26 Şubat 2016
Sayı: KB 2016/08

Baharın çağrısı: Direniş!
“Altına hücum”, talana devam!
Kürdistan’da katliam saldırıları sürüyor
Katiller puslu havayı severler!
İşçi sınıfı ve emekçi kitleler gerici atmosferde boğulmaya çalışılıyor!
Üretimi durdurma eylemleri yaygınlaşıyor
DEV TEKSTİL GMYK Şubat ayı toplantısı sonuç bildirgesi
Kölelik yasalarına karşı gücümüz birliğimizdir!
Bursa ve Kocaeli’de Büyük İşçi Buluşması 6 Mart’ta
Demir Madencilik işçilerinin direnişi üzerine...
Kadın İşçi Kurultayı başarıyla gerçekleştirildi!
Türkiye’de kadın işgücü ve gelişimi / 3
Kamu emekçileri kıskaca alınıyor!
Adliyede devrimci avukatlara saldırı
“DGB’yi fırtınalı süreçlere hazırlayacağız!”
Kadıköy’de Cansel için eylem
Suriye’de ateşkes ilan edildi
Sistemin mülteci krizine bulduğu yeni çözüm
Bölücü devletlerden “bölünme” tartışmaları
Düşman bir ve her yerde!
Sermaye sınıfının çürümesinin en net göstergesi
İmran Aydın ölümsüzdür!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’de ateşkes ilan edildi...

Hegemonya çatışmaları ve çözüm arayışları

 

Bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyecek derecede zıvanadan çıkan Ankara’daki dinci-faşist rejimle, Ortaçağ kalıntısı El Suud rejiminin Suriye’ye kara saldırısı başlatma hevesleri şimdilik kursaklarında kaldı. Zira iki rejimin Beyaz Saray’daki efendileri, verili koşullarda kara savaşına bulaşmak istemediler.

Aparatları Katar’la birlikte cihatçı çetelerin hezimete uğramasını engellemeye çalışan bu “üçlü şer ekseni”, sıkıştıkça saldırganlaşıyor. Ortadoğu politikasında “etkili oyuncu” olabilmeleri cihatçı çetelerin gücüne endeksli olduğu için temel kaygıları bu tetikçilerini korumak oluyor. İşledikleri savaş suçları dünya nezdinde ayan-beyan olmasına rağmen, çeteleri güçlendirmeyi hedefleyen petro-dolar ve silah akışı, artarak devam ediyor.

“IŞİD’e karşı savaş” şarlatanlığı

Bugünlerde Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan belgeler IŞİD çeteleri ile Türk askerlerinin yıllarca ortak çalıştıklarını gözler önüne seriyor. AKP iktidarı-IŞİD suç ortaklığı bir sır değildi elbet. Ancak yayınlanan belgeler iki tarafın tetikçi ve silah transferini birlikte koordine ettiklerini, tüm iğrençliğiyle ortaya koyuyor.

Vahhabiliğin kaynağı olan Suudi Arabistan bataklığı ise, dinci terörün ideolojik, mali ve tetikçi kaynağıdır aynı zamanda. IŞİD, El Nusra zihniyeti ile El Suud zihniyeti aynı bataklıktan besleniyor.

Beş yıldır cihatçı çetelere her türlü desteği veren üçlü şer ekseni, güya şimdi kendi yarattığı canavara karşı savaşmak istiyor. Elbette bu iddiayı ciddiye alan yok. Washington’daki efendileri bile... Açıktır ki, amaçları giderek güç kaybeden cihatçılarla birlikte Suriye’ye saldırmaktır. Ancak tüm uğraşlarına rağmen Suriye üzerindeki uğurusuz etkilerinin zayıflatılmasına engel olamıyorlar.

Ateşkesi sabote etme girişimi

Üçlü şer ekseni, savaşın sona ermesine katkı sunabileceğini var saydığı her girişimi sabote etmeye çalıştı/çalışıyor. Bir dönem bunu Washington’daki efendileriyle birlikte yaptılar. Şimdi ise, saldırganlıkta efendilerini bile geride bıraktılar.

Üçlü şer ekseni, Rusya ile ABD dışişleri bakanlarının ateşkes konusunda anlaşmasından da rahatsız oldu. Nitekim Putin-Obama ikilisi tarafından da onaylanan ateşkesi başlamadan sabote etmek için harekete geçen üçlü şer ekseni, Suriye’ye kabul etmeyeceği belli olan şartlar dayatmaya çalışıyor. Ortak açıklama yapan Türkiye-Suudi Arabistan-Katar rejimleri, ateşkesin başlaması için cihatçı çetelerin etrafındaki kuşatmaların kaldırılmasının, tutuklu olanların ise serbest bırakılmasının şart olduğunu ilan ettiler.

Şuç ortaklığının ikrarı

Üçlü şer ekseni tarafından yapılan açıklama, bu devletlerin cihatçı çetelerle organik işbirliğinin ilanıdır aynı zamanda. Zira ateşkesin başlaması için şart dayatmaları, cihatçı çetelerin ancak üçlü şer ekseni onay verirse ateşkese uyacağı anlamına geliyor.

Bu arada haddini aşmaya devam eden üçlü şer ekseni, ateşkesin IŞİD’in yanısıra El Nusra ile diğer El Kaide uzantılarını kapsamamasından da rahatsızlar. Zira himaye ettikleri çetelerin çoğu El Nusra’nın uzantılarıdır. Tümü de insanlığa karşı suç işlemiş, vahşi zihniyetli şeriatçılardan oluşuyor. Etnik, dinsel, mezhepsel temelli katliamlar yapan, sivil halkı hedef alan bombalı saldırılar düzenleyen, “cihat nikahı” adı altında kadınlara toplu tecavüzlerde bulunan cihatçı katilleri kurtarmak, üçlü şer ekseninin hareket noktasıdır. ABD de El Nusra’yı korumak için çaba sarfetti. Ne de olsa bu çetenin oluşturulmasında kritik bir rol oynadığı gibi, halen de bir araç olarak kullanıyor. Buna karşın ABD, Rusya’nın kararlılığı karşısında El Nusra konusunda da geri adım atmak zorunda kaldı.

Uşak efendiden/ efendi uşaktan vazgeçmiyor

Ne şekilde uygulanacağından bağımsız olarak, ABD’nin Rusya ile belli noktalarda anlaşmaya varması ve ilan edilen ateşkes, üçlü şer eksenini diken üstünde bırakıyor. Zira bunların tek derdi, Libya’ya yaptıklar gibi, savaş aygıtı NATO desteğiyle Suriye’nin işgal edilmesi, ülkenin parçalanması ve Şam’da El Kaide’ci bir yönetimin iş başına getirilmesidir. Bu hedefe ulaşmak verili koşullarda mümkün olmadığı gibi, bu kapsamda bir saldırı Rusya ile NATO’nun karşı karşıya gelmesi anlamına da geliyor.

Halen Afganistan bataklığından çıkamayan, hegamonik gücü zayıflayan ABD’nin Rusya ile doğrudan bir savaşı göze alamaması, efendi ile uşakları arasında bazı görüş farklılıkları yaratıyor. El Suud için Suriye ve İran’la ilişkiler alanında, Türk devleti için ise, Suriye’nin yanı sıra bundan bağımsız olmayan Kürt sorununa yaklaşım konusunda bazı pürüzler var.

Son tahlilde işbirlikçiler efendiye tabi olmak zorunda kalıyorlar. Bununla birlikte sadık uşaklıktan da güç alan bir şımarıklık sergileyen üçlü şer ekseni, bazı konularda efendinin canını sıkabiliyor. Her şeye rağmen ne ABD bu sadık işbirlikçilerinden vazgeçiyor ne onlar efendilerine başkaldırabilecek durumdalar.

Savaşa karşı birleşik/ bölgesel direniş...

Suriye üzerinde cereyan eden iki kampın çatışmasında ABD, üçlü şer ekseni ve savaşta kullandıkları cihatçı tetikçiler amaçlarına ulaşamadılar. Suriye-İran-Rusya-Lübnan Hizbullah kampı, belirgin bir üstünlük sağladı. Çatışmanın seyri ancak IŞİD’le El Nusra’yı maşa olarak kullanan güçlerin savaşa fiilen katılmasıyla değiştirilebilir. Üçlü şer ekseninin heves ettiği ancak ABD’nin onay vermediği bu seçenekti.

Kara saldırısı tartışmaları dinmeden, Rusya ile ABD ateşkes ilan ettiler. Beşar Esad yönetimi de ateşkes anlaşmasına uyacağını açıkladı. Ateşkesin nasıl uygulanacağı henüz net değil. Zira IŞİD’le El Nusra ateşkes kapsamı dışında tutuluyor, bu ise çatışmaların pek çok bölgede devam edeceği anlamına geliyor. Elbette üçlü şer ekseni ile tetikçileri de ateşkesi sabote etmeye çalışacaklar. Yani çatışmalar kısmen hafiflese bile, savaş devam edecek. Buna karşın ateşkes ilanı, Rusya ile ABD arasında en azından bazı konularda anlaşmaya varıldığına işaret ediyor.

Görünen o ki, ABD bölgede belli mevziler kaybettiğini kabul etmek zorunda kaldı. Ancak bu kadarı, kapitalist/emperyalist sistemin devam eden savaşları şiddetlendirip yayması tehlikesinin yüksek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Hegemonya çatışmasının cereyan ettiği Ortadoğu’da halklar ağır bir bedel ödediler halen de ödüyorlar. Vahim olan, bunun daha yaygın daha ağır bir hal alma riskidir ki, bu da emperyalizme, işbirlikçilerine ve cihatçı tetikçilerine karşı bölgesel çapta birleşik bir direnişin örülmesine hayati bir önem atfetmeyi zorunlu kılıyor.

 
§