13 Haziran 2014
Sayi: KB 2014/24

Sermaye iktidarı çözümün değil
sorunun kaynağıdır!
“Çözüm” değil, eşitlik ve özgürlük özlemlerini boğma süreci…
Şovenizmle suçlarını örtmeye çalışıyorlar!
“Çözüm süreci” kalekol güvencesindeydi!
Lice katliamına yaygın eylemlerle yanıt
Taşeron köleliğine karşı mücadeleye!
Sendika ağaları
destek veriyor!
Yatağan işçileri Türk-İş Genel Merkezi’ni işgal etti!
Seyitömer işçisi
yine direnişte!
Soma ve Seyitömer’in öfkesini
Greif deneyimiyle birleştiren sınıf yenilmez!

DİSK Genişletilmiş Başkanlar Kurulu’na Rıdvan Budak damgası

Metal grup TİS süreci başlarken...

MİB MESS Grup TİS süreci genel toplantısı

Bunalımlar, savaşlar ve devrimin olanakları-A. Eren
Finans kapitalin militarizasyonu: NATO ve AMB kararları
ABD ile işbirlikçilerinin beslediği IŞİD Musul’da
Brezilya kupaya grevle hazırlanıyor!
Ekim Gençliği II. Yaz Kampı’nda buluşalım!
Gençlik hareketinin örgütlenme ihtiyacını karşılamak için...
İşçilerin cansız bedenleri üzerinde yükseliyorlar
Kadına yönelik
şiddet raporu
Çocuk istismarı- 2
“Hayatın olduğu her yerde savaşmak istiyorum!”
Eserleriyle ışık saçmaya devam eden büyük yazar
Greif direnişinin deneyim ve dersleri tartışılıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Finans kapitalin militarizasyonu:
NATO ve AMB kararları

 

Kapitalist dünyada işler iyi gitmiyor. Sistemin ekonomik krizi derinleşerek devam ediyor. Psikolojik savaş metotlarıyla, “krizi aştık” ve “göstergeler iyi çıktı” gibi yalan haberlerle sürdürülen çok yönlü propagandaya rağmen kapitalist ekonominin kuralları işlemeye devam ediyor. “Son mali rakamlar bazı ilerleme belirtileri gösteriyor” (23.04.14-BBC) haberini, çok geçmeden “Son ekonomik göstergeler, Euro bölgesindeki ekonomik toparlanma sürecinin durduğuna işaret ediyor” (05.06.14-BBC) türünden haberler izliyor. Sistem içi alınan ve büyük bir gürültüyle uygulamaya konan önlemler, kapitalist sitemin krizini derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor.

Ekonomik krizi aşmak için burjuvazinin alabileceği önlemler(!), propaganda edildiği gibi çok alternatifli değildir. Burjuvazinin elinde faizlerle oynama, enflasyonu kışkırtma veya düşürmenin dışında başka bir seçenek-enstrüman yoktur. Bunun dışında, daha doğrusu bu politikaların kaçınılmaz olarak varacağı sonuç; dünya pazarını meta bolluğundan arındıracak olan topyekûn bir savaştır. Kapitalist toplumun tarihi, bu acı gerçeği kanıtlayan olgularla doludur. Nereden bakarsak bakalım kapitalist üretimin ortaya çıkardığı genel ekonomik krizi kapitalist sistem içerisinde kalarak aşma çabaları, insanlığa ve doğaya karşı işlenen suçları katlayarak arttırmaktan başka bir sonuç yaratmıyor.

Burjuvazi kendi krizi karşısında çaresizdir

Kapitalist sistemin militarist gücü NATO ve finans merkezi Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bu hafta yaptıkları toplantılardan çıkan sonuçlar, kendi krizlerine çözüm(!) bulma çabalarındaki umutsuzluklarını ve çaresizliklerini ortaya koydu. Üretici güçlerin üretim ilişkilerine başkaldırısı olarak da adlandırılacak olan kapitalist sistemin krizine, sistem içerisinde kalarak normal(!) yollardan çözüm bulamadıklarının itirafı olan NATO ve AMB kararları, dışta ve içte savaş ve terörü tek seçenek olarak gördüklerinin itirafı oldu.

NATO Genel Sekreteri Rasmussen Brüksel’deki savunma bakanları toplantısında, ‘güvenliğe yönelik tehditlerin arttığını ve öngörünün azaldığını’ belirtti. ‘NATO birliklerinin tepki yeteneği ve askeri donanımı arttırılarak ittifakın daha hızlı, çevik ve esnek hale getirileceğini’ söyleyerek, silahlanma çılgınlığında yeni bir evreye geçildiğinin mesajını verdi. Militarist savaş örgütü NATO’nun başı bununla da yetinmeyerek, saldırgan önlemleri ‘Avrupa’daki sınırları kuvvet yoluyla değiştirmek niyetinde olan Rusya’ya karşı aldıklarını’ ileri sürdü ve Rusya’yı savaşın hedefi olarak ilan etti.

Üretici güçler üretim ilişkilerine başkaldırıyor

Pazarın üretilen metaları eritemez olması, kapitalist üretimin tıkanarak durma aşamasına doğru tırmanması kapitalist tekelleri acilen ‘yeni’ pazar sorununu çözmeye yöneltiyor. Ne var ki ‘yeni’ ve ‘boş’ olan bir pazarın olmadığı ve kalmadığı çoktandır bilinen bir gerçektir. Kapitalist tekellerin önünde tek seçenek kalıyor, rakip pazarlara el atarak bu pazarları haraca bağlamak. Afganistan’da başlayan, Ukrayna’da devam eden ‘insan hakları’, ‘sınır bekçiliği’ savaşlarının aslı astarı da budur.

ABD emperyalizmin başı Obama’nın Polonya’da, savaş makinası NATO’nun genel sekreteri Rasmussen’in Brüksel’de attıkları savaş naralarının arkasında kapitalist sistemin derinleşen krizinin yıkıcılığı karşısında içine düştükleri acınası çaresizlikleri gizlidir.

AMB’nin 5 Haziran günü açıkladığı kararları, militarist alanda, daha çok da ‘dışarıya’ karşı esen savaş rüzgarlarının ‘içeriye’ taşınmasının belgesi olmuştur. NATO sınırların zor yoluyla değiştirilmesine karşı, sınırların yılmaz savaşçısı olarak ortaya atılıp savaş tamtamları çalarken, emperyalizmin finans merkezi AMB ise, yatırımların durmasının, ekonominin büyümemesinin, ticaretin tıkanarak işsizliğin artmasının sorumlusu olarak deflasyonu göstererek, çoktandır izledikleri enflasyonist politikalara hız vereceklerini ilan etti.

Ne kadar gizlenmeye çalışılsa da ekonominin kendi yasaları bu burjuva bayları boşa düşürerek, Avrupa ekonomisinin deflasyon sürecine girmiş olduğunu kabul ettirdi. Deflasyona karşı AMB, yürüttüğü enflasyonist politikalarını aldığı ek önlemlerle güçlendirmeyi amaçladığını açıkladı. AMB, aldığı bu karalarla başta işçi sınıfı olmak üzere emekçilere karşı sürdürdüğü saldırıyı, iç savaş metotlarıyla yoğunlaştıracağını da böylece ilan etmiş oldu.

AMB’nin kararları

Avrupa Merkez Bankası (AMB) gösterge faizini on baz puan daha düşürerek yüzde 0,25’ten 0,15’e indirdi. Ana faiz haddini bütün zamanların en düşük seviyesine çeken AMB, aynı zamanda ticari bankalar için ceza faizi uygulamasını da başlattı. Her gün merkez bankasına 156 milyar Euro yatıran özel bankalar ekonominin canlanması için şirketlere kredi açmak yerine merkez bankasında tuttukları mevduat için bundan böyle yüzde 0,1 oranında faiz ödeyecekler

AMB enflasyon silahıyla saldırıyor

AMB, piyasaya bedava para sürüp enflasyonu kışkırtarak, fiyatların yükselmesinin cazibesine dayanamayan kapitalisti yatırımlara yönlendireceği, üretimin artışa geçmesiyle de işsizliği düşürecekleri hayalini yayıyor. Oysa, bedava para politikasını, AMB’nin uyguladığı yüzde 0,15’lik faizi de almayan Japonya Merkez Bankası 20 yıldır uyguluyor. Japonya ekonomisi, bedava para politikasına rağmen  yirmi yıldır deflasyonun pençesinden kurtulamadı. Japon Merkez Bankası’ndan piyasalara sürülen faizsiz milyarlar, yatırımdan çok spekülatif alanlara yöneldi. Gayrımenkul piyasalarının şişerek 2008’de mali kriz olarak karşımıza çıkmasında Japonya Merkez Bankası yaptığı katkısıyla ne kadar övünse azdır. AMB’nin 5 Haziran günü aldığı piyasalara bedava para dağıtma kararını da en içten ve samimi duygularla borsalar selamladı. Almanya borsası DAX tarihi rekorunu kırarak, ilk defa on bin puanın üzerine çıktı.

Çatışma şiddetlenecek

Kapitalist üretimin içerisine girdiği krizin temelinde üretim eksikliği bulunmuyor. Tersinden bu krizin temelinde üretim fazlalığı vardır. Pazarlar metalarla dolup taşarken, diğer tarafta ise bir milyar aç insan bulunuyor. İroni de buradadır. Metaların bolluğu, bir milyar insanın açlığının nedeni olmaktadır. Asıl sorun bu tarihsel ironiye son vererek, üretici güçlerin üretim ilişkilerine başkaldırısında, üretim aletlerinin özel mülkiyetine son vererek, toplumsal üretimi toplumsal mülkiyet biçimiyle tamamlayarak özgürleştirmektir.

Kapitalist istemin krizine toplumsal bir devrimle son vermenin dışında kalan bütün yollar, insanlık toplumu ve doğa için korkunç bir yıkıma yol açacaktır. AMB’nin derinleştirdiği enflasyonist politikalarla işçi sınıfı ve emekçilere karşı açtığı iç savaşı, NATO’dan yükselen ‘sınır-pazar bekçiliği’ savaş naraları tamamlıyor. Emperyalist metropollerin dış politikadaki silahlanma ve savaş politikalarına, içeride gericilik, polis devletinin takviyesi ve faşizmin tırmandırılması eşlik edecektir.

İnsanlık yol ayrımına hızla yaklaşıyor. Ya toplumsal bir devrimle kapitalist barbarlığa son verilecek ya da insanlık ve doğa burjuvazinin kâr hırsı uğruna yıkıma uğratılacaktır.

Toplumsal devrimler hiçbir zaman bu kadar yakıcı olmamıştır.

 
§