30 Eylül 2016
Sayı: KB 2016/36

İşçi sınıfı üzerindeki gerici cendereyi parçalamak için...
Uzatılması planlanan OHAL’le hedeflenen...
Hapishaneler devrimin bir mevzisidir
Ulucanlar Katliamı şehitleri anıldı
Alevilere dönük tehditler artıyor
Barış isteyen akademisyenlerin davası görüldü
“Ya aç kalırsın, ya da direnir hakkını alırsın!”
Her “müjde”, sınıfa yeni bir pranga!
“Korku ve baskı iklimini dağıtmak için birleşik mücadeleyi büyütmeliyiz!”
Katliamcılık bu devletin mayasında var - H. Fırat
Beyaz Kitap: Dinmeyen emperyalist ihtiraslar
Emperyalizm ve işbirlikçileri yenilecek, direnen halklar kazanacaktır!
Fransa’da El Khomri yasasına karşı mücadele ve büyüyen tehlike
ABD ve İsrail: Ortadoğu halklarının eli kanlı katilleri
ABD’de hapishane grevi devam ediyor
Güney Kore’de Hyundai işçileri şalterleri indirdi
Yurtlarda dinci-gerici politika
Meslek liseliler birleşiyor!
DGB Türkiye Meclisi: Geleceğimiz ve özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz!
Kirpiklerimiz yere düşmesin diye… / 2
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Ya aç kalırsın, ya da direnir hakkını alırsın!”

 

Gemlik Gübre işçileri ile devam eden grev hakkında konuştuk...

- Gemlik Gübre grevinde 40. gün… Grev nasıl gidiyor?

Grev başlayalı kırk gün oldu, üzerinden kırk gün geçti bugün. Kırk gün geçmesine rağmen sendikadan bize olumlu ya da olumsuz bir dönüş olmadı. Sonuç olarak sendika sessiz sedasız bir şekilde grev yaptığını iddia ediyor ama böyle bir grev yok, Türkiye tarihinde ilk defa böyle bir grev var. Bunu destekleyecek hiçbir eylem yok. Sendika bir de özellikle OHAL’den korkuyor, OHAL’i bahane ederek hiçbir şekilde eylem yapmıyor. Patron burada eline geçen fırsatla, işte gübre yasağı, amonyak fiyatlarının düşmesinden kaynaklanan avantajlarını kullanarak işçiye bir ders vermeye çalışıyor. Ne olacak, işçi bundan sonraki süreçlerde bir dahaki yıllarda greve çıkmanın olumsuz bir şey olduğunu düşünecek, patron bir kerede darbeyi vurmuş olacak. Sendika bu durum karşısında hiçbir şekilde olumlu bir tavır sergilemiyor. Sendikanın en büyük handikapı, verdikleri beş yüz lira ile insanların geçimini sağlayacağını düşünüyor. Grev en az 5-6 ay sürecek, 6 ay boyunca insanların beş yüz lira ile geçineceğini düşünmek ahmaklıktan başka bir şey değil. Sendika Almira’da bir toplantı yapıyor, 500-600 bin lira para oraya yatırıyor. 350 işçiye toplamda yatırdıkları para yaklaşık 175-200 bin lira. “Fakir sendikayız, bizde para yok, gelir giderimiz belli” diyor, ayak oyunları ile insanları elinde tutmaya çalışıyor. Aslında verilebiliyormuş, Almira’ya o parayı verinceye kadar işçiye bin lira verebilirler. Kendi toplantı salonlarında, ufak bir düğün salonunda bile yapılabilir, belediyenin ücretsiz salonlarında yapılabilir. Kendi keyiflerine gelince taviz vermiyorlar, kendileri 10 binlerce lira para alıyorlar. Bir maaşını bağışlasın, madem o kadar duyarlı olduğunu iddia ediyor, bu işi dava olarak görüyor. Dava olarak görüyorsan sen de gel benimle aynı duyguyu yaşa, bir ay da sen beş yüz lira ile geçin, al o maaşını işçiyle dayanışma adı altında paylaş. Bunların tutarsızlığı nedir biliyor musun? Delege seçimi yapıyorlar, oraya 300-400 kişi geliyor. Niyetin işçi örgütlenmesi olsa, işçiyle dayanışma olsa, oraya bir sandık koyarsın, üstüne Gemlik Gübre işçisiyle dayanışma sandığı yazarsın, insanlar zaten gerekli dayanışmayı gösterir. Ama sendikanın hiç böyle bir niyeti yok, hiçbir şekilde tavrı böyle değil, aklının ucundan geçmiyor. Onların aklından geçen, seçimler, rantının devam etmesi, alacakları yüksek maaşlar, koltuk, lüks bir hayat, kendi gelecekleri… Sendika burada kendi kaderini çiziyor aslında, işçinin kaderi ile alakası yok. Şimdi burada sendikayla patron kapıştı sözde. Sendikacılara bir etkisi oldu mu, olmadı. Patrona bir etkisi oldu mu, oldu, olumlu yönde etkisi oldu. Patron daha fazla kâr ediyor işte, 350 tane işçinin yükünden komple kurtuldu. Daha ucuza mal alıp işini yine sürdürüyor. Amonyak satışı hâlâ devam ediyor. Şu an patron sendikasız işçilere içerde amonyak sattırıyor, sendika ise kapının önünde bekliyor, nöbet tutturuyor. Nöbetlerin aslında hiçbir anlamı yok. Neden nöbet tutturuyorsun ki, içeride amonyak satışı devam ediyor. İçeride satış olduktan sonra fabrikanın durmuş olmasının çok bir mantığı yok ki. Zaten patron ne yapıyordu çalıştığı esnada, amonyak üretip satıyordu. Şimdi dışarıdan ucuz amonyak alıp kârını koyup yine satıyor, grevin ne anlamı kaldı ki, patronun bir mağduriyeti olmadı. Grevler ne için yapılır; işvereni zora sokarsın, işveren zarar etmeye başlar, ondan sonra yola gelir. Bir an önce kendi zararının kesilip fabrikanın işlerlik kazanmasını sağlar. Ama şu anda patron kâr ediyor. Biz patronun iyi niyetini mi bekliyoruz, nasıl olacak bu?

Başka bir durum ise, işçiler burada ilk defa greve çıkıyor. Uzun süreden beri çalışan işçiler, hayatlarında ilk defa grev görüyor. Grevi güzel bir şey olarak görüyorlar ama grev direnirsen güzeldir. Direnmeden, gidip evinde yatmakla bir sonuç alınmaz, olumlu bir sonuç ortaya çıkmaz. Sendikanın ağzı ile hareket edilirse, sendika yarın buradan çekip gidebilir de. Yarın öbür gün burada direnemez, üç-dört ay maaş verir, beşinci ay tamam der 350 tane adamı gözden çıkarayım der… Sendikanın 30 bin tane üyesi var. Buradaki işçiler sendikanın yüzde biri. Yüzde birlik kısmı da silebilir. Her ay 175 bin lira vermek istemez, gözden çıkarır. Burada aslında yükün hepsi işçiye düşüyor. İşçinin direnmesi lazım… İşçinin hem sendikayı denetlemesi lazım, hem patrona diz çöktürmesi lazım. Bu işin bir de devlet ayağı var. Devlet buna göz yumuyor. Devletin buraya temsilcileri geliyor. Sendikayı suçlar şekilde konuşuyor; “sendikaya söyleyin biraz daha ılımlı olsun, anlaşsın.” Çalışma bakanı şunu demek istiyor; “Patron ne verirse alın, direnmeyin, sendikayı falan duymayın…” Böyle giderse sen kimden medet umacaksın? Devlet ayağını geç, devlet bir şey yapamıyor. Sendika ise her zamanki tavrında, ne diyor sendika başkanı; “nereden böyle bir şey başımıza geldi, biz greve çıkmak istemiyorduk, patron bizi zorladı.” Zaten sendikanın elinde olsaydı, yüzde sıfıra da imza atarlardı yine de greve çıkmazlardı. Bunlar istemeye istemeye greve çıktı, grev bunları kötü etkiledi. Bunlar yarın öbür gün bu grevi sonlandırabilir, patron çağırsa yüzde sıfıra imza atıp bu işi kapatırlar. İşçilerin tepkisi onların umurlarında değil. İşçiler iki aydır çalışmıyor, 2 aydır 4 bin lira zararın oldu, bunu da karşılamayacak sendika. Bunu talep de etmiyor sendika. Yarın öbür gün yine mağdur olan işçi olacak, 20 bin olacak zararı… Sendika bunu karşılayabilecek bir zam alabilecek mi, alamayacak…

- Sendika ne yapmalı, ne yapabilir?

Burada sendika değil, işçinin ne yapması gerektiğini sormak lazım. Sendika ne yapabilir, sendikanın ne yapması gerektiğinden önce işçiden neden aidat topluyor, bunu sormak lazım. Sendika bir, örgütlenmek için bu aidatları toplar. İki, bu örgütlenme sırasında çalışanların masraflarını karşılamak için aidat toplar. Üç, grev için. Türkiye’de kaç yerde Türk-İş grevde; sadece Gemlik Gübre’de. Milyonlarca üyesi olan sendika 350 işçisi olan Gemlik Gübre grevine destek veremiyor, vermiyor. Fabrika İstanbul yolu üzerinde, fabrika önüne gelip, bir saat mola vererek resim çektirip destek verdiklerini iddia ediyorlar ama böyle destek olmaz. Türk-İş’in hiçbir desteği yok bu greve. Grevin büyümesini ve devamını istiyorsan, işçinin giderlerini karşılarsın. Sendikanın bunu karşılayacak gücü fazlasıyla var. Ama sendika bu parayı nerede kullanıyor; lüks otellerde yemeklerde, Kıbrıs’ta otellerde, kendi otellerinde kullanıyorlar. Sendika bu parayı işçiye verebilir. Zaten o parayı, toplanma amacının dışında kullanıyorsun. O parayı gerçek amacında kullansan, grevine destek olsan sıkıntı olmayacak. İşçi o zaman 6 ay da direnir, bir sene de direnir. Patronun 3-4 ay sıkıntısı olmaz grevden yana ama 6 aydan sonra fabrikayı çalıştırmak istediğinde sendikanın desteği ile işçi direnir. Ama böyle giderse sendikanın verdiği beş yüz lira ile işçi geçinemeyecek, patır patır dökülecek. İş yerinden istifalar başladı. En son duyduğumuz işe yeni giren bir yıllık işçi istifa etmiş, başka bir yerde çalışmaya başlamış. Bunun örnekleri yarın, öbür gün çoğalacaktır. İşçiler yine mağdur olmuş olacak. Sonuca gelirsek, çıkanlar çıktı gitti ama kalanlar daha mağdur olacak. 5-6 ay sonra hiçbir şey almayarak, kredi kartları şişmiş halde çalışmaya devam edecekler. Sömürü daha da artmış olacak çünkü borç yapmış olacak işçi. Böylece daha fazla itaatkâr olacak ve daha fazla taviz vererek çalışacak. Kimin yüzünden olacak bütün bunlar, sendikanın yüzünden olmuş olacak. Sendika sürekli bekleyin diyor. Bayramdan sonra şunu yapacağız, bizim de planlarımız var diyor. Seçim de geçti, bayram da geçti ama hiçbir şey yapmadı. Geçenlerde Nakliyat-İş Sendikası'nda örgütlenen Medlog işçileri işten atıldı burada. Aynı yerde çalışıyoruz, aramızda 50-100 metre var. Direniş yaptılar. İşçileri işten atıldığı için Türkiye’nin her yerinde eylemlilik yapıyorlar. 30 işçi bir kamuoyu oluşturdu. 350 işçinin mağdur olduğu bir grevde, Gemlik Gübre gibi eski bir devlet kuruluşu olan, Türkiye ekonomisinin önemli bir entegresinde direniş yapamıyorsun, eylemlilik yapmıyorsun, kamuoyu oluşturamıyorsun. Zamanında özelleştirme ile peşkeş çekilmiş bu yerde patron seni istediği gibi sömürüyor. Burada 350 kişi sömürülüyor, 350 kişi aç, bu işçiler sesini duyuramıyor. 30 işçi Türkiye’yi ayağa kaldırıyor. Sendikanın böyle bir gücü yok mu, var. Kapının önünde ikişer kişi nöbet tutturarak eylem yaptığını iddia edersen, kimse bunu ciddiye almaz. Kapının önünde nöbet tutarak grev yapılmaz. Kimi ilgilendiriyor bu grev, Gemlik’te oturuyor bu işçiler. İşçilerin ailesi, kamyon şoförü, aşçısı, çalışanı derken yaklaşık dört bin kişi ediyor, haliyle Gemlik kamuoyunu ilgilendiriyor. Sendika çıkıp, senin kahvene gelen, bakkalından, kasabından, fırınından alışveriş yapan işçi şu an işsiz kaldı, ekmek alacak parası yok dediğinde kamuoyu oluşmaz mı? Ama sendika bir çalışma yapmazsa, durduğun yerde kim gelip destek verir ki?

- Gemlik halkının, esnafının haberi var mı grevden?

Kimsenin haberi yok. Bu nasıl bir grev diyor insanlar. Eylem yapılsa ne olur ki? En fazla gözaltı olur. Maksimum bir saat sonra bırakılırsın. İşçiler korkmuyor bundan ama sendika korkuyor. Sendika eylem yaparsak suç diye durduruyor işçileri. Bu neyin davası, ekmeğinin davası! İşçinin ekmek davası için kimse hesap soramaz. Ne yapacaklar, ne ile yargılayacaklar bizi; hakkını aradığın için, evine bir lokma fazla götürmeyi talep ettiğin için mi seni yargılayacak.

Bir de çalışma yasası denilen bir şey var. Bu çalışma yasası neden çıkarılmıştı? Her ülkenin bir çalışma yasası var. İşçilerin çalışma hayatını güvence altına almak için çıkarılan yasalar bunlar. Zaten yasal bir hakkımız bu grev. Çalıştığın yerde haklarını almak için grev de yaparsın, eylem de yaparsın, direniş de yaparsın. Bundan doğal bir durum yok. İşçinin en temel hakkıdır bu durum. Bunun için eylem yapmazsan hiçbir şey için yapmazsın. Ama sen kendi mücadelene, davana sahip çıkmazsan, kim çıkacak, dışarıdan biri mi gelip yapacak?

- Madem sendikacılar rant peşinde, herhangi bir çalışma yapmıyor, bir eylem planı koymuyor, işçiler bu durumda ne yapmalıdır?

İşçiler ne yapmalı? İşçiler patrondan birebir hesap sormuyor, biz bunun için örgütlendik, sendikalaştık. Bizim adımıza işverenle pazarlık yapılsın diye her ay aidat veriyoruz. Sendika pazarlık yapmadı, olmadı, şimdi greve çıkıyorsun. Bu durumda bizim muhatabımız her ay para verdiğimiz sendikadır. Sendika da bu işi yapamıyor. Bizim toplanıp, sendikanın neleri eksik yaptığını sendikaya söylememiz lazım. Sendikadan toplantı talep edip, sendikanın yapması gerekip de yapmadığı şeyleri söylememiz lazım. Bir, bu iş bu paralarla olmaz. İki, bu tavırla, kapının önünde nöbetle olmaz. İşçi bunları dile getirmeli, tepkisini koymalı. Sonrasında herkes üzerine düşen görevi yapmalı. Burada kimin sorumluluğu, kimin yükümlülüğü varsa, herkes sorumluluklarını yerine getirmelidir. Sendika yapmadığı şeyleri yapacak, devlet üstüne düşeni yapacak. Çünkü devlet bu kamu kuruluşunu getirip peşkeş çekti patrona, şimdi de patron pervasızca saldırıyor. Devletin yükümlülükleri ve yapması gerekenler var. İşçinin bütün bunları dile getirmesi gerekiyor. Eğer sendika sorumluluklarını yerine getirmiyorsa işçi ne yapacak? Çok basit bir durum var, sendikacılar kurtarıcı değildir. Biz kendimiz gerekeni yapmalıyız. Renault’da ya da Tofaş’ta olduğu gibi kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz. Ya da kuzu kuzu bekleyip, hiçbir şey alamayıp sineye çekeceğiz. Başka yolu yok. İki tane seçenek var. Ya aç kalırsın, ya da direnir hakkını alırsın.

Kızıl Bayrak / Bursa

 

 

 

 

 

MSC/Medlog işçilerine OHAL saldırıları

 

DİSK’e bağlı Nakliyat-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için birçok kentte işten atma saldırısıyla karşılaşan MSC/Medlog Lojistik işçilerinin direnişi sürüyor. Hafta boyunca iş yerlerinin önünde eylem yapmak isteyen işçilerin eylemleri OHAL bahanesiyle yasaklandı, polis saldırısıyla işçiler gözaltına alındı.

Bursa

Nakliyat-İş, 21 Eylül’de Bursa’da iş yerinin önünde yapmak istedikleri eylemin; OHAL gerekçesiyle Bursa Valiliği tarafından yasaklandığını duyurdu.

23 Eylül’de Gemlik’te yapılmak istenen eylem ise polis saldırısıyla karşılandı. Gemlik AVM önünde bir araya gelen işçiler, polis engellemesiyle karşılaşırken, polis şefleri OHAL gerekçesiyle işçilerin eylemine izin vermeyeceklerini söylediler.

Seslerini duyurmak için eylemlerinde ısrarcı olan işçilere polis gözaltı saldırısı gerçekleştirdi. İki işçi gözaltına alındı. Arkadaşlarının gözaltına alınmasına diğer işçiler tepki gösterirken, polis gözaltına aldığı işçileri daha sonra serbest bıraktı.

İstanbul

28 Eylül’de ise Medlog’un İstanbul Zincirlikuyu’daki genel merkezi önüne giden işçiler polis saldırısıyla karşılaştı. İstanbul, İzmir, Mersin, Bursa ve Kocaeli’den gelerek şirketin genel merkezi bahçesinde eylem yapan işçiler, işçi düşmanlığını protesto ederek, işten atılan işçiler geri alınana ve sendikal hakları tanınana kadar eyleme devam edeceklerini belirttiler.

MSC yönetimi ise, işçilerin içeri girmesini engellemek için kapıları kilitledi. Genel müdürlük önüne üç araç çevik kuvvet polisi gelirken, işçilerin eylemi polis ablukasında devam etti. Bir süre sonra polis işçileri genel müdürlük bahçesinden dışarı atmak için saldırıya geçti.


 
§