13 Mart 2020
Sayı: KB 2020/11

AKP iktidarının İdlib hezimeti!
Dinci-faşist diktatörlüğün “beka çırpınışları”
Sınırda göçmen dramı ve burjuva ikiyüzlülüğü
Korkuları büyüdükçe saldırganlaşıyorlar
Sığınmacılara karşı insansız hava aracı
Koronavirüs Türkiye’de
Paşabahçe grevi: DİSK’e giden yolda son durak
Sermayenin gözü demiryollarında
Kurtuluş elimizde
Paris Komünü 149. yılında... “Toplumsal devrimin öncüsü”
Koronavirüs, açgözlü sermaye ve halk sağlığı
Irk ve ırkçılık üzerine
“Süper Salı”dan sonrası sistem açmazında umut arayışı
Avrupa’da 8 Mart eylemleri
Türkiye’de coşkulu ve kitlesel 8 Mart
İstanbul, İzmir ve Ankara’da 8 Mart coşkusu
Kürt illerinde 8 Mart
Savaşa, baskıya, geleceksizliğe karşı birleşelim!
Beyazıt faşizme mezar olacak!
Özgün bir mücadele alanı: İnternet yayıncılığı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Sermayenin gözü demiryollarında

 

AKP’li yıllar sermayenin alabildiğine palazlandığı, işçi sınıfının ise yıkıma sürüklendiği yıllar olarak tarihe geçti. Sürekli “eski Türkiye” ile kendinden önceki her şeyin geçmişte kaldığını iddia eden AKP iktidarı,  kurmaya çalıştıkları “yeni Türkiye”de önceki sermaye hükümetlerinin yarım bıraktığı ne varsa tamamlamaya çalıştı. Uygulanması için 12 Eylül askeri faşist darbesine ihtiyaç duyulan 24 Ocak kararlarının sıkı bir takipçisi olarak Erdoğan AKP’si, geride kalan 18 yıl içerisinde sermaye sınıfının tüm ihtiyaçlarını yerine getirdi/getiriyor.

Taşeronlaşmanın yaygınlaştığı, iş güvencesinin ortadan kalktığı, işsizliğin ve sefaletin arttığı, ücretlerin hayat pahalılığı karşısında eridiği, örgütlenme hakkının ağır baskılara maruz kaldığı bu yıllarda özelleştirmeler ise durmaksızın sürdü. AKP iktidarı özelleştirme saldırısını 18 yıl boyunca aralıksız devam ettirdi. 2002-2019 döneminde gerçekleştirilen uygulamalar kapsamında, 11 liman, 98 elektrik santrali, 50 tesis ve işletme, 11 otel, 3 bin 917 taşınmaz ve araç muayene hizmetleri ile maden ruhsatları, makina-teçhizat, demirbaşlar, isim hakları, hizmet araçları ve markalar, varlık satışı, işletme ya da imtiyaz hakkı devri yoluyla özelleştirildi. Hidroelektrik santrallerinden termik santrallerine, şeker fabrikalarından sanayi tesislerine, Sümerbank’tan Tekel’e, limanlardan bakır ve kömür madenlerine, Petkim’den Tüpraş’a satılmadık yeraltı ve yerüstü kaynağı kalmadı. Dereler, nehirler, ormanlar yağmalandı, çevre tahrip edildi.

Kamu işletmelerini sermayeye peşkeş çeken AKP iktidarının gündeminde şimdi ise TCDD’nin özelleştirilmesi var. Ancak bu adım sinsice atılıyor. TCDD doğrudan sermayeye satılmak yerine aşamalı olarak özelleştirilecek. Bunun ilk adımı Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla atılmış oldu.

Karara göre, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün bağlı işletmelerinden Türkiye Vagon Sanayii A.Ş. (TÜVASAŞ), Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş. (TÜLOMSAŞ) ve Türkiye Demiryolu Makinaları Raylı Sistem Araçları Sanayii A.Ş. birleştirilecek ve Türkiye Raylı Sistem Araçları Sanayii Anonim Şirketi’nin (TÜRASAŞ) kurulacak.

TÜRASAŞ’ın bağlı olacağı bakanlık ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı olarak belirtildi. Bu kararla TCDD’nin yolcu taşıma hakkı yıl sonunda sermayeye devredilecek. Bu devretme işleminde de sermayeye yolcu taşıma garantisi verileceği iddia ediliyor.

İşçi ve emekçiler, özelleştirme saldırısının yıkıcı sonuçlarını iş cinayetlerinden, güvencesiz çalışma koşullarından gördüler. Milyonları kandırabilmek için KİT’leri kambur olarak gösterenler sermayenin talanına açtıkları her yerde özelleştirmelerin faturasını yoksullara ödettiler. Demiryollarında da özelleştirme politikasının sonuçları tren kazalarıyla karşımıza çıktı. İşçi sayısı düşürülerek alınması gereken önlemler hiçe sayıldı. KESK’e bağlı Birleşik Taşımacılık Sendikası (BTS), üst üste yaşanan demiryolu kazalarının ardından yaptığı açıklamada liyakatsiz atamalara, yanlış bütçe tasarruflarına, personel sayısının azaltılmasına dikkat çekerek önemli bir gerçeğe işaret etmişti.

TCDD istatistiklerine göre, 2004-2017 arasında toplam 3 bin 473 tren kazasında 1355 yolcu, personel ya da kaza sırasında çevrede bulunan kişi hayatını kaybetti. 41 kişinin öldüğü 22 Temmuz 2004’te ki Pamukova, 11 Ağustos 2004’te iki trenin çarpıştığı ve 8 kişinin yaşamını yitirdiği Kocaeli “tren kazası”, 27 Ocak 2008’de 9 kişinin öldüğü Kütahya’daki “tren kazası” ve 25 insanın hayatına mal olan 8 Temmuz 2018’deki Çorlu katliamı demiryollarında yaşanan “kazaların” en çok bilinenleri arasında.

Çorlu’da gerçekleşen katliamın ardından demiryollarındaki tedbirsizlik bir kez daha açığa çıkmıştı. Gerekli kontrollerin yapılmamış olması bu katliama neden olmuştu. Hatta maliyeti düşürmek gerekçesiyle yol kontrolü yapan yol bekçisi sayısının azaltıldığı, hafta sonu mesai ücreti vermemek için demiryolu kontrolünün yapılmadığı açığa çıkmıştı. Ayrıca kazadan 17 gün önce ödenek yetersizliği nedeniyle bakım ihalesi iptal edilmişti.

2003 yılında 35.853 olan TCDD çalışanı sayısının 2016 yılında 28.146’ya, 2017 yılında ise 17.747’ye düşmüş olması özelleştirme politikasının sonuçlarından biridir. Demiryollarındaki özelleştirmede TCDD limanları önemli bir yerde durmaktadır. Mersin, İskenderun, Bandırma, Derince, Samsun limanları özelleştirildi. 2013 yılında yürürlüğe giren “Türkiye Demiryolu Ulaştırmasının Serbestleştirilmesi hakkındaki 6461 sayılı Kanun” ile demiryollarına özel şirketlerin girmesi için ilk adım atıldı. Demiryollarındaki yağmaya katılmak isteyen sermaye kuruluşları arasında Arkas, Omsan, Reysaş, Ekol Lojistik gibi taşımacılık tekelleri bulunuyor.

Sermaye sınıfının demiryollarına yönelik beklentisini göstermesi açısından İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan’ın daha önce yapmış olduğu açıklama dikkat çekicidir. Bahçıvan’a göre maliyet oranlarının düşürülmesi ve kârlı bir pazar olan ulaşımın doğrudan sermayenin denetimine geçmesi için TCDD’nin acele özelleştirilmesi gerekmektedir.

Demiryollarındaki özelleştirme saldırısı sadece ölümlü, yaralanmalı kazalar olarak karşımıza çıkmamaktadır. TCDD’nin, Yüksek Hızlı Tren (YHT) hattında abonman biletlere yaptığı yüzde üç yüze yakın zam özelleştirmelerin bir başka sonucunu göstermektedir. Tüm diğer alanlarda olduğu gibi demiryollarında da özelleştirme saldırısı, işçi ve emekçilerin ulaşıma erişimini kolaylaştırmayacağı ve ucuzlatmayacağı gibi, hayatlarını tehdit eden risklerin artmasına neden olacaktır.

 

 

 

 

 

Sanikey işçileri üretimi durdurdu
ve kazandı!

 

Son 5 senede farklı alanlarda iki ayrı fabrika daha alarak hızla büyüyen Sanikey-Bocchi kapitalistleri faturayı işçiye kesti. İşçiler üretimi durdurarak karşılık verdi.

Sanikey-Bocchi seramik fabrikasında iki aydır maaşlar ödenmiyordu. Bir seneyi aşkın süredir devam eden geç ödemeler nedeni ile işçiler tepkili ve öfkeliydi.

Sanikey-Bocchi seramik yönetimi 11 Mart sabah bir araya gelen işçilere açıklama yaptı. Açıklamada, kapitalistlerin Mayıs ayına kadar maaş ödemelerinde düzensizliğe devam edeceği söylendi.

Sanikey-Bocchi kapitalistleri, çektikleri kredilerin faizlerini, yatırımlarını işçiye maaşların geç ödenmesi ile yansıttı. Birçok işçinin banka borçlarından kaynaklı haciz ihbarları gelmeye devam ediyor.

Bu gelişmeler üzerine 15.00-23.00 vardiyasına gelen işçiler üretimi durdurdu. İşçiler şu taleplerde bulundu:

- Yapılan eylemlerden kaynaklı tek bir işçi dahi işten atılmayacak.

- Ödenmemiş tüm ücretler ödenecek.

- 1 yılı aşkındır düzensiz ödenen ücretler düzenli şekilde ödenecek.

Eylem kazanımla sonuçlandı

İşçilerin eylemi, tüm talepleri kabul edilerek kazanımla sonlandı. Şubat ayından kalma ücretlerin 18 Mart Çarşamba günü yatırılacağı ve bundan sonra ücretlerin düzenli ödeneceği sözünün ardından işçiler işbaşı yaptı.

Öte yandan işçiler, bir yıldır düzenli ödenmeyen ücretleriyle ilgili oyalama politikaları güden ve eylemde de ortada gözükmeyen Çimse-İş Sendikası yönetimine tepkili.

İşçiler, sendika yönetiminin bu politikasına uygun hareket eden temsilcinin değişmesini istiyor.

Kızıl Bayrak / Gebze