24 Temmuz 2009
Sayı: SİKB 2009/28

  Kızıl Bayrak'tan
  Amerikancı rejimin sahte hayallerine karşı devrimci sınıf mücadelesi!
  HSYK kararları gecikiyor…
Düzen içi çatışma yargı üzerinden sürüyor!
  “Kürt açılımı”nda son perde
Kürdistan’dan yansıyan kirli savaş hikayaleri...
Ne “23 sentlik asker”
ne de emperyalizmin suç ortağı olacağız!
Hasta tutsaklar ölüme giderken, kontrgerillacılar tahliye ediliyor...
  Entes dinenişinden...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Beşeli ile kriz, sınıf hareketi, mücadele ve örgütlenmenin sorunları üzerine konuştuk...
  Kapitalizm can almaya devam ediyor!.. Sağlıkta özelleştirme öldürüyor!..
  Bir cinayet ve devlet gerçeği
  Gençlik eylemlerinden...
  Alevi Çalıştayı aynasında yansıyanlar
  Parlatılan Nabucco ve
üstü örtülen gerçekler
  Mollalar rejimi, din ve emekçi halk hareketi...
  Honduraslı emekçilerin
faşist cuntaya karşı
mücadelesi devam ediyor!
  Amerikan savaş makinesi “Irak-ABD Güvenlik Anlaşması”nı tanımıyor...
  İsrail savaş gemileri Kızıl Deniz’de…
Irkçı-siyonist rejim
savaşı kışkırtıyor!
  Dünyadan işçi ve emekçi eylemlerinden...
  Neyin yol haritası?
  ‘96 Zindan Direnişi 13. yılında...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Parlatılan Nabucco ve
üstü örtülen gerçekler

Hazar ve Orta Asya doğalgazının AB ülkelerine taşınması için planlanan Nabucco projesi 13 Temmuz günü Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya başbakanlarının ve Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı imzaları ile resmiyete kavuştu.

Fakat çeşitli belirsizlikler proje için ilk tasarıların kağıt üzerinde kalmasına neden oldu. Bunlar daha şimdiden hattın inşasının başlangıcını 2011’e, ilk aşamasının faaliyete geçmesini de 2014’e sarkıtmış durumda. Özellikle tedarikçi ülkelere ilişkin belirsizlikler, yani borulardan geçecek gaz için yeterli kaynağın bulunamamış olması bu tarihin daha da ileriye atılabileceğinei gösteriyor.

Nabucco Projesi, Rusya’ya gaz alımında %88 oranında bağımlı olan AB’nin, bu bağımlılığını azaltabilmek için üstünde durduğu bir proje. Projenin hayata geçmesi ile bu oranın %50’ye düşmesi planlanıyor. Fakat emperyalistler arasındaki çok yönlü ilişkiler, şu an için projenin tasarlandığı gibi tıkır tıkır işlemesinin önüne geçiyor. 

Nabucco’nun esasta AB, ABD ve Rusya arasındaki çıkar çatışmalarının bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz.

Nabucco ile Rusya’nın elinde tuttuğu “gaz transit yolları tekeli”ni sona erdirmek, yani Rusya’nın bundan kaynaklı uluslararası siyasetteki konumunu zayıflatmak temel bir yerde durmaktadır. ABD’nin bu projeye bu denli önem vermesinin en önemli nedeni budur.

ABD’nin yıllardır süren Afganistan ve Irak işgali Ortadoğu petrollerini kontrol etmek içinse, Rusya’nın gücünü kontrol altına almak, Karadeniz bölgesindeki enerji tekelini kırmak da onun için stratejik önemdedir. ABD diğer emperyalist rakiplerinin alanını daraltıp kendi etki alanını daha da genişletmek istemektedir. Son dönemde ABD’nin Azerbaycan -Ermenistan arasındaki sıkıntıları çözmek ve Irak enerji kaynaklarını işlevsel kılmak için bu kadar yoğun çaba sarfetmesinin gerisinde de bu vardır.

Fakat Rusya bu çabaları boşa düşürmek için kendi çıkarları doğrultusunda hamleler yaparak büyük oranda Nabucco’nun işlerliğini azaltmıştır.

Kendisine dokunacak hamleleri vaktinde görmüş ve bunun tedbirlerini almıştır. Rusya, Nabucco için temel kaynak olarak belirlenen Kazakistan ve Türkmenistan ile 2007 ve 2008’de, Azerbaycan’la ise 2009’da daha fazla doğalgaz almak için anlaşmalar imzalamıştır.
Ayrıca Rusya, Nabucco’ya alternatif olan Güney Akım projesine 2008’de Bulgaristan’ı dahil etmiş, yine aynı yıl içerisinde Sırp petrol ve doğalgaz firması NIS’ın yüzde 51 hissesini alarak bu ülkeyi de Güney Akım projesine katmıştır.

Diğer yandan AB’nin ortak bir enerji politikası izlememesi Rusya’nın işini oldukça kolaylaştıran bir etmen oldu ve İtalyan ENI şirketinin, Rus Gazprom ile birlikte Güney Akım’ı gerçekleştirmesi böylelikle gerçekleşti.

Rusya, başarılı bir stratejiyle, başlıca AB ülkeleriyle enerji alanında ayrı ayrı ortaklıklar ve işbirliğine giderek, üye ülkelerin ortak bir politika izlemesinin önüne geçti. Birbirine rakip iki büyük boru hattı projesinden Güney Akım, Rusya’nın AB’ye kıyasla çok daha hızlı ve kararlı hareket ederek somut adımlar atması neticesinde, Nabucco karşısında avantajlı konuma geçmiştir.

Putin’in alaycı bir biçimde ve rahatlıkla “Eğer birileri toprağı kazıp boru hattı inşa etmek istiyorsa devam etsinler, bizim için sorun değil” sözlerini sarfetmesi boşuna değildir. Çünkü, Güney Akım’la ilgili birçok anlaşmanın sonladırılmış olması bugün için onu Nabucco‘dan daha avantajlı bir hale getirmektedir. Mesela Nabucco’ya hangi ülkelerin ne kadar miktarda doğalgaz sağlayacağı, projenin nasıl finanse edileceği ve hangi ülkenin hangi miktarda hattan doğalgaz alacağı dahi henüz kesinlik kazanmamıştır. Buna karşılık, AB ülkeleri Almanya, Fransa, İtalya, Bulgaristan ve Macaristan’ın yanısıra Sırbistan da Güney Akım’dan gaz alabilmek için Gazprom’la anlaşmalar imzalamıştır.

Rusya bu savaşta kendi konumunu koruyacak sağlam adımlar atmıştır ve bundan kaynaklı Nabucco’yu bir tehdit olarak görmediğini rahatlıkla ifade edebilmektedir.

Nabucco için belirsizliğini koruyan arz kaynakları projenin temel sorunudur. Hattı dolduracak yeterli doğalgazın henüz bulunmamış olması basına yansıyan “asrın projesi” söylemlerini boşa düşürmektedir.

Yılda 31 milyar metreküp gazın Nabucco hattından Avrupa’ya akması hedeflense de, şu an ortada sadece 8 milyar metreküplük garanti gaz mevcuttur. Kalanı için ise müzakereler sürmektedir.

Nabucco için Azerbaycan gazı kilit konumdadır. Ancak Azerbaycan’daki kaynaklardan alınacak doğalgaz yeterli değildir. Azerbaycan‘ın yıllık ürettiği toplam 14.7 milyar metreküp doğalgaz, Nabucco boru hattının yarısını dahi dolduramamaktadır. Ayrıca kendi  iç pazarında tükettiği ve Rusya’ya sattığı gaz miktarı da buna dahildir.

Bir başka  seçenek olan Türkmenistan ise  Rusya ve Çin ile yaptığı anlaşmalar çerçevesinde gazını piyasa fiyatının da üstünde bu ülkelere satmıştır. Yine de 2014 için Türkmenistan’ın yaklaşık 10  milyar metreküp bir başlangıç gazı sunması olasılığı mevcut. Fakat bu miktarın da yüzde 5’ini Gürcistan alma hakkına sahip ve bu durumda Nabucco’nun ancak yarı kapasitesine sahip olan Bakü-Tiflis-Erzurum hattı projesini hayata geçirmek için işevsel bir yerde durmamaktadır.

Irak için de benzer bir durum geçerli. Şu haliyle Irak’ta Nabucco’ya verecek doğalgaz üretimi yapılabiliyor değil. Bu ancak ilerleyen yıllar içerisinde bir alternatif olarak düşünülebilir.

Bir diğer sıkıntı İran’ın durumu... İran gazı bu proje için önemli olmasına rağmen ABD’nin İran’a uyguladığı ambargo bir nevi Nabucco’nun ölü doğmasına neden olmaktadır.

İran’ın 29.61 trilyon metre küplük gaz rezerviyle hattın en büyük tedarikçisi olması beklenirken, İran olmadan Nabucco’nun kaynak güvenliğini sağlaması mümkün değildir.  Yani “hayal değil gerçek”, “asrın projesi” gibi yorumlar son derece abartılıdır.

Hali hazırda kaynak sağlamadaki belirsizlikler projenin maliyetini belirleme noktasında da kendini göstermektedir. Hangi ülkelerden gaz temin edileceği netleşmediğinden, boru hattının ne kadar uzayacağı ve maliyetin hangi miktara tekabül edebileceği konusunda da kesin bir veri sunulamamaktadır.

Projenin ekonomik olarak Türkiye’ye nasıl bir getiri sağlayacağı ise bilinmiyor. Zira anlaşma metni açıklanmadı. Erdoğan’ın Avrupa ile enerji konusunda karşılıklı dayanışma içerisinde olunacağı açıklamasının ya da medyada genel bir kanı olarak sunulan AB’nin yolunun düzlendiği yorumlarının ise bir gerçekçiliği bulunmuyor.

Resmi olarak incelenebilen belgeler, AB’nin kendi açısından arz güvenliğini sağlamak yönünde hareket ettiğini gösterirken, bu noktada Türkiye yalnızca bir transit ülke konumunda kalmaktadır. “Boru hattından geçen gazın yüzde 15’ini satın alma imtiyazı”nın Türkiye’ye verilmemiş olması “stratejik ortaklık” kofluğunu gözler önüne sermektedir. Türkiye’den geçen boru hattının uzunluğu Türk sermaye devletini uşaklık konumundan terfi ettiremeyeceğine göre, emperyalizme olan bağımlılık daha da derinleşecektir. Nitekim boru hattını korumak için tasarlanan özel ordunun Türkiye’de cirit atacak olması bunun en somut göstergesidir.

Özetle, emperyalistlerle bağımlılık ilişkileri en üst seviyede süren Türkiye’nin, bu projenin olumlu yanları olsa dahi, iddia edildiği gibi bunları uluslararası siyasette elini güçlendirecek bir koz olarak kullanabilme olanağı yoktur.

Türkiye bu projeyi parlatarak iç politika malzemesi yapmak niyetindedir. “AB yolunda atılan emin adımlar”, “stratejik konumun güçlenmesi” üzerine yapılan güzellemelerin bir gerçekçiliği yoktur. Toplumda yaratılmak istenen yanılsama ile krizin emekçiler üzerindeki etkilerinin, yeni kölelik yasalarının getirdiklerinin, toplamda işçi ve emekçilerin karşa karşıya kaldığı saldırıların üstü örtülmeye çalışılmaktadır.