28 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/47

  Kızıl Bayrak'tan
   Krizin faturasını kapitalistlere ödetmek için ilk eylem 29 Kasım’da…
  29 Kasım’a çağrı eylemlerinden…
Krizin faturası işten atmalarla işçilere ödetilmek isteniyor…
Krize karşı eylemler...

Metal işçilerinin 6. hafta yürüyüşleri…!

AÜ’de yemekhane işgali...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Metal TİS’leri ve birleşik mücadelenin artan önemi
  Türk Metal ateşle oynuyor!
  Mirabel Kardeşlerin çağrısına emekçi kadınlardan yanıt:
  Gençlik hareketinden….
  Ekim Devrimi, sınıf hareketi ve devrimci parti - Volkan Yaraşır
  İzmir’de coşkulu Ekim Devrimi etkinliği!
  Ortadoğu’da gerçek barışa halkların devrimci direnişiyle ulaşılacaktır!.
  Gerçekler inatçıdır!
M. Can Yüce
  Topkapı İşçi Derneği 1. Olağan Genel Kurulu gerçekleşti!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gerçekler inatçıdır!

M. Can Yüce

“Önder APO’nun özgürleştirilmesini önümüzdeki sürecin tek ve en temel görevi olarak belirlemiş, bütün çalışmalarını, karar ve değerlendirmelerini bu hedefe kilitleme temelinde yapmıştır.“  PKK, 10. Kongre Bildirisi’nde hedefini bu kadar açık koyuyor.

2004 yılında alınan “yeniden savaş” kararıyla ilgili bilinen kimi gerçekler, tanıkları tarafından biraz daha aydınlandı. Ayrıldığı döneme kadar Başkanlık Konseyi’nde görev alan, İmralı sürecine yakından tanık olan Nizamettin Taş ve yine Kongra-Gel’in 2. Genel Kurulu’na delege olarak katılan D. Ali Küçük yazdıkları yazı ve yaptıkları açıklamalarda bu döneme ilişkin önemli bilgiler verdiler...

Nizamettin Taş, “Neden PKK’den ayrıldık” adlı makalesinde önemli açıklamalarda bulundu. Verdiği birinci bilgi, daha önce Öcalan’ın avukatları eliyle dışarıya ilettiği görüşme notlarında da var:

İki bin yılının Ağustos ayında, içerde bulunan tüm gerilla güçlerini Güney Kürdistan sınırına çekme kararı verdiğimizde buna Türk Genelkurmay Başkanlığı tarafından itiraz edilmiş ve Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerden sonra beşyüz gerillayı Kuzey’de bırakmak zorunda kalmıştık.”(www.pwdnerin.com/modules.php)

İkici bilgi biraz daha önemli ve bu birinci bilginin anlamını tamamlıyor. N. Taş yazısının devamında şunları söylüyor:

“PKK’dan ayrılmamıza neden olan savaş kararı, bizzat Kuzey’de kalması Türk ordusu tarafından istenen bu beşyüz kişilik gerilla gücüne karşı geliştirilen operasyonlar gerekçe gösterilerek alınmıştır. Üstelik savaş kararına, PKK yapısının karşı iradesine rağmen, Türk ordusunun izni dahilinde kongreye katılan ve Abdullah Öcalan adına konuştuğunu söyleyen avukatların dayatmaları sonucunda varılmıştır.

PKK yönetimi tarafından farklı izah edilmesine rağmen 2004 yılında alınan savaş kararının gerçek hikâyesi budur. Bizim ulusal kurtuluş mücadelesi adına değil, Türk ordusunun dayatmaları sonucu başlatılan bir savaşa ve bu temelde işlenen cinayetlere ortak olmamız mümkün değildir.”(Aynı makale…)

D. Ali Küçük ile yapılan röportajda daha net ifadeler var. Onları da aktarmakta yarar var. Kürdistan Aktuel sitesi adına yapılan röportajdan uzun bir alıntının çok daha açıklayıcı ve doğru değerlendirme yapmada yararlı olacağını düşünüyoruz.

“Kurdistan Aktuel: Sayın D. Ali Küçük, 2004 Haziranı’nda Kandil’de yapılan Kongre Gel’in İkinci Kongresi hakkında bir bilginiz var mıdır? Öğrenebildiğim kadarıyla siz Kongreyi Kürt basın mensubu olarak da izlemişsiniz, doğru mu?

D. Ali Küçük: Evet, Kongre’den bilgim var. Kongreyi baştan sona kadar izledim. Tartışmalara yakından tanık oldum.

Kurdistan Aktuel: Kaç kişi katılmıştı bu Kongre’ye?

D. Ali Küçük: Tam hatırlamıyorum, üçyüz kişinin üzerinde bir sayı vardı.

Kürdistan Aktuel: Sizin gibi basın mensupları dışında yabancı kimseler yani gerilladan olmayan kimseler var mıydı bu Kongre’de?

   D. Ali Küçük: Gerilladan olmayan kişiler azdı. O zaman PKK’den ayrılmalar ve tartışmalar olduğu için Öcalan, avukatları doğrudan görevlendirmişti ve “benim adıma her şeyi konuşabilirsiniz” demişti. Öte yandan avukatları kendisi adına tam yetki ile donatmıştı. Kongreden önceki görüşme notlarında da bu söylemleri mevcuttur. Bunu söylemek istemezdim, ama Öcalan avukatlara bu görevi İmralı subaylarının denetiminde ve kontrolü altındaki konuşmalarıyla veriyor.

Kürdistan Aktuel: Avukatlar hangi sıfatla kongreye katılıyorlardı?

D. Ali Küçük: Bu gizlisi saklısı olmayan bir konudur.

Kurdistan Aktuel: Nasıl yani?

D.Ali Küçük: Avukatlar Öcalan adına kongreye katıldılar. Onun İmralı’da kendilerine söylediklerini kongreye katılanlara onaylatmak için gelmişlerdi ve söylediğim gibi tam yetkiliydiler. Neden bunları açık söylüyorum biliyor musunuz?

Kurdistan Aktuel: Neden?

D. Ali Küçük: Türk Genelkurmayı’nın bildiğini halkımız ve kamuoyu da bilsin diye söylüyorum.

Kurdistan Aktuel: Yani  İmralı’dan gelen avukatların yetkileri gerilla komutanlarının yetkilerinden daha fazla mıydı demek istiyorsunuz?

D. Ali Küçük: Evet. Orada avukatların sözleri bağlayıcıydı, çünkü sözler Öcalan adına söylendiğinde, sistem gereği kimse itiraz edemezdi.

Kurdistan Aktuel: Bu avukatlar kongrede ne söylediler? Bir izleyici olarak kongrede gördüklerinizi ve duyduklarınızı anlatabilir misiniz?

D.Ali Küçük: İmralı’dan gelen avukatlar, Öcalan’dan yazılı talimatlar getirmişlerdi. Bu talimatlar aracılığıyla Kongre’de tam denetim sağlamak, değişik düşünenleri susturmak ve savaşı başlatmak istiyorlardı.

Kurdistan Aktuel: Bu sizin yorumunuz mu, yoksa siz o talimatları okudunuz mu?

D. Ali Küçük: Evet ben talimatları bizzat okudum. Öcalan’ın “Savaş mutlaka başlatılmalıdır” kararı ile geldiler. Aslında Kongre’deki çoğunluk savaşa karşıydı. Ama avukatlar Öcalan adına dayatmada bulundu.

Kurdistan Aktuel: İmralı’dan gelen avukatlar bu görüşleri Kongre’de mi söylediler, dar bir toplantıda mı dile getirdiler?

D. Ali Küçük: Avukatlar kendi sözleri ve konuşmalarında bu konuya yer veriyorlardı. Özellikle bu avukatlardan Mahmut Şakar savaşın başlatılmasını Öcalan’ın istediğini net  olarak söylüyordu. Bu isteği hem Kongre’de söyledi, hem de Kongre öncesi tartışmalarda da söylüyordu, ben de dinledim.

Kurdistan Aktuel: Yani Kongre’nin yapıldığı yerde üçyüz kişinin karşısında Mahmut Şakar ne söyledi, sarf ettiği kelimeleri tam olarak aktarır mısınız?

D. Ali Küçük: Uzunca konuşuyordu. Kongreye ve yaşanan ayrışmalara müdahale için gelmişlerdi. Kısacası konuşmasında Öcalan’ın savaşı başlatmasını istediğini açıkça vurguluyordu. Öte yandan farklı düşünenleri susturmak için gelmişlerdi. Çünkü ‘Öcalan böyle dedi’ denildiğinde sistem gereği kişiler söylenenlere katılmasa da  kimse kalkıp itiraz edemezdi.

Kurdistan Aktuel: Aklınızda kaldığı kadarıyla avukatların kendi sözlerini aktarırsanız daha iyi olur, çünkü bunları, sizin yorumunuzdur diye okuyabilirler

D. Ali Küçük: Savaş talimatı bu tarz kararlaştırıldı.

Kurdistan Aktuel: Mahmut Şakar kongredeki konuşmasını divanda mı, yoksa oturduğu yerden mi yaptı, ne dedi?

D. Ali Küçük:Önderlik savaşın başlatılmasını istiyor, bu konunun kararlaştırılmasında ısrarlıdır’ diye konuştu. Ayrıca herkes tasfiyeci ilan edilmiştir ve bunların özeleştiri vermesi gerektiğinin altını çiziyordu!

Kurdistan Aktuel: Avukat Mahmut Şakar’ın söyledikleri oya mı sunuldu?

D. Ali Küçük: Hayır oya sunulmadı!

Kurdistan Aktuel: Peki savaşı yeniden başlatma nasıl Kongre kararı haline getirildi?

D. Ali Küçük: Avukat Mahmut Şakar’ın söylediklerine karşı kimse görüş belirtmedi ve söyledikleri onaylandı.

Kurdistan Aktuel: Oylama olmadı yani?

D. Ali Küçük: Öcalan’ın savaş talimatı Avukat aracılığıyla kongreye iletilince, daha önce savaşa karşı olan çoğunluk sustu! Zira Öcalan’ı eleştirmek ve görüşüne katılmamak tutuklanmak ve kötü sonuçlarla karşılaşmak anlamına geliyordu. Bu atmosferde oylama yapıldı, savaş kararı kabul edildi.” (www.sosyalist-kurd.net/index.php)

Kuşkusuz yapılan açıklamalar önemlidir, ancak ne yazık geç yapılan açıklamalardır. 4 yılı aşkın bir süredir, özü ve yöntemi açıklanan “yeniden savaş” kararı sürmektedir ve bunun sonucu olarak binlerce insan, gerilla ve asker yaşamını yitirmiştir. Peki, neden, hangi amaç için, hangi gerekçeyle ve kimin emriyle? PKK 10. Kongresi’nin resmi açıklamalarına göre Kongre’nin yapıldığı tarihe kadar bin gerillanın yaşamını yitirdiği söyleniyor. Yine Taraf Gazetesi’nin Bezele (Aktütün) baskınıyla ilgili belgelere dayalı yayınları, Genelkurmay’ın oyununu gözler önüne seriyor. Bu yazımızın başına aldığımız 10. Kongre açıklaması da süren çatışmaların özünü ortaya koyuyor…

Bütün bu gerçekler birlikte değerlendirildiğinde, sürmekte olan savaşın Kürt halkının ulusal demokratik hak ve talepleriyle ilgili bir çatışma süreci olmadığı bir kez daha ortaya çıkıyor. Bu konuyla ilgili yaptığımız değerlendirmeleri bir dosya olarak birleştirerek bir “Ek” olarak yayınlayacağız. Bu konuyu yeniden değerlendirecekler için bunun önemli bir temel oluşturabileceğini düşünüyoruz.

Öte yandan Öcalan’ın emriyle alınan “yeniden savaş” kararının temel sonuçlarından biri de Öcalan iktidar sistemini bir kez daha irade kırma operasyonuyla kurumlaştırmasıdır. Kongrede Öcalan dışında kalan herkesin “tasfiyeci” olarak kabul edilmesi bu irade kırma ve mutlak teslim alma sürecinin en somut kanıtıdır. Bu, 10. Kongre’nin gerçekleştirdiği tüm iç yapıyı teslim alma ve son irade kırıntılarına son verme süreciyle finale taşınmıştır!

Son olarak bir noktanın daha altını çizmekte yarar var: İmralı sürecinden sonra PKK Başkanlık Konseyi’nde yer alan, merkezi yönetimde görev alan arkadaşların 4 yıl daha beklemeden tanık oldukları, yakından ve ilk elden bildikleri gerçekleri halkımıza açıklamalıdırlar. Doğrusu bu konudaki tereddütleri ve “ketum” davranışları son derece yadırgatıcı olmaktadır.

Unutmayalım ki, gerçekler son derece inatçıdır!

25 Kasım 2008