30 Ocak 2009
Sayı: SİKB 2009/04

  Kızıl Bayrak'tan
  Ergenekon operasyonu Özbek çetesine yöneldi…
  Çankaya’da Ergenekon toplantısı…
Şer üçlüsü toplandı…
Emekçiler krize karşı alanlara çıktılar…
15 Şubat İstanbul mitingi üzerine...
Sinter ve Gürsaş direnişleriyle dayanışma gecesi gerçekleşti...
  Direnişçi Gürsaş işçileri ile konuştuk...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Yerel yönetimler ve liberal yanılsamalar -
H. Fırat
  ÜNSA’da yarım direniş, çeyrek zafer!
  Devlet madalyasından Kocatepe törenine kontrgerilla gerçeği…
  Kriz karşıtı faaliyetlerden...
  Gençlikten...
  Ateşkes sonrası Gazze...
  “Davos Zirvesi”ne hazırlık…
  Bolivya’da anayasa açık farkla kabul edildi!
  Obama ve yıkılan hayaller...
  Avrupa’da krize karşı paneller…
  Yerel seçimler ve devrimci tutum - M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Devlet madalyasından Kocatepe törenine kontrgerilla gerçeği…

Kontrgerilla devletinden hesabı işçi ve emekçiler soracak!

Ergenekon soruşturmasına ses çıkarmayan Genelkurmay, sıra JİTEM’e ve işin Kürdistan boyutuna gelince sert tepki gösterdi. JİTEM davasında yargılanan eski Diyarbakır JİTEM Komutanı Abdülkerim Kırca’nın cenazesine tam kadro katılması ve yaptığı açıklamayla Genelkurmay, bu eli kanlı tetikçiyi ve icraatlarını sahiplendiklerini ortaya koydu. Cenaze töreninde dikkat çeken noktalardan biri de, Ergenekon operasyonunda gözaltına alınıp bırakılan eski MGK Genel Sekreteri emekli orgeneral Tuncer Kılınç’a rütbeli subayların asker selamı vermesi ve diğer katılımcılar tarafından alkışlanması oldu.

Kuşkusuz, intihar ettiği açıklanan JİTEM’ci Albay Abdülkerim Kırca’nın cenazesine TSK komuta kademesinin “mesaj verme” amacıyla topluca katılması ve Tuncer Kılınç’a gösterilen ilgi bir tutumun ifadesidir. Bilindiği gibi, TSK’nın politik kültüründe cenazeler üzerinden mesaj verme önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle kritik siyasi dönemeçlerde bu cenazeler daha geniş askeri katılımla düzenlenir. Bu çerçeveden bakıldığında, Genelkurmay’ın Kırca’nın cenazesini vesile ederek, bir güç ve kararlılık gösterisinde bulunduğu açıktır.

Verilmek istenen mesajla, Ergenekon operasyonunda Kürt halkına karşı yürütülen kirli savaşta işlenen suçların deşelenmesinin istenmediği apaçık ortaya konuluyor. Genelkurmay, özellikle ordu görevlileri için bir sınır konulmasını, davanın fazla dallandırılıp budaklandırılmadan sonuçlandırılmasını istiyor. Böylece, kontrgerilla, onun emir ve komuta zinciri dokunulmazlar listesine kaydediliyor. Geriye ise, bazı konularda çatlak sesler çıkardığı için ABD’yi rahatsız eden, zaten teşhir olmuş, feda edilmesinde çok da sakınca görülmeyen bazı eski elemanlar kalıyor. Yani istenen, bugüne kadar olduğu gibi, “devlet sırrı” kuralına tam riayet edilmesidir!

Öte yandan, AKP hükümetinin de, bazı önemsiz istisnalar dışında, Genelkurmay ile aynı yerde durduğu görülüyor.

Genelkurmay, Kırca’nın cenazesi öncesinde yaptığı yazılı açıklamada gazetecileri tehdit ederek şunları söyledi:“Son zamanlarda, bazı basın ve yayın organlarında, ‘sözde bir itirafçı’nın ifadelerine dayanarak, 10 Nisan 1998’de Serik/Antalya’da teröristlerle girdiği çatışmada bakıma muhtaç malul gazi olan, emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca ile ilgili olarak suçlayıcı haberlere yer verilmiştir. Dün emekli Jandarma Albay Abdülkerim Kırca’nın, evinde intihar ederek vefat ettiği öğrenilmiştir.”

Geçtiğimiz günlerde yapılan basın bilgilendirme toplantısında da şunlar söylenmişti: “Yargılama sürecinde sorumlu ve duyarlı olması gereken kesimlerin özen ve hassasiyet göstermesi gerekirken, kişi ve kuruluşların adeta yargısız infaz edilerek suçlu ilan edilmesi, temel insan haklarına aykırı olduğu gibi hiçbir hukuki ve ahlaki kuralla da bağdaşmamaktadır. Artık, yetkili ve sorumlu makamlar ile sağduyulu medyanın üzerlerine düşen görevleri yerine getirmek üzere söylem yerine gerekli tedbirleri alma zamanıdır.”

İroniye bakınız ki, “yargısız infaz” yapmakla görevli biri olan Kırca için, “yargısız infaz yapıldı” deniliyor! Eski JİTEM tetikçisi Aygan’ın ifadelerine göre, emekli Albay Kırca, 30’un üzerinde yargısız infazın emrini verdi, bazı işkence ve cinayetlerde ise bizzat yer aldı. Bugün, Kırca’nın yargılanması için tam 16 yıldır süren ve fakat uygun mahkeme bulamayan bir dava var orta yerde. Yargılanmasına olanak tanımayanlar şimdi “yargısız infaz”dan bahsediyorlar.

Genelkurmay’ın “sözde itirafçı” dediği Abdülkadir Aygan, ilk itiraflarına 2004 yılında başladı. Aygan’ın itirafları ile ilgili savcılık araştırma yapmış, ceset bulunmuş ve yargı itirafların doğruluğunu kabul ederek, JİTEM elemanları ve Abdülkerim Kırca hakkında dava açmıştı. Yıllardır uyuşmazlık mahkemesinde bekleyen dava nihayet geçtiğimiz aylarda başlamıştı. Ancak Abdülkerim Kırca hiçbir duruşmaya gitmemiş, avukatlar onun hakkında hiçbir bilgiye ulaşamamıştı.

Abdülkadir Aygan, Abdülkerim Kırca hakkında şunları söylüyor: “Grup Komutanı Abdülkerim Kırca’nın yaşamım boyu unutamayacağım bir katliamına şahit oldum. Kırca kendi başına buyruk, MİT’e ve emniyete kafa tutan biriydi. Sivaslıdır ve ülkücü gelenekten gelmedir. Sağlık Emekçileri Sendikası, SES’ten Necati Aydın, Mehmet Ay ve Ramazan Keskin adındaki üç genci DGM’den bırakılmalarından sonra gözaltına almamızı emretti. Bunları aldık ve JİTEM’e götürdük. Orada sorgulandıktan sonra Silvan yoluna götürdük. Kırca, gözleri kapalı olan bu gençlere arazide diz çöktürdü ve çok yakın mesafeden enselerine kurşun sıktı.”

Bu açıklamalar ve bunu destekleyen bir dizi kanıt üzerine dava, onca yıl sürüncemeden sonra, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi başlayacak, tabii engellenmezse...

Genelkurmay’ın JİTEM elemanlarını koruyan açıklamalar yapması ilk değil. 9 Kasım 2005 günü Şemdinli’de bulunan Umut Kitabevi’ne bombalanmasının ardından halkın yakaladığı iki astsubay Ali Kaya ve Özcan İldeniz için zamanın Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, “tanırım iyi çocuktur” sözlerini sarf etmiş, bu sözler üzerine Genelkurmay hakkında soruşturma isteyen savcı Ferhat Sarıkaya görevden alınmış ve sanıklar suçüstü yakalandıkları halde tahliye edilmişlerdi.

Genelkurmay’ın mesajları hemen etkisini göstermeye başladı. Tayyip Erdoğan başta olmak üzere kimi görevliler konuşmaya başladılar. Erdoğan, intihar eden emekli Albay Abdülkerim Kırca ile ilgili çıkan haberlere, “Yargısız infaz yapıldı” diyerek tepki gösterdi.

Genelkurmay’ın “Yetkili ve sorumlu makamların, söylem yerine gerekli tedbirleri alma zamanıdır” sözleri, ertesi gün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü de harekete geçirdi. Gül, yasama, yargı ve yürütme erkleri temsilcilerini bir yemekte buluşturdu. Yanı sıra askeri yargı temsilcileri de davet edildi.

Durumdan vazife çıkaran Ankara Cumhuriyet Savcısı ise, yasal olarak kimlerin sorgulama için gözaltına alınmaması gerektiğini açıklayan bir bildiri yayınlama zorunluluğu hissetti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ise, avukatların belgelere ulaşma hakkını kısıtlama kararı aldı.

Kısacası, Genelkurmay’ın JİTEM’ci Abdülkerim Kırca’ya sahiplenen açıklaması ve bu konuda hükümetle yapılan görüşmeler sonuç verdi! Görünen o ki, JİTEM ve kontrgerilla çeteleri tarafından işlenen cinayetlerin, yargısız infazların, köy yakmaların üzerine gidilmemesi için “devlet erkleri” el birliği ile çalışıyor.

Tüm bu olup bitenler, kontrgerillanın tasfiyesi ya da ordunun siyasal sistem üzerindeki ağırlığının azaltılarak demokratikleşmenin yolunun açılmasına değil, ABD yönlendirmesiyle devlet aygıtının yeniden yapılandırılmasına işaret ediyor.

Ergenekon operasyonları, kontrgerilla ve onun şeflerinin işledikleri tüm suçlardan yargılanmalarının biricik yolunun, sermayenin kontrgerilla devletine karşı işçi ve emekçilerin birleşik militan devrimci mücadelesinden geçtiğini bir kez daha ortaya koymuştur.