30 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/36

İşçi sınıfı üzerindeki gerici cendereyi parçalamak için...
Uzatılması planlanan OHAL’le hedeflenen...
Hapishaneler devrimin bir mevzisidir
Ulucanlar Katliamı şehitleri anıldı
Alevilere dönük tehditler artıyor
Barış isteyen akademisyenlerin davası görüldü
“Ya aç kalırsın, ya da direnir hakkını alırsın!”
Her “müjde”, sınıfa yeni bir pranga!
“Korku ve baskı iklimini dağıtmak için birleşik mücadeleyi büyütmeliyiz!”
Katliamcılık bu devletin mayasında var - H. Fırat
Beyaz Kitap: Dinmeyen emperyalist ihtiraslar
Emperyalizm ve işbirlikçileri yenilecek, direnen halklar kazanacaktır!
Fransa’da El Khomri yasasına karşı mücadele ve büyüyen tehlike
ABD ve İsrail: Ortadoğu halklarının eli kanlı katilleri
ABD’de hapishane grevi devam ediyor
Güney Kore’de Hyundai işçileri şalterleri indirdi
Yurtlarda dinci-gerici politika
Meslek liseliler birleşiyor!
DGB Türkiye Meclisi: Geleceğimiz ve özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz!
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 2
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hapishaneler devrimin bir mevzisidir

 

Tutuklanmak, hapishaneye girmek bir devrimci için ilk bakışta siyasal faaliyetin durması gibi görülebilir. Tutuklanan sadece bir devrimci bile olsa, evet, onun dışarıdaki siyasal faaliyeti duruyor, ama siyasal kimliği ve faaliyeti bu kez hapishanede sürüyor. Siyasal faaliyetin tam olarak durması, ancak siyasal kimliğin de yok olmasıyla, yani teslim olmakla mümkün. Sermaye devleti gerçek anlamda teslim olanları hapsedebilir. Teslim olmayan bir devrimci, hapishanelere devrimin bir mevzisi olarak bakar. Ki bazen hapishaneler devrimin bir mevzisinden öte, devrimin kalelerine dönüşüyor.

Bugün Kürt halkı ölümüne direnip teslim olmuyorsa, bunda Diyarbakır Zindanı’nda ‘82’de sembolik olarak 3 kibrit çöpü yakıp Newroz’u kutlayan ve ardından feda eylemi yapan Mazlum Doğan’ın bayraklaşması etkendir; bedenlerini tutuşturan Dörtler etkendir; ‘82’ Ölüm Orucu (ÖO) şehitleri etkendir. Yani Kürt halkının bugünkü direnişinde ‘82’deki hapishane direnişleri belirleyici öneme sahiptir.

Ülkenin batısında da 12 Eylül darbesiyle yeni bir saldırı dalgası başlatan sermaye devleti, ülkenin doğusunda olduğu gibi, hapishanelerde saldırılarını giderek arttırır ve Tek Tip Elbise (TTE) saldırısında neredeyse saldırıların toplamı cisimleşir. Buna karşı Apo, Fatih, Hasan, Haydar’ın ölümsüzleştiği ‘84 ÖO direnişi TTE’ye karşı devrim savunusudur. Direniş bittiğinde kimse uymasa da TTE uygulaması kaldırılmadı. Ama devrimcilerin devrimi ölüm bedeli savunacaklarının altı kalın kalın çizildi.

‘96 ÖO ve Süresiz Açlık Grevi (SAG) direnişi, sermaye devletinin devrimciler şahsında, devrime dolaysız saldırısıdır. İstanbul’da 3 kişinin katledildiği ‘96 1 Mayıs’ı sonrası gözaltına alınanlar, tutuklanıp Eskişehir tabutluklarına konulmuştu. ‘96’da ölümsüzleşen 12 canla tabutluklar parçalandı. Siyasal olarak devrim kazandı.

‘95’te Buca, ‘96’da Ümraniye hapishanelerine saldırılar oldu. Bu saldırılara karşı devrimci tutsakların yanıtı direniş oldu. ‘97’de Diyarbakır hapishane katliamından sonra, ‘99 26 Eylül’ünde Ulucanlar Katliamı’nı gerçekleştirdi sermaye devleti. Tutsaklar ölüme karşı halaya durarak, direnişle karşıladı bu saldırıyı ve ON’lar ölümsüzlük burçlarına çekildiler.

20 Ekim 2000’de başlayan ÖO direnişi 7 yıl sürdü. TKİP, DHKP-C ve TKP(ML)’nin (bugünkü adıyla MKP), 20 Ekim’de başlattığı ÖO direnişine 19 Aralık saldırısından sonra, bütün devrimci örgütler katıldı. 2002 Mayıs’ında DHKP-C dışında bütün örgütler ÖO’yu sonlandırdı. DHKP-C de 2007 Ocak’ında haftada 10 saat 10 kişinin görüşmesini düzenleyen genelgeyle ÖO direnişini sonlandırdı. 19 Aralık da dahil, bu direnişte 122 canımız ölümsüzleşti.

Hapishaneler, özellikle 15 Temmuz sonrası artan saldırılara karşı devrimci tutsakların savunduğu bir devrim mevzisi olarak öne çıkıyor. Yaklaşık 600 hasta tutsağın, çoğunun içeride yatamayacağına dair raporları olmasına karşın serbest bırakılmaması, tutsakların teslim olmama geleneğine sadık oldukları içindir. Hasta tutsaklar sessiz ve sağlık durumlarından kaynaklı pratik olarak eylemsiz ölümüne bir direniş göstererek teslim olmuyorlar.

Hasta olmayan devrimci tutsaklar pratik olarak eylemliliklerle direniş gösteriyorlar. Bu direniş bazen kapı dövmek olarak, bazen de koğuş/hücre yakarak yaşam buluyor. Sermaye devleti saldırılarını azgınlaştırıyor. Çünkü hapishanelerin, devrimi boğabilecekleri bir kuyuya dönüşmesini amaçlıyor. Tutsaklar ise hapishaneleri direniş mevzilerine, kalelerine dönüştürerek direniyorlar.

Dışarıdan da hapishanelere bu temelde bakmak gerekiyor. Eğer sermaye devleti bir gün devrimci tutsakların direnişini kırabilirse, dışarıda her türlü muhalefete saldırıların yoğunlaşacağı gibi, işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarının çok daha kötüye gideceği kesin. ‘99’da Ecevit “İçeriyi teslim almadan, dışarıyı teslim alamayız” sözleriyle bu durumu özetlemişti.

Sermaye devleti hapishanelerle dışarıyı birlikte ele alıp saldırıyor. Hapishanelerdeki direniş geleneği dışarıda da (işçi ve emekçilerde de) yaşam bulmalı. Bu şekilde devrimin iki direniş mevzisine dolaysız bir köprü kurulacaktır.

M. Kurşun

 

 

 

 

Açlık grevindeki Çapraz ve Aktaş yaşamını yitirebilir!

 

Menemen R Tipi Hapishanesi’nde tutulan DBP’li Hakkari İl Genel Meclisi üyesi Sibel Çapraz ile aynı hapishanede tutulan ve Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından 3 defa “hapishanede kalamaz” raporu verilmesine rağmen tahliye edilmeyen ve iki eli olmayan Ergin Aktaş, tahliye edilmeleri için 20 Eylül’den bu yana açlık grevinde. Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi’nde 27 Kasım 2015 tarihinde zırhlı araçtan açılan ateşle ağır yaralanıp, 15 ameliyat geçirdikten sonra tedavisi devam ederken 3 Mart’ta tutuklanan Çapraz’ın yaraları hala iyileşmezken, Aktaş ise tüm raporlarına rağmen tahliye edilmediği gibi psikolojik işkenceye maruz bırakılıyor.

Her iki tutsağın durumunu yerinde görmek amacıyla aralarında Av. Eren Keskin’in de bulunduğu İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu’ndan oluşan heyet, hapishaneye giderek görüşme gerçekleştirdi.

Çapraz ve Aktaş’la görüşen heyette yer alan Av. Zeynep Ceren Boztoprak, “Hapishanede Ergin ve Sibel’den başka siyasi mahpus yok. Tamamı adli suçlu mahpuslar. Onları da ortak alanda buluşturmadıkları gibi tamamen keyfi ve gerekçe gösterilmeden hapishane içi mektuplaşma hakları da gasp edilmiş durumda. Bazen aile görüşleri bile gerekçe gösterilmeden yapılmıyor” dedi.

Ergin Aktaş’ın koşulları hakkında bilgi veren Boztoprak, “Ergin, tek kişilik bir hücrede kalıyor. Hücrede banyo yok ve sıcak su verilmiyor, tuvaletin kapısı yok. Ergin’in temel ihtiyaçları karşılanmadığı gibi ona eziyet olsun diye de ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Kaldığı hücrenin hemen yanına taciz suçundan hükümlü bir asker koymuşlar. O kişi her gün ve saat Ergin’in bütün değerlerine küfür ederek onu tahrik etmeye çalışıyor. Ergin, hapishane yönetimine bunu bildirdikten sonra disiplin cezası almış” diyerek, hak ihlallerinin ciddiyetine dikkat çekti.

Sibel Çapraz’ın koşullarını da anlatan Boztoprak, “Genel olarak Ergin’le aynı koşullarda yaşıyor. Ancak Sibel’in defalarca ameliyat olduğunu ve yaşam tehlikesi sınırında olduğunu artık herkes biliyor. Buna rağmen açlık grevi eyleminde ve hemen talepleri yerine getirilmezse yaşamını yitirebilir” diyerek, ölüm tehlikesine dikkat çekti.

Çapraz’ın “hapishanede kalamaz” yönünde raporu olmasına ve Ergin Aktaş’tan farklı olarak hükümlü olmamasına rağmen serbest bırakılmadığına işaret eden Boztoprak, “Ameliyat olması gerekiyor ancak doktorları ona ‘Sana bu şartlarda ameliyat yapamayız’ diyerek tahliyesini bekliyorlar. Sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor. Kesinlikle bakılması gereken bir mahpus olmasına rağmen tek başına kalıyor. Temel hakları kısıtlanmış durumda” diye konuştu.

Çapraz ve Aktaş’ın tahliye edilmelerini ve bu süre zarfında da diğer siyasi tutsakların olduğu hapishanelere nakledilmelerini talep eden Boztoprak, tutsakların talepleri yerine getirilinceye kadar açlık grevi eylemlerini sürdüreceklerini aktardı.

Çapraz ve Aktaş’ın “Açlık grevi eylemini yapmak zorunda kaldık. Hapishane yönetimi bize başka yol bırakmadı. Direneceğiz, ne olursa olsun boyun eğmeyeceğiz” dediğini aktaran Boztoprak, toplumu bu konuda duyarlı olmaya çağırdı. Boztoprak, aksi takdirde ölüm haberiyle karşı karşıya kalacaklarına vurgu yaptı.

 
§