24 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikancı rejimin sahte hayallerine karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  HSYK kararları gecikiyor…
Düzen içi çatışma yargı üzerinden sürüyor!
  “Kürt açılımı”nda son perde
Kürdistan’dan yansıyan kirli savaş hikayaleri...
Ne “23 sentlik asker”
ne de emperyalizmin suç ortağı olacağız!
Hasta tutsaklar ölüme giderken, kontrgerillacılar tahliye ediliyor...
  Entes dinenişinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kapitalizm can almaya devam ediyor!.. Sağlıkta özelleştirme öldürüyor!..
  Bir cinayet ve devlet gerçeği
  Gençlik eylemlerinden...
  Alevi Çalıştayı aynasında yansıyanlar
  Parlatılan Nabucco ve
üstü örtülen gerçekler
  Mollalar rejimi, din ve emekçi halk hareketi...
  Honduraslı emekçilerin
faşist cuntaya karşı
mücadelesi devam ediyor!
  Amerikan savaş makinesi “Irak-ABD Güvenlik Anlaşması”nı tanımıyor...
  İsrail savaş gemileri Kızıl Deniz’de…
Irkçı-siyonist rejim
savaşı kışkırtıyor!
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  Neyin yol haritası?
  ‘96 Zindan Direnişi 13. yılında...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kürdistan’dan yansıyan kirli savaş hikayaleri...

Kürt halkı cellatlarını unutmayacak!

Kürt sorununu çözme iddiasıyla ortaya atılan sahte çözümler gündemi kaplarken, devletin onlarca yıldır yürüttüğü kirli savaşın izleri de birbiri ardına basına yansımayı sürdürüyor. Derecik Taburu’nun katlettiği 12 korucu, Cizre’de ‘93-95 yılları arasında yaşanan katliamlar, Diyarbakır’daki JİTEM örgütlenmesi ve kirli cinayetler, önce silah satılıp sonra silahları toplanan, silahların peşine düşünce kaybedilen koruculara dair hikayeler birbiri ardına basında yer alıyor. Çeşitli itiraflarla gün ışığına çıkan örnekler, Kürt özgürlük hareketini boğmak için yükseltilen kirli savaşın boyutlarını da ortaya seriyor.

İstihbaratçı Hanefi Avcı’nın itirafları

Kirli savaşın yoğun olarak yaşandığı Diyarbakır’da ‘84-92 yılları arasında Emniyet İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yapan Hanefi Avcı’nın itirafları, JİTEM örgütlenmesine dair önemli bilgiler içeriyor. Yaşanan tüm katliamların üslerin bilgisi dahilinde olduğunu ve JİTEM’in, levhası dahi bulunan bir kurum olduğunu anlatan Avcı’nın itirafları pek çok katliamı aydınlattı.

Devlet tarafından varlığı reddedilen JİTEM’e dair Avcı şunları söyledi: “Bölgede JİTEM adına yasa dışı olarak öldürme, kaçırma gibi bir kısım faaliyetlerin, bu işleri yapan kişilerin üstlerinin denetimi ve bilgisi dahilinde olmadan işlenmesi söz konusu olamaz. Ancak doğrudan üstlerinin bilgi ve talimatı bulunduğuna dair de somut bir bilgim yoktur. Ancak bu kişiler eylemleri sonrası korunup kollandığına göre eylemlerden üstlerinin bilgisi olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Bölgede birçok güvenlik görevlisi tarafından söz konusu davranış tarzları, kabul gören bir davranış tarzıydı.”

Avcı, JİTEM’in kurucuları olarak kabul edilen Arif Doğan, Cem Ersever, Aytekin Özer gibi isimlerle nasıl tanıştırıldığını da anlattıktan sonra, Diyarbakır Asayiş Kolordu Komutanlığı içerisinde ve Diyarbakır Alay Komutanlığı içinde JİTEM’in levhalarının bulunduğunu ve JİTEM’e ayrılmış yerler olduğunu ifade etti. Kürdistan’da yaşanan önemli siyasal cinayetlerden olan Vedat Aydın cinayetine dair de bilgi veren Avcı, cinayet ile birlikte Baro Başkanının arabasına bomba konulması, Yeni Ülke Gazetesi’nin yakılması gibi olayların ardında da Ersever ekibinin bulunduğunu belirtti.

Katil ile soruşturan aynı kişi!

Albay Cemal Temizöz Cizre’de ‘93 ila ‘95 yılları arasında JİTEM tarafından işlenen pekçok cinayetin faili olarak biliniyor. Ancak bugüne kadar açılan dava ve soruşturmaların hiçbiri sorumluların bulunması konusunda herhangi bir ilerleme sağlayamadı. Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan, Albay Temizöz’ün de sanık olarak yeraldığı JİTEM davası iddianamesi döneme dair pek çok çarpıcı veriyi ortaya koydu.

Gizli tanık ifadelerine dayanılarak yansıtılan katliamlar arasında PKK’de “iç hesaplaşma” nedeniyle öldürüldüğü iddia edilen Ramazan Elçi’nin ve PKK ile girilen çatışmada öldüğü söylenen Beşir Bayer’in bizzat Temizöz’ün emriyle katledildiği belirtiliyor. İfadelerde İhsan Aslan, İzzet Padır, Abdullah Özdemir, Ramazan Uykur, Abdullah Efelti gibi pek çok faili meçhule dair de anlatımlar var.

PKK tarafından korucu oldukları gerekçesiyle öldürüldükleri iddia edilen Süleyman Gasyak, Yahya Akman, Ömer Candoruk ve Abdülaziz Gasyak’ın koruculuk dayatmasını kabul etmemeleri nedeniyle Temizöz’ün talimatıyla katledilmeleri de iddianamede yer alıyor.

Cinayetlerin bugüne kadar soruşturulmamış ve örtbas edilmiş olmasının nedeni ise tam bir kara mizah örneği. Kirli savaşın uygulayıcısı ve cinayetlerin arkasındaki isim olan Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz aynı zamanda cinayetlerin soruşturulmasından da görevli bulunuyor. Katleden kişi sermaye devleti tarafından cinayetlerin aydınlatılması ile görevlendiriliyor.

Er’in itirafıyla açılan toplu mezar

Hakkâri´nin Şemdinli ilçesinde 1994-95 yıllarında askerlik yapan bir er, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği ihbar mektubunda, gözaltına alınan 12 korucunun öldürülerek Derecik İçkale Güvenlik Taburu’na gömüldüğünü belirtti. Eski asker, korucuların gömüldüğü yeri gösteren bir krokiyi de ihbar mektubuyla birlikte gönderdi.

Şemdinli’nin Derecik mezrasında askerlik yaptığını belirten eski er, Şubat ya da Mart aylarında görev yaptığı tabura 4-5 bıyıklı ve sakallı kişinin geldiğini söyledi: “Bu kişilerin JİTEM elemanı olduğunu duydum. Bunlar geldikten bir gün sonra, bir grup asker ve o dönem Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu Komutanı olan Kurmay Yarbay Ali Çamurcu’yla birlikte, Başaklı köyünden 12 köy korucusunu alıp getirdiler.”

PKK’ye yardım ettikleri gerekçesiyle dört gün boyunca koruculara her türlü işkence yapıldığını söyleyen er, 12 korucunun bir çukurda kurşuna dizildiğini ve buraya gömüldüğünü anlattı. Krokiye göre yeri tespit edilen toplu mezarda yapılan kazılar da erin açıklamalarını doğruladı ve kazıda çok sayıda kemik bulundu.

12 korucunun öldürüldüğü yönündeki iddialara adı karışan dönemin Şemdinli Derecik İç Güvenlik Taburu Komutanı Kurmay Yarbay Ali Çamurcu, daha önce de bir köylünün öldürülmesi, bir köylünün de kaybedilmesiyle gündeme gelmişti. Çamurcu hakkında fezleke hazırlayan Hakkâri Cumhuriyet Savcılığı, “Taammüden adam öldürmek, gasp, gebe kadının çocuk düşürmesine neden olmak, köy boşaltmak ve araba yakmak” suçlamalarında bulunmuş, ancak Çamurcu’nun yargılanmasına izin verilmemişti.

Sanık kayboldu, dava düştü!

‘97 yılında Bitlis’in Ahlat ilçesindeki bir korucu köyüne Üsteğmen Ercüment Oral tarafından nereden geldiği belli olmayan 16 adet kalaşnikof satıldı. Bir süre sonra yaşanan bir sorun nedeniyle askerler silahları topladılar ve paraları geri ödemediler. Bunun üzerine açılan davada Yüzbaşı Gürcan Sercan, Üsteğmen Ercüment Oral ve Sebahattin isimli özel harekatçının yargılanmasına başlandı.

Davanın tek tanığı olan korucubaşı Cemil Tokar davanın açılmasının ardından ifadesi alınmak üzere çağrıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Davanın tek tanığının kaybolması üzerine sanıklar suçsuz bulunarak tahliye edildi.

Kürt halkı celladını tanıyor!

Yansıyan birkaç örnek bile yıllar boyu tırmandırılan kirli savaş gerçeğini, kontrgerilla ve JİTEM terörünü tüm vahşetiyle ortaya seriyor. Ödediği tüm bedellere rağmen mücadelesini sürdüren Kürt halkından bugün tüm bu acıları unutması ve devletiyle barışması isteniyor. Oysa kirli savaşı tezgahlayan cellatlar ile sahte çözümleri ortaya atanlar aynı efendiler.

Bundan dolayıdır ki Kürt halkı onların sinsi planlarına kanmayacak, cellatlarının kimler olduğunu unutmayacaktır!