak çözümler bulmak amacıyla bir bülten çıkarma kararı alındı. Hazırlık öğrencilerinin sorunları etrafında örgütlenmesi için bir araç olarak şekillenen bültenin dışında ilerleyen süreçlerde imza toplamak, etkinlik-eylem yapmak kararı alındı. Bülten hazırlıklarına başlanması ve yazıların yazılması kararlaştırıldı.

Hazırlık öğrencilerinin kendi sorunları etrafında örgütlenmesi, bu doğrultuda ilk adımı atabilmesi açısından toplantı verimli ve amacına ulaşmış olarak gerçekleşti.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği


EÜ: “Faşizme karşı omuz omuza!”

16 Ekim günü öğleden sonra, Ege Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu yakınlarındaki Gıda Kafe’de faşistlerin toplandığı haberini alan devrimci ve demokrat öğrenciler, Edebiyat Fakültesi’nde bekleyişlerini sürdürdüler. Ancak kampus içinde yapılan yürüyüş sonrasında kitlenin büyük kısmı dağılmış veya derslerine girmişti. 16.30 sularında Edebiyat Fakültesi’ne gelen az sayıdaki faşist, küfür ve hakaretlerle devrimci demokrat öğrencileri Gıda Kafe’ye çekmeye çalıştı. Fakültenin önünde taşlar ve sopalarıyla “devrimci ve Kürt” avına çıkan faşistler karşılarında kısa sürede toparlanan 30 dolaylarında solcu öğrenciyi gördüler.

Provokasyon yaratmayı başaramayan faşistler Gıda Mühendisliği’nden gelenlerle birleştiler, demir ve tahta sopalarla kitleye saldırdılar. Yarım saat kadar süren çatışma sonunda, sayıca daha az olmamıza rağmen, faşistlere anladıkları dilden cevap verdik ve üniversitemizin sahipsiz olmadığını gösterdik. Arkalarına bile bakmadan Edebiyat Fakültesi’ni terketmek zorunda kalan bu kan tüccarları, Hazırlık Fakültesi istikametini kullanarak üniversite öğrencilerine bir kat daha teşhir oldular. Uzun süredir inlerinden çıkarak, afiş asıp masa açmaya çalışan, işi üniversitenin duvarlarına “Kürtlere ölüm”, “Terörist Kürtler defolun” yazmaya kadar götüren faşistlerin son hamlesi de boşa çıkarıldı.

17 Ekim günü sabah saatlerinden itibaren faşistlerin tekrar toparlandığının duyulmasıyla üniversitede gerginlik devam etti. Ancak bu sefer devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler hazırlıklıydı. Uzun bir süre faşistlerin fakülteye gelmesini bekleyen öğrenciler Rektörlüğe doğru yürüyüşe geçtiler. Bir önceki günden kat be kat daha fazla katılımın sağlandığı eyleme birçok bağımsız, anti-faşist öğrenci de katıldı.

Rektörlüğe giren öğrenci temsilcisi, önceki gün faşistlerin dışarıdan adam toplayarak taş ve sopalarla demokrat öğrencilere saldırdığını, bu güruhun sabah saatlerinde üniversiteye giren çevik kuvvet tarafından örgütlendiğini söyledi. Burada “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Biji bratiya gelan!”, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!”, “Ege faşizme mezar olacak!”, “Faşizme karşı omuz omuza!”, “Katil polis üniversiteden defol!” sloganları haykırılarak kampuse toplu giriş yapıldı. Yaklaşık 150 kişinin katıldığı yürüyüş Edebiyat Fakültesi’nin önüne gelinmesiyle sonlandı.

Ege Üniversitesi Ekim Gençliği


EÜ’de “halkların kardeşliği” yürüyüşü…

Ege Üniversitesi’nde geçtiğimiz hafta faşistler tarafından gerçekleştirilen ve Kürt halkına kin kusan eyleme karşılık 16 Ekim günü devrimci ve demokrat öğrencileri tarafından “halkların kardeşliği” yürüyüşü gerçekleştirildi.

Saat 12.00’de Edebiyat Fakültesi’nde toplanmaya başlayan kitle, sloganlar ve alkışlar eşliğinde, “Üniversiteleri gericiliğin, ırkçılığın ve yobazlığın değil kardeşliğin kalesi yapacağız! / Ege Üniversitesi Öğrencileri” pankartını açarak yürüyüşe başladı. Yürüyüş boyunca “Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Biji bratiya gelan!”, “Susma haykır, halklar kardeştir!”, “Kürt, Türk, Ermeni, Yaşasın halkların kardeşliği!”, “Savaşa değil, eğitime bütçe!”,  “YÖK, polis, medya, bu abluka dağıtılacak!”, “Ege faşizme mezar olacak!” sloganları atıldı. Yürüyüşün ardından öğrenci çarşısında basın açıklaması yapıldı.

Açıklamada toplumda tırmandırılan şoven dalgaya dikkat çekildi ve üniversiteler üzerindeki yansımaları örneklendi. Bu saldırganlığa karşı halkların kardeşliği şiarının yükseltilmesi gerektiği vurgulandı. Açıklamanın ardından kitle Gündoğdu marşını söyleyerek Edebiyat Fakültesi’ne döndü. Sloganlar ve alkışlarla sona eren yürüyüşe yaklaşık 40 kişi katıldı.

 Ege Üniversitesi Ekim Gençliği


İÜ’de provokasyon girişimi

22 Ekim günü saat 15.00’te yaklaşık 20 kişilik ülkücü-faşist grup İstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi önüne gelerek burada bulunan öğrencileri provoke etmeye yönelik sloganlar attı. “Apo’nun itleri yıldıramaz bizleri!” sloganı atan faşist güruh, ÖKM önüne gelen devrimci, demokrat, yurtsever öğrencilere tehditler savurdu, küfürler etti. Yapılan sözlü saldırıya rağmen polisler herhangi bir müdahalede bulunmadı.

Devrimci öğrencilere ilk fırsatta saldıran, gözaltına alan polis bu kez olayı sadece izlemekle yetindi ve her zaman olduğu gibi faşist saldırıları desteklediğini bir kez daha gözler önüne serdi. Devrimci ve demokrat öğrencilerin şenlik yapmasına dahi izin vermeyen, panzerler yığarak, biber gazları kullanarak müdahale eden emniyet güçleri olay yerine sadece “gözlemci” olarak 4 polis gönderdi. Faşistler “Ya sev ya terk et” diyerek polisler eşliğinde ÖKM önünden ayrıldı.

 

Genç-Sen 5. Temsilciler Meclisi gerçekleşti!

Öğrenci Gençlik Sendikası (Genç-Sen) 5. Temsilciler Meclisi 18 Ekim günü Ankara’da gerçekleştirildi.

Temsilciler Meclisi, İstanbul’da Yürüyüş dergisinin satışı sırasında gözaltına alınan ve Metris Hapishanesi’nde gördüğü işkenceyle katledilen Engin Çeber’in anısına yapılan saygı duruşuyla başladı. Ardından, yerellerdeki sorunların ve yeni dönemde yapılan çalışmaların sunumu yapıldı. Sunumlarda, yerellerin birçoğunda toplantı gerçekleştirilemediği ve çalışmaların dağınık olduğu tespiti öne çıktı. Genel olarak soruşturmalar, uzaklaştırmalar, özel güvenlik-jandarma terörü, okul yemekhanelerinde, yurtlarda, kantinlerde yaşanan sorunlar üzerinden çalışma hattı belirlendiği ifade edildi. Sunumların ardından genel kurulda tartışılacak olan önergeler sunuldu.

Önergelerin MYK tarafından oluşturulması eleştirildi ve yerellerde oluşturulması gerektiği vurgulandı. Önergelerde yer alan bürolar üzerinden tartışma yaşandı. Sosyal dayanışma bürosu konusunda verilen örnekler üzerinden amaç ve araçların karıştığı söylendi. Sosyal dayanışmanın sadece “kitabımı paylaşıyorum” gibi algılanmaması, bu dayanışmanın öğrenci-işçi dayanışması ve diğer sendikalarla, kurumlarla dayanışma biçiminde olması gerektiği söylendi.

Aranın ardından 2. oturuma geçildi. Bu bölümde aidatlar, şube genel kurulları ve 6 Kasım tartışmaları yapıldı.

Aidatların düzenli olarak ödenmesi, bunun bir aidiyet meselesi olduğu söylendi. Oylama sonucunda aidatını yatırmayan kişilerin genel kurulda oy kullanamayacakları yönünde bir karar çıktı. Bazı yereller aidatın öğrenciye fazla geldiğini ve düşürülmesi gerektiğini vurguladı.

İkinci olarak şube genel kurullarının yapılması ve ÜYK’nın seçilmesi gerektiği söylendi. YTÜ’den bir temsilcinin, üniversite yürütme kurullarının bir ihtiyacın ürünü olarak, gerekli olduğu durumda seçilmesi önerisi tartışmalara yolaçtı.

Daha sonra 6 Kasım tartışmalarına geçildi. YÖK’ün sadece öğrencilerin değil, eğitim emekçilerinin ve üniversite çalışanlarının da sorunu olduğu söylendi. 7-8 Kasım’da Eğitim-Sen’in merkezi bir toplantısı olduğu ve 9 Kasım’da gerçekleştirilecek eyleme onların da destek verebileceği aktarıldı. Ardından eylemin güzergahı tartışıldı ve “Kurtuluş-Sakarya arasına başvuru yapma, izin verilmese de bu güzergahta bir eylem gerçekleştirme” kararı alındı.

Zaman darlığından dolayı eylemin içeriğine dair bir tartışma yürütülemedi. Daha önce belirlenen şekilde eylemin tüm gençlik örgütleriyle ve kitle örgütleriyle birlikte örgütlenmesi kararı boşa düşürüldü. Eylemi Genç-Sen ve Eğitim-Sen’in birlikte örgütlemesi, diğer kurumlara da çağrı yapması kararlaştırıldı. Basın metnini MYK’ların düzenleyeceği söylendi. Eylemin içeriğine dair hiçbir şey temsilciler meclisinin ortak iradesi olarak belirlenmemiş oldu.

Devrimci Genç-Sen’liler

 

TTB-TÖK 4. Genel Kurul Toplantısı

Türk Tabipleri Birliği Tıp Öğrencileri Kolu (TTB-TÖK) 4. Genel Kurul toplantısı 18 Ekim günü gerçekleştirildi. Genel Kurula 19 Mayıs, Akdeniz, Osmangazi, Kocaeli, İstanbul, Çukurova, G.Antep, Ege, Van Yüzüncü Yıl, Zonguldak Karaelmas ve Ankara’daki üniversitelerden katılım sağlandı.

Kurulda yerellerdeki TÖK çalışmaları aktarıldı. Ankara’da çıkarılan Doku Dergisi’nin ilgiyle karşılandığı, fakat dergiyi düzenli çıkarmada aksaklıklar yaşandığı dile getirildi.

Gündem önerilerinin sunumuyla devam eden kurulda MYK’nın oluşum biçimine dair tartışmalar yapıldı. Samsun, Ankara, Eskişehir, Zonguldak, Ege, Kocaeli’nden katılım sağlayanlar konu hakkında önerilerini sundular. Ardından MYK adaylıkları alındı.

Oylama sonrası gündem önerilerine devam edildi. Gündem önerileri:

- Seçimlerin bir yıl arayla Ankara ve İstanbul’da yapılması ve GYK’ların farklı illere verilmesi,

-TÖK’ün Türkiye çapında yeteri kadar örgütlü olmasının sağlanması için adımların atılması ve varolan koordinasyon eksikliğinin biran önce giderilmesi,

-TÖK’ün diğer meslek odalarıyla birlikte ortak eylemlikler düzenlemesi,

- İhtiyaç duyulan köy ve kasabalara gidilip buralarda sağlık hizmetlerinin verilebilmesi,

- İnternle ilgili yürütülecek çalışmaların tüm yerelliklere dağılması, çalışmanın merkezileştirilmesi, çalışmanın imza kampanyası şeklinde yürütülebileceği, iş bırakma eylemlerinin yapılması vb.

- Kentsel Dönüşüm Projeleri adı altında Mamak’ta yürütülen yıkım çalışmalarına karşı Mamak halkının yanında olunması,

- Tıp alanına öğrenci alımında kontenjan sayısının gittikçe artması, çoğunlukla ayakta yapılan eğitime dönük TÖK’ün çalışma yapması,

- Çapa temizlik işçilerine ve kot taşlama işçilerine destek verilmesi,

- Tuzla gündemine dikkat çekilerek işçi sağlığı üzerine eğilinmesi,

Genel kurulun bir diğer başlığı ise Tıpta Uzmanlaşma Sınavı’ydı. Tıp eğitiminin yeterli kalitede olmadığı ve çözüm önerileri üzerine konuşuldu.

Pek çok öneri üzerinde genel bir uzlaşı sağlanılmasına karşın İstanbul Tıp’ın yaptığı Barış Yürüyüşü önerisi yoğun bir tartışmaya konu edildi. TÖK’ün önce tıp öğrencilerinin sorunları üzerinden yürümesi gerektiği, Kürt sorunu vb. konularda söz söylemenin erken olduğu ifade edildi. Bazı öğrenciler bu tutuma tepki gösterirken, TÖK’ün farklı fikirlerin tartışıldığı demokratik bir örgütlenme olması gerektiği dile getirildi.

TÖK’ün Türkiye genelinde yürüteceği çalışmalar arasında İntern sorununa özel bir önem verilmesi gerektiği belirtildi. İntern’ün görev tanımı konusunda açıklığın olmadığı, özlük hakları konusunda bir görev tanımlaması yapılması ve bunun üzerinden çalışmalar yürütülmesi gerektiği üzerine konuşuldu.

 Ekim Gençliği / Ankara

 

Uludağ Üniversitesi’nde 6 Kasım’a doğru…

Uludağ Üniversitesi’nde de 6 Kasım tartışmaları ve hazırlıkları başlamış bulunuyor. Ancak bu yılki 6 Kasım süreci, son yıllara göre farklı zorluklarla başladı. Hatırlanacağı gibi, geçtiğimiz dönem üniversitede yaşanan saldırı yoğun devlet terörüyle sürmüştü. Ardından üniversite idaresinin soruşturma terörü ve buna karşı yüzeysel tepkiler, bu dönem başında sonuçlarını gösterdi. Bu yıl göreve yeni başlayan rektör bir “temizlik operasyonu”na girişti. Onlarca soruşturmayla birçok kınama ve uyarı, azımsanamayacak sayıda öğrenciye de bir hafta, bir ay, bir dönem ve iki dönem uzaklaştırma cezaları çıktı. Böylece politik birçok öğrenci uzaklaştırılırken, kalan kitle de dağınık ve kendine güvensiz hale getirilmiş oldu. Böyle bir atmosferde ön hazırlıklarıyla birlikte 6 Kasım ayrı bir önem kazandı.

Geçen yılki 6 Kasım süreci, eylemin kendisinden bağımsız olarak, üniversitedeki toplam çalışma için belirli bir seviye yakalamıştı. Birçok siyasetin bir araya gelerek fanzin çıkarması, afiş-bildiri gibi propaganda materyallerinin açıktan kullanılamadığı bir alanda farklı yol ve yöntemlerle fanzin dağıtımlarının örgütlenmesi, pul ve kuşlama yapılması, fakülte önünde müzik dinletisi gibi eyleme çağrı yapılan küçük ama etkili etkinliğin örgütlenmesi üniversitemiz için önemliydi.

Gelinen yerde üniversiteye egemen olan dağınık ve parçalı tablo, çalışma yürüten birçok çevrede farklı bir arayışa yol açtı. Burada asıl sorun, şartlar ne olursa olsun, geçen yılki seviyeyi aşmak, hiç değilse korumaktır.

Bu sürecin en can alıcı yanı ise, tartışmaların geçen yıllara göre daha erken başlanmış olmasına rağmen sürece dair belirsizliktir. Bu konuda en büyük pay ise Genç-Sen’indir. 26 Ekim’de şube kurulunu yapacak olan Genç-Sen, Temsilciler Meclisi toplantısından önce yaptığı üye toplantısında 6 Kasım’a dair bir tavır belirleyememiştir. Bizim savunusunu yaptığımız “Genç-Sen alandaki tüm siyasetlerle ortak hareket etsin” görüşünün karşısında, Genç-Sen’in tek başına bir 6 Kasım protestosu yapması gerektiği ve eğer istenirse Genç-Sen dışındaki güçlerin Genç-Sen çatısı altında eyleme katılabilecekleri görüşü belirtilmiştir.

Kuşkusuz Genç-Sen’in 6 Kasım gibi bir gündeme müdahale etmesi önemlidir. Ancak bunu, kapatma davasına karşı kendisini meşrulaştırması gerektiği düşüncesiyle, üniversitedeki atmosferi düşünmeyen bir anlayışla yapması yerel harekete zarar verecektir. Ayrıca “dostlar eylemde görsün” tarzında bir çizginin, dile getirilen kaygıları ne kadar karşılayabileceği de ayrı bir tartışma konusudur. Genç-Sen’in bu tartışmalar sonucunda yereldeki 6 Kasım’a dair bir perspektif belirleyememiş olması ve bunu şube kuruluna ertelemesi, Genç-Sen içerisinde yer alan siyasetleri de belirsizliğe itmiş, tartışmalar yine ertelenmiştir.

Genç komünistler ise 6 Kasım hazırlıklarına başlamışlardır. Planlanan faaliyetin ilk ayağını kitle bağlarını genişletmek ve varolan güçleri yetkinleştirmek oluşturuyor. Faaliyetimize, biri öğrencilerin genelini diğeri hazırlık sınıflarını hedef alan iki anketle başlamış bulunuyoruz. Ağırlık vereceğimiz temel alan hazırlık sınıfları olacak. Anketlerin sayısından çok öğrencilerle kurulan ilişkilere önem vereceğiz.

Faaliyetin diğer ayağını ise propaganda oluşturuyor. Bu çerçevede yapılması planlanan ilk iş dergi satışını arttırmak ve geniş dergi dağıtımları örgütleyebilmek. Ardından gençliği geleceğine sahip çıkması ve YÖK’ü protesto etmesi için eyleme çağıran çeşitli materyal kullanımları gerçekleştirilecek.

Üniversite geneline hakim olan dağınık, parçalı ve belirsiz tabloya karşı genç komünistler kendi sınırlarını aşan bir faaliyeti örme hedefiyle hareket edeceklerdir.

Uludağ Üniversitesi Ekim Gençliği


Bursa’da ulaşım eylemi

17 Ekim günü Bursa Genç-Sen’in gerçekleştirdiği üye toplantısında, ulaşım zamlarının geri çekilmesi, üniversite içi ücretsiz ulaşımın sağlanması ve 4G-48 otobüs seferlerinin arttırılması talepleriyle eylemler yapılması kararlaştırılmıştı.

Alınan kararların ilk ayağı olarak 22 Ekim günü saat 12.15’te, Fen-Edebiyat Fakültesi önünden kütüphane önüne kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş boyunca ajitasyon konuşmalarıyla öğrenciler mücadeleye çağrıldı.

Yürüyüşte, “Ulaşamıyoruz! Ulaşım zamları geri çekilsin, 48-4G seferleri arttırılsın, Kampüs içi ulaşım ücretsiz hale getirilsin!”  taleplerinin yazılı olduğu temsili bir otobüs “kullanıldı”. Kütüphane önüne gelindiğinde yapılan konuşmayla her gün yapılacak eylemlere çağrı yapıldı.

Yaklaşık 40 kişinin katıldığı eylemde, “Ulaşım zamları geri çekilsin!”, “Yolunacak kaz değil öğrenciyiz!”, “Asla yalnız yürümeyeceksin!”, “Müşteri değil öğrenciyiz!”, “Öğrenciler Genç-Sen’e, sorunları çözmeye!” sloganları atıldı.

Ekim Gençliği / Bursa