13 Mart 2020
Sayı: KB 2020/11

AKP iktidarının İdlib hezimeti!
Dinci-faşist diktatörlüğün “beka çırpınışları”
Sınırda göçmen dramı ve burjuva ikiyüzlülüğü
Korkuları büyüdükçe saldırganlaşıyorlar
Sığınmacılara karşı insansız hava aracı
Koronavirüs Türkiye’de
Paşabahçe grevi: DİSK’e giden yolda son durak
Sermayenin gözü demiryollarında
Kurtuluş elimizde
Paris Komünü 149. yılında... “Toplumsal devrimin öncüsü”
Koronavirüs, açgözlü sermaye ve halk sağlığı
Irk ve ırkçılık üzerine
“Süper Salı”dan sonrası sistem açmazında umut arayışı
Avrupa’da 8 Mart eylemleri
Türkiye’de coşkulu ve kitlesel 8 Mart
İstanbul, İzmir ve Ankara’da 8 Mart coşkusu
Kürt illerinde 8 Mart
Savaşa, baskıya, geleceksizliğe karşı birleşelim!
Beyazıt faşizme mezar olacak!
Özgün bir mücadele alanı: İnternet yayıncılığı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Koronavirüs Türkiye’de

 

İlk olarak 2019 yılının Aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde görülen ve hızla ülkeye yayılan virüsten bugüne kadar 4 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. İtalya ve İran’da ciddi tehditler oluşturan virüsün ilk defa 11 Mart’ta Türkiye’de bir kişide tespit edildiği duyuruldu.

Konuyla ilgili açıklama yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca şunları söyledi: 

“Dünyayla ilişkimizi tümden kesebilseydik şu anda karşınızda olmazdım. Size üzücü ama korkutucu olmayan haberi bildirmek istiyorum. Bugün koronavirüs şüphesi olan bir vatandaşımızın testi pozitif çıktı. 

Hasta mahremiyetinin korunması açısından detaylı bilgilerin paylaşılması uygun görülmemiştir.

Hasta bir erkektir ve genel durumu iyidir. Aile bireylerinin hepsi ve yakın çevresindeki tüm bireyler gözetim altındadır.”

Sağlık emekçileri “Beyaz Miting”i iptal etti

Sağlıkta şiddete karşı 15 Mart’ta Ankara’da yapılacak Beyaz Miting iptal edildi. Sağlık emek, meslek örgütleri aynı gün düzenledikleri basın toplantısıyla, Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de Koronavirüs (Covid-19) vakası tespit edildiğini duyurmasının ardından önlem olarak mitingi iptal ettiklerini açıkladı.

“Koronavirüse odaklandık”

Basın toplantısında açıklamayı TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman yaptı. Sağlık Bakanlığı’nın Türkiye’de Covid-19 vakası tespit edildiğini duyurmasını hatırlatan Adıyaman “‘Şiddetsiz bir sağlık ortamında emeğimizin karşılığını alarak sağlık hizmeti sunmak istiyoruz. Sağlıkta Şiddet Sona ersin!’ talebiyle 15 Mart Pazar günü Ankara Tandoğan’da yapmayı duyurduğumuz mitingimizi şimdilik iptal etme kararı almış bulunuyoruz” dedi. Koronavirüsün yaratacağı sorunlara odaklanıldığının altı çizilen açıklamada, “Bu ülkenin sağlık çalışanları olarak tüm konsantrasyonumuzu Koronavirüs’ün yaratacağı sağlık sorunlarının çözümüne odaklamanın sorumluluğuyla davranıyoruz” ifadeleri kullanıldı.

“Kamusal sağlık anlayışı hâkim kılınmalı”

Taleplerinin takipçisi olmayı sürdürecekleri belirtilen açıklamada, koronavirüs konusuyla ilgili devlet yetkililerine de çağrı yapıldı. “Kamusal sağlık” anlayışının hâkim kılınması gerektiği vurgulandıktan sonra “Öncelikle halk sağlığına dair koruyucu önlem ve bilgilendirmelerin şeffaf, yaygın ve etkili olarak yapılmasının öneminin tekrar altını çizmek istiyoruz” denildi.

“Hijyen ve korunma tedbirlerine dikkat”

Sağlık çalışanları adına yapılan açıklamada koronavirüs tedbirleriyle ilgili şu hatırlatmalarda bulunuldu:
“Hastanelerde ve Aile Sağlık Merkezleri’nde (ASM) çalışan ve eğitim alan tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde kişisel koruyucu malzeme dağıtılması önceliklidir ve bu konuda herhangi bir güven bunalımı yaratılmamalıdır.

Önceki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi, paniği gerektirecek herhangi durum yoktur ancak sağlık otoritesinin dünyadaki deneyimlerden de yararlanarak bütün önlemleri alması ve halkın hijyen ve korunma tedbirlerine dikkat etmesi gereklidir.

Koronavirüs enfeksiyonu tanısı konan hastaların ve virüs ile temas etmiş olabileceği düşünülen insanların karantina vb. süreçlerinde etik ilkelerin dikkate alınması ve herhangi bir ayrımcı uygulama yapılması engellenmelidir. Aynı etik tutum Koronavirüs tanısı konmuş ya da şüpheli hastalarla temas eden ve edecek olan sağlık çalışanlarına yönelik tutumlarda da gösterilmelidir.”

 

 

 

 

 

İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’e
zorla müdahale tehdidi

 

Grup Yorum üyesi Helin Bölek ve İbrahim Gökçek 11 Mart sabahı polislerce evleri basılarak zorla hastaneye yatırıldı.

Polisin direniş evini basarak kaçırdığı Gökçek ve Bölek’e uzun bir süre ulaşılamadı. Ardından Bölek ve Gökçek’in Ümraniye Devlet Hastanesi’nde oldukları haberi geldi. Gökçek ve Bölek’in yanında olduğunu duyuran Nuriye Gülmen, gözaltı kararının bulunmadığını ve zorla hastanede tutulduklarını belirtti.

Sonrasında Helin Bölek ve İbrahim Gökçek’e zorla müdahale tehdidine karşı hastaneye dayanışmaya gelenler polisin saldırısıyla karşılaştı. Öte yandan sabah zorla hastaneye yatırılan Bölek ve Gökçek’le ilgili gün içerisinde savcılık tarafından karar çıkarıldı.

Ölüm orucundaki Grup Yorum üyelerinin durumuyla ilgili Halkın Hukuk Bürosu’ndan yapılan açıklamada şunlar ifade edildi: “İstanbul 18. Sulh Hukuk Hakimliği, müvekkillerimiz İbrahim Gökçek ve Helin Bölek’in Sağlık Bakanlığının talebi üzerine zorunlu yatışına izin vermiştir. Bu karar, zorla müdahalenin önünü açmak için yapılan bir hazırlık işlemi niteliğindedir.” 

ÇHD ise 10 Mart günü açlık grevindeki tutuklu avukatların durumuna ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında konuşan ÇHD Genel Sekreteri Nergiz Tuba Aslan, açlık grevindeki 8 avukattan Ebru Timtik, Barkın Timtik, Aytaç Ünsal ve Oya Aslan’ın bugün itibarıyla süresiz açlık grevine başladığını belirtti. Diğer avukatların açlık grevine ara verdiğini belirten Aslan, “Açlık grevi süreci daha da ağırlaşarak devam ediyor” dedi.

Basın toplantısında, açlık grevindeki avukatların gönderdiği metin de okundu. HHB üyesi ve ÇHD Genel Merkez Yöneticisi Didem Baydar Ünsal’ın okuduğu açıklamada Grup Yorum üyelerinin açlık grevi ve ölüm orucuna değinilerek “Açlığımızla seslendiğimiz; ‘Bu adaletsizlik bitecek elbet’ diye bekleyen kitlelerdir” vurgusu yapıldı.

 

 

 

 

 

Hapishanelere Mesleki Eğitim Merkezleri açılıyor

 

Adalet Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı ortak açıklama yaparak hapishanelerde mesleki eğitim merkezleri açacaklarını duyurdu.

Kapitalizmin kriz koşullarında mesleki eğitim alanı can simidi olma özelliği taşımaktadır. Zira sermayenin ihtiyaç duyduğu ucuz ve nitelikli emek bu alanlarda şekillendirilmekte ve muazzam bir kâr kaynağı olarak değerlendirilmektedir.

Bugün Türkiye’de mesleki eğitim alanı Meslek Liseleri, Mesleki Eğitim Merkezleri ve Meslek Yüksekokulları üzerinden örgütlenmektedir. Fakat sermayenin yönlendirmesi ve devletin bizzat inisiyatifi ile mesleki eğitim kapsamında her geçen gün yeni birtakım zeminler yaratılmaya çalışılmaktadır. Bunun bir örneğini de hapishanelere Mesleki Eğitim Merkezleri’nin açılmasına dönük atılan adımlar oluşturuyor. Söz konusu uygulamanın hedefinde ise, hapishanelerde tutulan onbinlerce insanı ucuz iş gücü kaynağı olarak değerlendirmek yer alıyor.

Mahpusların emeğini sömürmek için Adalet Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın ortaklaşa hazırladığı ‘Eğitim ve Öğretim İş Birliği’ projesi ucuz işgücü sömürüsünü yasallaştıran bir belge niteliğinde. Proje kapsamında hapishanelerdeki 42 bin hükümlü ve 16 bin tutuklu, yani toplamda 58 bin kişinin mesleki eğitimden “yararlanabileceği” belirtiliyor. Bu da AKP iktidarı ve hizmet ettiği sermaye düzeni için 58 bin kişinin emeğinin ucuza ya da bedavaya sömürülmesi anlamına geliyor.