14 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/45

  Kızıl Bayrak'tan
   Gerici rejimin krizi derinleşiyor...
  Obama’nın Kürt hareketinde körüklediği dayanaksız beklenti ve hayaller karşılıksız kalacaktır...
AKP faşist özünü
açığa vuruyor
Ücretlere zam dönemi yaklaşıyor!

Esenyurt’tan tekstil işçileri:

Yürüyüşlerin 4. haftasında metal işçisiyle sınıf dayanışması!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  25 Kasım: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü...
  Sol hareketin güncel durumu üzerine değerlendirmeler...
Devrimci harekette ideolojik ve moral kırılma
  10. yılında Parti İzmir’de selamlandı…
  İstanbul’da YÖK protestosu…
  YÖK protestolarından…
  Genç-Sen 1. Olağan Genel Kurulu ve “demokrasicilik” oyunu...
  Ortadoğu Dörtlüsü’nün Şarm el Şeyh toplantısından da bir sonuç çıkmadı… ..
  Barack Obama üzerinden yayılan sahte hayaller…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Ekim Devrimi ve bugünün anlattıkları
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kriz derinleşiyor, sermaye saldırılarına hız veriyor...

İşsizlik Sigortası Fonu’nun yağmalanmasına geçit vermeyelim!

Ekonomik krizin faturası emekçilere kesilmeye devam ediyor. İşten çıkartmalar, ücretsiz izinler, sosyal hakların gaspı, ücretlerin ödenmemesi ya da geç ödenmesi giderek yaygınlaşan uygulamalar haline geliyor. Ancak tüm bunlar patronlara yetmiyor. Onlar bir de “krizi fırsata çevirme”nin hesabını yapıyorlar, emekçilerin elinde avucunda kalan son kırıntı hakların da tasfiye edilmesini istiyorlar. Kıdem tazminatının fona devredilmesi, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanıma açılması bu taleplerin başında geliyor. Esnek üretim uygulamalarını ise daha fütursuzca hayata geçirmeye çalışıyorlar.

Sermaye sınıfı bu talepleri öne çıkarırken, onun sadık hizmetkârı AKP hükümeti de sermayenin krizini emekçilerin sırtına yükleyecek yeni icraatlara yönelmiş bulunuyor. Peşpeşe yapılan zamlarla fatura işçi ve emekçilere kesilmeye başlanmıştır. Genel planda ücretlerin düşürülmesi için yeni asgari ücretin resmi enflasyon rakamlarının bile altında bir oranda belirlenmesi için hazırlıklara başlanmıştır.

Sermayenin “krizi fırsata çevirme” hedefiyle yükselttiği taleplerin yakın dönemde karşılanacağı gözükmektedir. Atılacak ilk adım İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanıma açılmasıdır. Nitekim, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “krizden dolayı zor duruma düşen” patronların yardımına koşacaklarını, bunun için “Kısa Çalışma Ödeneği” denilen bir sistemin kurulacağını açıklamış bulunmaktadır. Buna göre, krize girdiğini bildiren işyerleri işçilere 15 günlük ücret ödeyecek. Kalan 15 günlük ücret ise İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. İşsizlik Fon’undan karşılanacak bu 15 günlük ücret ise asgari ücret üzerinden hesaplanacak.

Bakan Çelik bu uygulamanın krizle birlikte artacak olan işsizliğe de bir çare olacağını propaganda ediyor. Oysa sistemin özü, patronların işten çıkartma yerine “kısa çalışma”, “part-time” gibi esnek modellere geçmelerinin sağlanmasına dayanıyor. Patronların ileri sürdükleri en önemli taleplerden biri esnek üretim uygulamalarının yaygınlaştırılmasıdır. Bu uygulama tümüyle sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlanmıştır. Böylece sermaye sınıfı bir taşla iki kuş birden vurmuş olacaktır. Bir yandan kriz bahanesiyle esnek üretim meşrulaşacak ve kalıcı bir uygulama haline getirilecektir. Öte yandan, işçilerden kesilen primlerle oluşturulan İşsizlik Sigortası Fonu’nun sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda yağmalanmasının önü açılacaktır.

Bu uygulama, Bakan Çelik’in ifadesiyle ,“krizden dolayı zor duruma düşen işverenleri” kurtaracaktır. Kriz dolayısıyla düşen “kârlar”, yarı zamanlı çalışma, part-time uygulamalarıyla telafi edilecektir. Bu sayede patronların kâr oranları kriz dönemlerinde bile maksimum seviyede tutulacaktır. Kısacası sermaye, krizden etkilenmek bir yana, onu bir fırsata çevirmenin imkânına kavuşacaktır. İşçi ve emekçiler ise, sorumlusu olmadıkları kriz bahane edilerek, işten atılma tehditleriyle esnek üretim koşullarına mahkum edilecektir. İşsizlik Sigorta Fonu’undan karşılanacak olan 15 günlük ücretin asgari ücret üzerinden ödenmesi ücretlerde önemli bir kayba neden olacaktır. Yanısıra sigorta primleri ve kıdem tazminat hakkında da önemli kayıplara yol açacaktır.

İşsizlik Sigortası Fonu’nun, kriz bahane edilerek, sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanılacak olması, üstelik işçi ve emekçilerin işsizlik tehdidiyle buna onay vermelerini sağlayacak bir şekilde gündeme getirilmesi, sermayenin krizi fırsata çevirmesinde bir diğer önemli başarı olacaktır. İşçilerin primleriyle oluşturulan bir fon, yine işçilerin kölece çalışma koşullarına daha fazla razı edilmesi doğrultusunda kullanılan bir kaynak işlevi görecektir.

İşçi ve emekçiler krizin faturasını ödemek istemiyorlarsa, öncelikle bağımsız bir sınıf duruşuyla kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi başarabilmelidirler. “Aynı gemideyiz” masallarına kanmamalı, “krizi kim yarattıysa faturayı da onlar ödesin” şiarıyla hareket etmelidirler. İşsizlik Sigortası Fonu, vb.’lerinin sermaye tarafından yağmalamasına hizmet edecek her türden uygulamaya karşı çıkmalıdırlar. Sermayenin iştahını kabartan 35,5 katrilyonluk İşsizlik Sigortası Fonu’nun yönetimini ve bu fondaki kaynağın işçi ve emekçiler tarafından denetlenmesini talep etmelidirler. İşten çıkartmaların ve ücretsiz izinlerin yasaklanması talebi iş güvencesi talebiyle birleştirilmelidir. Esnek üretim uygulamalarına ve yeni hak gasplarına izin verilmeyeceği sermaye sınıfına kararlılıkla bildirilmelidir.

Elbette tüm bunların yapılabilmesi için, işçi ve emekçilerin kendi öz örgütlülüklerini güçlendirecek adımlara ihtiyaç vardır. Sanayi havzalarında, üretim alanlarında taban örgütlülükleri, platformlar vb. araçlar hızla oluşturulmalıdır. Taban örgütlülükleri üzerinden yükselen bir mücadeleyle ancak sermayeye karşısında bağımsız ve tok bir tutum sergilenebilir. İşçi ve emekçiler bunu başaramadıkları durumda ise, tıpkı 2001 krizinde olduğu gibi yeni kayıplarla yüzyüze kalacaktır.

Krizi fırsata çevirerek saldırılarına hız veren sermayenin karşısına “sınıfa karşı sınıf” tutumuyla çıkılmalı, krizin faturasını sermayeye ödetmek için birleşik bir mücadele örülmelidir.


Emekçiler kapitalizmin krizine karşı eylemde…

“Krizin faturası patronlara!”

KESK İstanbul Şubeler Platformu, 8 Kasım’da İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarında kapitalizmin krizine karşı alanlara çıktı. Eylemlerde elektrik ve doğalgaz zamları önemli bir yer tuttu.


Mecidiyeköy’de kriz eylemi

Mecidiyeköy Metro Çıkışı’nda bir araya gelen KESK’e bağlı sendikaların üyeleri “KESK İstanbul Şubeler Platformu” pankartını açarak basın açıklaması yaptı.

Kamu emekçileri “Çalışanlar greve, AKP+İMF mezara!”, “Zamlar geri alınsın!”, “Krizin yükü patronlara!”, “Katılım payı ödemek istemiyoruz!”, “MEB elini cebimizden çek!”, “Savaşa değil, eğitime ve sağlığa bütçe!”, “Vatandaş doğal kaz değildir!” dövizleri açtılar.

KESK Şubeler Platformu adına basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Sözcüsü Yunus Öztürk, ABD’de başgösteren ve tüm dünyaya yayılan krizin temel nedeninin patronların kâr hırsı olduğunu söyledi. Krizin Türkiye’deki işçi ve emekçilere fatura edildiğine dair doğalgaz ve elektrik zamlarına yapılan yüksek oranlı zamları örnek gösteren Öztürk, DİSK ve KESK’in 29 Kasım’da Ankara’da düzenleyeceği “kriz mitingi” öncesinde 15 Kasım tarihinde İstanbul’da da eylemler düzenleneceğini duyurdu.

Yaklaşık 70 kişinin katıldığı eylemde, “Krizin faturası patronlara!”, “Parasız eğitim parasız sağlık!”, “Doğalgaz zammı geri çekilsin!”, “Kahrolsun İMF, yaşasın bağımsız demokratik Türkiye!” ve “Birleşe birleşe kazanacağız!” vb. sloganlar atıldı.


Kadıköy’deki yürüyüşe polis barikatı

KESK İstanbul Şubeler Platformu’nun Anadolu Yakası’nda gerçekleştirdiği eylem ise Kadıköy Altıyol’da başladı. Kamu emekçileri “Zam, zulüm, işkence, işte AKP!” pankartı ve “Doğalgaz zammı geri alınsın!” dövizlerini açarken İGDAŞ önüne yürümek isteyen 200 kişilik kitleye kolluk güçleri izin vermedi. Bunun üzerine ara sokaklardan Kadıköy İskele Meydanı’na yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş sırasında, “Savaşa değil emekçiye bütçe!”, “Susma, sustukça yeni zamlar gelecek!”, “Zamlar geri alınsın!”, “Zamlara karşı genel direniş!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!” sloganları atıldı.

İskele Meydanı’nda yapılan konuşmalarla kolluk güçlerinin tutumu protesto edildi.

Eğitim-Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Kovanlı’nın okuduğu açıklamada, kapitalizmin dünya çapında yaşadığı krize işaret edildi. Krizin faturasını emekçilere ödetmek isteyen sermayenin işçi ve emekçilere dönük sindirme politikalarını vurgulayan açıklama şu sözlerle son buldu:

“AKP hükümetinin krizi fırsat bilerek kıdem tazminatlarını gaspedip, kamu yönetimi temel kanunu, personel rejimi kanunu ve İller Kanunu’nu çıkararak bir hamle yapmasına karşı uyanık ve hazırlıklı olmalıyız. Emekçilere yönelik baskılar da artmaktadır. Sürgünler, gözaltılar, basın açıklamalarına yasaklamalar, işkenceyle polis kurşunuyla ölümler artmaktadır. Emekçilere, gençlere gözdağı verilerek kemer sıkma kararlarına direnmeleri engellenmek istenmektedir.”

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu eyleme, “Kriz: İşsizlik, açlık, sefalet demektir! Kapitalizm öldürür!”, “İnsanlık için, insanca bir yaşam için yaşasın sosyalizm!” dövizleriyle katıldı.

Eylemde yeralan TKP’liler “İşçi düşmanı AKP’yi istemiyoruz!” dövizlerini taşıdılar.

Kızıl Bayrak / İstanbul