26 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/08

Baharın çağrısı: Direniş!
“Altına hücum”, talana devam!
Kürdistan’da katliam saldırıları sürüyor
Katiller puslu havayı severler!
İşçi sınıfı ve emekçi kitleler gerici atmosferde boğulmaya çalışılıyor!
Üretimi durdurma eylemleri yaygınlaşıyor
DEV TEKSTİL GMYK Şubat ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Kölelik yasalarına karşı gücümüz birliğimizdir!
Bursa ve Kocaeli’de Büyük İşçi Buluşması 6 Mart’ta
Demir Madencilik işçilerinin direnişi üzerine...
Kadın İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi!
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi / 3
Kamu emekçileri kıskaca alınıyor!
Adliyede devrimci avukatlara saldırı
“DGB’yi fırtınalı süreçlere hazırlayacağız!”
Kadıköy’de Cansel için eylem
Suriye’de ateşkes ilan edildi
Sistemin mülteci krizine bulduğu yeni çözüm
Bölücü devletlerden “bölünme” tartışmaları
Düşman bir ve her yerde!
Sermaye sınıfının çürümesinin en net göstergesi
İmran Aydın ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadın İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi!

“Emeğin özgürlüğü mücadelesinde biz de VARIZ!”

 

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları (İEKK) tarafından “Emeğin özgürlüğü mücadelesinde biz de VARIZ!” şiarıyla örgütlenen Kadın İşçi Kurultayı, 21 Şubat günü Petrol-İş Genel Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.

Kurultay saygı duruşu ve sinevizyon gösterimi ile başladı. Sinevizyondan sonra kadın işçilerin çifte sömürüye maruz kaldığı, güvencesiz çalıştırıldığı belirtilen konuşmada kadınların özellikle AKP döneminde dinsel gericilik, cinsiyetçi eğitim vb. sebeplerle de ezildiği vurgulandı. Devlet şiddetinin arttığı, ilerici-devrimci kadınların sokaklarda, evlerinde, gözaltı-cezaevinde baskılarla karşılaştığına dikkat çekildi. Devrimci bir sınıf hareketi yaratma çağrısı yapılan konuşmada toplumsal sorunların çözümünün sosyalizmle mümkün olduğu belirtilerek kadın-erkek işçi sınıfının örgütlenmesi ve siyasal sınıf mücadelesine çekilmesi gerektiği vurgulandı.

“Kadın işçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller”

Divan adına yapılan selamlamadan sonra “Kadın işçilerin örgütlenmesinin önündeki engeller” sunumu yapıldı. Sunumda kadın işçilerin kurtuluşunun örgütlenme ile olduğu söylenerek bunun önündeki ilk engelin kapitalizmin ideolojik, politik ve fiziki saldırıları olduğu vurgulandı, bu alanlara dair örnekler verildi.

Cam işçilerinin direnişlerinde kadınlar önemli yer tuttu

Sunumun ardından direnişçi Şişecam işçilerinden İsmail Yılmaz 110 gündür süren direniş sürecini anlattı, Cerattepe direnişini selamladı. Tarihteki Kristal-İş üyesi işçilerin direnişlerine değinen Yılmaz, bu direnişlerde kadınların da önemli bir yer tuttuğunu vurguladı.

İşçi kadınlar deneyimlerini anlattı

Şişecam konuşmasından sonra kadın işçilerin örgütlenmesine karşı sermayenin saldırılarına dair serbest kürsü kuruldu. Bir işçi kadın ise kendi fabrikasında örgütlenmenin önündeki engellere dair deneyim aktarımı yaptı. Diğer bir serbest kürsü konuşmasında 14 yaşından beri çalışan bir kadın işçi yasaların mücadele edilmediği sürece bir hükmünün olmadığını söyledi. DGB ise gönderdiği mesajda “Yolumuz işçi sınıfının yoludur” diyerek kurultayı selamladı.

Örgütlenmenin önündeki şovenizm engeline dair yapılan konuşmada ise sömürünün devam ettirilmesi için burjuvazinin kendi ideolojisini işçi sınıfına aşıladığına dikkat çekildi.

DLB adına yapılan konuşmada meslek liselerindeki cinsiyetçi eğitim teşhir edildi.

Enternasyonal EKK adına yapılan konuşmada gelişmiş kapitalist ülkelerde de emekçi kadınların çalışma ve yaşam koşullarının Türkiye’dekinden çok da farklı olmadığı vurgulandı. EEKK olarak kadın işçilerin örgütlenmesi için yaptıkları çalışmalar aktarıldı.

“Emeğin korunması ve özgürleştirilmesi”

Aranın ardından başlayan ikinci bölümde “Emeğin korunması ve özgürleştirilmesi” tebliği sunuldu. Tebliğde tüm yasaların ve kolluk kuvvetlerinin sermayenin emrinde olduğu söylenerek kapitalizmin ortaya çıkmasından beri uzun çalışma saatleri, çocuk emeğinin yaygın sömürüsü ve işçi sınıfının yıllar boyu verdiği mücadeleyle elde ettiği hakların gasp edilmesine, servet-sefalet kutuplaşmasına değinildi.

Sunumun ardından Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nden TKİP dava tutsağı Evrim Erdoğdu’nun kurultaya gönderdiği mesaj okundu.

Mesajın okunmasının ardından DEV TEKSTİL üyesi bir kadın işçi “Sendikalar ve kadınlar” konulu bir konuşma yaptı. Konuşmada kadın işçilerin örgütlülük düzeyinin geri olduğuna, konfederasyonlarda kadın inisiyatifinin olmamasına dikkat çekildi.

Bu konuşmadan sonra kreş sorununa dair bir konuşma yapıldı. Çalışan kadınlar için kreşin yakıcı bir ihtiyaç olduğu vurgulanan konuşmada patronların fabrikalarda kreş açmak yerine yıllık 12 bin TL olan cezayı ödemeyi tercih ettiklerine dikkat çekildi.

Sovyetler Birliği’nde kadın sorununun çözümü

Bir sonraki sunumda ise Sovyetler Birliği’nde kadın sorununun çözümüne değinildi. Bu sunumda Ekim Devrimi öncesi işçi ve köylü kadınların sorunları anlatılarak Ekim Devrimi’nden sonra bu alanda yaşanan değişimler aktarıldı.

8 Mart’ta alanlara

Ardından 8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal özüne dikkat çekildi, kadın-erkek birlikte mücadele çağrısı yapıldı.

Sosyalist Kamu Emekçileri, beyaz yakalı işçiler, Metal İşçileri Birliği (MİB) adına konuşmalar yapıldı.

Sincan’dan metal işçisi bir kadın, turizm emekçisi bir kadın ve meslek liseli bir kadın da söz alarak sorunlarına değindiler.

Kürsü direnişçi kadınların

Üçüncü bölümde Çiğli Fazla Mesai Tiyatro Topluluğu’nun sergilediği, kadın bir işçinin günlük yaşamını konu alan tiyatro ilgiyle izlendi.

Dora Otel, Novamed, Castleblair, Greif, Entes, Sinter Metal, Ontex, Feniş direnişinde yer almış işçi kadınlar kürsüye çıktılar. Direnişçi kadın işçiler direniş süreçlerini aktarmanın yanı sıra direnişin kendilerinde yarattığı etkiye, direnişle özgüven kazandıklarına dikkat çektiler. Bu bölümde sendikal bürokrasi teşhir edilirken toplumsal sorunların çözümünün işçilerin birliği ile mümkün olabileceği vurgulandı. Sermayenin fabrikalarda, üretim alanlarında uyguladığı baskılar ve sömürüyü arttırma yöntemleri gözler önüne serildi. Yine direnişle beraber sınıf bilinci kazandıklarını belirten kadın direnişçilerin konuşmaları kurultayın en canlı geçen bölümlerinden birini oluşturdu.

Esenyurt’tan erkek bir inşaat işçisi ise söz alarak kadınların kapitalizmi devirecek cüreti kuşanarak erkeklerle birlikte mücadele alanlarına çıkması gerektiğini belirtti. Kadınların hak ettiği yeri aldığı direnişlerin görkemli ve başarılı direnişler olduğuna dikkat çekti.

Konuşmalardan sonra kurultay sonuç bildirgesi taslağı okundu. Kurultay Çav Bella marşı söylenerek bitirildi.

 

 

 

 

İEKK: Cansel Buse Kınalı’nın hesabını soracağız!

 

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları Cansel Buse Kınalı’nın katledilmesiyle ilgili bir açıklama yayınlayarak “Bu bir intihar değil, cinayettir!” dedi.

Açıklamanın tamamı şu şekilde:

Tecavüze ve kadın cinayetlerine karşı BİZ DE VARIZ!

Yaşımız kaç olursa olsun bu toplumda, payımıza taciz, tecavüz, cinayet düşüyor. Adımız üniversiteden dönen Özgecan oluyor bazen, bazen de lise sıralarında Cansel. Bu sefer adresimiz Kayseri; Cansel’in hikayesi de nice tecavüze uğrayan, katledilen kadından farklı değil.

Tecavüze uğruyor, gerçekleri söylediğinde üstü örtülüp, olmamış gibi devam etmesi isteniyor. Yani erkek aklanmaya çalışılıyor, yani öğretmenin “statüsü” kaybolmasın isteniyor.

Yaşananlara ve yaşananların görmezden gelinmesine dayanamayan Cansel intihar ediyor. Aslında tetiğe basan Cansel değil; bu bir intihar değil, bu bir KADIN CİNAYETİ!

Tetiğe basan, tecavüz eden matematik öğretmenidir.

Tetiğe basan, olayı örtbas etmeye çalışan okul yönetimidir.

Tetiğe basan, kadın cinayetlerini, babanın kız çocuğuyla birlikte olmasını, kadına erkeğin mülkü olarak bakmayı normalleştiren özel mülkiyet düzenidir.

Tetiğe basan, kadın cinayetlerine sessiz kalan herkestir.

Sessiz kalma, suça ortak olma!

Unutma; sessiz kalan her kişi tacize, tecavüze uğrayan kadınların çığlığını sessizliğiyle boğuyor. İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak tüm herkesi tacize, tecavüze ve kadın cinayetlerine karşı “ben de varım” demeye, örgütlenmeye ve hesap sormaya çağırıyoruz.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları
23 Şubat 2016

 

 

 

 

İEKK: Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde alanlardayız!

 

İşçi-Emekçi Kadın Komsiyonları olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle başta işçi-emekçi kadınlar olmak üzere tüm emekçileri emeğin ve yaşamın özgürlüğü mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz.

Emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarına,

Kürt halkına yönelik imha ve inkar saldırılarına,

Kadına yönelik şiddete, tacize, tecavüze, kadın cinayetlerine,

Başta kıdem tazminatı hakkımızın gaspı olmak üzere işçi ve emekçilere yönelik sömürü politikalarına karşı “Emeğin ve yaşamın özgürlüğü mücadelesinde biz de VARIZ!” demek için sokağa, eyleme, özgürleşmeye!

 

 

 

 

Kölelik yasa tasarısına karşı mücadelede ‘Biz de VARIZ!’

 

8 Şubat’ta meclise sunulan kiralık işçi yasası meclis alt komisyonunda kabul edildi. Esnek ve güvencesiz çalışmayı temel çalışma biçimi haline getiren bu tasarıyla, işçi simsarları bayram edecek.

Bu yasanın geçmesi halinde kadınıyla, erkeğiyle tüm işçi ve emekçiler köleliğe mahkûm edilerek, özel istihdam büroları aracılığıyla alınıp, satılabilen bir köle haline gelecek. Taşeron sistemiyle ucuz ve güvencesiz çalışmayı yeterli görmeyen patronlar ve düzenleri kiralık işçi bürolarıyla sömürüyü iki katına çıkartacak.

Güvenceli ve kurallı işlerin gün geçtikçe azaldığı, işsizliğin, yoksulluğun arttığı, kıdem tazminatımız başta olmak üzere en temel haklarımızın gasp edilmeye çalışıldığı bu dönemde, kölelik yasaları ve tasarılarıyla ayaklarımıza vurulan zincirleri çoğaltmak isteyip, kendi kirli düzenlerini devam ettirmeye çalışan sermayeye, uşaklarına, düzenlerine karşı geleceğimiz, yaşamımız, özgürlüğümüz için mücadelede ‘Biz de VARIZ!’

Kölece yaşam ve çalışma koşullarıyla hayatımızı zindan edenlere karşı başta işçi ve emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçileri bizimle birlikte bu mücadeleye destek olmaya, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları
24 Şubat 2016

 

 

 

 

Kadına yönelik şiddette Türkiye suçlu

 

Hayriye Pınar Civek, Rabia Merve Civek ve Yaşar Civek, anneleri Selma Civek’in babaları tarafından katledilmesiyle ilgili dava üzerine Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunmuştu. Başvuruyla ilgili kararını açıklayan AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki (AİHS) yaşam hakkının korunması ile ilgili 2. maddenin ihlal edildiğine hükmederek başvuru sahiplerine mahkeme masrafları da içinde olmak üzere Türkiye’yi 53 bin euro para cezası ödemeye mahkum etti.

AİHM’in gerekçeli kararında, H.C.’nin “eşi için ciddi bir tehdit oluşturduğuna dair ciddi kanıtlar ve şikayetler olmasına rağmen genç kadının yaşamının korunamamasında devletin suçlu olduğu” ifadeleri yer aldı. Devletin suçlu olduğunun altı çizilen kararda, Türkiye’nin insan haklarını ihlal ettiği dile getirildi.

Devlet, sığınma evi ve mahkeme kadına şiddeti durduramadı

Türkiye’deki dava sürecinde, mahkeme H.C. hakkında önce tutuklama kararı vermiş, fakat daha sonra denetimli serbestlik kararına hükmetmişti. Ardından Selma Civek, H.C. tarafından şiddet gördüğü gerekçesiyle mahkemeye tekrar şikayette bulunmuş, fakat bir sonuç çıkmamıştı. 14 Ocak 2011 tarihinde eşini 22 bıçak darbesiyle katleden H.C. çıktığı mahkeme tarafından ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. H.C. ile 1987 yılında evlenen Selma Civek, daha önce de şikayetlerde bulunmuş, 2009 yılında ise aile içi şiddet mağduru kadınların da kaldığı bir sığınma evinde bir süre kalmıştı.


 
§