10 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/31

Dikta rejiminin açmazları büyüyor
“100 Günlük Eylem Planı”: Sermayeye hizmet programı
Dolar yükseldikçe “yerli ve milli” patronlar işçileri vuruyor
Sermaye krizin faturasını emekçilere kesiyor
Akaryakıta ‘gizli’ zamlar acı faturayı kabartıyor
Sermaye devletinin unuttuğu, ABD’nin hatırlattığı efendi-uşak ilişkisi
10 Ekim Katliamı davasında karar: 9 tetikçiye ceza
Karadeniz’de hayat felç: “Nedense sel felaketiyle karşılaşıyoruz”
“Emeğin korunması” uğruna mücadelenin anlamı ve önemi
Sermaye düzeni işçilerin canını alıyor
İşçi sağlığı ve işçi güvenliği semineri
“Her şeyi tersine çevirebilecek güç işçilerin ellerinde!”
“Flormar direnişine dokunma!”
İşten atılan Aygaz işçisi: Amacım işten atmalara karşı ses olmaktı!
General Elektrik ve General Motor işgali
Şantaj aracı olarak BRICS
ABD’nin İran yaptırımları başladı
Tek adam rejiminde kadınları daha zor günler bekliyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tek adam rejiminde kadınları daha zor günler bekliyor

 

24 Haziran seçimlerinin ardından adım adım “yeni rejim” inşa edilirken, işçileri, emekçileri, kadınları zor günler bekliyor. “Türkiye AŞ”ye dönüştürülen rejimde, dinci gerici uygulamalar kesintisiz devam ediyor.

Geride kalan süreçte, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ucuz emek cennetine dönüştürülen Türkiye’de, emekçi kadınların çalışma koşulları daha da ağırlaşırken, kadına yönelik şiddet tırmanışa geçmiş, kadınlara yönelik baskı ve saldırılar artmış, yasalarda kadınları koruyan sınırlı hakların bile gasp edilmesine dönük adımlar atılmıştı.

Önümüzdeki sürecin çok daha zorlu geçmesi kaçınılmazdır. Ciddi bir ekonomik krizin kapıda olduğu bu tabloda, faturanın emekçilere kesilmesi için programlar hazırlanmaya başlandı bile. AKP iktidarının 100 günlük eylem programı da esasta bunları içeriyor. 24 Haziran seçim sürecinde emekçilerin gözlerini boyamaya dönük vaatler çoktan unutulmuş durumda. Nitekim 100 günlük eylem programında bu vaatlerin esamisi dahi okunmuyor. Bu durum kadınlara vadedilenler için de geçerli. Sadece bir cümle olarak ifade edilen “kadın istihdamını arttıracağız” söylemini ise, “kadın istihdamı gerekçesiyle sermayeye yeni kaynaklar aktaracağız” şeklinde okumak gerekiyor.

AKP iktidarının, sözde vaatler için hiçbir adım atmayacağından, tersinden bugüne kadar kazanılmış olan hakların gasp edileceğinden ve kadına yönelik kapsamlı saldırıların anbean devam edeceğinden hiçbir şüphe duymuyoruz. Atılacak adımlarda meşruluk yaratmak, kendi tabanını da bu temelde kutuplaştırmak konusunda mahir olan AKP iktidarı, şimdi de şiddete karşı kadınlar için kimi önlemleri içeren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası’nı hedef almış durumda.

Geçtiğimiz günlerde “Aile Platformu” adı altında, AKP’nin zihniyetiyle hareket eden bir grup bu yasanın kaldırılması talebiyle eylem gerçekleştirdi. Nafakalara itiraz eden, şiddet karşısında erkeklere uzaklaştırma kararına ve çocuğun velayetinin anneye verilmesine karşı çıkan grup, bu maddelerin “aileyi parçaladığını” iddia etti.

Uzun dönemdir iktidar yandaşları tarafından dile getirilen bu talepler, kamuoyu oluşturmaya dönük bir planın parçası olarak, fason bir platform tarafından eyleme taşındı.

Bu gericilerin karşı çıktığı, verilen mücadelelerin sonucu olarak kabul ettirilen 6284 sayılı yasa, şiddet karşısında kadınların korunması hükümlerini içeriyor. Yasada yakın koruma, çağrılı-uzaktan koruma, uzaklaştırma, ev ve adres değişikliği, kimlik gizlemek vb. farklı yöntemler yer buluyor. Ayrıca, yasada kadın ve çocukların boşanma sonrasında nafaka alma hakkı da bulunuyor.

İşte gericiler tüm bunların ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Üstelik yasa bu hükümleri içermesine rağmen, iktidarın uygulamaları sonucu zaten pek çok yönüyle geçersiz kılındığı halde... Örneğin kadınların korunmasına yönelik olarak yasada yer alan hükümler, yargı ve polis tarafından gerekleri yerine getirilmediği için, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin sayısında artışlar yaşanıyor. “İyi hal indirimi” gibi başka hükümlerle koruyucu düzenlemelerin altı boşaltılıyor. Keza, nafaka da çoğunlukla ödenmediği için borçlanma yaşanıyor ve nafaka ödeme yükümlülüğü olan erkekler bir süre sonra çıkan afla bu “yükten” de kurtuluyor. Çocuk bakım sorumluluğu da doğrudan kadının omuzları üzerine yıkılıyor.

Çocuk yaşta evliliklerin önünü açan, tecavüze uğrayan kişinin tecavüzcüsüyle evlenmesini içeren, çocuk istismarcılarına af getiren, şiddete karşı devlet korumasını belge sunma şartına bağlayan TBMM Boşanma Komisyonu raporunun ardından, uygulanmasında bin bir engel olan 6284 sayılı yasanın da gasp edilmesi hedefleniyor. Kadınlar sadece ekonomik ve toplumsal olarak değil, hukuki olarak da bir cendere içine hapsedilmek isteniyor.

Tüm bunlar, AKP iktidarının yaratmak istediği toplum modelinin temel köşe taşlarını oluşturuyor. Ucuz işgücü olarak güvencesiz işlerde çalışan ama “istihdamın parçası” olan, biat eden, en ufak hakka sahip olmayan kadınların boyun eğdiği “ılımlı İslam”a uyumlu erkek egemen sistem tahkim edilmek isteniyor.

Sermayenin egemenliğinde tek adam rejiminin hakim olduğu “yeni Türkiye’de” kadınları bekleyen tablo sömürü, baskı ve eşitsizliğin daha da derinleşmesidir. Buna izin vermemek ve bu çarkı parçalamak ise işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin ellerinde…

 

 

 

 

Flormar işçisi yalnız değildir!

 

İnsanca çalışma koşulları için sendikalaşma yoluna giden ve işten atılan Flormar işçilerinin direnişi devam ediyor.  Direnişlerinde 3 ayı geride bırakmaya hazırlanırken Flormar işçilerinin sesi Türkiye ve dünyanın dört bir tarafında duyuldu. Direnişe destek eylemleri gerçekleştirildi.

Direnişin ve dayanışmanın güçlenmesi bir kez daha patronları ve sermaye devletini korkuttu. En ufak bir hak arama mücadelesinin önünü kesmek için türlü oyunlara başvuran sermaye 6 Ağustos’ta Flormar fabrikasında da aynı oyunu sergiledi. “Eylem siyasallaşıyor” bahanesiyle polis sahneye çıktı. Pankartlar indirilmeye, kullanılan ses cihazının sesi kısılmaya çalışıldı. İşçilerin sesi kısılmaya çalışıldı.

Bu baskıya en iyi cevap yine işçiler tarafından verildi. Direnişçi işçiler direniş alanında mücadele sloganlarını daha gür haykırdılar. Baskı ve sömürü koşullarının arttığı, krizin iyice can yakmaya başladığı bu süreçte Flormar işçilerinin direnişi işçi sınıfına, emekçilere ve özellikle de işçi kadınlara büyük bir umut ışığıdır. Bu mücadele ışığını daha da güçlendirmeli, Flormar direnişiyle dayanışmayı büyütmeliyiz. Flormar işçisi kazanırsa, işçi sınıfı kazanır. Bunu unutmamalıyız.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak bir kez daha haykırıyoruz:

Flormar işçisi yalnız değildir! Direne direne kazanacağız!

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları

 

 

 

 

Ezidi kadınların esareti devam ediyor

 

Emperyalistlerin kan gölüne çevirdiği Ortadoğu coğrafyasında gerici IŞİD çeteleri tarafından binlerce insan katledildi, yerinden yurdundan göç ettirildi. Bu yıkımı yaşayanların içinde Ezidiler önemli bir kesimi oluşturuyor.

Bundan 4 yıl önce, 3 Ağustos’ta Ezidilere yönelik gerçekleşen vahşi saldırıda çok sayıda insan katledilirken, Ezidi kadınlar ise, bu yıkımı çok daha ağır bir şekilde yaşadılar.

“Savaş ganimeti” olarak görülen binlerce Ezidi kadın ve çocuk, IŞİD tarafından kaçırılarak köle pazarlarında satıldı, toplu mezarlara gömüldü, cinsel saldırıya maruz kaldı, Arap şeyhlerine pazarlandı. 3 bin Ezidi kadın ve çocuktan ise halen haber alınamıyor.

Türkiye’de göç edip, DBP’li belediyelerin imkanlarıyla yaşamını sürdürmeye çalışan Ezidi kadın ve çocuklar, belediyelere kayyım atanmasının ardından daha da zor bir durumda bırakıldı.

4 yıl önce gerçekleşen katliamın ardından Ezidi kadınlar, bir yandan örgütlenerek direniyorlar. Öbür yandan uluslararası kamuoyunun da desteğiyle cinsel saldırıya uğrayan köle pazarlarında satılan kadınların izini aramaya devam ediyorlar.