15 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/18

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin Kürt sorununda yeni
“çözüm” senaryoları
  Mardin katliamı ve perdelenmek
istenen gerçekler!
ABD Genelkurmay Başkanı Ankara’daydı...
Gençliğin 6 Mayıs anmalarından…
BDSP’nin Denizler’i anma eylem ve etkinliklerinden…
  “Engelliler Haftası” ikiyüzlülüğü...
  Grev ve direnişlerden
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Taksim 1 Mayısı’nın moral kazanımlarını geleceğe taşıma görev ve sorumluluğu!
  BMİS Eskişehir Şube Başkanı Bayram Kavak ile Eskişehir 1 Mayısı üzerine konuştuk...
  Salgın hastalıkların sorumlusu kapitalizmdir!
  Kapitalizmin sömürü çarkları döndükçe, işçiler ölmeye devam edecek!
  İTÜ Şenliği: Çok yönlü ve zengin etkinlikler!
  Dünya işçi-emekçi hareketinden…
  Afganistan’da kitlesel kıyıma protestosu… .
  Emperyalistlerin kışkırttığı gerici savaş Pakistan’a taşındı!
  İşçi sınıfı “makulu” berhava ederek şekillenir
Volkan Yaraşır
  Bir katliamın düşündürdükleri…
M. Can Yüce
  Anti-faşist zaferin 64. yıldönümü!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Afganistan’da kitlesel kıyıma protestosu…

“En büyük terörist Amerika!”

“Teröre karşı mücadele ediyoruz” gerekçesiyle Afganistan’ı işgal eden emperyalist güçlerle Türk devleti türünden suç ortakları, bu ülke halklarına karşı giriştikleri vahşi saldırıları sürdürüyorlar. 7.5 yıldan beri sivil halk üzerine bomba yağdıran emperyalist işgalciler, geçen hafta iki köyü bombalayarak bu iğrenç suçlarına yenilerini eklediler.

Saldırıya maruz kalan köylülerin belirttiğine göre, hava bombardımanı gerçekleştiren işgal orduları, aralarında çok sayıda çocuk ve kadının bulunduğu 180 sivili katlettiler.

Katliamın ardından ABD savunma bakanı Robert Gates Afganistan’a “sürpriz” bir ziyaret geçekleştirirken, aynı günlerde Afganistan “devlet başkanı” Hamid Karzai Washington’da Barack Obama’nın huzuruna çıktı.

Katliama “isyan eden” CIA yetiştirmesi Hamid Karzai, Washington’daki efendilerine, sivil ölümlerine de neden olan hava saldırılarını kesme çağrısında bulundu.

Karzai düşkününe yanıt veren Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones, ABC televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD’nin Afganistan’da devam eden hava saldırılarını sona erdirmeyeceğini söyledi.

Karzai, Obama ile görüştükten sonra uğradığı Almanya’nın başkenti Berlin’de yaptığı açıklamada, “Afgan halkı, Amerika’nın müttefikidir ve bu çabanın başarılı olmasını istemektedir. Afganistan halkı, uluslararası toplumun Afganistan’daki varlığının pek çok yarar sağladığını da bilmektedir” şeklinde sözler sarf etti. Bu sözler, CIA yetiştirmesinin timsah gözyaşları döktüğünü kanıtladığı gibi, Afgan halklarını katleden işgalcilerin suç ortağı olduğunu da bir kez daha gözler önüne sermiştir.

İğrenç katliamın dünyaya duyurulması üzerine savunmaya geçen işgalci güçlerin şefi ABD Merkez Kuvvetler komutanı orgeneral David Petraeus, sivillerin yaşadığı evlerden işgal güçlerine ateş açtıklarını iddia ederek, suçu Taliban güçlerinin üzerine yıkmaya çalıştı. Ancak bu çirkin manevra bir işe yaramadı. Zira tüm dünya, savaş aygıtı NATO komutasındaki işgalcilerin vahşi katliamlarına tanık oldu.

Katliamı gerçekleştiren işgalciler, tıpkı siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı gibi fosfor bombası kullanmaktan da çekinmemişler. Nitekim saldırıyla ilgili açıklamaya yapan Afganistan bağımsız insan hakları komisyonunun bir üyesi, yaralıları tedavi eden doktorların, beyaz fosfor gibi bir kimyasalın neden olmuş olabileceği alışılmadık yanıklar saptadıklarını belirtti. İşgalci güçlerin şefleri fosfor bombası kullandıklarını inkâr ediyorlar, ancak sivil halkı hava bombardımanıyla katledebilecek kadar vahşi olan işgalcilerin fosfor bombası kullanmaları önünde hiçbir engel yoktur. Zira işgalin kendisi her tür yasa ve kuralın reddi iken, işgalcilerin savaş kurallarına uymasını beklemek ham hayalden başka bir şey değildir.

Afgan halkının vahşi katliama gösterdiği tepki de işgalcilerin niteliğini ortaya koymaktadır. Saldırıya hedef olan bölgenin merkezi sayılan Ferah’ta sokaklara çıkan Afganlılar hem işgali hem vahşi katliamı protesto etmek istediler. Düzenlenen gösteriyi gaz bombalarıyla dağıtan kolluk kuvvetleri, burada da zorba yüzlerini sergilediler.

Başken Kabil’de düzenlenen gösterilerde yükseltilen şiar ise, asıl suçluyu açıkça ortaya koymuştur. Kabil sokaklarında yükseltilen “En büyük terörist ABD!” şiarı, Afgan halklarının ABD emperyalizmi ile hizmetine giren tetikçi takımının misyonunu iyi bildiğini oraya koymuştur.

İşbirlikçi Türk burjuvazisi ile onun sınıf çıkarlarının bekçiliğini yapan Türk devleti, bu haldeki Afganistan’a ek askeri kuvvet gönderme hazırlığı içindedir. İşgalcilerin katliamcı kimlikleri apaçık ortadayken, ABD ile girişilen bu suç ortaklığının, Türk askeri “yeniden inşa” veya “insani yardım” alanlarında görev alacak türünde söylemlerle örtülmek istenmesi tam bir ikiyüzlülüktür.

İşgalci güçleri, “En büyük terörist!” diye tanımlayan Afgan halklarının, kendi cellâtlarından yardım beklediklerini iddia etmek, zulüm kurbanı bu halkla alay etmekten başka bir anlam taşımamaktadır. Afgan halklarının bu iğrenç katliamlardan kurtulabilmeleri için, işgalcilerle suç ortaklarını ülkelerinden kovmaları şarttır!

Mukteda Sadr’ın Türkiye ziyareti…

Sadr Hareketi bölgesel politikalara yedeklenmeye çalışılıyor!

Irak’taki işgalci güçlerin hakkında “ölüm fetvası” verdiği Sadr Hareketi’nin lideri Mukteda es Sadr, Türk devletinin sağladığı özel bir uçakla Ankara’ya geldi.

Önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Dışişleri Konutu’nda kabul edilen Sadr, ardından Başbakan Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık Resmi Konutu’nda görüştü. Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik de görüşmelerde hazır bulundu. Bu arada Sadr, dışişleri bakanlığı yetkilileriyle de bir görüşme yaptı.

Görüşmelerde Irak’taki son durumun masaya yatırıldığı, Aralık ayında yapılması beklenen genel seçimlerden önce Irak’taki siyasi sürecin değerlendirildiği, Irak’taki gruplar arasında yaşanan gerginliğin sona erdirilmesi ve Irak’ta güvenliğin sağlanması konularının da ele alındığı bildirildi. Bazı kaynaklar, görüşmelerde Kerkük’ün durumu ile Federe Kürdistan’da yapılacak seçimlerin de ele alındığını duyurdu.

Görüşmelerin ardından İstanbul’a geçen Sadr, hareketin önde gelen 80 temsilcisinin katılımıyla gerçekleştirilen konferansa katıldı. Hareketin siyasallaşması ile Aralık ayında yapılacak seçimlerin görüşüldüğü konferansa Sadr’ın Necef’teki heyeti de katıldı.

İstanbul’daki konferansın ardından Sadr’ın basın sözcüsü Şeyh Salah El Ubeydi ile toplantı koordinatörü Seyid Haşim El Meyali, Türk basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Hareketin yönelimini “Silahı da bıraktık. Özellikle Irak askerine silah doğrultulmayacak. Ancak direniş devam edecek. Dışarıdan topraklarımızı işgal eden güçlere karşı ekonomik, siyasi ve kültürel alanda direniş var. Ama bu silahla olmayacak. Gelecekteki durum ise Sadr’ın kararına bağlı” şeklinde açılayan El Ebeydi, Irak’ta aranan Sadr’ın Türkiye’de bulunmasına ilişkin soruya ise , “Türkiye eski ve iyi bir dostumuzdur. Ona güvenerek biz hiçbir şeyden çekinmeden Türkiye’de rahatça dolaşıyoruz” diye karşılık verdi.

El Ubeydi, görüşmelerde hangi konuların ele alındığının sorusuna karşılık, Türkiye’nin Ortadoğu’da güvenliğin ve istikrarın sağlanmasında yer alması konusunun gündeme geldiğini belirtti.

Hem Sadr’ın Ankara’da üst düzey temaslarda bulunması hem Hareketin konferans için İstanbul’u tercih etmesi, farklı çevreler tarafından dikkat çekici bulundu. Zira Irak işgaline karşı kimi zaman silahlı, çoğunlukla ise farklı araçlarla direnen bir hareketin liderinin Ankara’daki Amerikancılar tarafından “özel ilgi”yle karşılanması, çelişik gibi görünüyor. Ancak gelişmelerin seyri, çelişkiden çok, Türk devletinin Irak’taki durum ve Kürt sorunuyla ilgili manevralarına işaret ediyor.

Sadr Hareketi ile geliştirilen ilişkilerin ABD’den habersiz olması mümkün değil. Hareketi düzen içi sınırlara çekmek için de çaba harcayan Ankara’daki işbirlikçiler, bu girişimleri ile ABD’yi de memnun etmektedir.

Diğer bir konu ise, Hareketin Irak’ın bütünlüğü ve Kerkük konusunda Ankara ile benzer yaklaşımlar içinde bulunmasıdır. Irak’taki yağmadan pay almak konusunda olsun, Kerkük şehrinin Kürdistan Federe yönetimine dahil edilmesi konusunda olsun, Türk devleti, Sadr Hareketini kendi tezinin destekçisi haline getirmeye çalışıyor. Mukteda Sadr’ın tutumu, hareketin de böyle bir eğilim içinde olduğunun ipuçlarını veriyor.

Vahşi işgali destekleyen Ankara’daki işbirlikçi takımı, bununla yetinmemiş, Irak halklarının celladı olan ABD savaş makinesinin tüm gereksinimlerinin karşılanabilmesi uğruna İncirlik Üssü’nü de tahsis etmiştir. Bugün, işgale karşı direnen Sadr Hareketi ile ilişkilerin geliştirilmesi bir politika değişikliğine değil, Tük egemen sınıflarının sefil çıkarlarının korunmasına yönelik yeni bir manevraya işaret ediyor.