13 Haziran 2014
Sayi: KB 2014/24

Sermaye iktidarı çözümün değil
sorunun kaynağıdır!
“Çözüm” değil, eşitlik ve özgürlük özlemlerini boğma süreci…
Şovenizmle suçlarını örtmeye çalışıyorlar!
“Çözüm süreci” kalekol güvencesindeydi!
Lice katliamına yaygın eylemlerle yanıt
Taşeron köleliğine karşı mücadeleye!
Sendika ağaları
destek veriyor!
Yatağan işçileri Türk-İş Genel Merkezi’ni işgal etti!
Seyitömer işçisi
yine direnişte!
Soma ve Seyitömer’in öfkesini
Greif deneyimiyle birleştiren sınıf yenilmez!

DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’na Rıdvan Budak damgası

Metal grup TİS süreci başlarken...

MİB MESS Grup TİS süreci genel toplantısı

Bunalımlar, savaşlar ve devrimin olanakları-A. Eren
Finans kapitalin militarizasyonu: NATO ve AMB kararları
ABD ile işbirlikçilerinin beslediği IŞİD Musul’da
Brezilya kupaya grevle hazırlanıyor!
Ekim Gençliği II. Yaz Kampı’nda buluşalım!
Gençlik hareketinin örgütlenme ihtiyacını karşılamak için...
İşçilerin cansız bedenleri üzerinde yükseliyorlar
Kadına yönelik
şiddet raporu
Çocuk istismarı- 2
“Hayatın olduğu her yerde savaşmak istiyorum!”
Eserleriyle ışık saçmaya devam eden büyük yazar
Greif direnişinin deneyim ve dersleri tartışılıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sendika ağaları destek veriyor!

 

Sendika ağaları AKP iktidarının taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin adımlarının ne anlama geldiği konusunda tam bir bilinç açıklığı ile hareket ediyorlar. İşçilerin eylem ve mücadele isteğini zayıflatmak, işçiler arasında çaresizlik duygusunu yaymak için tüm hünerlerini sergiliyorlar. Nitekim taşeron işçi olarak çalışan ve üyeleri olarak kayıtlarına geçirdikleri taşeron işçileri için sendika bürokratları, merkezi Ankara ve birçok yerelde AKP il binaları önünde basın açıklaması eylemleri dışında herhangi bir eylem yapmayı akıllarından bile geçirmediler.

AKP iktidarı ile sendika ağalarının yaptığı son görüşmede de görüldüğü gibi, sendika ağaları taşeron işçilik karşıtı mücadeleyi zayıflatmak için işbirlikçi bir tutum içinde olmayı sürdürüyorlar. En ileri tutum içinde olan DİSK yöneticileri bile bir yandan AKP iktidarının taşeronluk köleliğini kaldırmaya niyeti olmadığını dile getiriyor. Öte yandan taşeronluk köleliğine karşı somut bir eylem planı ortaya koymuyor.

Taşeronluk köleliğine son vermek için...

Kuşkusuz sendika ağaları taşeron işçilik karşıtı mücadeleyi zayıflatmak için işbirlikçi bir tutum içinde olmayı sürdüreceklerdir. Zira taşeronluk köleliğine son verme mücadelesini, her gün AKP’nin kapısı önünde bekleyen ve taşeron işçilerinin sorunlarının çözümünü mahkeme kararlarında, protestoyu aşmayan eylemlerde arayan sendika ağaları öremezler.

AKP iktidarı, taşeron işçilerinin mücadele isteklerinin arttığı bilinciyle hareket ediyor. Zira Greif‘te olduğu gibi, taşeronluk köleliğine karşı işçilerin mücadelesi büyüyor. Taşeron köleliği karşıtı eylemler taşeron işçilerinin, taşeronluk saldırısına karşı büyüyen öfkesinin göstergesidir. Bu nedenle AKP iktidarı taşeron işçilerinin beklentisini arttırmak için taşeronluk yasasını ortaya koyuyor.

Eksik olan taşeron işçilerinin mücadele isteği değil, taşeron işçilerinin yeterli bilinç ve örgütlülükten yoksun olmalarıdır. Yapılması gereken taşeron işçilerinin ülkenin dört bir yanında örgütlenmeye hız vermesidir. Gerekli olan, yakalanan olanakları en iyi şekilde değerlendirmek, taşeron işçileri arasında taşeron köleliği karşıtı tam bir bilinç, örgütlenme ve eylem seferberliği başlatmaktır.

Taşeron işçilerinin öncü rolü oynayacak dinamikleri kendi etrafında toplayacak ve daha geniş ölçekte harekete geçirecek bir birlik ve örgütlülüğü zorlamaları, özelde dinci-gerici AKP iktidarına ve genelde taşeron işçilik yandaşı sermaye cephesine verilecek en önemli ve etkili yanıttır.

Her yere yayılan bir genel direniş için gerekli olan topyekûn mücadele ateşini tabana yaymaktır. Taşeron işçileri sendika ağalarının etkinliğini kırmak için de gerekli olan taban örgütlülükleri mekanizmalarını oluşturarak bir an önce harekete geçirmelidirler. Taban örgütleri taşeron işçilik saldırısının kapsam ve niteliği konusunda işçileri aydınlatmanın etkin araçlarından biridir. Ayrıca kendi arasında güçlü bağları olan taban örgütlülükleri taşeron işçilik karşıtı mücadele ateşini ülke geneline yaymanın işçi ve emekçileri bu yolda taraflaştırmanın da imkanlarını içinde taşımaktadır.

Taşeron işçilerinin taşeron köleliği karşıtı mücadelede gösterecekleri fedakarlık ve kararlılık ülkeyi taşeron cumhuriyetine çevirmek isteyen sermaye cephesinin korkulu rüyasıdır. Taşeron işçileri, birinci, ikinci, üçüncü skaladan ücret alma ayrımını reddetmeli eşit işe eşit ücret, taşeron işçiliğin yasaklanması talepleri ile topyekûn mücadeleye omuz vermelidirler.

 

 

 

 

Suçlu sendikalı olan ve
fıskiyeyi kıran işçilermiş!

 

Sütaş’ın Aksaray ve Karacabey’deki fabrikalarında çalışan 26 işçi, 13 Nisan’dan itibaren belli aralıklarla Tek Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılmıştı. İşçiler de sendikalı olarak işe dönmek için Sütaş önünde eyleme başlamışlardı. Direnişlerini sürdüren işçilerin eylemlerini kırmak için direniş alanına Sütaş yönetimi tarafından hayvan gübresi döküldü. Bu olayın yayılması ve gelen tepkiler üzerine Sütaş’ın sahibi Muharrem Yılmaz, TÜSİAD başkanlığından istifa etmek zorunda kaldı.

Muharrem Yılmaz CNN Türk’te katıldığı “Ekonomi Özel” programında kendini aklamak için işçileri ve sendikayı suçlamaya çalıştı. Muharrem Yılmaz şunları söyledi:

 “Sizi temin ediyorum, Sütaş’ta hiç kimse sendikalı olduğu için işten çıkartılmamıştır. Bundan haberimiz bile olamaz. Sadece bu olaylara sebep olanlar, tek tek olay bazında işten çıkarılmaları sağlanmıştır. Bundan bizim, yönetimin haberinin olması gelen şikayetlerledir. Duraklarda kavga, ailelerin çocuklarımıza baskı var talepleri... Nasıl sendikal örgütlenme talep etmek haksa işyerinde huzur talep etmek de haktır.

İşçiler ‘fıskiyemi kırdı!’

Ne akıllara, ne vicdanlara sığar mı gübre atılması iddiası? Böyle bir şey olabilir mi? Hangi yönetici böyle bir şey yapabilir mi? Sütaş’ta fabrikamızın dışında bir kavşakta bir tabela, tabelanın altında küçük bir çim alan, Pazar günü hiç kimse yok, gösteri yapan yok, çevre düzenlemesi kapsamında oranın bakımı yapılıyor. Adam da orayı gidip gübreliyor. Kırık, su kaçırmakta olan bir fıskiyeyi kırıyorlar. Su basıncıyla o gübre sıvı gübre haline geliyor. O su birikiyor. İki tane bordür taşını kırıyorlar, oradan bunu asfalta doğru yaymaya çalıştıklarını görüyoruz. Burada kasıt var. Su borusunu patlatacaksın, bordür taşını kıracaksın, asfalta yayacaksın, sonra fotoğrafını çekip kullandıracaksın. Ertesi gün bunun nasıl kullanıldığını gördük.”

Sütaş Yönetim Kurulu da yaptığı yazılı açıklama ile sendikanın işçilere baskı yaptığını, eylemcilerin üzerine gübre döküldüğünün de yalan olduğunu söyledi.

Muharrem Yılmaz ve Sütaş Yönetim Kurulu’nun yaptığı açıklamalar bir kez daha sermaye sınıfının arsızlığını göstermektedir. Soma’da yüzlerce maden işçisini katledenler, hayatını kaybeden işçilerin arkasından “Asıl bizim kaybımız var, sermayemizi yatırmıştık” demişti. Şimdi de Sütaş kapitalistleri, sendikalı oldukları için işten attıkları işçileri suçluyorlar.

İşçilerinin örgütlenmesinin huzurlarını kaçıracağını gayet iyi biliyorlar. Onlara göre işçilerin insanca yaşam ve çalışma koşullarına sahip olabilmek için sendikalı olmak istemeleri fabrikanın huzurunu bozuyor. Sütaş sermayedarları da ‘bozulan huzur ortamını yeniden tesis etmek için’ sendikalı işçileri işten çıkarıyor.

Sermaye sınıfının huzurdan anladığı uysalca köleliğe razı olan işçi, haksız kazancın sayesinde zenginlik içinde bir yaşam demek. Ancak artan sömürüye ve kölelik koşullarına karşı mücadele yolunu seçen işçilerin artması, kapitalistlerin huzurunun daha çok kaçmasına neden olacak.

 
§