24 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikancı rejimin sahte hayallerine karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  HSYK kararları gecikiyor…
Düzen içi çatışma yargı üzerinden sürüyor!
  “Kürt açılımı”nda son perde
Kürdistan’dan yansıyan kirli savaş hikayaleri...
Ne “23 sentlik asker”
ne de emperyalizmin suç ortağı olacağız!
Hasta tutsaklar ölüme giderken, kontrgerillacılar tahliye ediliyor...
  Entes dinenişinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kapitalizm can almaya devam ediyor!.. Sağlıkta özelleştirme öldürüyor!..
  Bir cinayet ve devlet gerçeği
  Gençlik eylemlerinden...
  Alevi Çalıştayı aynasında yansıyanlar
  Parlatılan Nabucco ve
üstü örtülen gerçekler
  Mollalar rejimi, din ve emekçi halk hareketi...
  Honduraslı emekçilerin
faşist cuntaya karşı
mücadelesi devam ediyor!
  Amerikan savaş makinesi “Irak-ABD Güvenlik Anlaşması”nı tanımıyor...
  İsrail savaş gemileri Kızıl Deniz’de…
Irkçı-siyonist rejim
savaşı kışkırtıyor!
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  Neyin yol haritası?
  ‘96 Zindan Direnişi 13. yılında...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!

96 SAG ve Ölüm Orucu direnişi
13. yılında!

'96 1 Mayıs'ı, özellikle proletaryanın başkenti İstanbul başta olmak üzere güçlü, kitlesel ve militan kutlamalara tanık oldu. Daha da önemlisi, devrimci örgütler geçmişe oranla hayli kitleselleşmişlerdi. Sermayenin faşist iktidarı bu durumdan gerçek bir paniğe kapıldı. Başvurduğu tek yöntem ise bir kez daha demagojik  propagandalar eşliğinde azgın bir terör  oldu.                       

İstanbul 1 Mayıs gösterilerine saldırarak 3 devrimciyi katletmesi ve 1 Mayıs gösterilenini provokasyonla boşa çıkarma çabası sonuçsuz kaldı. 1 Mayıs adına layık bir biçimde Kadıköy Meydanı'nda kutlandı. Bunu hazmedemeyen çeteler iktidarı, gösterilerin dağılması aşamasında yeniden saldırıya girişti. Bu bir öfke patlamasına yolaçtı. Kontrolsüz öfke boşalmasını düşman eşine az rastlanır bir demagoji kampanyasına fırsat saydı. Bu aynı demagojik saldırı kampanyasına sosyal-reformist gericilik de soldan ortak oldu. Düşman bunu da iyi bir fırsat saydı. Tekeller medyası aracılığıyla ortalık toza dumana büründürülürken, devrimci örgütlere karşı da yeni bir saldırı hamlesi başlatıldı. Devrimcilere karşı bir sürek avı başlatıldı. Kitle hareketinin yükselişe geçtiği "bir dönemde düşman devrimci öncüyü etkisiz kılmaya çalışıyordu.

Öncüsüzleştirme saldırısında terör cumhuriyetinin değişmez hedeflerinden biri yine zindanlardı. Dışarıda günlük yaşamın bir parçası haline getirilen işkence, sokak infazları, gözaltında kayıplar, katliamlar, zindanlarda komünist ve devrimci tutsakları kişiliksizleştirerek teslim alma ile birleştirilmek isteniyordu. Ağar imzalı "6 Mayıs Genelgesi" saldırının startını verdi. Zindanlarda nice bedeller ödenerek kazanılmış birçok hakkın gaspedilmesinin yanısıra Eskişehir Cezaevi açılarak tutsaklar bu tabutluğa götürülmeye başlandı. Dönemin Adalet Bakanı ve binlerce insanın katili Mehmet Ağar iddialıydı: "Ben cezaevlerini terör yuvası, terör örgütlerinin eğitim kampı olmaktan çıkaracağım" diyordu. Oysa sermaye devleti çok iyi biliyordu ki, aynı tabutluk '87 ve '91'de iki kez açılmış ve tutsakların direnişiyle kapattırılmıştı. Bu yönüyle de sözkonusu tabutluk

devleti ile devrimci tutsaklar arasında irade savaşının simgesi haline gelmişti. Eskişehir tabutluğuyla tutsakların iradesi ölçülüyordu. Dolayısıyla bu saldırının kapsamı hak gaspları sınırlarını aşmıştı. Tabutluk genelgesiyle devrim ve karşı-devrim güçleri arasında irade savaşı başlamıştı. Devrimci tutsakların önünde iki seçenek vardı. Ya gerekli bedel ödenerek bu irade savaşı kazanılacaktı. Ya da karşı-devrimin dayattıkları karşısında "secdeye" varılacaktı. Yani tabutluklar çok yönlü bir sınav demekti.

***

20 Mayıs 1996 tarihinde Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu’nun kararıyla 1500 devrimci tutsak; 1- Tabutluk genelgesinin iptali, 2- Eskişehir ve diğer tabutlukların kapatılması, 3- Tutsak ailelerine yönelik saldırıların durdurulması, 4- Tutsakların tedavilerinin ve duruşmalara çıkarılmalarının önündeki engellerin kaldırılması talepleriyle süresiz açlık grevine başladı.

Direnişin 45. gününde  yeni bir değerlendirme yapan Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu'nda farklı taktik tutumlar ortaya çıktı. TİKB sonuna kadar kitlesel SAG ile direnişi sürdürmeyi uygun bulurken, EKİM 50-55. güne kadar eylemi tüm tutsaklarıyla SAG ve sonra da Ölüm Orucu'na dönüştürerek sürdürmeyi uygun bulmuştu. DHKP-C, TKP(ML), MLKP, TKP TKEP-L, TDP, Direniş Hareketi ise 45. gününden itibaren kitlesel SAG yerine, eylemi gönüllü devrimci militanların sürdürdüğü Ölüm Orucuna dönüştürdüler. SAG içinde yer alan HKG ve HDÖ ise 45. gününde  Süresiz Açlık Grevi'ni bırakarak, eylemi destek açlık grevi olarak sürdürdüler.

İlk şehit direnişin 63. gününde verildi ve TKP (ML) tutsağı Aygün Uğur ölümsüzlüğe uğurlandı. Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu 69. güne geldiğinde 12 şehit verilmişti. Aygün Uğur, A. Berdan Kerimgiller, İlginç Özkeskin, Ali Ayata, Hüseyin Demircioğlu, Müjdat Yanat, Tahsin Yılmaz, Ayçe İdil Erkmen, Osman Akgün, Hicabi Küçük, Yemlihan Kaya, Hayati Can yoldaşlar devrimci proletaryanın ve emekçi halkın kalbinde ölümsüzlüğe gömülmüşlerdi. 12 şehit ve zindan direnişçileri 69. günde düşmana diz çöktürerek, anıları belleklerden silinmeyecek bir direniş destanı yaratmıştı. Devrim tarihi bir kez daha onurlu sayfalarla doluyordu. Devrimci irade ve özveri bir kez daha kanıtlamıştı:

"Alnı kızıl yıldızlı baş secdeye varmaz!"

 

 

 

İzmir’de ‘96 SAG ve ÖO şehitleri anıldı!

‘96 ÖO ve SAG şehitleri 21 Temmuz günü gerçekleştirilen eylemle İzmir’de anıldı.

Kemeraltı girişinde saat 18.30’da saygı duruşuyla başlayan eylemde şehitlerin resimlerinin yer aldığı pankart açıldı.

Basın açıklamasında, tarihin sınıflar mücadeleleri tarihi olduğu, hapishaneler tarihinin ise bu savaşların yaşandığı alanlar olduğu ifade edildi. Hapishanelerde silahların eşit olmadığı, bir tarafta modern silahla donatılmış düzenin kolluk güçleri diğer tarafta ise iradeleri ve bedenlerinden başka bir şeyi olmayan devrimciler olduğu vurgulandı.

‘96 SAG ve ÖO süreçlerinin anlatıldığı açıklamada, direnişin 12 şehit verilerek kazanımla sonuçlandığı ifade edildi. Açıklama şu sözlerle sona erdi:

“Ve bugün hapishanelerde tecrit ve izolasyon hala sürüyor, elbette ki direniş de. Devrimci-komünist tutsaklar hala teslim alınmaya çalışılıyor, düşüncelerinden, kimliklerinden soyundurulmak, tek tip insan haline getirilmek isteniyor. Tutsaklar ise hem F Tipi hücrelerin fiziki koşullarına hem de tecrit uygulamalarına karşı direniyor, mücadelelerini sürdürüyorlar. Sınıflar ve sömürenler var olduğu sürece hapishaneler tarihi de mücadelelerin, direnişlerin olduğu; ağır bedellerin ödendiği ve ödetildiği savaş alanları olmaya devam edecek. Çünkü hapishaneler sorunu aynı zamanda devrim sorunudur da. Bizler, şehitlerimizden aldığımız güçle bu mücadelenin sürdürücüleri olacak, onların ideallerini yaşatacağız.”

BDSP, Alınteri, Kaldıraç, Partizan ve ESP’nin gerçekleştirdiği eyleme İHD ve DİSK / Emekli-Sen destek verdi.

Kızıl Bayrak / İzmir


 

 

“Işık Kutlu ölümsüzdür!”

Atılım gazetesinde Işık Kutlu imzasıyla yazan Kutsiye Bozoklar 16 Temmuz günü yaşamını yitirdi. Atılım gazetesi, Kutsiye Bozoklar’ın ölümünü yaptığı yazılı açıklama ile kamuoyuna duyurdu. Işık Kutlu’nun yıllardır yaşadığı sağlık sorunlarına rağmen mücadeleden vazgeçmeyişinden bahsedilen açıklamada şunlar söylendi:

“Şimdi yine, 36 yıl önce bir polis kurşunuyla sırtından vurulup, ölsün diye kaderine terk edilen o genç kadın devrimcinin, Kutsiye’nin yaşam savaşının sesini, tılsımını duyduk, dudaklarından dökülmekte zorlanan sözlerinde. Büyük bir acının sesiydi bu. Büyük bir inadın… Büyük bir hayatın... İnadına hayat demişti Kutsiye, 36 yıl önce ölümünü bekleyenlere. Aynı inatla 36 yıl boyunca gürül gürül hayat üretti, kendisi ve devrim için...”

 

Işık Kutlu ölümsüzlüğe uğurlandı!

Kutsiye Bozoklar 18 Temmuz günü Ankara’da gerçekleştirilen törenle ölümsüzlüğe uğurlandı.

Bozoklar’ın yakınları ve pek çok devrimci kurum ESP’nin çağrısıyla Karşıyaka Mezarlığı 1 No’lu Kapı önünde buluştu. Burada sloganlar ve marşlarla cenazenin gelmesi beklendi. Cenaze geldiğinde defnedileceği yere kadar yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş kolunun en önünde “Daima bizimlesin, daima seninleyiz!” pankartı taşındı.

Bozoklar’ın mezarı başında gerçekleştirilen törende okunan basın metninde, “Kutsiye Bozoklar, entelektüel bir devrimciden, sosyalist bir aydından çok daha fazlasıdır” denilerek, Bozoklar’ın direncine ve iradesine vurgu yapıldı. Açıklama, “Kutsiye Bozoklar, devrim ve sosyalizm yürüyüşünde bilge bir aydın, militan bir devrimci, tutarlı bir sosyalist olarak hepimizin öğretmeni olmaya devam edecektir. Daima bizimle olacaktır, daima onunla olacağız” sözleriyle son buldu.

Ardından Bozoklar’ın kardeşi Kaya Bozoklar konuşarak, kardeş ve onun gibi daha nice insan oldukça her şeyin hakça paylaşıldığı günlerin geleceğinden kuşku duymadığını söyledi.

Konuşmaların ardından okunan şiirler ve şarkılarla cenaze töreni devam etti.

Kutsiye Bozoklar’ı yaklaşık 1500 kişi uğurladı. Aralarında BDSP, DHF, Partizan, DTP, 78’liler, Tüm-İGD’nin yer aldığı pek çok devrimci ve ilerici kurum da törene katıldı.

Kızıl Bayrak / Ankara