06 Aralık 2013
Sayı: KB 2013/47

Haziran başlangıç, işçi sınıfı gelecek!
Düzene karşı devrim!
Bu pisliği devrim temizler!
AKP-cemaat çatışması üzerine notlar... - Haydar Baran
“ÇHD’lilere sahip çıkalım!”
Zamana oynuyorlar!
Kılıçdaroğlu ile partisi ABD’de “görücüye” çıktı
Herkese eşit, parasız ve nitelikli sağlık!
“Sağlık verilerinin korunması haktır!”
Bosch işçilerinin mücadele birliği güçleniyor!
Gebze’de mücadele çağrısı
Hak-İş bürokratlarından zoraki Feniş ziyareti!
Yatağan’da kavga sürüyor!
Kasım ayında 128 iş cinayeti yaşandı
Din, dinsel akımlar ve tutumumuz
Köksüz bir yazarın kök arayışı - 1 K.Toprak
Ukrayna ve Alman burjuvazisinin kirli emelleri
Cenevre 2’ye giderken...
Bir sene devrilirken... - T. Kor
Dünya iklim krizinde
Dershaneler de özel okullar da kapatılsın!
Bu daha başlangıç mücadeleye devam!
15 yılın coşkusuyla kitlesel, devrimci final!
“Sana zafer sözümüz olsun!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bir sene devrilirken...

T. Kor

 

Fotoğraflarla insanlık geçidi başladı. Yılı devirmeye sayılı günler kala ajanslar sunuyor seçilmiş kareleri. Dünyanın dört bir yanından dört köşeli çerçevede seçiyorlar ticari getirisi en yüksek olanları. Ne ölümün acısını görüyorlar ne öfkenin kızgınlığını.

Ama biz seçiyoruz. Zira hissediyoruz. Aynı ölüm reva görülürken savaş alanlarında ve saçlarımızdan çekip bedenimizi malları saydıklarında aynıyız. Aynıyız sömürüye, baskıya karşı caddede barikat kurarken. Aynı biber gazıyla boğuluyoruz. Aynı dilde olmasa da sözcüklerimiz, şiarlarımız aynı. Bunun için o fotoğraf kareleri bize çok şey anlatıyor.

Bir seneyi deviriyoruz. Kapitalizmin tüm dünyada sömürüsünü egemen kıldığı bir yılı daha bitiriyoruz. Ve fotoğraflar sözümüzü taşıyor. Gerçeğin ışığını, duyguların anlamını. Dünyanın diğer ucundan bize seslenen, bizden bir parça olanların her bir karedeki imzasıyla yeni fotoğraf kareleri için kendi hayatlarımızı seçiyoruz.

Karelerdeyse görülen savaş, bunalım ve devrimin silueti oluyor.

Savaş... Yıkım... Ölüm...

Üçleme, efendilerin buyruğuyla gelirken Akdeniz sahillerine, bitmiyor savaş. 5 kıtada, insanın var olduğu her toprak parçasında savaş sürüyor, adı, şekli değişiyor ama sürüyor. Kurtuluş için olmayan her savaşta olduğu gibi kısır döngüsüyle yok oluyoruz. Kenya’dan, Libya’dan, Mali’den, Suriye’den savaşın yıkımı yılın karelerine giriyor. Birinde alışveriş yapan insanları sırf dini başka diye katledenler, diğerinde dini başka olanlardan aldıkları paralarla savaşa girenler. Batıdaki efendi, doğudaki uşakla Ortadoğu’nun her bir karışına gericiliği vahşetle ekenler, ezilen halkları canıyla, buğdayıyla tehdit edenler.

Hepsi tek karede. Efendiler çatışırken fotoğraflarda ölenler halklar oluyor. Fotoğrafta görüyoruz aynı acının ABD’ye de uzak olmadığını. Boston’da bir Pazar maratonun sonunda, hayata sağlık katma avuntusuyla koşanları yakaladı patlama. Ve yere yığılmış bir insanın kaldırılma anı yansıdı kareye -sonrasında Tıme’da yılın fotoğrafı seçilecek olan-. Yarattığı canavar yüzlerce kilometre öteye de geldi işte. Ve bu fotoğraf sadece patlamayı hatırlatmadı. O kare, kapitalist devlet aygıtının Boston’da toplu taşımayı durdurup, işyerlerini, okulları ve üniversiteleri de dahil olmak üzere şehri kapattığını hatırlatıyor. Yılın karesi unutturmuyor, vahşeti yaratan eller vahşetle ölümü tadıyor.

Ama ölüm burada her gün bir ülke adı seçip iniyor yeryüzüne. Eşitlik, özgürlük isteyen halkların sesini boğan gerici çetelerle diktatörlerin savaşında ölüm çocuklarımızı buluyor. Bunun için hangi ajanstan alırsanız alın yılın fotoğrafını hanemizde ölüm elbet oluyor.

Bunalım... Yozlaşma... Çürüme...

Tek başına yapıların yıkımı değil, bizzat insanlığın yıkımını görüyoruz deklanşöre basılan anda. Sistem ayakta durdukça eriyor değerler. Genel ahlak diye yasaklarını dayatanlar ahlaktan öte ne varsa savunuyorlar. Yıkım bize Hindistan’da çocuklara tecavüze karşı savunma teknikleri eğitiminde görülüyor. Toplu tecavüz ‘vakalarının’ artmasına ‘çözüm’, 8 yaşındaki çocuklara karate öğretmekse eğer insanlığın bir yanı çürümüş demektir. Ve fotoğraflara yansımasa da biliyoruz, insanlığı kirletenlerin Afrika’da, Uzakdoğu’da çocuklardan fuhuş merkezleri kurduğunu. Diğer bir karede görüyoruz alev topunu, 50 ton uyuşturucunun yakılma töreninde. Göğe yükselen alev dalgaları bize yozlaşan insanın ruhunun yakılmasını gösteriyor. Yakılan, yok edilen, ele geçirilen uyuşturucu dünya üzerindeki üretimin yanında bir hiçken, yılın fotoğrafı bize uyuşturucuyla savaş yalanını empoze etmekten öteye gidemiyor.

Zimbawe’den bir fotoğraf... Elleri kelepçeli götürülenler sadece dört duvara değil açlığa da mahkum. 2013’te Zimbawe’de 100 mahkum açlıktan öldü. Fotoğraf anlatıyor mu ölümü? Yok ama söylüyor kapitalizmin insanlığı neye mahkum ettiğini. Hem de dünyanın tüm zenginlikleri gözümüzün önünde dururken...

Fotoğraflar bütünü göstermez. Anı aktarır. Bir saniye öncesi ve sonrası yoktur. Ama o milisaniyelik anlar ki tarih kitaplarına bedel olur. Ve gün gelir o fotoğraflar umut olur. Bakıp hikaye yapmak isteyene fotoğraf da anı da çoktur. Ama biz biliriz hikayeyi bitirmek, ders çıkarmak için fotoğraflara bakmayı.

Göz kırpan halkın isyanı artık hissiyle yürektedir

Fotoğraflar söylüyor yılın isyanlara evrildiğini. Brezilya’da, Mısır’da ve de Türkiye’de! Haziran Direnişi gururla yansıyor fotoğraflara... Gaz bulutu arasında meydan, barikatın içinde bir militan. Bir ruh olarak direniş 2013’ün fotoğraflarında. Çok değil sayılı geceler öncesinde bükülmez denilen kolları kıra kıra meydanları zaptetti bu ruh. Artık fotoğraflara sığmayan isyan yürekten çıkıp, kanın en sıcak ve en hızlı damlası olarak tüm vücutta hissedilir.

Fotoğraf gösteremez bunu, zira ışığın yansımasına sığmaz bir halkın kavgası. Bunun için bilince çıkarıp Haziran 2013’ü yürüyoruz yeni yıla. Yürüyoruz, Brezilya’da, Taksim çatışmalarını görüp aşkı bir kenara bırakan fotoğraflara bakarak. Ya da Mısır’da üçüncü kez diktatöre kafa tutan işçi ve emekçilerden öğrenerek.

O afiş olacak fotoğrafları da kazıyoruz hafızalarımıza, yılı bırakırken ardımızda. Önümüzdeki yıl bu fotoğrafların yazdığı tarihi ileri sarmak için yürüyeceğiz yollarda. Bir Haziran Direnişi pozu vereceğiz belki Mart’ta belki sonbaharda. Zaman yitip gidecek ve geriye kavganın yeni bir pozu gelecek, film yakan bir kızıl şafağın tokluğunda. Bu sefer kızıl bayrak gölgesini büyüterek, çekiçli ellerin şalterleri indirdiği karelerle... Gerçek, zamanı aşıyor işte!

 
§