14 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/45

  Kızıl Bayrak'tan
   Gerici rejimin krizi derinleşiyor...
  Obama’nın Kürt hareketinde körüklediği dayanaksız beklenti ve hayaller karşılıksız kalacaktır...
AKP faşist özünü
açığa vuruyor
Ücretlere zam dönemi yaklaşıyor!

Esenyurt’tan tekstil işçileri:

Yürüyüşlerin 4. haftasında metal işçisiyle sınıf dayanışması!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  25 Kasım: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü...
  Sol hareketin güncel durumu üzerine değerlendirmeler...
Devrimci harekette ideolojik ve moral kırılma
  10. yılında Parti İzmir’de selamlandı…
  İstanbul’da YÖK protestosu…
  YÖK protestolarından…
  Genç-Sen 1. Olağan Genel Kurulu ve “demokrasicilik” oyunu...
  Ortadoğu Dörtlüsü’nün Şarm el Şeyh toplantısından da bir sonuç çıkmadı… ..
  Barack Obama üzerinden yayılan sahte hayaller…
  Dünya işçi ve emekçi hareketinden…
  Ekim Devrimi ve bugünün anlattıkları
M. Can Yüce
  Eylem ve etkinliklerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Genç-Sen 1. Olağan Genel Kurulu ve “demokrasicilik” oyunu...

Devrimci tutum karşısında tahammülsüzlük, tutarsızlık ve ilkesizlik

Genç-Sen I. Olağan Genel Kurulu, 8 Kasım günü, Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası Teoman Öztürk Salonu’nda gerçekleşti.

Saat 09.00’da başlaması gereken Genel Kurul, yeni üye kayıtlarının yapılmamasına yönelik tartışmalarla birlikte iki saate yakın geç başladı.

MYK adına yapılan değerlendirmenin ardından birçok üniversiteden, Kurucu Genel Kurul’dan bugüne kadar geçen süre ile ilgili yerele ya da merkeze dair değerlendirmeler sunuldu.

MYK’daki istifaların ardından 2.5 aydır MYK içerisinde yer aldığını ve burada yaşanan sorunlara değinmenin önemli olduğunu söylen Tüm-İGD’li bir arkadaş, MYK’da farklı fikirlere açık olmayan bir bakışın hâkim olduğunu, birçok yerelde de karşı karşıya kalınan bu anlayışa karşı çıkılmasını ve taban inisiyatifinin açığa çıkarıltması çabasıyla birleştirilmesi gerektiğini söyledi.

Söz alan diğer Genç-Sen’liler de, Genç-Sen’in mücadele eden ve saldırılara karşı refleks gösterebilen bir örgüt olması gerektiğini, kampanya gibi süreçlerin örgütlenmesinde sendikanın siyasetler platformu olarak çalıştırılmasının ve dar grupçu bir anlayışla hareket edilmesinin kitlelerden kopukluk yarattığını söylediler.

Ayrıca, gençlik sendikası olarak işçi sınıfının mücadelesiyle daha sıkı bağlar kurulmasına, Genç-Sen’in salonların sendikası olmaktan çıkarak mücadeleci bir örgüt olması gerekliliğine, salt çoğunluk vb. maddelere dayanarak karar alamayan ve iş yapamayan yapısını hızla terketmesi gerektiğine dair vurgular yapıldı.

Verilen aranın ardından önergelerin tartışılacağı ikinci oturuma geçildi.

Ön süreçten yoksun bir biçimde “oldu-bitti”ye getirilmeye çalışılan Genel Kurul’da, politikaların ve tüzüğün tartışılmasına oldukça sınırlı bir süre ayrıldı.

27 Ekim tarihinden sonra gönderilen önergelerin tartışılabilmesi için %10 imza şartının arandığı ifade edildi. Yapılan itirazlardan sonra divan, imza yerine önergeler için salondan %10’luk onay alındığı takdirde tartışmaların yapılabileceğini açıkladı. Önerge sahipleri tarafından yapılan ön konuşmalara sürekli müdahale edildi. Ardından süre gerekçe gösterilerek önergeler için tekrar imza toplanması gerektiği ifade edildi. Salondaki devrimci güçler tarafından tüm önergelerin herhangi bir ön şart aranmaksızın tartışılması gerektiği ifade edildi. Bunun üzerine MYK, üyeler için 27 Ekim, şubeler adına 3 Kasım’ın son gönderilme tarihi olduğunu, geç gönderenlerin tüzükte yazan %10’luk ön şarta uymaları gerektiğini ifade etti. Salondan gelen itirazlara rağmen, liberal-reformist blokun göstermelik “indir-kaldır”larıyla, önergeler için %10 imza şartının aranmasına karar verildi.

İlk olarak, Genç-Sen politikalarının ardından tüzüğe dair önergelerin tartışılacağı söylendi. Bunun üzerine salondan, MYK ve bu eksende davrananların istediği zaman tüzüğe dayanarak bir şeyleri engellediği, istediği zaman da tüzüğü es geçtiği, bu keyfi davranışın kabul edilemeyeceği, demokrasicilik oyunu oynandığı söylendi. Şube toplantılarından temsilciler meclisine kadar birçok mekanizmada “üye salt çoğunluğu zorunluluğu”nu iş yapmanın önüne engel olarak çıkartanların, Genel Kurul için aynı şartı aramadıkları, burada MYK’nın niyetinin sorgulanması gerektiği söylenerek neye göre tüzüğe uyulduğunun açıklanması istendi. Bunun üzerine, salt çoğunluğun sağlandığını “kanıtlamak” için, aylardır “1500 üyeyi aştık” diye övünenler, sadece aidatını verenleri üye sayıp üye sayısının 756 olduğunu ve 642’lik katılımın yeter sayısını geçtiğini açıkladılar. Böylece iş “kitabına” uydurulmuş oldu.

Ardından Genç-Sen’in yeni dönem politikalarına dair önergeler sunuldu. Önergelerin bir kısmının birçok başlık içermesi nedeniyle, önergelerin konu konu sunulması ve tartışılmasına karar verildi.

İlk olarak kadın sorunu üzerine üç önerge sunuldu. Kadının toplumda yaşadığı sorunları işleyen çalışmalar yapılması, sendika bünyesinde kadın komisyonu kurulması, bu komisyonların sadece kadınlardan oluşması ve komisyonların bulundukları illerdeki diğer kadın çalışmalarıyla koordinasyon oluşturması önerilerini içeren MYK önergesi kabul edildi. Komisyonların sadece kadınlardan oluşmasına karşı devrimci güçlerden gelen müdahaleler kabul edilmedi.

İkinci olarak lise çalışması ve örgütlenmesine dair önergeler okundu. Liseli alanına dair somut bir eksen tanımlamamasına rağmen bu başlıkta da MYK’nın önerisi kabul edildi.

Üçüncü olarak, mesleklerde yaşanan sermaye eksenli dönüşümler ve buna dair mücadele hattı önergeleri sunuldu. Bu önergeler birleştirilerek kabul edildi.

Birleşik gençlik örgütlenmesi ve Genç-Sen, halkların kardeşliği ve anadilde eğitim, düzen içi çatışma ve düzen gericiliği, soruşturmalara, faşist saldırılara ve baskılara karşı mücadele, Bologna süreci, kapatma davası gibi başlıklar taşıyan önergelere ilişkin tartışmalar ise Temsilciler Meclisi’ne ertelendi. Seçimlere indirgenmiş bir Genel Kurul’u gerçekleştirme çabası böylece bir kez daha sergilenmiş oldu.

Verilen aranın ardından tüzük tartışmalarına geçildi. Tüzük önerileri sunulurken, biri MYK’nın olmak üzere iki önergenin var olduğu söylendi.

Bunun üzerine Devrimci Genç-Sen’liler adına söz alınarak, MYK’nın tüzük önergesinin mail grubuna 6 Kasım tarihinde atıldığı, bu tarihin üyelere ve şubelere verilen tarihlerin her ikisinden de sonra olduğu ifade edildi. Ardından kürsüden devam eden konuşmada uygulamaların hiçbir biçimde tutarlılık göstermediği, keyfi olarak değişiklikler yapıldığı vurgulandı. Önceki başlıkta, önergesinin imzasını yetiştiremeyen bir liseliye “Süre doldu, lütfen kendi düşüncene en yakın önergeyi destekle” denildiği hatırlatıldı. Son gönderim tarihini geciktirmenin önerge sahiplerinin kendi eksiklikleri olduğunu söyleyip “%10 imza almaya mecbursunuz” diyen MYK üyelerinin bizzat kendi önergelerinin gönderim tarihlerini geçirerek Genel Kurul’a getirdikleri söylendi. Amaçlananın MYK önerisi için de %10 imza toplanılmasını sağlamak değil, bu tutarsızlık ve keyfiyetin sergilenmesi olduğu belirtildi. Bu konuşma üzerine MYK ve divandan herhangi bir açıklama yapılamazken, salondaki devrimci güçlerden destek alkışları geldi.

Kürsüden yapılan bu konuşma, Devrimci Genç-Sen’liler tarafından sunulan tüzüğe dair önergenin gerekçelendirilmesiyle devam etti. Tüzüğün bir işleyiş normları bütünü olması, tüzük çerçevesindeki müdahalelerin hareketin ihtiyaçlarının önüne geçmemesi gerektiğini somut örneklerle ortaya koymaya çalışan metnin okunmasına, divan tarafından konuşmanın “kısa tutulması” gerektiği söylenerek sıkça müdahale edilmeye çalışıldı. Tüzüğe dair yapılan tartışmanın anlaşılabilmesi için gerekçelendirmenin yapılacağı söylenerek anlatıma devam edildi. Bu sırada özellikle,“İzin almadan afiş yapmayalım”, “Soruşturma almış birinin bizim adımıza konuşması uygun düşmez, şirin gözükmeyiz”, “Eylemi yalnızca polisin izin verdiği yer üzerinden kurgulayalım” gibi hareketi geriletici bir dizi yaklaşımın yanısıra, birçok kez “tüzüğe uygun değil, yapamazsınız söylemleri öznelerin karşısına çıkarılmıştır” gibi örnekler liberal-reformist blok tarafından tahammülsüzlükle karşılandı ve kürsüye türlü yöntemlerle müdahale edilmeye çalışıldı. Bu esnada devrimci güçler kürsüye müdahaleyi engellemeye çalıştılar ve durumu protesto ettiler. Aynı sırada liberal-reformist bloğun salonun arkasından sözlü başlayan saldırıları fiziksel müdahaleye dönüşmeye başladı. Buna “Yaşasın devrimci dayanışma!” sloganı ile yanıt verildi.

Kürsüdeki konuşma, fiili müdahaleye kadar varan tahammülsüzlüğün teşhiri ile sürdürüldü. Ardından tüzüğe dair değişiklik önerilerinin söz konusu maddeler üzerinden parça parça yapılacağı ifade edildi. Divan bunun “zamandan kaynaklı” olamayacağını ifade etti. Öneride ısrar edilince, salonda irade adına göstermelik oylamalardan biri daha yapıldı ve iki önergenin karşılıklı oylanacağı söylendi.

Bu durum üzerine, tam bir “demokrasicilik oyunu”nun oynandığı, “salon iradesi”, “katılımcılık” gibi tanımlamaların hiçbir geçerliliğinin olmadığı, demokrasi adına gerçekte anti-demokratik uygulamaların dayatıldığı vurgulandı. Bu teşhir konuşmasının ardından tüzük önergesi geri çekilerek protestolarla kürsüden inildi. Salondaki devrimci güçler tarafından sloganlarla bu tutuma destek verildi.

Ardından MYK’nın tüzük önergesi “indir-kaldır” yöntemiyle kabul edildi.

Önerge tartışmaları bittikten sonra 9 Kasım eylemi gündemine geçildi.

Salondan, 9 Kasım eyleminin kurgusunda değişiklik yapıldığının Genel Kurul sabahı öğrenildiği, buna dair hesap verilmesi gerektiği söylendi.

Temsilciler Meclisi’nde, 9 Kasım’da Genç-Sen’in çağrıcısı olduğu YÖK karşıtı eylemin Kurtuluş’tan Sakarya’ya yürünerek gerçekleşmesi üzerinden karar alınmıştı. Başvuru yapılacak fakat izin verilmediği takdirde fiili bir şekilde eylem hayata geçirilecekti. Ancak, başvuru için gidildiğinde polisin izin vermemesi üzerine kararın çiğnendiği, polisin gösterdiği farklı bir yerin başlangıç noktası olarak kabul edildiği ortaya çıktı.

Bir kez daha alınan karar liberal-reformist bloğun gerici kaygı ve korkularından kaynaklı çiğnenmişti. Baştan beri “polis nereye izin verirse eylemi orada yapalım” diyen, kendi korkularını kitlelere mal etmeye çalışan anlayış, polis izin vermeyince toplamın iradesini yok sayıp polis tarafından gösterilen yere “evet” diyebilmiştir. Eylem yeri ve saati kamuoyuna duyurulmamış, Genel Kurul sabahına dek saklı tutulmuştur.

Tartışmaların ardından kararın tekrar oylanması önerildi. Bunun karşısında, gerek kürsüden gerekse salondan, kararın çiğnenmiş olması nedeniyle oylamaya sunulmasının kabul edilemeyeceği, ilk alınan kararın hayata geçirilmesi gerektiği söylendi. DPG’liler, TÜM-İGD’liler ve Devrimci Genç-Sen’lilerin kürsüden yaptıkları konuşmalarda, eylem güzergâhının değiştirilmesinin biçimsel olmadığı vurgulandı. Kaygının düzenin icazetini alıp almamakla ilgili olduğu söylendi. Temsilciler Meclisi’nde alınan kararların keyfi bir biçimde değiştirilmesi eleştirildi. Son olarak tüm devrimci güçler tarafından, “eylemin güzergâhı Kurtuluş-Sakarya’dır, devlet izin verse de vermese de biz her koşulda orada olacağız” kararlılığı ortaya koyuldu ve eylem saatinde Kurtuluş’ta buluşma çağrısı yapıldı.

Eylem için oluşturulan komite adına EHP’den bir Genç-Sen’li kürsüye çıkarak, hesap vermek zorunda olmadıklarını ifade etti. “Buluşamadık, komite toplanmadı” gibi gerekçeler ileri sürüldü. Ancak neden alınan kararın uygulanmadığına dair tek kelime edilmedi.

Söz alan bir MYK üyesi,“alınmış bir karar vardır, ancak biz kavga etmek niyetinde değiliz, biz kazma da değiliz” gibi sözlerle konuşmasına başladı. Bunun üzerine salondaki devrimci güçler tarafından protesto edilerek susturuldu. Mücadele etmenin ve gerektiğinde düzenle karşı karşıya gelmenin ne anlama geleceğinin bu ideolojik platform tarafından zaten algılanamayacağı ifade edildi. MYK üyesi, “YÖK kalkacak, polis gidecek, üniversiteler bizimle özgürleşecek!” sloganları sonrasında konuşmasına devam edemeyerek kürsüden inmek zorunda kaldı. Sonuç olarak, Temsilciler Meclisi’nde alınan kararın uygulanması ve fiili-meşru bir şekilde eylemin yapılması salondaki devrimci güçlerin ortak müdahalesiyle karara bağlandı.

Ardından MYK seçimine geçildi. MYK adayları sırayla kürsüye çıkarak kendilerini tanıtan konuşmalar yaptılar. SGD, SDP, Anti-Kapitalist, Genç Kurtuluş, EHP ve TÖP’ten oluşan liberal-reformist blok adayları burjuva politikacıları aratmayacak tarzda “tanıtıcı” konuşmalar yaparak “oy istediler”.

Devrimci Genç-Sen’liler tarafından önerilen MYK adaylarının ikisi konuşma yaptı. İlk konuşmada, toplantının başından beri yaşanan anti-demokratik tutumlara, gerçekleşen sözlü ve fiziksel saldırılara karşı tutum almak gerektiği söylendi. Gerçek anlamıyla bir Genel Kurul gerçekleştirme hedefi olmadığı, tartışmaların “oldu-bitti”ye getirildiği teşhir edildi. Yapılması gerekenin alanlardan yükselen bir çalışmayla taban inisiyatifini açığa çıkartıp, her mekanizmaya tabanın iradesini taşımak olduğu ifade edildi.

İkinci konuşmada da yaşananlar etkin bir biçimde teşhir edildi. Sol ve sosyalizm adına söz söylediğini iddia edenlerin eleştiri karşısında bu denli tahammülsüzlük sergilemelerinin, söylemlerinin içinin boşluğunun göstergesi olduğu vurgulandı. Süreci, tabanın katılımına dayalı açık ve yerel toplantılar üzerinden örgütlemeden, gündemler üzerine etkin tartışmalar yapılmadan ve kendi çizgileri dışındakilere gerçek anlamda söz hakkı tanımadan, gerçek demokrasiden ve katılımcı bir örgütsel iddiadan bahsedilemeyeceği söylendi. Devrimci müdahale ve devrimci pratiğin bu tür “demokrasicilik” oyunlarını ve ilkesizlikleri alaşağı edeceği ifade edilerek, tüm samimi güçlere “Birleşik, kitlesel, devrimci bir gençlik hareketi ve örgütü” için mücadeleye omuz vermeleri çağrısı yapıldı. Genel Kurul ve seçimlerin gençlik hareketi için bir anlam ifade etmediği vurgulanarak, “Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm!” sloganıyla Genel Kurul terkedildi.

Ekim Gençliği