15 Mayıs 2009
Sayı: SİKB 2009/18

  Kızıl Bayrak'tan
  Düzenin Kürt sorununda yeni
“çözüm” senaryoları
  Mardin katliamı ve perdelenmek
istenen gerçekler!
ABD Genelkurmay Başkanı Ankara’daydı...
Gençliğin 6 Mayıs anmalarından…
BDSP’nin Denizler’i anma eylem ve etkinliklerinden…
  “Engelliler Haftası” ikiyüzlülüğü...
  Grev ve direnişlerden
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Taksim 1 Mayısı’nın moral kazanımlarını geleceğe taşıma görev ve sorumluluğu!
  BMİS Eskişehir Şube Başkanı Bayram Kavak ile Eskişehir 1 Mayısı üzerine konuştuk...
  Salgın hastalıkların sorumlusu kapitalizmdir!
  Kapitalizmin sömürü çarkları döndükçe, işçiler ölmeye devam edecek!
  İTÜ Şenliği: Çok yönlü ve zengin etkinlikler!
  Dünya işçi-emekçi hareketinden…
  Afganistan’da kitlesel kıyıma protestosu… .
  Emperyalistlerin kışkırttığı gerici savaş Pakistan’a taşındı!
  İşçi sınıfı “makulu” berhava ederek şekillenir
Volkan Yaraşır
  Bir katliamın düşündürdükleri…
M. Can Yüce
  Anti-faşist zaferin 64. yıldönümü!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalistlerin kışkırttığı gerici savaş Pakistan’a taşındı!

Gerici savaşlar ezilen halkların birleşik direnişiyle ezilebilir!

Emperyalist orduların Afganistan’ı harabeye çevirerek işgal etmesiyle başlayan çatışmalar Pakistan topraklarına da taşındı. Pakistan-Afganistan sınırındaki çatışmalar yeni olmamakla birlikte, son günlerde resmen savaşa dönüştürülmüş bulunuyor. Pentagon’daki savaş baronlarını memnun eden bu vahim gelişme, Pakistan’ı da emperyalist orduların savaş alanına çevirdi.

Çatışmanın yoğunlaştığı Svat Vadisi’ni havadan bombalayan Pakistan ordusu, Afganistan’daki işgalci güçlerden de destek alıyor. Şiddetlenen çatışmalarla ilgili açıklama yapan Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani, ordu birliklerine karşı direnişi sürdüren Taliban militanlarının “tamamen ortadan kaldırılmasını” emrettiğini açıkladı. Diğer olgularla birlikte bu açıklama, savaşın şiddetlenerek devam edeceğine işaret ediyor.

Barack Obama yönetiminin ilk savaşı!

Siyahi bir adayın ABD başkanlığına seçilmesi üzerinden estirilen iyimserlik havasının temelden yoksunluğunu görmek için dört ay yetti. Pakistan’ı savaş cehennemine sürükleme girişimleri yeni olmamakla birlikte, Obama yönetiminin isteği, hatta zorlaması ile savaş başlatıldı. İslamabad’daki gerici rejimin suç ortaklığının bariz olması, bu gerçeği değiştirmiyor.

ABD yönetiminin üst düzey görevlilerinin Pakistan’a yaptıkları ziyaretler son günlerde sıklaşırken, Obama’nın Kabil’deki sadık uşak Hamid Karzai ile Pakistan devlet başkanı Asıf Ali Zerdari’yi Washington’a çağırması, savaşı kimin kızıştırdığı hakkında fikir vermektedir. ABD’li görevlilerin Pakistan yönetimiyle ilgili açıklamaları ise, savaşın bir an önce başlaması yönünde harcadıkları çabayı açıkça ortaya koymaktadır.

ABD Kongre üyelerine bilgi veren işgal kuvvetleri komutanı general David Petraeus, Pakistan hükümetinin varlığını sürdürebilmek amacıyla sert önlemler alınması gerektiğini ve “Taliban’la mücadeleyi ertelemek için artık hiçbir bahanelerinin kalmadığını” vurguladı. Pakistan hükümetinin Taliban’a verdiği tavizlerden ve bunlarla ilgili ileri sürdüğü mazeretlerden “usandıklarını” söyleyen Petraeus, “Taliban’ın yok edilmesine dair Pakistan hükümetinin önümüzdeki 2 haftada atacağı somut adımları ve sonuçlarını izledikten sonra ABD’nin bölgedeki stratejisini oluşturacağını” belirtti.

Konuyla ilgili açıklama yapan bir diğer görevli ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton oldu. Pakistan’daki şartların dünya için öldürücü bir tehdit oluşturduğunu iddia eden Clinton, İslamabad’ı, “ülkeyi Taliban’a terk etmekle” suçlayarak, savaşı biran önce başlatması gerektiğini hatırlattı.

Bir haftadan kısa sürede İslamabad’ı iki defa ziyaret eden ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen de, savaşın biran önce başlatılması için işbirlikçilerine doğrudan basınç uyguladı.

Svat Vadisi’ndeki gelişmelerin Amerika’yı doğrudan ilgilendirip kaygılandırdığını iddia eden Obama’nın Afganistan-Pakistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke ise, “ABD’nin Taliban karşısında gösterdiği çabalara destek olması için Pakistan’a mümkün olan en ağır siyasi baskının uygulanması gerektiğini” savunarak, Pakistan’ı açıkça tehdit etti.

Obama’nın Karzai-Zerdari ikilisine neler emrettiği açıklanmadı. Ancak bir kısmını aktardığımız açıklamalar, Pakistan’da şiddetlenen savaşın ABD patentli olduğu konusunda kuşkuya yer bırakmamaktadır.

Nitekim çatışmaların şiddetlenmesinden sonra açıklama yapan ABD Savunma Bakanı Robert Gates, Pakistan hükümetinin Taliban’a verdiği tepkiden çok memnun olduğunu söyleyerek, kan dökülmesinin Beyaz Saray’ın isteği olduğunu dolaysız bir şekilde itiraf etmiştir.

Kokuşmuş Amerikancı rejimin suç ortaklığı

Pakistan’daki gerici rejimin ayırdedici özelliklerinden biri, ABD emperyalizmi adına tetikçilik yapmasıdır. Hem dönemin Sovyet yönetiminin bölgesel etkisini sınırlamak hem içteki sol-sosyalist hareketin ezilmesi için dinsel gericiliğin önünü açan Pakistan rejimi, CIA ile işbirliği içinde Taliban güçlerini silahlandırıp eğitti. Sol hareketi ezen askeri cuntalar ise, dinci gericiliğin güçlenmesi için devasa olanaklarını seferber etti.

ABD ile işbirlikçilerinin sağladığı iklimde rahatlıkla palazlanan dinci-gerici akım, Afganistan işgalinden sonra Taliban güçlerinin ülkeye sığınması ile daha da güçlendi. Öyle ki, dinci-gerici akım ordu, istihbarat, bürokrasi gibi devletin temel kurumlarında da örgütlenebilmiştir. Dinci güçlerin bu düzeyde güçlenmesi, gelinen yerde Pentagon’daki savaş baronlarını da rahatsız etmektedir.

Afganistan’daki bataklığın derinleşmesine katkıda bulunan bu akımların, nükleer silahları bulunan Pakistan’da iktidarı ele geçirebilecek güce eriştiği öne sürülmektedir. Beyaz Saray’daki şefleri korkutan sebeplerden biri de, nükleer bombaların ABD karşıtlarının eline geçebilme ihtimalidir. Bu durum, Beyaz Saray’ın emrinden çıkamayan İslamabad rejimini, çok hevesli olmasa da, fiilen savaşa sürüklemiştir.

Sonuçta Pakistan rejimi bu yıkıcı savaşın dolaysız suç ortağıdır. Zira sınıfsal çıkarları gereği ABD adına tetikçilik yapıp dinci-gericiliği besleyen bu rejim, hem savaş ortamının hazırlanmasındaki rolü hem Obama yönetiminin dayatmalarına karşı çıkma iradesinden yoksun olduğu için Pakistan halklarını yıkıma sürükleyen bu gerici savaşın sorumluluğunu taşımaktadır.

Gerici savaşlar ezilen halkların kaderi değildir!

Svat Vadisi’nde yaşayan bir milyona yakın sivil, çatışmaların yoğunlaşması üzerine yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Çok kısa bir sürede gerçekleşen bu göç, insani felaketlere de davetiye çıkarıyor. Nitekim insani felaket tehlikesine dikkat çeken Birleşmiş Milletler mültecilere yardım örgütü, sorunun çözümü için yardım çağrısında bulundu.

ABD-Pakistan işbirliği ile başlayan saldırının kapsamı geniş olsa da, Afganistan’ı işgalci güçlerin bataklığına dönüştüren Taliban güçlerini etkisizleştirmek kolay değil. Bu ise savaşın yayılarak süreceği anlamına geliyor. Gerici çatışmaların bedelinin ezilen halklara ödetildiği göz önüne alındığında, Afganistan’daki vahim durumun Pakistan’ın bazı bölgelerine yayılması kaçınılmaz olacaktır.

Emperyalist güçler ile işbirlikçi rejimlerin kışkırttığı gerici savaşlar insani, ekonomik, sosyal, doğal yıkımlara yol açmaktadır. Gerici savaşların yıkıcı etkisi esas olarak işçileri, emekçileri, yoksulları, ezilen halkları, kadınları ve çocukları vurmaktadır.

Bu yıkıcı savaşlar emekçilerin ve ezilen halkların kaderi değildir! Ancak, gerici çatışma ve savaşları önleyebilmek için, işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen hakların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı birleşik kararlı bir direnişi yükseltmeleri şarttır!